Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/410 E. 2022/636 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/410 Esas
KARAR NO :2022/636

DAVA:Manevi Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ:20/09/2019
KARAR TARİHİ:12/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yazar tarafından yazılan ve diğer davalı gazetede yayınlanan haberde baş sayfada manşetten yandaşı teşvik yağdı ifadesinin kullanıldığını, gazetenin 11. Sayfasında da … başlığı atıldığını, damadın şirketine ayrıcalıklı olarak yasal ve idari düzenleme sözü verilmesi de dikkat çekti, … milyon liralık ve sekiz yıllık yatırım öngörülen insansız hava araçları ve aklı sistemlere üretim tesisi teşvik listesine eklendi şeklinde haberlerin yapıldığını, diğer şirketlere yapılmayan en büyük teşvik de damadın şirketine yapılacak denildiğini, yapılan bu haberlerle olumsuz algı oluşturulduğunu, bu haberlerle toplumda müvekkiline karşı infial oluşturulmaya çalışıldığını, yaptığı projeler ve sonucundaki başarıları ile halkın gurur kaynağı olmuş müvekkilin kişilik haklarına aldırıldığını, yazı ile hedeflenen unsurun bilgi vermek ya da haber yapmak olmadığını, gerçekleri çarptıran ifadelerle halkı kin ve düşmanlığa sevk amacı taşıdığını, 17/10/2016 tarihli ve 2016/9495 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının amaç kısmında belirtilen k ararların toplumda gerçek dışı algıya yol açacak şekilde haberleştirilerek milletimizin teveccühüne, devletimizin bağımsızlığına, ordumuzun gücüne ve Türkiye Cumhuriyetinin ilerleyişine zarar vermeye dönük ifadeler olduğunu, müvekkili şirketin milli ve özgün olarak tasarım ile üretimini gerçekleştirdiği, milli … ve …’ların Türk Ordusu ve Kolluk Kuvvetlerinde hak ettiği yeri alması öncesinde bu ürünlerin ağırlıklı olarak İsrail’den büyük maliyetlerle temin edildiği ve yüksek maliyetine rağmen güvenlik güçlerine gerekli hizmeti sağlayamadığının bilinmesine rağmen bu gazete haberinin, maksadının, ,niyetinin neye ve kime hizmet ettiğinin açıklanması gerektiğini, yapılan haber ile müvekkilinin kişilik haklarının çiğnendiğini, toplumdaki saygınlığına zarar verildiğini, Yargıtay Genel Kurulunun 2011/4-687 Esas ve karar sayılı ilamının da bu yönde olduğunu, tüm bu nedenlerden dolayı 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline ödenmesini, yasal ücreti vekaletin ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; haberin kişilik haklarını ihlal ettiği iddiasının mesnetsiz olduğunu, haberde iftira içerikli, hakaret niteliğinde davacıyı karalamak veya itibarını düşürmeye yönelik herhangi bir taraf bulunmadığını, daya konu haberin Cumhurbaşkanlığı kararı ile teşvik kapsamına alınan yatırımlara ilişkin olarak yapıldığını, yapılan haberde davacı şirketin… 600 milyon liralık ve sekiz yılık yatırım öngörülen insansız hava araçları ve akıllı sistemlerin üretim teşvik listesine eklendiği, gelir vergisi stopaj desteğini de teşvik kapsamında olacağı gibi bilgilerin yer aldığını, müvekkili tarafından yapılan haberde davacının iddiasının aksine gerçekleştirilen işlemlerin hukuksuz olduğuna dair hiçbir beyan, cümle vb. ifade yer almadığını, davanın açılmasının hukuki bir hak arayışı amacı taşımadığını, kötü niyetli olduğunu, haber verme hakkı unsurlarının gerçekleştiğini, haberin basın özgürlüğü kapsamında olduğunu, davacı tarafından istenilen manevi tazminat koşullarının oluşmadığını, tüm bu nedenlerden dolayı davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava dosyasında, …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/01/2021 tarih, 2019/… esas ve 2021/… karar sayılı görevsizlik kararı verilmiştir.
Davacı vekili tarafından 29/06/2021 tarihli dilekçe ekinde hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk son oturum tutanağı ibraz edilmiştir. Tutanağın incelenmesinden arabuluculuk faaliyetinin 27/04/2021 tarihinde başladığı ve 03/05/2021 tarihinde sona erdiği, dava dosyasının ise 21/06/2021 tarihinde Mahkememize tevzi edildiği anlaşılmakla, davalı … vekilinin arabuluculuk dava şartına yönelik itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacı yanın kişisel itibarlarının korunması meşru amacıyla eldeki davayı açtığı, buna göre davanın kanuni dayanağının Anayasanın 17. maddesi, Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddeleri ile Türk Borçlar Kanununun 58. maddesi olduğu tespit edilmiştir.
Davalı yanca haberin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında yayınlandığı savunulmuştur.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Eldeki uyuşmazlıkta; … tarihli … Gazetesi’nin manşetinde “…” “…” ifadelerinin kullanıldığı, gazetenin 11. sayfasında da … ile …’ın bir düğün fotoğrafına yer verilmek suretiyle “…” başlığıyla davalı … tarafından köşe yazısı kaleme alındığı görülmektedir.
Habere konu 1504 sayılı Cumhurbaşkanı Karrı 05/09/2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış olup, karar, İstanbul ilinde yapılacak olan insansız hava araçları ve akıllı sistemler üretim tesisi yatırımına proje bazlı devlet yardımı verilmesine ilişkindir. Devletlerin, ülke güvenliği açısından önem verdiği ve katma değeri yüksek teknolojiler üreten şirketlerle ilgili yasal düzenlemeler yapması ve kararlar alması doğaldır. … Gazetesinde haber yapılırken kararın Cumhurbaşkanı’nın damadı olan …’ın yöneticisi olduğu davacı şirketin şahsına yönelik özel düzenleme yapıldığı izlenimi verilerek haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle gazetede yayınlanan haberin ve köşe yazısının, yayında olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirme amacıyla sınırlı olarak yayınlanmadığı, haber ve yazının kaleme alınış şekli, kullanılan görsel ve ifaseler birlikte değerlendirildiğinde davacı şirketin itibarının zedelenmesinin de amaçlandığı görülmektedir.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği böyle bir durumda bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiğinde daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısındaki temel ölçüt kamu yararıdır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davaya konu haberde kamu yararının gözetildiği de söylenemez. Bunun yanında gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olması, haberin çarpıtılmadan ve bir kısım körlemeler yapılmadan verilmesi haberde kişilik haklarına saldırının amaçlanmayıp kamu yararının amaçlanması, haberi verirken özle biçim arasındaki dengenin bozulmaması, objektif sınırlar içinde kalınması esastır. Haberde bu ilkelere riayet edilmemesi, davacı şirketin ülkenin güvenliği için milli savunma alanında ileri teknoloji silah üreten bir şirket olduğunun bilinmesine rağmen, manşetin “…”, köşe yazısının da “…” başlıklarıyla yayınlanması, kararın alınma nedenlerine ve sürecine ilişkin yeterli ve gerekli bilgilendirmenin yapılmaması, kişiye özel bir düzenleme yapıldığı algısı oluşturulması, haberin doğrudan davacı şirket hedef alınarak yapılması nedeniyle bu haliyle haberin, basının haber verme, toplumun da haber alma amacına uygun düşmediği sonucuna varılmıştır.
Somut olayda; “…” ve “…” başlıklarıyla verilen haberde düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkı sınırlarının aşıldığı, kararın yalnızca davacı şirketin yöneticisinin Cumhurbaşkanı’nın damadı olması nedeniyle alındığı algısının oluşturulmaya çalışıldığı, bu durumda haberin objektif sınırlar içinde yapılmadığı gibi davacıya yönelik husumet ve kuşku yaratıcı, güven zedeleyici bir üslup kullanılarak davacının kamuoyundaki itibarının sarsılmasının amaçlandığı, bu suretle haberde özle biçim arasındaki dengenin bozulduğu, doğrudan davacının kişilik haklarına saldırının hedeflendiği anlaşılmaktadır.
Tüm bu nedenlerle, davacı şirketin kişilik haklarına saldırı nedeniyle 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca davalılardan bir miktar manevi tazminat talep etmekte haklı olduğu sonucuna varılmıştır. 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Anılan yasal düzenleme ve ilkeler kapsamında somut olaya ilişkin olarak takdiren davacının 25.000,00 TL manevi tazminat talep etmekte haklı olduğu kanaatine varılmış ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; takdiren 25.000,00 TL manevi tazminatın müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya dair istemin REDDİNE,
2-Alınması gereken 1.707,75 TL karar ve ilam harcı peşin olarak alındığından yeniden alınmasına YER OLMADIĞINA,
Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.707,75-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360,00-TL arabuluculuk giderinin davanın kabul ve reddolunan miktarları dikkate alınarak 1.020,00 TL’nın davacıdan, 340,00 TL’nın müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacının yaptığı ilk masraf ‭‭44,40 TL, posta gideri 125,4‬0 TL olmak üzere toplam 169,8‬0 TL yargılama giderinin yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 42,45 TL’nın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalıların yaptığı ‭yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm tesisine YER OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00-TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 9.200,00-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
8-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından sarfedilmeyen kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,
9-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK’nun 341/1 ve 345. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 12/10/2022

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .