Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/309 E. 2021/655 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/309 Esas
KARAR NO:2021/655

DAVA:TESPİT
DAVA TARİHİ:12/08/2011
KARAR TARİHİ:30/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı …’ın diğer şirket ortakları gibi 06/01/2003 tarihinde yapılan sözleşmeye istinaden 13/03/2003 tarihli 5755 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan 09/01/2003 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararlar kabul ettiğini, taraflar arasında evvelce yapılan 12/06/2002 ve 30/08/2002 tarihli sözleşmelerin tüm mündeceratıyla 13/03/2003 tarihli 5755 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanarak iptal edilmiş olmasına rağmen …’ın, …’i mağdur etmek için 06/06/2003 tarihinde …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… E. Sayılı dosyası ile dava açtığını, alınan kararlara …’in uymasına rağmen …’ın uymadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2010/13120 sayılı ilamında kesinleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2006 tarih ve 2003/756 E., 2006/62 K. Sayılı kararıyla, …ın iddialarının gerçeği yansıtmadığı, edimlerini yerine getirmediğinden karşı taraftan edimlerini yerine getirmesini talep edemeyeceği, Kalkınma Bankasından alınan temliknamenin iptalini isteyemeyeceği, senet ve çeklerin iadesine ilişkin karar verdiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2010/13120 E. Sayılı kararıyla, yerel mahkemenin bu kararını onayladığını, diğer taraftan ilamın 7.nci maddesinde; “06.01.2003 tarihli protokolün 6.maddesi içeriğinden davacı tarafından % 25 payın teminat amaçlı olarak verildiği anlaşılmaktadır. Davalılarca gerekçesi bu yönüyle temyiz edilmeyen kararla davacı borcunun 1.400.000.USD olduğu belirlendiğinden, mahkemece tarafların söz konusu protokolle bir hesaplaşma tarzını da göstermiş olmaları nedeniyle, %25 payın anılan maddede öngörülen her bir payın 60.000.USD hesabıyla değeri belirlendikten sonra, davacının borcu olan 1.400.000.USDnin mahsubundan sonra bakiye kalacak hisselerin davacıya iadesine ” karar verdiğini, Yerel Mahkeme ve Yargıtay kararlarının, davanın açıldığı 2003 tarihi itibariyle olması nedeniyle, …ın 01/09/2002 tarihi ile 01/01/2004 tarihi arasındaki zaman birimi için …’e kâr payı borcu olduğunu ilamında belirterek karar verdiğini, gerçekte ise, …’ın taşınmazı çalışır vaziyette ihya edilmiş 5 yıldızlı otel olarak 01/01/2004 tarihinde teslim edeceğini taahhüt etmesine rağmen, taşınmazı ancak 31/05/2007 tarihinde mahkeme kararıyla icra yoluyla tahliye etmiş olduğunu, 06/01/2003 tarihli sözleşme ile 13/03/2003 tarihli sicil gazetesinde yayınlanan 09/01/2003 tarihli Olağanüstü Toplantıdaki alınan kararlara rağmen, 01/09/2002’den 01/01/2004 tarihine kadar değil, 31/05/2007 tarihine kadar kâr payı ile birlikte cezai şart ve faiz borcu olduğu bir tarafa, davalı …’ın taşınmazı ihya etmediğini ve sermaye artışını gerçekleştirmediğini, Yargıtay ilamı ile, …’ın geri alım vefa hakkıyla …’e vermiş olduğu %25 şirket payından …’ın kâr payı mahsup edildikten sonra …’in …’a hisse iade etmesine karar verildiğini, 06/01/2003 tarihli sözleşme nedeniyle13/03/2003 tarihli 5755 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan 09/01/2003 tarihli olağanüstü toplantıda alınan kararlara istinaden, …’ın taşınmazı 01/01/2004 tarihinde tahliye edeceğini, buna karşılık …’e 1.400.000-USD kâr payı vereceğini, taşınmazı 5 yıldızlı çalışır ihya edilmiş otel olarak teslim edeceğini, sermaye artışı yapacağını taahhüt etmesine, bu nedenlerle ancak 31/05/2007 tarihinde mahkeme kararıyla icra yoluyla zorla tahliye edildiğinden Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2010/13120 E. Sayılı ilamının 7. maddesinde belirtildiği üzere davalının kâr payı borcunun sadece 01/09/2002 tarihinden 01/01/2004 tarihine kadar değil, 31/05/2007 tarihine kadar kâr payı ile taşınmazı ihya borcu olduğunu, sermaye artışıyla birlikte diğer edimlerini yerine getirmediğinden ceza ve faiz ödemesi gerektiğini belirterek; 06/01/2003 tarihli protokolün 6. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Vefa Hakkının Kendiliğinden Hükümsüz Kaldığının ve bu nedenle …’ın vefa hakkıyla verdiği %25 şirket payını talep etme hakkı olmadığının tespitine, 06/01/2003 tarihli sözleşme nedeniyle,13/03/2003 tarihli 5755 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan 09/01/2003 tarihli olağanüstü toplantıda alınan kararlara istinaden …’ın davacıya borçlu olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; mahkemenin yetkisiz olduğunu, davanın zamanaşımına uğramış olduğunu, söz konusu alacak talebinin kabulünün mümkün olmadığını, davacının ileri sürdüğü iddiaların …. Asliye Ticaret Mahkemesinde ileri sürüldüğünden ve bu davada tartışıldığından, iş bu davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, birleştirilmesi talep edilen …. Asliye Tic. Mahk. …. Esas sayılı dosyasının, 2003 yılında ikame edilen, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararların Yargıtayca üç kez bozulduğu, huzurda halen devam eden ve artık karar aşamasına gelmiş alacak davası olduğunu, davacının menfi tespit davası açarak birleştirme veya bekletici mesele yapılması taleplerinde hiçbir hukuki yarar bulunmadığını, tarafları ve konusu aynı olan derdest dava bulunduğundan, iş bu davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Eldeki dava, … 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… E. Sayılı dosyası ile açılmış, Mahkemenin 15/04/2021 tarih ve …/… E., …/… K. Sayılı kararı ile dava dosyasının Mahkememizin … E. Sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş, Mahkememizin … E. Sayılı dava dosyasında verilen 29/04/2021 tarihli ara kararı ile dosyanın Mahkememizin … E. Sayılı dosyasından tefriki ile ayrı bir esasa kayıt edilmesine karar verilmiş, dosya Mahkememizin 2021/309 E. sırasına kayıt edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, 06/01/2003 tarihli protokolün 6. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vefa hakkının kendiliğinden hükümsüz kaldığının ve bu nedenle …’ın vefa hakkıyla verdiği %25 şirket payını talep etme hakkı olmadığının tespitine, 06/01/2003 tarihli sözleşme nedeniyle,13/03/2003 tarihli 5755 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan 09/01/2003 tarihli olağanüstü toplantıda alınan kararlara istinaden …ın davacıya borçlu olduğunun tespitine karar verilmesi talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce, Mahkememizin … E. Sayılı dosyası, … İcra Müdürlüğü’nün …/… E. Sayılı dosyası dosyamız arasına alınmış, taraflarca sunulan beyanlar değerlendirilmiştir.
Mahkememizin … E. Sayılı dosyasının incelenmesinden; asıl davanın, davacı … tarafından davalılar …, …. A. Ş. ve …aleyhine 06/06/2003 tarihide açılan dava olduğu, birleşen … 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… E. sayılı davasının, davacı … tarafından davalı …. A. Ş. aleyhine 15/01/2004 tarihinde açılan dava olduğu, asıl ve birleşen davaların; taraflar arasında düzenlenen protokole dayalı taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin iptali ile geçersizliğin tespiti, bu kapsamda verilen bono ve çeklerin iptali ile anonim şirket pay devrinin iptali ve davacı adına tescili istemlerinden ibaret olduğu, dosya kapsamında 3 defa karar verildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 3 ayrı tarihli ilamı ile verilen kararların bir kısmının onandığı, bir kısmının bozulduğu, dosyanın derdest olduğu(30/09/2021 tarihli duruşmada söz konusu dosya karara çıkmıştır), yargılamaya davalı …’e geri alım hakkı ile devredilen hisselerin iadesi talebi yönünden devam edilmekte olduğu anlaşılmıştır.
6100 Sayılı HMK’nin 114/1-h maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemenin, her dava açıldığında davacının dava açmakta hukuki yarar bulunup bulunmadığını kendiliğinden incelemesi gerekir.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının, dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir.
Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)’nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez.(Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 10/06/2021 tarih ve 2021/1589 E., 2021/3329 K. Sayılı kararı).
Eldeki davada davacı, 06/01/2003 tarihli protokolün 6. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vefa hakkının kendiliğinden hükümsüz kaldığının ve bu nedenle …’ın vefa hakkıyla verdiği %25 şirket payını talep etme hakkı olmadığının tespitine, 06/01/2003 tarihli sözleşme nedeniyle,13/03/2003 tarihli 5755 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan 09/01/2003 tarihli olağanüstü toplantıda alınan kararlara istinaden …’ın davacıya borçlu olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere Mahkememizin … E. Sayılı dosyası kapsamında 2003 tarihinde açılan ve yaklaşık 18 yıldır devam eden davanın konusu da 06/01/2003 tarihli protokün 6. Maddesi gereğince … yönünden …’e verilen % 25 şirket hissesinin geri alım şartlarının oluşup oluşmadığına ilişkin bulunmaktadır. Yani davacının bu davada tespit talebinde bulunmuş olduğu hususa ilişkin olarak daha önce açılan ve 18 yıldır devam eden bir dava bulunmaktadır. Yine aynı ticari ilişki ve aynı delillere dayalı olarak dava açılmasında davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Aynı şekilde davacının davalı aleyhine eda davası açarak alacağını talep etme hakkı varken, sadece davalının, davacıya borçlu olduğunun tespitine karar verilmesi şeklindeki müspet tespit davası açmasında da hukuki yararı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle, davacı tarafından açılan davanın, hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere:
1-Davacı tarafından açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2- Alınması gerekli 59,30-TL maktu red harcının, davacı tarafından yatırılan toplam 239,30-TL harçtan mahsubu ile bakiye 180,00-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 4.080,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilleri ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30/09/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır