Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/480 E. 2022/153 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/651 Esas
KARAR NO : 2022/94

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/10/2021
KARAR TARİHİ : 23/02/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … Otelinin sahibi olduğunu, müvekkilinin otelin girişinde bulunan kafeteryanın dış tarafına balkon açmak istediğini, tadilat ve izinlerin alınması noktasında … ile anlaşma yapıldığını, gerekli izin ve ruhsatların alınması işini 70.000,00-TL karşılığında tamamlayacağını beyan ettiğini, anılan işi kızı …’nın takip edeceğini, gerekli vekaletnamelerin …’ya çıkartıldığını, iş için kararlaşırılan 45.000,00-TL avansın da …’nın banka hesabına gönderildiğini, işin bitirilme tarihinin 28/02/2021 olarak taahhüt edildiğini, ancak bu tarihte proje dahi çizilmediğini, müvekkili şirketten ek süre ve ek para istendiğini, müvekkilinin iş bitinceye kadar başka ödeme yapmayacağını, bu işi yapamayacaklar ise aldıkları parayı iade etmesini talep ettiğini, bu kez işi en geç 31/05/2021 tarihine kadar bitireceklerini söylediğini, bu tarihin de dolduğunu, davalı yanın taahhüt ettiği işi yapmadığını, … hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, alınan paranın müvekkili şirketten haksız olarak alındığını, beyan ederek avans olarak ödenen 45.000,00 TL’nın 22/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müvekkili şirkete iadesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin …’in yönetiminde görev aldığını, belediyelerden alınan ruhsat ve izin başvuruları konusunda da danışmanlık hizmetini …’den bağımsız olarak yaptıklarını, anılan iş gereği tarafların güven ilişkisi içinde danışmanlık için bir sözleşme yapmadığını, anılan işlerin pandemi sürecinde olduğundan bir çok devlet dairesi kısa çalışma veya ekseriyetle çalışma dönemine girdiğini, bu nedenlerle müvekkilinin yapması gereken işlemler kısıtlamalar sebebiyle devlet dairelerince ertelendiğini, dava konusu olan dekontlardan da anlaşılacağı üzere gönderilen paranın ruhsat, proje vs masraflarını içerdiğini, davacı tarafından yatırılan paranın davacının istediği projenin çizimi için harcandığını, davacı yandan ödemenin eksik alınması sebebiyle proje onayının yapılamadığını, bu nedenlerle müvekkilinin davacı yana bir borcunun olmadığını beyan ederek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava, avans olarak ödenen paranın işin yerine getirilmemesi nedeniyle iadesi istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” denilmekle, aynı yasanın 114/1-c maddesinde “Mahkemenin görevli olması” dava şartları arasında sayılmıştır. Davalının gerçek kişi olması, uyuşmazlığın da danışmanlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle yasal düzenlemeler kapsamında öncelikle görev yönüyle inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmemesine rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olarak düzenlenmiştir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmakla birlikte Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmayıp TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmeyecektir.
Üçüncü grup ticari davalar ise, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda uyuşmazlık, danışmanlık hizmetine istinaden ödenen avansın iadesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmıştır. Açılan dava ve alacağın temelini oluşturan ilişki, TTK’nın 4/1. maddesinde sınırlı sayıda gösterilen hususlara ilişkin olmayıp eldeki davanın mutlak ticari dava olarak kabul edilebilmesi olanağı bulunmamaktadır. 6102 sayılı TTK’ nun 4/1. maddesi kapsamında bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için uyuşmazlık kapsamında tarafların tacir olması ve işin de her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekmektedir. Davalının gerçek kişi ticari işletme kaydı olmadığı, mükellefiyetine ilişkin olarak ise uyuşmazlık döneminden hemen önce 15/10/2020 tarihli açılış yoklamasında faal olarak tespiti yapılamadığından mükellefiyetinin terkin edildiği, 2020 yılında işletme hesabına göre defter tuttuğu ve 2020 yılına ilişkin 849,46 TL kazanç beyanında bulunduğu müzekkere cevaplarından anlaşılmıştır. Bu bağlamda, davalının tacir ve işletmesinin de ticari işletme olarak kabul edilebilmesi mümkün olmadığından davacı her ne kadar sermaye şirketiyse de davalı yönünden yasal koşullar gerçekleşmediğinden eldeki davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi olanağı da bulunmamaktadır. Bununla birlikte uyuşmazlık konusunun yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin de olmaması nedeniyle eldeki davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği ve uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığına kanaat getirilmiştir. Genel görevli mahkeme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi olarak düzenlenmiş olmakla, mahkememizin görevli olmaması karşısında eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme de bulunmadığından davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu sonuç ve kanaatiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede DEĞERLENDİRİLMESİNE
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK’nun 341/1 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2022

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .