Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/421 E. 2023/762 K. 24.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/421 Esas
KARAR NO:2023/762

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:01/07/2014
KARAR TARİHİ:24/10/2023

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının yurt dışmda bulunan sağlık sigorta şirketlerine Türkiye’de asistanlık ve organizasyon hizmeti veren davalı şirketin işyerinde 17.5.2013 – 20.12.2013 tarihleri arasında çalıştığı,davalı şirketin Libya’da kurulmuş olan …Şirketinin Türkiye Temsilciliğini yaptığı ve Türkiye’deki hastanelere bu şirkete sigortalı olan hastaları gönderdiği ve ödeyeceği tutarın % 20’sini komisyon olarak aldığı,… şirketinin bu tutan % 10-% 20 oranında indinim yaparak ödediği,davalı şirketin yetkilisi ile davacının arasında yapılan anlaşmada: … Şirketinden tahsil edilen komisyon tutarlan,hastanelerden iade faturasıyla … erken ödeme indirimlerine ilişkin tutarlar ve tüm hastane gelirlerine ilişkin tutarların düşülmesinden sonra kalan miktarın % 30’unun ücret olarak davacıya verilmesi konusunda anlaşma yapıldığı, ancak davacının işe başladığı 17.5.2013 tarihinden itibaren işyerinden ayrıldığı 20.12.2013 tarihine kadar olan süreçte davacı için tahakkuk eden davacının hizmet verdiği sigortalılara ilişkin şirket hesaplarına dahil olan ve olacak “ komisyon ve hastane gelirlerinden,indirim tutarlarından KDV ve Gelir Vergisi düşüldükten sonra kalan net tutarın % 30’unun davacıya ödenmediği açıklanarak,fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL ücretin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının taleplerine karşı zamanaşımı defi ileri sürüldüğü.davacı ile davalı şirket arasında hizmet sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı, davacı tarafından davalı şirkete keşide edilen … 15.Noterliğinin 30.1.2014 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamede de kabul ve ikrar edildiği gibi davacı İle davalı şirket arasında hizmet sözleşmesi ilişkisi değil,bir komisyon ilişkisinin mevcut olduğu,bu nedenle huzurdaki dava hakkında görevsizlik karan verilmesi gerektiği ve davanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiği,davacının daha önce çalıştığı … Hastanesi’ndeki görevinden ayrıldığı ve bir süre İşsiz kaldığı daha sonra müvekkili şirket ile anlaştığı ve müvekkili şirketin çalıştığı hastanelerde aracılık yapmaya başladığı,davalı şirketin bu alanda yeni olmasından ve planlanan işlerin ne şekilde yürütüleceği ve ne şekilde gelişeceği bilinmediğinden davacı ile çalışma prensiplerinin ayrıntılı olarak saptanamadığı ve bu nedenle davacının vaatleri dikkate alınarak ilerde kendisine destek olunacağının kararlaştırıldığı, daha sonra gerçekleşen gelişmelerden sonra davacı ile biri araya gelindiği ve şirkete yapılacak olan fiilen ödemelerden sonra vergilerin ve giderlerindüşülmesinde sonra davacıya ödenecek olan miktarın belirlendiği ve bu süreçte davacının işe olan …’nun hesabına: 6.6.2013 tarihinde 2.000,00 TL ,1.7.2013 tarihinde 2.000,00 TL , 16.7.2013 tarihinde2.000,00 TL , 24.7.2013 tarihinde 7.500,00 TL , 7.8.2013 tarihinde ayrı ayrı olmak üzere 5.000,00 TL olarak toplam 10.000,00 Tl, 23.9.2013 tarihinde 8.000,00 TL , 13.12.2013 tarihinde 10.000,00 TL olmak üzere toplam 41.500,00 TL ödendiği,14.11.22014 tarihinde davacıya elden 3.500,00 TL ödendiği ve bu şekilde toplam 45.000,00 TL ödendiği,bunun dışında davacının davalı şirketten hiçbir hak ve alacağının bulunmadığı açıklanarak davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava iş mahkemesine ikame edilmiş olup ; …. İş Mahkemesinin … sayılı 21.02.2017 tarihli verdiği görevsizlik kararı üzerine dava dosyası mahkememize tevzi edilmiştir.
Mahkememizce … sayılı 22/10/2018 tarihli kararı ile, “Yanların ticari kayıtları incelendiğinde davalı yanın değişik tarihlerde davacı yana 45.000,00 TL ödeme yaptığı görülmektedir.
Tarafların imzalarını taşıyan bir sözleşme bulunmamaktadır. Yani davacı yanın … şirketinden tahsil edilen komisyon tutarları ve hastane gelirlerinin giderler vergiler düşüldükten sonra % 30 unun davacıya verileceğine ilişkin bir sözleşme de bulunmamaktadır. Tanık beyanları ile de böyle bir sonuca varılamamaktadır. Önceki yapılan ödemeler % 30 luk bir komisyon alacağına tekabül etmemektedir. Davalının yasayı/ vergi yükümlülüklerini dolanmak ve hileli gelir elde etmek amaçlı olarak doğrudan davacının eşi hesabına yaptığı ödemeler ticari hayatın gereklerine ve yasalara aykırı olup bu ödemeler de % 30 luk bir anlaşmanın varlığına delil kabul edilmemiştir.Bu nedenle davacının alacağı kanıtlanablir ve hesap edilebilir bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara kareşı davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
Davacı vekili tarafından istinaf talebi bulunması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2019/1509 esas ve 2021/761 karar sayılı 18/05/2021 tarihli kararı ile “Uyuşmazlık, mahkemece verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır.
TBK’nın 12. Maddesinde, sözleşmelerin geçerliliğinin kanunda aksi öngörülmedikçe hiç bir şekle bağlı olmadığı belirtilmiştir. Yine TBK’nın 1. Maddesine göre sözleşmeler tarafların karşılıklı iradelerinin bu yönde birleşmesi ile kurulurlar.
Yani sözleşme taraf iradelerinin karşılıklı ve birbirlerine uygun olarak açıklanması ile kurulmuş olur, kanunda aksi öngörülmedikçe sözleşmelerin geçerliliği hiç bir şekle tabi değildir. Taraflar sözlü olarak da uygun irade açıklamaları ile bir sözleşme kurabilirler.
TBK’nın 12. Maddesi hükmüne göre kanuni istisnalar haricinde sözleşmelerin geçerliliği şekle bağlı değil ise de bir sözleşmenin taraflar arasında kurulduğunun ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.
Miktar veya değeri HMK’nın 200/1 maddesinde belirtilen sınırın üzerinde olan hukuki işlemlerin yazılı delille (senetle) ispatı gerekir. Bu konuda karşı tarafın açık onayı olmaksızın tanık dinlenilmesine olanak bulunmamaktadır.
Ancak HMK’nın 202. Maddesine göre delil başlangıcı bulunması halinde karşı tarafın rızası gerekmeksizin tanık dinlenebilecektir. Maddenin 2. Fıkrasında delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olarak tanımlanmıştır. Belge ise 199. Maddede uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları olarak tanımlanmıştır.
Buna göre, bir belgenin delil başlangıcı olarak kabule edilebilmesi için uyuşmazlık konusu hukuki işlemi muhtemel göstermesi ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş olması gerekir.
Dava tarafça dava dilekçesine eklenen tarafların imzasının olmadığı 01/06/2013 başlangıç tarihli ve 01/06/2014 bitiş tarihli belirli süreli iş sözleşmesinin HAKEDİŞ başlıklı 1.9. Maddesinde, ödenecek ücret kararlaştırılmıştır.
Davacı tarafça, davalı şirketin tek ortağı ve aynı zamanda şirket yetkilisi ile davacı arasında yapılan mail yazışmaları ve davacı tarafından çekilen noter ihtarı ve bu ihtara karşı davalı tarafça çekilen cevabi noter ihtarı dosyaya ibraz edilmiştir.
Mahkemece, davalı şirketin tek ortağı ve aynı zamanda şirket yetkilisi olan … ile davacı arasında yapılan mail yazışmalarının ve bununla birlikte tarafların çektikleri noter ihtarnamelerinin gerekçeli kararda tartışılıp değerlendirilmediği tesbit edilmiştir.
28/07/2020 tarih 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK.nın 3531-a-6 maddesi ile mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir.
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde; zamanaşımı definde bulunmuş olup mahkemece bu yönde olumlu/olumsuz bir karar verilmemiş ise de, istinaf eden davacı olduğundan bu eksiklik dairemizce incelenip değerlendirilememiştir
Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve yukarıda tespit edilen hususlarda işlem yapılarak karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile, Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememiz İstinaf Mahkemesi kararı ile bağlı olduğundan dosya yeniden değerlendirilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyetinden alınan 04/10/2022 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle; Davalı taraf gelir tablosunun tüm unsurları ile dikkate alınması durumunda, tarafların iş ilişkisinde oldukları dönemde oluşan brüt satış tutarı üzerinden vergi sonrası kârın ve paylaşımının aşağıdaki biçimde olması gerektiğini, davalı taraf gelir tablosunun, davacı taraf ile olan iş süresince oluşan hasılata uyarlanması sonucunda, genel giderler ile diğer faaliyetlerden gelirter ve karlar ile giderler zararların düşülmesinden sonra kalan kâr tutarından kurumlar vergisi beyannamesindeki vergi tutarının düşülmesinden sonra bakiye kârın 47.174,91 TL olduğunu, 47,174,91 TL tutarındaki bu kârın 430’unu teşkil eden tutarın 14.152,47 TL olduğunu, dava dosyasının ve daha önceki bilirkişi taporlarının incelenmesinden davalı tarafın davacı tarafa 45.000 TI tutarında ödemede bulunmuş olduğu ve ödenen bu tutarların 14.152,47 TL’den yüksek olduğundan davacı tarafından herhangi bir ödeme yapılmasına yer olmadığını, davacı taraf talebi doğrultusunda, davalı taraf gelir tablosunda davacı taraf ile iş yapılan dönemde oluşan brüt satış tutarı ile satılan hizmetin maliyetini teşkil eden pazarlama, satış ve dağılım giderleri İle kurumlar vergisi beyarınamesine konu edilen verginin dikkate alınması halinde; Vergi sonrası nct dönem karının 195.607,98 TL olduğunu, net dönem karının %30’unun 58.682,39 TL olduğunu, 58.682,39 TL tutarındaki hak edişten, 2013 yılı içinde ödenen 45.000 TL’nin mahsup edilmesinden sonra bakiye 13.682,39 TL’nin davacı tarafa ödenmesi gerektiğini, iş ilişkisinin sonra erdiği 20.12.2013 tarihinden dava açma tarihi olan 01.07.2014 tarihine kadar T.C.M.B. avans faiz oranları üzerinden yapılan hesaplamada alacak faizinin 844,00 TL olarak hesaplandığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 27/04/2023 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Dosya kapsamında belirli süreli iş sözleşmesi başlıklı 4 madde ve 3 sayfadan oluşan imzasız dokümanın hakediş ara başlıklı 1.9. maddesindeki “hakediş, şirketin kurumsal anlaşmalı olduğu sağlık hizmeti aldığı kurumların hizmet bedeli fatura tutarından KDV ve kurumlar vergi giderleri düşüldükten sonra kalan tutardan %30 oranı olduğunu, proforma fatura tutarında yapılacak fatura kontrollerinde kendisinin yapmış olduğu indirim oranından KDV ve kurumlar vergi giderleri düşüldükten sonra kalan tutardan %30 oranı olduğunu, hak ediş, şirketin anlaşmalı kurum hakedişleri fatura karşılığı alındığı anda her ay bitim ve başlangıcında çalışana işveren tarafından ödeme yapılacaktır.” açıklamasından, paylaşımda kesilen fatura tutarından Katma Değer Vergisi ve Kurumlar Vergisi düşüldükten sonra, başka bir söylemle brüt kazançtan ilgili vergiler düşüldükten sonra kalan tutarın %30-%70 biçiminde bölüşüleceğinin anlaşıldığını, taraflar arasındaki mail yazışmaları bir bütün halinde dikkate alındığında çelişkili bilgiler barındırdıklarının, öncelikle KDV ve Kurumlar vergisinin hakedişten düşüleceği belirtilirken daha sonra hastanenin hakedişi üzerinden paylaşım yapılacağı ve vergilerin hariç tutulacağının söylendiğini, bu durumda mail yazışmalarındaki duruma göre hem vergiler düşüldükten sonra hem de brüt hastane hakedişi üzerinden %30-%70 biçiminde bölüşüm yapılabileceğini, davalı tarafın hastanelere düzenlemiş olduğu ve toplam tutarı 396.751,53 TL olan satış faturalarından raporun IV. İnceleme ve Tespitler bölümünde yer verilen 79.350,31 TL tutarındaki kurumlar vergisi yükünün düşülmesinden sonra kalan net gelir tutarının 317.401,22 TL olduğunu, vergiler düşüldükten sonra kalan 317.401,22 TL tutarındaki net gelir üzerinden davacı taraf iddiasına göre %30 oranında hesaplanması gereken gelirin 95.220,37 TL olduğunu, 95.220,37 TL tutarındaki tahsil edilmesi gereken gelir tutarından, kök raporda yer verilen ve davalı taraf yetkilisi tarafından davacı taraf eşine yapıldığı iddia edilen 45.000,00 TL tutarındaki ödemelerin (Sayın mahkemenin takdiri halinde) düşülmesinden sonra net ödenmesi gereken tutarın 50.220,37 TL olduğunu, iş ilişkisinin sonra erdiği 20.12.2013 tarihinden dava açma tarihi olan 01.07.2014 tarihine kadar TCMB avans faiz oranları üzerinden yapılan hesaplamada alacak faizinin 3.097,84 TL olarak hesaplandığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
İddia, savunma, dosya kapsamında toplanan deliller, tanık beyanları ve alınan bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirilmiştir. Buna göre;
Dava, organizasyon hizmeti nedeniyle komisyon alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı tarafça, davalı iş yerinde işe başladığı 17.05.2013 tarihinden işten çıkarıldığı 20.12.2013 tarihi arasında, davalı şirket vasıtasıyla hizmet verilen hastalara, davalı şirket vasıtasıyla verilen hizmet nedeniyle … tarafından davalı şirkete ödenen komisyonlardan müvekkilinin hak ettiği %30’luk payın hesaplanarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000,00 TL komisyon alacağının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep edilmiştir.
Davalı tarafça, görev itirazında, zaman aşımı def’inde bulunulmuş, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacı tarafa yapılan 45.000,00 TL tutarındaki ödeme ile davacıya herhangi bir borcunun kalmadığı savunularak davanın usulden ve esastan reddi talep edilmiştir.
Dava iş mahkemesinde açılmış, …. İş Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine mahkememize gelmiştir. Mahkememizce verilen ilk kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine istinaf mahkemesince verilen kaldırma kararında göreve girilmediğinden görev hususunda mahkememizce yeni bir değerlendirme yapılmamış, mahkememizin görevli olduğu değerlendirilmiştir.
Davacı tarafça, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı ileri sürülmüş ise de, dava konusu komisyon alacağının ne kadar olduğunun bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacak bir husus olduğu, kaldı ki, davacı vekili 01.09.2023 tarihli beyan dilekçesinde de, davanın kısmi dava olarak açıldığını belirtmiş olduğu dikkate alınarak davalının bu savunmasına itibar edilmemiştir.
Davalı tarafça zaman aşımı def’inde bulunulmuş ise de, TBK’nın 147. Maddesine göre komisyon alacakları için 5 yıllık zaman aşımı süresi öngörüldüğü, dava konusu alacağın 2013 yılı komisyon alacağı olduğu, davanın 2014 yılında açıldığı dikkate alındığında 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından bu savunmaya itibar edilmemiştir.
Eldeki davada, dava şartlarının tam olduğu, ilk itirazlar veya süreler yönünden incelenecek başkaca bir itiraz olmadığından davanın esasına geçilmiştir.
Taraflar arasında imzalanmış yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır.
TBK’nın 12. Maddesinde, sözleşmelerin geçerliliğinin kanunda aksi öngörülmedikçe hiç bir şekle bağlı olmadığı belirtilmiştir. Yine TBK’nın 1. Maddesine göre sözleşmeler tarafların karşılıklı iradelerinin bu yönde birleşmesi ile kurulurlar.
Yani sözleşme taraf iradelerinin karşılıklı ve birbirlerine uygun olarak açıklanması ile kurulmuş olur, kanunda aksi öngörülmedikçe sözleşmelerin geçerliliği hiç bir şekle tabi değildir. Taraflar sözlü olarak da uygun irade açıklamaları ile bir sözleşme kurabilirler.
TBK’nın 12. Maddesi hükmüne göre kanuni istisnalar haricinde sözleşmelerin geçerliliği şekle bağlı değil ise de bir sözleşmenin taraflar arasında kurulduğunun ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.
Miktar veya değeri HMK’nın 200/1 maddesinde belirtilen sınırın üzerinde olan hukuki işlemlerin yazılı delille (senetle) ispatı gerekir. Bu konuda karşı tarafın açık onayı olmaksızın tanık dinlenilmesine olanak bulunmamaktadır.
Ancak HMK’nın 202. Maddesine göre delil başlangıcı bulunması halinde karşı tarafın rızası gerekmeksizin tanık dinlenebilecektir. Maddenin 2. Fıkrasında delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olarak tanımlanmıştır. Belge ise 199. Maddede uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları olarak tanımlanmıştır.
Buna göre, bir belgenin delil başlangıcı olarak kabule edilebilmesi için uyuşmazlık konusu hukuki işlemi muhtemel göstermesi ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş olması gerekir.
Dava tarafça dava dilekçesine eklenen tarafların imzasının olmadığı 01/06/2013 başlangıç tarihli ve 01/06/2014 bitiş tarihli belirli süreli iş sözleşmesinin HAKEDİŞ başlıklı 1.9. Maddesinde, ödenecek ücret kararlaştırılmıştır.
Davacı tarafça, davalı şirketin tek ortağı ve aynı zamanda şirket yetkilisi ile davacı arasında yapılan mail yazışmaları ve davacı tarafından çekilen noter ihtarı ve bu ihtara karşı davalı tarafça çekilen cevabi noter ihtarı dosyaya ibraz edilmiştir.
Taraflar arasındaki mail yazışmaları, taraflar arasındaki ihtarnameler incelendiğinde, taraflar arasında yazılı olmasa da, davacı tarafça sunulan, tarafların imzasının olmadığı 01/06/2013 başlangıç tarihli ve 01/06/2014 bitiş tarihli sözleşmede belirtildiği şekilde, sözleşmesel bir ilişkininin bulunduğu, bu kapsamda davacı tarafça sunulan sözleşmenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebileceği, tanık deliline dayanılabileceği değerlendirilmiştir.
Dava tarafça dava dilekçesine eklenen tarafların imzasının olmadığı 01/06/2013 başlangıç tarihli ve 01/06/2014 bitiş tarihli belirli süreli iş sözleşmesinin HAKEDİŞ başlıklı 1.9. Maddesinde“hakediş, şirketin kurumsal anlaşmalı olduğu sağlık hizmeti aldığı kurumların hizmet bedeli fatura tutarından KDV ve kurumlar vergi giderleri düşüldükten sonra kalan tutardan %30 oranı olduğunu, proforma fatura tutarında yapılacak fatura kontrollerinde kendisinin yapmış olduğu indirim oranından KDV ve kurumlar vergi giderleri düşüldükten sonra kalan tutardan %30 oranı olduğunu, hak ediş, şirketin anlaşmalı kurum hakedişleri fatura karşılığı alındığı anda her ay bitim ve başlangıcında çalışana işveren tarafından ödeme yapılacaktır.” düzenleme bulunmaktadır.
İşbu sözleşme maddesi, taraflar arasındaki mail yazışmaları, ihtarnameler, alınan tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalının hastanelere düzenlediği faturalardan dolayı elde ettiği komisyon alacağından vergiler düşüldükten sonra kalan miktarın %30’nun davacıya ödenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Alınan ve karar vermeye uygun bulunan bilirkişi heyeti ek raporuna göre, dava konusu 17.05.2013-20.12.213 tarihleri arasında davalı tarafından yurt dışı sigorta şirketine düzenlenen fatura toplamını teşkil eden 1.695,340,00 TL’nin davalının aynı dönemin brüt satışlar toplamını oluşturan 2.092,091,53 TL’den düşülmesinden sonra bakiye 396.751,53 TL tutarın davalının hastanelere düzenlenen komisyon fatura gelirini oluşturduğu, bu bedelden 79.350,31 TL kurumlar vergisinin düşülmesi sonucu net komisyon geliri tutarının 317.401,22 TL olacağı, bu bedelin %30’u olan 95.220,37 TL tutarın davacıya ödenmesi gereken tutar olduğu, davalı tarafça davacıya davadan önce toplam 45.000,00 TL ödeme yapıldığı, bu bedelin düşülmesi ile davacının bakiye komisyon alacağının 50.220,37 TL olacağı, davacının bu bedeli davalıdan talep edebileceği, ancak davacı tarafça davanın 20.000,00 TL üzerinden kısmi olarak açıldığı, davacı vekilince 01.09.2023 tarihli dilekçe ile ıslak dilekçesinin sunulmayacağı, daha sonra ek dava açabileceklerinin belirtildiği anlaşılmakla ve değerlendirilmekle; Davacının, davalıdan 50.220,37 TL bakiye komisyon alacağının bulunduğu, taleple bağlı kalınarak davacının davalıdan 20.000,00 TL komisyon alacağı talebinde haklı olduğu, bu bedele dava tarihinden itibaren avans faizi talep edilebileceği sonuç ve kanaatine ulaşılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurularak yargılama sonuçlandırılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE; 20.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
2-Alınması gereken 1.366,20-TL nispi karar ve ilam harcından peşin olarak yatan 341,55-TL harcın mahsubu ile eksik kalan ‭‭‭1.024,65-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 341,55 TL peşin harç parasının davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan 25,20 TL başvurma harcı parası, 121,30 istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 517,60 TL müzekkere ve davetiye posta masrafı, 2.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam; 2.864,1‬0 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
4-Davalı tarafça yapılan masrafların kendisi üzerine bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından sarfedilmeyen kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,
7-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/10/2023

Katip …
 e-imzalıdır

Hakim …
 e-imzalıdır