Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/371 E. 2022/725 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2021/371 Esas
KARAR NO:2022/725

DAVA:Yargılamanın Yenilenmesi
DAVA TARİHİ:01/06/2021
KARAR TARİHİ:15/11/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Yargılamanın Yenilenmesi talebinin mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacılar vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; işbu dava dosyasında … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde diğer sorumlular hakkında açtıkları ve kesinleşen davada verilen bilirkişi raporu doğrultusunda müvekkillerinden Hüsna için 14.026,63 TL, Zihni için 13.259,13 TL olmak üzere toplam da 27.285,76 TL maddi tazminat talebinde bulunduklarını, ancak sayın Mahkemenin, davalı şirketin dava dışında bankaya ödeme yaparken aynı zamanda müvekkillerinden ibraname aldığını ve bu ibranameyi 2 yıllık süre içinde dava konusu yapmadıkları veya ibranamenin imzalanmasından itibaren iki yıllık zaman içinde ibranameyi kabul etmediklerine ilişkin irade beyanında bulunmadıkları gerekçesiyle istinaf talebini reddettiğini ve onanarak kesinleştiğini, ancak, ibranameyi kabul etmedikleri anlamına gelen ihtarnameyi, ibranamenin imzalatılmasından 10 gün sonra, 07/06/2021 tarihinde elden imza karşılığı davalı şirketin Avrupa Yakası Bölge Müdürlüğü’ne ulaştırdığını ve davalı şirketin muhaberat servisinde çalışan … ismindeki şahıs tarih atarak ve kaşe vurarak ihtarname ve talep yazısı niteliğindeki belgeyi elden imzası karşılığında teslim aldığını, ancak istinaf aşamasında taraflarına imzalatılan ibranameyi kabul etmedikleri anlamına gelen belgeye ulaştıklarını ve istinaf dilekçesiyle birlikte istinaf mahkemesine yolladıklarını, fakat istinaf mahkemesiNİN, yerel mahkemede değerlendirme konusu yapılmamış bir delil olduğundan bahisle bu yöndeki istinaf talebini reddettiğini, dolayısıyla, ellerinde olmayan sebeplerle mahkemeye sunamadıkları ve davanın esasını etkileyecek nitelikte olduğunu, sonradan elde edilen bir delil olma özelliği taşıdığından bahisle, kesinleşmeden itibaren yasal 3 aylık süre içinde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurduklarını, gerek Bölge Adliye Mahkemesi kararında, gerekse Yüksek Mahkemenin birçok kararlarında; 2918 sayılı KTK’nın 111. Maddesinde bahsi geçen uzlaşma ve ibranamelerinin içerdiği şartların kabul edilmediğine ilişkin dava açmanın şart olmadığını, hak talebi için iki yıllık hak düşürücü süre içinde irade açıklamasının yeterli olduğunun açıkça vurgulandığını, bahsettikleri gerekçe ile ellerinde olmayan sebeplerle ulaşamadıkları, ancak istinaf aşamasında elde ettikleri, davanın esasını etkileyecek yazılı yeni delilden mütevellit davanın yenilenmesi ve akabinde kabulü yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E /
Talep, mahkememizin … sayılı dosyasına yönelik 6100 sayılı HMK’nun 375/1-ç maddesi uyarınca yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.
Yargılamanın iadesine konu dosyanın incelenmesinde;
Davanın, Trafik sigortası kapsamında yapılan yetersiz ödeme nedeniyle bakiye destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olduğu;
Mahkememizce … sayılı 04/10/2016 tarihli kararı ile, davanın 2 yıllık hak düşürücü süreden sonra 22/02/2016 tarihinde açılmış olduğu gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verildiği, verilen hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin 2017/469 esas ve 2017/1048 karar sayılı 07/12/2017 tarihli kararı ile “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Sorumluluğa İlişkin Anlaşmalar” başlıklı 111. maddesinde, tazminat miktarlarına ilişkin anlaşmaların iptali koşulu belirlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, bu Kanun’da öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir.
Dava konusu olayda; trafik kazası 11/06/2011 tarihinde meydana gelmiş, davalı sigorta şirketi tarafından ödeme ise 29/05/2012 tarihinde yapılmıştır. Davalı sigorta şirketi vekili, yapılan ödeme karşılığında müvekkili şirketin davacı tarafından ibra edildiğini beyan etmesine rağmen, ibraname verildiği, bu hususta bir anlaşma yapıldığı hususu, davacı tarafça kabul edilmemiştir. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, KTK’nın 111/2. maddesi uyarınca tanzim edilmiş bir ibraname, taraflar arasında yapılmış bir anlaşma veya uzlaşma bulunup bulunmadığı araştırılarak, hak düşürücü süre ve ayrıca davalı tarafın zamanaşımı def’i de dikkate alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus araştırılmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu nedenle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1(a)6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için( Yukarıda belirtilen hususlarda inceleme ve işlem yapılmak üzere) ilk derece mahkemesine gönderilmesine ) karar verilmiştir.” gerekçesiyle mahkememizce verilen karar kaldırılarak ve yeniden yargılama yapılmak üzere mahkememize gönderildiği;
Mahkememizce yeniden yapılan yargılama sonunda … sayılı 02/10/2018 tarihli kararı ile, davanın hak düşürücü süreden reddine karar verildiği, verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin 2019/148 esas ve 2021/213 karar sayılı 11/02/2021 tarihli kararı ile “2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “ Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasadaki bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece res’en dikkate alınması gerekir.
HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosya kapsamında davacılar vekili tarafından yargılama aşamasında sunulmayan 2. istinaf aşamasında sunulan 07/06/2012 tarihli beyan dilekçesinin HMK 357/1 maddesi kapsamında davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturacağı nedenle değerlendirmeye alınmamıştır.
Bu nedenlerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.” gerekçesi ile istinaf başvurunun reddine karar verildiği, bu karara karşı taraflarca temyiz kanun yoluna başvurulmaması üzerine mahkememizce verilen kararın 18.04.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yargılanmanın iadesini talep eden davacılar vekili, bu kararımıza karşı, 07.06.2012 teslim tarihli sigorta tarafından tarafından yapılacak ödemenin fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak kabul edileceğine dair dilekçelerini elde olmayan sebeplerle mahkemeye sunamadıklarını ve davanın etkileyecek nitelikte olduğundan bahisle bu belgeye istinaden yargılamanın iadesi talebinde bulunmuştur.
Yargılamanın iadesi, kesin hükme bağlanmış bulunan bir davanın yeniden görülemeyeceğine ilişkin hukuk kuralının istisnalarından birisidir, bu itibar ile de olağan üstü bir kanun yolu olmakla ancak yasada tek tek sayılan belirli hallerde yargılamanın iadesi talep edilebilecek olup ayrıca bu açıdan yasada öngörülen sürelerde hak düşürücü süre olup resen dikkate alınacaktır.
6100 sayılı HMK’ nun 374 maddesinde açıkça, Yargılamanın iadesinin, kesin olarak verilen (m.341) veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebileceği belirtilmiştir.
Yargılamanın yenilenmesine ilişkin dilekçeyi alan mahkeme, HMK’da yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine mahkemenin tarafları davet edip dinleyeceği açıkça belirtilmiştir (HMK m. 379/1). Bu nedenle incelemenin mutlaka duruşmalı yapılması gerektiğini, dosya üzerinden inceleme yapılamayacağını söylemek mümkündür.
Mahkeme tarafları usulüne uygun bir biçimde davet edip dinledikten sonra talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını ve ileri sürülen sebebin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını kendiliğinden inceler (HMK m. 379/1). Bu koşullardan biri eksik ise hakim davayı esasa girmeden rededer (HMK m. 379/2).
HMK’nun 375. Maddesinde Yargılamanın iadesi sebepleri “(1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi.
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.” şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır.
Somut olayda, davacı vekilince 6100 sayılı HMK’nun 375/1-ç maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulmuş olup, elde olmayan nedenlerle dava dosyasına sunulamadığı iddia edilen belgenin bizzat davacılar vekili tarafından davalı Sigorta şirketine hitaben hazırlanarak sunulduğu anlaşılmıştır.
Yerleşik Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere yargılama sırasında aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması yargılamanın yenilenmesi sebebidir. Yeni bir belgenin ele geçirilmiş olmasının yargılamanın yenilenmesi sebebi teşkil edebilmesi için, belgenin davanın bakıldığı sırada mevcut olması, hükmü etkileyecek nitelikte olması, belgenin hükmün verilmesinden sonra ele geçirilmesi, belgenin yargılama sırasında bir mücbir sebepten veya lehine hüküm verilen tarafın eyleminden dolayı elde edilememiş olması gerekmektedir. Sadece mevcut belgenin sonradan bulunmuş olması vakıası, başlı başına yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilemez. Mücbir sebepten maksat, tarafın elinde olmayan ve bütün çabalarına rağmen aşamadığı bir engel ile karşı karşıya kaldığını iddia ve ispat etmelidir. Davacılar vekilinin bu kapsamda bir iddia ve ispatı olmadığından davacıların yargılamanın iadesi talebinin usulden reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacının yargılamanın yenilenmesi talebinin usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70-TL harcın davacılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 9.200,00-TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.15/11/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır