Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/249 E. 2021/884 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/249 Esas
KARAR NO :2021/884

DAVA:MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ:22/10/2015
KARAR TARİHİ:08/12/2021

Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan manevi tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 28/02/2014 tarihli … Gazetesinde “…?” başlığı ile yayınlanan, haberin, metin içeriği bakımından gerçekleri yansıtmayan, haksız ve kasıtlı olarak kamuoyunu müvekkil şirketler aleyhine yönlendirmek ve provoke etmek amacıyla hazırlanmış asılsız yayın olduğunu, davaya konu olan yazının hukuka aykırılığı nedeniyle davalılara düzeltme ve tekzip metni gönderildiğini, davalıların yasal süresi içinde cevap vermemesi üzerine, tekzip metinin yayınlanması için yetkili mercilere yapılan başvurunun kabul edilerek kesinleştiğini, konu edilen haberde ne şekilde elde edildiği anlaşılmayan ses kayıtlarından bahsedilerek, gerçeklik payı bulunmayan subjektif iddialar kaynak gösterilmek suretiyle müvekkilleri hakkında asılsız isnatlar ile ticari itibarları ve marka değerlerinin zedelenmeye çalışıldığını, yapılan haberin gazetecilik etiği ile bağdaşmadığını sadece müvekkillerine ve gazeteciliğin etik ilkelerine değil, kamuoyuna da zarar verdiğini, müvekkilleri aleyhine ileri sürülen isnatların tamamı gerçek dışı olduğunu ilgili suçlamaların ifade ve eleştiri hakları kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu haberin müvekkillerinin kişilik haklarına zarar verdiğini belirterek, toplam 50.000 TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müvekkillerinin kişilik haklarını ihlal eden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, kararın … Gazetesinde ve tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasın, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalılar … ve … … Matbaacılık A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket dışında müvekkili … hakkında dava açıldığını, eser sahibi ya da yayımcı olmayan davalı …’ın manevi tazminat davasında hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, haberde gerçeğe aykırık ve kişilik hakkı ihlali bulunmadığını, habere konu köşe yazısının bir takım ses kayıtları neticesinde ortaya çıkan iddialara ilişkin olduğunu, “…” tabirinin müvekkili gazete tarafından ortaya çıkartılmış bir tabir olmayıp sari basın kuruluşlarında da birçok haberde zikredildiğini, bahse konu köşe yazısının gündemde var olan konu üzerinde toplumu bilgilendirmek amacıyla eleştirisel nitelikte yazı olduğunu, haber verme yönünden aranılacak ölçülere uyulduğunu, davacı yanın mesleki itibarına, onuru ile kişilik haklarına yönelik saldırı olmadığını, davacı yanın tazminat talebinin fahiş olup sebepsiz zenginleşmeye yönelik ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu belirterek, haksız ve yerinde olmayan manevi tazminat taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının zedelenmesi nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Dava dosyasında, ilk olarak …. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 26/06/2018 günlü ve 2015/434 Esas, 2018/249 Karar sayılı karar ile “Davalı … yönünden açılan davanın husumet nedeniyle Reddine, Diğer davalılar yönünden açılan davanın Kısmen Kabulü ile ,3000 TL tazminatın 28/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … … Matbacılık A.Ş’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebinin reddine, Manevi tazminat hükmedilmiş olması nedeniyle haberin hukuka aykırılığının tesbiti ve … Gazetesinde ve Trajı en yüksek ulusal gazetede yayınlanması taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Anılan karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi tarafından 01/10/2020 günlü ve 2018/1971 Esas, 2020/834 Karar sayılı karar ile “… tacirler arası haksız fiilden kaynaklanan eldeki ticari davada, her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın da tarafların ticari işletmesinden kaynaklanması ve bu sebeple Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a.3 uyarınca kaldırılmasına,” karar verilmiştir. …. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından da 22/10/2015 günlü ve 2020/234 Esas, 2020/231 Karar sayılı karar ile istinaf kaldırma kararı doğrultusunda görevsizlik kararı verilerek, dosya Mahkememize tevzi edilmiş, esasın yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapılmıştır.
Taraflarca sunulan dilekçe ve belgeler ile getirtilen kayıtlar incelenmiştir.
Eldeki manevi tazminat davasının sebebi olarak … Gazetesi’nin 28/02/2014 tarihli nüshasında “Dinlemeye Takılan O para ‘…?” başlığı ile yayınlanan haber gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusu habere ilişkin olarak …. Sulh Ceza Mahkemesinin 21/05/2014 tarih … esas sayılı D.iş kararının incelenmesinde düzeltme cevap talebinin reddine karar verildiği, bu karara itiraz edilmesi üzerine …. Asliye Ceza Mahkemesinin … D.iş esas sayılı kararı ile itirazın kabulüne kararının kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı yanın kişisel itibarlarının korunması meşru amacıyla eldeki davayı açtığı, buna göre davanın kanuni dayanağının Anayasanın 17. maddesi, Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddeleri ile Türk Borçlar Kanununun 58. maddesi olduğu tespit edilmiştir.
Davalı yanca haberin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında yayınlandığı savunulmuştur.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun önemli özelliklerinden biri olup, toplumun ilerlemesinin ve her bir bireyin gelişmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Bu özgürlük AİHS’nin 10/2.maddesine tabi olmak kaydıyla, sadece olumlu karşılanan ya da kimseye saldırgan gelmeyen ya da insanların kayıtsız kalabildiği “bilgi” ve “fikirler” için değil, Devlet veya halkın herhangi bir kesimi için saldırgan görünen sarsıcı nitelik taşıyan ya da rahatsız edici olan fikirler için de geçerlidir (AİHM nin Handysıde V.Birleşik Krallık, 7 Aralık 1976, Başvuru No: 5493/72, Seri A No. 24, s.23, paragraf 49). Çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşünce bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. 10.maddede benimsenen ifade özgürlüğü bu şekilde olmakla birlikte, yine de bu, dar bir yorum gerektiren istisnalar içermektedir ve bu hakkı kısıtlama ihtiyacının ikna edici bir biçimde ortaya konması gerekmektedir (AİHM nin Pakdemirli-Türkiye Davası, Başvuru No:35839/97).
Basın özgürlüğü ise, ifade özgürlüğünün en önemli unsurlarından birisidir. AİHM basın ile ilgili kararlarında, ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birisini oluşturduğuna değindikten sonra, basına tanınması gereken güvencelerin özel bir öneme sahip bulunduğunu belirtmektedir. Basın ve diğer medya organlarının ifade özgürlüğü, kamuoyuna yöneticilerin görüş ve davranışlarını tanıtmak ve yargılamak için en iyi araçlardan birisini sunmaktadır. Basına siyasal arenada ve kamunun ilgilendiği diğer alanlarda tartışma konusu olan bilgi ve görüşleri iletme görevi düşer. Basının bu görevi kamuoyunun da bilgi ve görüşleri alma hakkı ile tanımlanır (Handysıde V.Birleşik Krallık, 7 Aralık 1976, Başvuru No: 5493/72, 49, Centro Europa 7 S.R.L. And Dı Stefano V. İtalya, Başvuru No: 38433/09, 131).
O halde, basın özgürlüğü; bir yönüyle halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğüdür; diğer yönüyle de, halkın bu bilgi ve görüşleri alma hakkıdır. Mahkeme’ye göre basın ancak bu şekilde, kamuoyunun bilgi edinme hakkı bakımından yaşamsal önemi bulunan “halkın gözcülüğü” ya da “bekçisi” görevi yapabilir. Basın özgürlüğü söz konusu olduğunda, ulusal makamlara tanınan takdir yetkisi demokratik bir toplumun yararı dikkate alınarak sınırlandırılır (Édıtıons Plon V. Fransa, Başvuru No:58148/00, 44; Bladet Tromsø And Stensaas V. Norveç, Başvuru No:21980/93, 59). Burada hemen şunun ifade edilmesi de gerekir ki, Sözleşme’nin 10.maddesi sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de korur. (Oberschlıck V. Avusturya, Başvuru No: 20834/92, 57). AİHM’nin yerleşik içtihadına göre; gazetecilik özgürlüğü ve mesleği, belirli ölçüde abartma, hatta kışkırtma unsurunu da içerir. (Prager And Oberschlıck V. Avusturya, Başvuru No: 15974/90, 38)
Basın özgürlüğünün tartışılmasında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise “…” ile “olaya dayalı bilgilendirme” arasında ayırım yapmaktır. Bir olayın olup olmadığı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi gerçekleştirilemez ve kanaat özgürlüğüne müdahale oluşturur. AİHM’ne göre ulusal hukukun bu ayrımı öngörmemesi kendi başına ifade özgürlüğüne aykırılık oluşturabilir.
İfade özgürlüğü geniş bir şekilde yorumlanmakta ise de, sınırsız olmadığı da Sözleşme’nin 10.maddesinin 2.fıkrasında ifade edilmiştir. Hukuken öngörülmüş olma ve meşru amaçlar kapsamında ifade özgürlüğünün sınırlandırılması mümkündür. Basın özgürlüğü de sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın ve ifade özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulamayacaktır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında davaya konu edilen 28/12/2014 tarihinde “…!.. ” yorumlarıyla kaleme alınan köşe yazısında kullanılan başlık ile konuya dikkat çekmenin yanında ayrıca davacıları itibarsızlaştırmak kastı güdüldüğü, tarih itibari ile kamuoyunun ilgilendiği güncel bir konu olduğu, davacılara ilişkin haberin gerçekliğinin tespitinin yapılmadığı, yapılan yayının, davacıların kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu, basın ve ifade özgürlüğü ile eleştirel kapsamda değerlendirilemeyeceği, bu nedenle köşe yazısı ve kaleme alınış şekli itibariyle, davacıların itibarının zedelenmeye çalışıldığı, kişilik haklarının hukuka aykırı bir şekilde haksız bir tecavüze uğradığı kanaatine varılmıştır.
5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinde süreli ve süresiz yayınlarda hukuki sorumlular düzenlenmiştir. Buna göre süreli yayınlarda eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, yayın sahibi tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu bağlamda, eser sahibi davalı … olmakla ve ticaret sicil kayıtlarıyla sabit olduğu üzere davalı şirketin yayın tarihinde yönetim kurulu başkanı … olmakla, davacıların kişilik haklarına haksız saldırı nedeniyle oluşan zararlarından davalı …’ın, davalı şirketin ve davalı …’ın da müştereken ve müteselsilen sorumluluklarının bulunduğu kabul edilmiştir.
Dava dilekçesinde dava değeri 50.000,00 TL gösterilmek suretiyle ve hangi davacı açısından ne kadar talepte bulunulduğu açıkça gösterilmeden dava açılmışsa da davacılar vekili 08/12/2021 tarihli karar duruşmasında her bir davacı yönünden 25.000,00 TL olmak üzere eşit miktarda manevi tazminat talep ettiklerini bildirmiştir.
Kişilik hakları saldırıya uğradığı sabit görülen davacılar, Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi hükmü uyarınca manevi tazminat adı altında bir miktar para ödetilmesini isteyebilecektir. Aynı Kanun’un 51. maddesi uyarınca tazminatın miktarı tayin edilirken durumun gereği ve özellikle kusurun ağırlığı göz önünde tutulmalıdır. Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi hükmüdür. Bu kapsamda manevi tazminatın miktarı belirlenirken tarafların kusur oranı, sıfatı, statüsü, sosyal ve ekonomik durumları ile eylemin işleniş biçimi ve yöntemi dikkate alınmalıdır. Manevi tazminat adı altında hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek nitelikte olmalı, fakat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasının da amaç edinilmediği unutulmamalıdır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olayda, köşe yazısında yer alan ifadelerin ağırlığı, ifadelerin ulaştığı kitle, davacıların sıfatı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olay tarihi, özellikle manevi tazminatın bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararı karşılamayı da amaç edinmemesi yanında zarara uğrayanda manevi bir huzuru doğurmaya elverişli olması ile yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, her bir davacı yararına 10.000,00 TL manevi tazminatın ödetilmesinin davacılarda manevi huzuru doğurmayı kısmen de olsa gerçekleştireceği ve manevi tazminatın amacına uygun olacağı kanaatine varılmış, manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı yanca ayrıca kararın yayınlanması da talep edilmişse de, aradan geçen zaman dikkate alındığında davaya konu köşe yazısı güncelliğini kaybettiğinden kararın yayınlanması talebinin yerinde olmadığına kanaat getirrilmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı … … A.Ş tarafından açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın 28/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya dair isteminin REDDİNE,
2-Davacı … A.Ş tarafından açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın 28/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya dair isteminin REDDİNE,
3-Kararın yayınlanması yönündeki taleplerin REDDİNE,
4-Alınması gereken ‭1.366,2‬0-TL nispi karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 853,88-TL’nın mahsubu ile bakiye ‭512,32‬-TL harcın davalılardan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacılar tarafından peşin harç olarak yatırılan 853,88-TL’nın davalılardan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
5-Davacıların ortak yaptığı ilk masraf ‭38,3‬0-TL, posta gideri 627,00-TL olmak üzere toplam ‭665,3‬0-TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre ‭266,12‬-TL’nın davalılardan alınarak davacılara VERİLMESİNE, arta kalan kısmın davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı … … A.Ş tarafından açılan dava yönünden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 5.100,00-TL ücreti vekaletin davalılardan alınarak vekille temsil olunan adı geçen davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı … … A.Ş tarafından açılan dava yönünden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddolunan dava değeri üzerinden hesaplanan 5.100,00-TL ücreti vekaletin adı geçen davacıdan alınarak vekille temsil olunan davalı … ve davalı … … Matbaacılık A.Ş’ne VERİLMESİNE,
8-Davacı … A.Ş tarafından açılan dava yönünden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 5.100,00-TL ücreti vekaletin davalılardan alınarak vekille temsil olunan adı geçen davacıya VERİLMESİNE,
9-Davacı … A.Ş tarafından açılan dava yönünden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddolunan dava değeri üzerinden hesaplanan 5.100,00-TL ücreti vekaletin adı geçen davacıdan alınarak vekille temsil olunan davalı … ve davalı … … Matbaacılık A.Ş’ne VERİLMESİNE,
10-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından sarfedilmeyen kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,
11-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; davacılar vekili ve davalı … vekili yüzüne karşı, diğer taraflar yokluğunda, HMK’nun 341/1 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/12/2021

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .