Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/478 E. 2023/711 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2021/478
KARAR NO:2023/711

DAVA:Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ:16/07/2021
KARAR TARİHİ:05/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan maddi tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava konusu …’nin, …’nin iştiraki olduğunu, paylarının neredeyse tamamının …’ne ait olduğunu, …’nin ise, muris …’den kalma miras şirketi olduğunu, dava konusu şirketin paylarının bir bölümüne ise, bütün mirasçıların elbirliği ile malik olduklarını, müteveffa …’in 22/09/2015 tarihinde vefat ettiğini, şirketin paylarında muris …’in mirasından gelen elbirliği ile mülkiyet rejiminin devam etmekte olduğunu, davalıların, …’in vefatından sonra gerek hakim şirket olan …’nin; gerekse de iştirak …’nin yönetimini batıl genel kurul toplantıları yaparak ele geçirdiklerini, buna ilişkin olarak hakim şirket açısından, genel kurul kararlarının hükümsüzlüğü davalarının halihazırda derdest olduğunu, dava konusu şirketin temel ticari faaliyetinin madencilik olduğunu, davalı şirket yöneticilerinin 22/09/2015 olan murisin vefatından itibaren şirketi kötü yönettiklerini ve şirket menfaatine hiçbir iş yapmadıklarını, özen yükümlülükleri ve sorumluluklarını yerine getirmediklerini, bütün finans ağını yöneten, diğer varislere hiçbir söz hakkı ve hiçbir imkan bırakmayan davalıların, benzer holdinglerin yöneticilerinin göstereceği özene göre özen göstermek zorunda olduklarını, davalıların yönetimde bulundukları dönem içerisinde şirkete hiç kâr ettirmedikleri gibi; sürekli olarak zarar ettirdiklerini, şirketin 30.000.000,00-TL gibi ödenmiş büyük bir sermayesi olmasına rağmen, bu sermayenin yok edilmekte olduğunu, şirketin mali tablolarının, bilançolarda gösterilenin aksine hiç de iç açıcı olmadığını, şirketin hazır değerlerinin yok denecek kadar az olduğunu, şirketin gelecek vaat eden hiçbir projesi olmadığını, şirketin ödenmiş sermayesinin eridiğini, davalıların ortaklara hiçbir bilgi vermemekte ve kanuni hakları olan bilanço, mizan ve gelir tablolarını dahi teslim etmemekte olduklarını, davalıların müteveffa …’in vefatından bugüne kadar hiç kâr pay dağıttırmadıklarını ve ortaklara kâr vermediklerini, şirketin sermayesi ve malvarlığının yok olmakta olduğunu, şirketin içinin davalılar tarafından boşaltılmakta olduğunu, dava konusu şirketin müteveffa …’in vefatı olan 2015 yılından itibaren bütün ticari defterlerinin incelenmesi gerektiğini, tarafların zorunlu arabulucu yolunda uzlaşamadıklarını, tüm bu nedenlerle öncelikle mahkememiz kararı kesinleşinceye kadar, tedbiren …’ne yönetici kayyım atanmasını, davalı şirkette temsil yetkisi olan yöneticilerin yetkisinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını, şimdilik 5.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak …’ne ödenmesini, şimdilik 5.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesini ve davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini; mahkememizin aksi kanaate olması halinde müvekkili ile … arasında hakkaniyete göre paylaştırılmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; müvekkillerinin, 19/04/2019 tarihinde yapılan 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısında, 2017 ve 2018 yıllarındaki faaliyetlerine ilişkin ibra edildiğini, toplantı tarihi üzerinden 6 ay geçmiş olduğundan, hissedarların 2018 ve öncesi yıllar bakımından yönetim kurulunun sorumluluğu davası açma haklarının zamanaşımına uğradığını, 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin genel kurul toplantılarının ise henüz pandemi sebebiyle yapılamamış olduğundan, finansal tablolar ve yönetim kurulu faaliyet raporunun henüz hissedarlara sunulmadığını, genel kurulda sunulan bu tablolar henüz ortaya çıkmadığı ve yönetim kurulunun sorumluluğu davası açmak bakımından bu tabloların bir ön koşul olduğu nedenle davacı tarafın davayı açma hakkının bulunmamakta olduğunu, davacının, sağlığında babası …’e kin ve düşmanlık beslediğini ve babası tarafından 1995 yılında mahkemeye müracaat edildiğini, bu nedenle de Türkiye’yi terk ettiğini, babasının vefatından sonra ise bir an önce kendi payına düşen tereke payını nakit olarak almak niyetinde olduğunu, davacının, şirketi ve hissedarları yıpratmaya çalışarak miras payının fazlasını elde etme çabası içerisinde olduğunu, davacının açtığı diğer davaların birer birer reddedilmekte olduğunu, bu davalarda yapılan sayısız bilirkişi incelemesinde, şirketlere ait tüm bilgi ve belgelerin incelendiğini, her seferinde şirketlerin zararda olmadığı, yönetim kurulu üyelerinin şirketleri basiretli bir şekilde yönettiği, şirketlerin malvarlıklarının artarak korunduğu ve yönetim kurulu kararlarının kanuna ve şirket esas sözleşmesine uygun alındığının tespit edildiğini, … vefat ettiğinde yatırımın henüz tamamlanmadığını ve faaliyete geçilemediğini, müvekkillerinin şirket yönetimini devralmasıyla birlikte tesisin tamamlandığını ve madencilik faaliyetine başlandığını, şirketin bir süre zararda görünmesinin nedenini, eksikliklerin tamamlanarak bir an önce en az maliyetle şirkete ait tesisin faaliyete geçirilmesinin sağlanması olduğunu, amortisman 2023 yılında biteceği halde 2020 yılında şirketin kâra geçtiğini, son dönemdeki pandemiye ve konteyner krizine rağmen, satışların ciddi şekilde arttırıldığını ve olumsuzluklardan en az şekilde etkilenildiğini, davacı tarafın hakim şirketin finansör olarak kullanılarak elde edilen paranın yok edildiği iddiasında bulunduğunu, ancak yatırımların çok büyük kısmının …’in sağlığında bizzat kendisi tarafından yapıldığını, müvekkillerinin ise yönetimi devraldıktan sonra yarım kalmış yatırımları tamamladığını, 2020 yılında şirket dönen varlığının 9.948.000,00-TL olduğunu, tüm hissedarların genel kurul toplantılarına TTK’ya ve şirket esas sözleşmesine uygun olarak iadeli taahhütlü posta ile çağrılmakta ve toplantı çağrısının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilmekte olduğunu, genel kurul toplantılarından önce şirket mali kayıtlarının ortakların incelemesi için şirket merkezinde hazır bulundurulmakta ve genel kurul toplantısında ise tutanaklara da geçtiği üzere finansal tablolar ve faaliyet raporlarının hissedarlara teslim edilmekte olduğunu, davacının şirkete iletmiş olduğu bu doğrultuda bir talebinin de bulunmamakta olduğunu, yatırım aşamasında bir şirketin söz konusu olduğunu, kanunen geçmiş yıl zararları mahsup edilip sıfırlanmadan kâr dağıtımı yapılabilmesinin mümkün olmadığını, kayyım tayin edilmesini talep eden tarafın, dilekçesinde davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etme zorunluluğunun bulunmakta olduğunu, oysa ki davacı tarafın iddialarının somut hiçbir delile dayanmamakta olduğunu, sadece afaki ve soyut ithamlar içermekte olduğunu, davacının talebi üzerine 2016 yılında terekeye temsilci atandığını, üstelik bu tereke temsilcisinin genel kurullara dahi iştirak etmeye başlamışken, aniden bu davadan feragat etmesinin dahi tek başına aslında miras hissesini korumak için değil; şirketleri yıpratmak için talepte bulunduğunu göstermekte olduğunu, tüm bu nedenlerle müvekkillerinin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla öncelikle davacının kayyım atanmasına dair tedbir talebinin reddini, 2018 ve öncesi yıllar bakımından zamanaşımı sebebiyle davanın usulden reddini, 2019 ve 2020 yılları açısından dava şartı yokluğundan davanın usulden reddini, müvekkilleri hakkında açılan sorumluluk davasının reddini ve davanın esastan reddini talep etmiştir.
Dava, … yönetim kurulu üyeleri olan davalıların, ana sözleşmeye ve hukuka aykırı hareket ederek şirketin yönetimini batıl genel kurul toplantıları yaparak ele geçirdikleri ve kötü yöneterek şirketi ve pay sahibi davacıyı zarara uğrattıklarından bahisle, maddi tazminat istemine ilişkin bulunmaktadır.
…. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tereke sayılı dosyası kapsamında verilen 07/07/2021 tarihli ara kararı ile; muris …’in banka hesapları, kiralık kasası, varsa menkul ve gayrimenkul malvarlığını velhasıl tüm terekesini temsil ve idare etmek üzere İstanbul Barosu avukatlarından Av. …’ın tereke idare memuru olarak atanmasına karar verildiği, yine mahkemenin 05/04/2022 tarihli ara kararı ile, tereke idare memuruna şirketlerin genel kurullarına katılması için yetki verilmesine ve bu hususta yetki belgesi düzenlenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce …’nin ticaret sicili kayıtları, ticari defter ve kayıtları, 19/04/2016 tarihinde yapılan 2017 ve 2018 yıllarına ait olağan genel kurul toplantı tutanağı, 13/04/2016 tarihinde yapılan 2014 yılına ait olağan genel kurul toplantı tutanağı, 31/12/2015, 31/12/2016, 31/12/2017, 31/12/2018 ve 31/12/2019 yıllarına ilişkin ayrıntılı bilançoları, 2015 yılına ait faaliyet raporu, 21/06/2016 tarihli YMM rapor teslim tutanağı, 22/06/2017 tarihli YMM 2016 yılı kurumla vergisi beyannamesi tasdik raporu, 21/06/2016, 19/06/2018 ve 20/06/2019 tarihleri YMM rapor teslim tutanakları, 01/2019-12/2019 inceleme dönemine ilişkin YMM tam tasdik raporu, 13/04/2016 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurul hazır bulunanlar listesi, 13/04/2016 tarihinde yapılan 2014 yılına ait olağan genel kurul toplantı tutanağı, tesis ve iştigal konusuna ilişkin görselleri içerir sunum dosyası, şirkete ait broşürler, gazete haber küpürleri, amortisman tabloları, …’nin haber bülten dergisi, davacı, davalılar ve murisin nüfus kayıt örnekleri, …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tereke sayılı dosyası, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ve …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası dosyamız arasına alınmış, mali müşavir, maden ve jeoloji mühendisliği öğretim üyesi, iktisat-ekonometri öğretim üyesi ve ticaret hukuku öğretim üyesinden oluşan bilirkişi heyetinden rapor temin edilmiştir.
Mali müşavir …, jeoloji ve maden mühendisi öğretim üyesi Prof. Dr. …, iktisat-ekonometri öğretim üyesi Prof. Dr. … ve ticaret hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. …’dan oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenerek mahkememiz dosyasına sunulan 15/06/2023 havale tarihli rapor ile; dava dosyası ve eki dosyalar üzerinde ve dava dışı şirket nezdinde yapılan yerinde incelemede edinilen bilgiler neticesinde …’nin incelemeye ibraz edilen 2015-2019 mali dönemine ait ticari defterinin ait olduğu yılda yürürlükte olan T.T.K. ve V.U.K. hükümlerine göre tutulduğu, ticari defterinin yasal süreleri içerisinde açılış ve kapanış tasdiklerini yaptırmış oldukları, sahibi lehine delil niteliğinde olduğu, dava dilekçesi incelendiğinde davacının delil listesinde dava dışı şirketin 2015-2019 dönemlerine ilişkin kayıtlarını delil olarak gösterdiği, bu nedenle taraflarca getirilmesi ilkesine bağlı olarak incelemelerinin bu tarihlerle sınırlı olarak gerçekleşmesinin
gerektiği, dava dışı şirketin yatırım döneminde olduğu ve kâr etmediği 2015-2019 dönemlerinde kâr dağıtmasının teknik olarak mümkün olmadığı, sermayede meydana gelen azalmanın yapılan yatırımlar nedeniyle ayrılan amortismanlardan
kaynaklı olduğu ve dava dışı şirket yönetim kurulu üyelerin dava dışı şirketi veya doğrudan davacıları zarara uğratan bir uygulamalarına rastlanmadığı tespit edilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; eldeki davada davacı tarafça, dava dışı …’nin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan davalıların, şirketi şahsi çıkarları doğrultusunda yöneterek şirketi ve davacı ortağı zarara uğrattığından bahisle, uğranılan zararın tazmini talebiyle dava açılmış bulunmaktadır. Davacının ilk talebi, şirket yönetim kurulu üyeleri olan davalıların şirkete verdikleri zararın tahsili talebine ilişkin olup, davacı taraf aynı zamanda, pay değerindeki azalma nedeniyle oluşan zararın kendisine ödenmesini talep etmektedir. Davacı gerçek kişi ortakların dava açma hakkı doğrudan ve dolaylı zarar iddiasına göre değişiklik gösterir. Şirket yöneticisinin ortaklığa verdiği zarar, şirket ortaklarının dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Limited şirketlerde 3102 sayılı TTK’nın 553. maddesi uyarınca şirket yöneticileri kanun ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete, hem de pay sahipleri ve şirket alacaklılarına karşı şirkete verdikleri zarar sebebiyle sorumlu olurlar. Ancak TTK’nın 555. maddesi uyarınca şirket pay sahipleri dolaylı zarar nedeniyle açacakları davalarda hükmedilecek tazminatın kendilerine değil ancak ortaklığa verilmesini isteyebilirler. Yöneticilerin eylemleri sonucunda şirket ortaklarının doğrudan zararlarının varlığı halinde ise ortaklığın zararından müstakil olarak kişisel zararlar söz konusu olacağından ortaklar tazminatın kendilerine verilmesini isteyebilirler. Ayrıca TTK madde 558 uyarınca ilgili ibra kararında olumlu yönde oy kullanan pay sahiplerinin sorumluluk davası açma haklarının sona ereceği belirtilmiştir. Şayet pay sahibi ilgili ibra kararında olumlu yönde oy kullanmamış ise sorumluluk davası açma hakkı 6 aylık hak düşürücü süre geçmekle birlikte sona erecektir. Somut olayda dava dışı şirketin uğradığı zararların tazmini(dolaylı zarar) ile ilgili olarak 19/04/2019
tarihinde yapılan 2017 ve 2018 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısında davacı olumsuz oy kullanmış olmasına rağmen, huzurdaki sorumluluk davasını 6 aylık hak düşürücü süre içinde ikame etmediğinden dolaylı zarar talebinde bulunamayacaktır. Kaldı ki davacı taraf, sunmuş olduğu delillerle, şirketin zarara uğratıldığı iddiasını zarar, organa özgü görevlerin ihlali, illiyet bağı ve kusur bakımından ispat da edememiştir. Davacının diğer talebi, davalıların kötü yönetimi sebebi ile, müvekkilinin pay değerinde azalma olduğundan şimdilik 5.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesine ilişkin bulunmaktadır. Dosya kapsamında 4 kişiden oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenerek mahkememiz dosyasına sunulan 15/06/2023 havale tarihli rapor ile; dava dosyası ve eki dosyalar üzerinde ve dava dışı şirket nezdinde yapılan yerinde incelemede edinilen bilgiler neticesinde …’nin incelemeye ibraz edilen 2015-2019 mali dönemine ait ticari defterinin ait olduğu yılda yürürlükte olan T.T.K. ve V.U.K. hükümlerine göre tutulduğu, ticari defterinin yasal süreleri içerisinde açılış ve kapanış tasdiklerini yaptırmış oldukları, sahibi lehine delil niteliğinde olduğu, dava dilekçesi incelendiğinde davacının delil listesinde dava dışı şirketin 2015-2019 dönemlerine ilişkin kayıtlarını delil olarak gösterdiği, bu nedenle taraflarca getirilmesiilkesine bağlı olarak incelemelerinin bu tarihlerle sınırlı olarak gerçekleşmesinin gerektiği, dava dışı şirketin yatırım döneminde olduğu ve kâr etmediği 2015-2019 dönemlerinde kâr dağıtmasının teknik olarak mümkün olmadığı, sermayede meydana gelen azalmanın yapılan yatırımlar nedeniyle ayrılan amortismanlardan kaynaklı olduğu ve dava dışı şirket yönetim kurulu üyelerin dava dışı şirketi veya doğrudan davacıyı zarara uğratan bir uygulamalarına rastlanmadığı tespit edilmiş bulunmaktadır. Bu anlamda, davacı tarafça dosyaya sunulan deliller kapsamında, davacı tarafın bu iddialarını da ispat edemediği sonucuna varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle davanın reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gerekli 269,80-TL harçtan, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 170,78-TL harçtan mahsubu ile, bakiye 99,02-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Arabuluculuk görüşmelerinde arabulucu olarak atanan …(…)’a 1.360,00-TL ödemenin suçüstü ödeneğinden karşılanacağı anlaşıldığından 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/A-13’e göre, davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin, kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan 150,00-TL’den ibaret yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 13/2 maddesi gereğince belirlenen 10.000,00-TL vekâlet ücretinin, davacıdan alınarak davalı taraflara verilmesine,
7-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının, kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/10/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır