Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/281 E. 2021/903 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/281 Esas
KARAR NO :2021/903

DAVA:Yargılamanın Yenilenmesi
DAVA TARİHİ:20/04/2021
KARAR TARİHİ:14/12/2021

Mahkememizin … Esas, … Karar, 29/12/2020 tarihli kararına karşı davalı vekilinin yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davalı vekili tarafından sunulan yargılamanın iadesi talepli dilekçesinde özetle: mahkememizin … esas sayılı davada davanın kabulüne ve icra inkar tazminatına karar verildiğini, hükmün 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 97.maddesine ve bu kanunun nasıl uygulanacağını tereddütsüz biçimde göstermekte olan Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına aykırı olduğunu, 2918 sayılı kanunun doğrudan doğruya talep ve dava hakkı başlıklı 97.maddesinin 14.04.2016 tarihli 6704 sayılı kanunla değiştirilmiş halinin ; “madde 97 – (değişik: 14/4/2016-6704/5 md.) zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. ” şeklinde olduğunu, davaya konu kazanın tarihi 25.10.2017 tarihi olup yasa değişikliğinden sonraki bir tarih olduğunu, davalıya ait araç … … Sigorta Şirketine … numaralı poliçe ile sigortalı olup, hasar tutarı poliçedeki teminat limitleri (66.000) kapsamında olduğunu, ihbar olunan … Sigorta Şirketinin, mahkemeye sunduğu 27.01.2020 tarihli dilekçesinde, aracın kendi şirketlerine sigortalı bulunduğunu beyan ettiğini, 14.04.2016 tarihinden sonra meydana gelen hasarlı trafik kazalarında, aracın sigortalı olması halinde sigorta şirketine başvuru zorunluluğu, Yargıtay Ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında tereddütsüz biçimde HMK Madde 114 kapsamındaki dava şartları arasında sayıldığını, sigorta şirketine başvuru zorunluluğu, ekte sundukları Yargıtay VE BAM kararlarının bir kısmında davanın usulden reddini gerektiren hal olarak kabul edilirken (HMK md.115/2-1.cümle), bir kısım kararda ise HMK md.115/2-2.cümle gereğince, sonradan giderilmesi mümkün dava şartı olarak kabul edildiğini, ancak, sigorta şirketine başvuru zorunluluğu, Yargıtay ve BAM’ın tüm kararlarında istisnasız biçimde dava şartı olarak kabul edildiğini, huzurdaki davaya ve davaya konu icra takibine karşı itiraz ve cevaplarında, aracın sigortalı olduğu ve davacının sigorta şirketine başvuru mecburiyeti bulunduğunu, yasal düzenlemeye uygun olarak beyan ettiklerini, mahkememizin, yargısal denetim makamı Yargıtay’ın ve İstinaf Mahkemelerinin müstekar kararlarına ve yasanın açık hükmüne taban tabana zıt surette, dava şartını dikkate almaksızın, davanın kabulü yönünde karar verdiğini, davanın kabulü ile yetinmeyerek, açık yasal düzenlemeye uygun davranmış bulunan davalıyı, ayrıca kötü niyetli addederek icra inkar tazminatına mahkum ettiğini, dilekçeleri ekinde yer verilen Anayasa Mahkemesi’nin 2015/17453 başvuru numaralı kararında (ek 3, 22.01.2019 tarihli aym kararı), yüksek mahkeme bırakınız açık yasa hükmünü, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına aykırı karar verilmesini dahi, Anayasanın 36.maddesi kapsamında, hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlali (hakkaniyete aykırılık) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesi kapsamında hukuk güvenliği ve hukuki belirlilik ilkelerine aykırılık nedeniyle, adil yargılanma hakkının ihlali sayıldığını, mahkememizin kararı, anayasa mahkemesi ve avrupa insan hakları mahkemesinin benzer nitelikteki çok sayıdaki kararında da tespit edildiği üzere, T.C Anayasasına ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine aykırılık oluşturduğunu belirterek hâkimin hukuki sorumluluğu, devletin sorumluluğu ve rücu başlıklı hmk 46/c md. :”farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.” yargılamanın iadesi başlıklı HMK 374/i madde, “kararın, insan haklarını ve ana hürriyetleri korumaya dair sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, avrupa insan hakları mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine avrupa insan hakları mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” hükümleri ışığında, açık yasa hükmü ve tereddütsüz Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları, iptali istenen hükmün neden olduğu, hukuki güvenlik – belirlilik, hakkaniyet ilkelerinin ihlal edilmiş olması gereğince, konunun Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde tartışılmış ve kesinleşmiş olduğu dikkate alınarak, usul ekonomisi ve ileride muhakkak tazmini gerekecek orantısız masraf ve zarardan kaçınılması amacı dikkate alınarak HMK.nun 380.maddedeki düzenleme gereğince, yeniden yargılama yapılmasına ve hükmün iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
S A V U N M A /
Davacı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle: mahkememizce 29.12.2020 tarihinde davanın kesin olarak kısmen kabulüne karar verildiğini, davalı tarafın bu karar üzerine yargılamanın iadesi talebinde bulunduğunu, ancak davalı tarafın yargılamanın iadesi yönündeki talep ve iddiaları tamamen asılsız ve yersiz olduğundan talebin reddine karar verilmesi gerektiğini, öncelikle yargılamanın iadesi olağanüstü bir kanun yolu olup, ancak kanuna belirtilen sınırlı sebeplerle bu yola başvurulması mümkün olduğunu, HMK md. 375 kapsamında yargılamanın iadesi sınırlı sayıda sebeplerle ancak talep edilme imkanı olmakta olup, davalı taraf bu kapsamda madde bendinde belirtilen hiçbir sebebi gösteremediğini, davalı tarafın hangi bend kapsamında yargılamanın iadesini talep ettiğinin dahi belli olmadığını, gerekçesiz şekilde sade ve hukuka aykırı olduğu sübjektif yorumuna dayalı olarak yargılamanın iadesi yoluna başvurulmasının mümkün olmadığını, olağanüstü bir kanun yolu olan bu durumun davalı tarafça haksız şekilde kullanılmaya çalışılmakta olduğunu, hukuk güvenliğinin korunması için gerekçesiz ve yersiz sebeple ileri sürülen bu talebin usul yönünden aykırılık nedeni ile öncelikle reddinin gerektiğini, ayrıca Madde 379’da ; ” (1) Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra; a) Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, b) Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını, c) İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler. (2) Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.” hükmü bulunduğunu, diğer yandan kanunda belirtilen yargılamanın iadesi sebeplerinin tamamı zamanaşımı süresine tabi olup, davalı tarafın hangi sebeple yargılamanın iadesini talep ettiği dahi belli olmamakla zamanaşımı itirazlarını da bildirdiklerini, kaldı ki, davalı tarafın yargılamanın iadesine hiçbir şekilde konu olamayacak iddiaları ayrıca haksız ve yersiz olduğunu, davalının dava konusu hasar bedeline ilişkin bir sorumluluk sigortasının bulunması kendisine karşı dava açılmasına engel oluşturmadığını, davalı ile kendi sigorta şirketi arasında olan sözleşme ilişkisini müvekkili şirketi bağlamayacağının açık olduğunu, tüm bu itirazlar zaten yargılama sürecinde ileri sürülmüş taraflarınca cevaplar verilmiş ve mahkememizce değerlendirme yapıldığını, davalı tarafın yeni bir iddia ileri sürmediğini ve sunduğu iddialarda da zaten haksız olduğunu, davanın sigorta şirketine karşı değil davalı araç maliki olan şirkete açıldığını, davalı yönünden önceden sigortalıya başvurma şeklinde bir yazılı başvuru şartı kanunda bulunmadığını belirterek konunun adil yargılanma hakkının ihlali iddiaları ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, davalı tarafın emsal dahi kabul edilemeyecek AYM VE AİHM kararlarına dayanarak iddialar ileri sürmekte ise de, bu durumun kanunda yargılamanın iadesinin talep edebileceği bir sebep olarak dahi düzenlenmediğini, talebin esas ve usul yönünden tamamen haksız ve yersiz olduğunu belirterek Kanun md. 374/i bendinin uygulanabilmesi için mahkememizce verilen kararın AHİM kararı ile ihlal olduğunun tespit edilip kesinleşmesi gerekeceğini, mahkemenizce verilen karar için bu yönde bir AHİM kararı olmadığı halde davalı tarafın açıkça kötüniyetli şekilde mahkememizi yanıltmaya çalıştığını, bu durum dahi tek başına davalı tarafın haksız ve kötüniyetli olduğunu ispatlamakla yargılamanın iadesi talepli açtığı davanın ve talebinin reddine ve tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Talep, mahkememizin … Esas, … Karar, 29/12/2020 tarihli kesin olarak verilen ilamına yönelik yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.
Mahkememizin … Esas sayılı dosyasında, dava, davacı sigortacı tarafından sigortalısına ödenen bedelin rücuen davalıdan tazmini için açılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup yapılan yargılama sonunda mahkememizce, davanın kısmen kabulü ile, davalı borçlunun …. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı icra takip dosyasına vaki itirazının, 4.870,01 asıl alacak, 329,02 TL işlemiş faiz olmak üzere Toplam 5.199,03 alacak üzerinden iptaline, Takibin bu miktarlar üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden ödeneceği tarihe kadar değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya dair istemin reddine, hükmolunan 5.199,03 TL alacağın %20 sine tekabül eden 1.039,81 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine dair kesin olarak karar verilmiştir.
Yargılanmanın iadesini talep eden davalı vekili, bu kararımıza karşı, davacı sigorta şirketinin, yargılanmanın iadesini talep eden davalının ZMMS poliçesini düzenleyen sigorta şirketine başvurmadan dava açtığını, sigorta şirketine başvurunun dava şartı olduğunu, bu nedenle mahkemece verilen kararın açıkça, kanuna ve yerleşik yargısal içtihatlara aykırı olduğunu ileri sürerek yargılamanın iadesi talebinde bulunmuştur.
Yargılamanın iadesi, kesin hükme bağlanmış bulunan bir davanın yeniden görülemeyeceğine ilişkin hukuk kuralının istisnalarından birisidir, bu itibar ile de olağan üstü bir kanun yolu olmakla ancak yasada tek tek sayılan belirli hallerde yargılamanın iadesi talep edilebilecek olup ayrıca bu açıdan yasada öngörülen sürelerde hak düşürücü süre olup resen dikkate alınacaktır.
6100 sayılı HMK’ nun 374 maddesinde açıkça, Yargılamanın iadesinin, kesin olarak verilen (m.341) veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebileceği belirtilmiştir.
Yargılamanın yenilenmesine ilişkin dilekçeyi alan mahkeme, HMK’da yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine mahkemenin tarafları davet edip dinleyeceği açıkça belirtilmiştir (HMK m. 379/1). Bu nedenle incelemenin mutlaka duruşmalı yapılması gerektiğini, dosya üzerinden inceleme yapılamayacağını söylemek mümkündür.
Mahkeme tarafları usulüne uygun bir biçimde davet edip dinledikten sonra talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını ve ileri sürülen sebebin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını kendiliğinden inceler (HMK m. 379/1). Bu koşullardan biri eksik ise hakim davayı esasa girmeden rededer (HMK m. 379/2).
HMK’nun 375. Maddesinde Yargılamanın iadesi sebepleri “(1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi.
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.” şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır.
Somut olayda, davalı vekilince ileri sürülen sebepler, 6100 sayılı HMK’nun 375. Maddesinde düzenlenen yargılamanın iadesi sebeplerinden birisi değildir. Bu sebeple, yargılamanın iadesini talep eden davalı tarafın Mahkememizin … Esas … Karar numaralı dosyası yönünden yapmış olduğu yargılamanın iadesi talebinin usulden reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargılamanın iadesini talep eden davalı tarafın Mahkememizin … Esas … Karar numaralı dosyası yönünden yapmış olduğu yargılamanın iadesi talebinin usulden reddine,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Yargılamanın iadesini isteyen davalının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Aleyhine yargılanmanın iadesi talep edilen davacı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin yargılamanın iadesini isteyen davalıdan alınarak aleyhine yargılanmanın iadesi talep edilen davacıya verilmesine,
5-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider ve delil avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır