Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/422 E. 2022/109 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/422 Esas
KARAR NO :2022/109 Karar

DAVA:İtirazın İptali (Faturaya dayalı cari hesap alacağından kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:24/06/2021
KARAR TARİHİ:07/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Faturaya dayalı cari hesap alacağından kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin düğün sektöründe faaliyet gösteren işletmelere düğün.com portalı üzerinden reklam ve tanıtım hizmeti vermekte olduğunu, müvekkili ile davalı arasında 03/08/2019 tarihinde imzalanan ve bir yıllık süreli sözleşme gereği davalı şirketin işletmesi olan “…” ‘a kendi internet sitesi düğün.com portalında GELİN SAÇI VE MAKYAJI kategorisinde oluşturduğu sayfa üzerinden reklam ve tanıtım hizmeti vermeye başladığını, karşılığında 11.000.-TL ödenmesinin kararlaştırıldığını, fatura borcundan bakiye kalan 9.005,00 TL’nin ödenmediğini, alacağın tahsili için giriştikleri icra takibine borçlu-davalının haksız yere itiraz ettiğini, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından müvekkiline herhangi bir hizmet verilmediğini, davacının bunu ispatlayacak delil sunamadığını belirterek; haksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçesi ve ekleri, …. İcra Dairesinin … esas sayılı dosya aslı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü, İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odası, İstanbul/… Vergi Dairesi Müdürlüğü cevabi yazı içerikleri ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır.
Dosyamız mündericatında aslı yer alan, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı/alacaklının, davalı/borçlu hakkında, cari hesap ve fatura alacağı dayanak gösterilmek suretiyle, 9.005,00 TL asıl alacağın tahsili için ilamsız icra takibi yaptığı ve davalı/borçlunun süresi içerisinde, borca ve tüm fer’ilere itiraz ederek takibi durduğu görülmüştür.
Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz.
Türk Ticaret Kanunun 5. maddesi uyarınca; “aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne aittir”.
Aynı yasanın 4.maddesinde ise; ticari davalar düzenlenmiş olup, buna göre; “her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda ve yasa maddesinde sayılan yasal düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan davaların ticari dava olacağı” öngörülmüştür.
Türk Ticaret Kanun’un 11. Maddesinde ise, Ticari İşletme şu şekilde tanımlanmıştır;
“(1) Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.
(2) Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkartılacak kararname ile belirlenir.”
Yine aynı yasanın 12. maddesine göre tacir; “bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişidir.”
15.maddesinde ise; “İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’un 3/a maddesine göre; “Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler”dir.
Türk Ticaret Kanun’un, gerek 11. gerekse 15. maddesinde öngörülen sınırı belirleyen Bakanlar Kurulu kararı ise, 21.07.2007 yürürlük tarihli, 207/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı olup, söz konusu Bakanlar Kurulu kararı: “Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı MADDE 1 – (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından; a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri, Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri, kararlaştırılmıştır.” şeklindedir.
Yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu kararında, tacir ile esnaf arasındaki sınırın belirlenmesinde gözetilecek değerler yönünden Vergi Usul Kanun’un 177. maddesine atıfta bulunulmuş olmakla dava tarihi itibariyle bahsi geçen yasa maddesindeki düzenleme; “Aşağıda yazılı tüccarlar, I inci sınıfa dahildirler:(1)1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200.000.000 (2021 yılı için 300.000,00 TL) lirayı veya satışlarının tutarı 8.640.000.000 (2021 yılı için 420.000 TL) lirayı aşanlar; 2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600.000.000 (2021 yılı için 150.000,00 TL) lirayı aşanlar; 3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200.000.000 (2021 yılı için 300.000,00 TL) lirayı aşanlar…” şeklindedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde de;
Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkin olduğu, bu bağlamda dosyamız arasına celp olunan ve davacının, Basit Usul Gelir Vergisi Beyannameleri, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ve İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odası kayıtları incelendiğinde; davalının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, kuaför işletmeciliği yaptığı, kuaför işletmeciliğinden dolayı Esnaf ve Sanatkarlar Odası kaydının bulunduğu, İşletme Hesabına göre beyan ettiği gelir vergisi beyannameleri incelendiğinde de, Türk Ticaret Kanunu ve Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları hakkında Kanunun yukarıda belirtilen ilgili hükümleri ile yapılan atıf uyarınca davalının, Vergi Usul Kanunu 177. maddesindeki sınırları aşan miktarda gelirinin olmadığı, bu haliyle yapılan değerlendirmede de, davalının kuaför olarak faaliyet gösterdiği, basit usul işletme esasına göre defter tuttuğu, ayrıca dava konusu işin hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı ve bu nedenle de T.T.K kapsamında bir işin yapıldığından da bahsedilmesinin mümkün olmayacağı ve ayrıca; tüm dosya kapsamına göre davalının tacir olmadığı anlaşıldığından, davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu sonucuna ulaşılmış ve davanın, HMK 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca görev yönünden usulden reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; davalı vekilinin yüzüne karşı davacı yanın yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 07.03.2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır