Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/368 E. 2021/659 K. 01.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/408 Esas
KARAR NO:2021/628

DAVA:Ortaklıktan Çıkarma-Tazminat
DAVA TARİHİ:18/06/2021
KARAR TARİHİ:27/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ortaklıktan Çıkarma-Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin gayrimenkul değerleme alanında faaliyet gösteren, faaliyetleri hem Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) hem de Sermaye Piyasası Kurumu’nun (SPK) düzenleme ve denetimine tabi olan bir şirket olduğunu, diğer davacılar …, … ve …’ın da müvekkili şirketin ortakları olduğunu, davalı …’ın da müvekkili şirketin ortaklarından olduğunu, davalının ortaklıktaki payının %4,8 olduğunu, müvekkili şirkete tüm denetimler kapsamında bugüne kadar hiçbir olumsuz durum/bildirim vs. söz konusu olmamış iken son bir yıldır müvekkili şirketin ortağı davalı …’ın müteaddit kereler uyarılmasına rağmen ortak olmaktan kaynaklı yükümlükleri yerine getirmemesinden kaynaklı olarak olumsuz bildirimlerle karşı karşıya kalmakta ve alenen maddi ve manevi zarara uğramakta olduğunu, müvekkili şirketin faaliyette bulunduğu sektör ve tabi olduğu düzenlemeler ve denetimler nedeniyle gerek şirketin gerekse de ortakların taşıması gereken zaruri özellikler, yerine getirmesi gereken bazı yükümlülükler olduğunu, bu hususlardan herhangi birinin eksikliği halinde, müvekkili şirketin gayrimenkul değerleme şirketleri faaliyetini sürdürmesi hukuken mümkün bulunmadığını, bu çerçevede müvekkil şirketin en büyük müşterileri olan bankalara hizmet verebilmesi için “Bankaların Değerleme Hizmeti Almaları ve Bankalara Değerleme Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesi ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik” kapsamında ve Yönetmelik’in 5. ve 6. maddesi uyarınca şirketin, şirket ortaklarının, yönetici ve değerleme uzmanlarının bağımsızlığını ortadan kaldıracak herhangi bir halin mevcut olmadığını belgelemesi ve bu hususun periyodik olarak şirketin kendisi, ortakları, yönetici ve değerleme uzmanları tarafından hizmet verilen bankalara beyan ve taahhüt edilmesi gerektiğini, yasal düzenleme ve BDDK denetimleri nedeniyle bankaların genellikle yıllık periyodda bu belgeleri hizmet aldıkları gayrimenkul değerleme şirketlerinden talep etmekte ve bu beyan ve taahhütlerin eksiksiz şekilde sunmasını istemekte olduklarını, hizmet alınan şirketlerden alınan bu belgelerin, bankaların denetim komitelerine ve ardından yönetim kuruluna sunulmakta ve beyan ve taahhütlerde eksiklik olmaması halinde ilgili gayrimenkul değerleme şirketi ile çalışılmaya devam edilmekte olduğunu, eksiklik olduğu durumda ise gayrimenkul değerleme şirketine uyarıda bulunularak sözleşmelerinin feshedilmekte, hizmet alınmaya son verilmekte olduğunu, müvekkili şirketin 2020 yılına kadar bu belgeleri hizmet verdiği bankalara eksiksiz şekilde sunduğunu, bugüne kadar sözleşmelerinin hiçbir şekilde feshedilmemiş, bankalara kesintisiz şekilde hizmet vermeye devam etmiş olduğunu, ancak 2020 yılı içerinde müvekkili şirketin kurulduğu zamandan beri ilk kez belgelerde eksiklik olduğunu, müvekkili şirketin ve diğer ortakların her yıl olduğu bankalarca istenen tüm belgeleri ilgilere ilettiğini, ancak davalı ortak …’ın, kendisinden defalarca yazılı ve sözlü olarak talepte bulunulduğu halde, hizmet verilen bankalara bu beyan ve taahhüdü sunmamakta ısrar etmiş olduğunu, bu beyanların davalı tarafından sunulmamış olması nedeniyle müvekkili şirketin hizmet verdiği bankalardan -şimdilik- 2 tanesinin (… A.Ş. ve … Bankası A.Ş.) 2021 yılı başından beri müvekkili şirkete iş göndermeyi durdurmuş ve müvekkili şirket ile olan sözleşmelerini feshetmiş olduğunu, davalının bu beyanları hizmet verdiği bankalara sunmasının, müvekkili şirketin faaliyet konusu dikkate alındığında, yasal bir zorunluluk olduğunu ve davalının, Türk Ticaret Kanunu kapsamında da ortaklığa karşı yerine getirmesi gereken “yan edimini” bilinçli ve kusurlu bir şekilde yerine getirmeyerek ortaklığı/müvekkili şirketi zarara uğratmış olduğunu, bu bağlamda davalının, elinde bulunan hisseleri şirkete karşı kötüye kullanmakta, bankaların ortaklardan her yıl istediği bu beyan ve taahhütleri de fırsat bilerek ortaklıktaki payını diğer ortaklara fahiş fiyattan satmak için uğraşmakta olduğunu, bu durumun “hakkın kötüye kullanılması” niteliğinde olduğunu, davalının, SPK düzenlemeleri uyarınca, müvekkili şirkette 09/11/2018 tarihinden beri sorumlu değerleme uzmanı (SDU) sıfatıyla görev aldığı halde, düzenlenen raporların hiçbirinde SDU olarak yer almamış, bu hususta da direnç göstererek sorumluluğunu yerine getirmemiş olduğunu, davalının, müvekkili şirketin geçmişinde hiç olmayan uyarılarla karşılaşmasına sebep olduğunu, müvekkili şirketi maddi ve manevi olarak ciddi anlamda zarara uğraşmış olduğunu, TTK gereğince davalının, müvekkili şirketin uğramış olduğu zararları tazmin etmekle yükümlü olduğunu, 6102 Sayılı TTK’nun 531. Maddesinin kıyasen uygulanması suretiyle davalının ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesinin müvekkili şirketin varlığı ve geleceği için zaruri olduğunu belirterek; öncelikle müvekkili şirketin yargılama boyunca iflasa sürüklenmesinin önlenmesi için davalının ortaklıktan kaynaklı haklarının yargılama boyunca “dondurulması” hususunda ihtiyati tebdir kararı verilmesini, müvekkili şirketin uğradığı ve uğrayacağı kar kaybı da dahil doğmuş/doğacak tüm maddi zararın (belirsiz alacak davası hükümlerine göre ilave talep hakları saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 1.000,00-TL’nin tazminine karar verilmesini, müvekkili şirketin hem resmi kurumlar hem hizmet verdiği sektör kapsamında uğradığı ve uğramaya devam ettiği itibar kaybı için 10.000,00-TL tutarında manevi zararın davalıdan tazmin edilmesini, müvekkili şirketin yaşadığı bu uyuşmazlığın çözülenebilmesi için davalının hisselerinin bedellerinin piyasa rayicinden kendisine ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi ile; açılan davayı kabul etmediğini, ortaklığı süresince ortaklara karşı ticari olarak yanlış bir davranışı olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalının şirket ortaklığından çıkarılması ve maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin bulunmaktadır.
6100 Sayılı HMK’nun 14/2. maddesine göre; “Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.”
Dosya kapsamında temin edilen ticaret sicil kayıtlarına göre, davacı … Anonim Şirketi’nin yerleşim yerinin … Mahallesi, … Caddesi, No: 1, … E2 Blok, Daire: 56, …/… olduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda davacı şirketin yerleşim yerinin … Ticaret Mahkemeleri’nin yetkisi alanında kalmakta olduğu, 6100 Sayılı HMK’nun 14/2. maddesi gereğince, açılan davada … Ticaret Mahkemelerinin kesin yetkili olduğu, kesin yetki hususunun mahkemece resen dikkate alınması gerektiği gözönünde bulundurularak Mahkememizin yetkisizliğine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin yetkisine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-ç ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve süresi içerisinde talep halinde dosyanın yetkili … NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde, talep üzerine harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda mahkememizce karar OLUŞTURULMASINA,
4-HMK’nun 20. maddesi gereğince, karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
5- Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.27/09/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır