Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/178 E. 2023/841 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/178
KARAR NO:2023/841

DAVA:Ticari Şirkete Özel Denetçi Tayini
DAVA TARİHİ:09/03/2021
KARAR TARİHİ:09/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan ticari şirkete özel denetçi tayini davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin davalı şirkette pay sahibi olduklarını, davalı şirket hissedarlardan …’ın davalı şirket yönetim kurulunda görev yapmakta olduklarını, davalı şirket hissedarlarından … ile …’nın dava konusu 9.12.2020 tarihli genel kuruluna kadar davalı şirket yönetim kurulunda görev yaptığını, ancak söz konusu genel kurulda görevlerinden azledilmiş olduklarını, davalı şirket hissedarları arasında … … ve bu kişilerin aynı zamanda paylarının çoğunluğuna doğrudan sahip oldukları … … Şirketi’nin hakim olduğu … Anonim Şirketi ile birlikte çoğunluk pay sahipleri; …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın ise azınlık pay sahipleri olmak üzere gruplaşma olduğunu, azınlık pay sahipleri ile çoğunluk pay sahiplerinin ilişkisinin, davalı şirket bünyesindeki ilişkileri ile sınırlı olmadığını, azınlık pay sahiplerinin, birlikte veya ayrı ayrı olarak doğrudan veya dolaylı şekilde azınlık pay sahibi oldukları … ve Ticaret Anonim Şirketi, … … Şirketi, … ve Ticaret Anonim Şirketi, … ve İnşaat Anonim Şirketi, … Şirketi, … Şirketi, … Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj Taahhüt Anonim Şirketi, … Anonim Şirketi, … …, …Anonim Şirketi, … Şirketi, … ve … Değerlendirme Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nde bir süredir çoğunluk pay sahipleri ile şirketlerin yönetimine dair ciddi problemler yaşamakta olduklarını, davacı müvekkillerinin, şirketlerin sağlıklı bir şekilde yönetilmesini sağlamak ve daha fazla zarara uğramasını önlemek amacıyla, tüm pay sahiplerinin katılımı ile bu problemlerin sağlıklı ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmasını arzu etmekte olduklarını ve bunu defalarca ifade etmelerine karşılık çoğunluk pay sahiplerinin keyfi ve hukuka aykırı yaklaşımlarını sürdürmekte olduklarını, davalı şirketin 9.12.2020 tarihli olağan genel kurulunda çoğunluk pay sahiplerinin vermiş olduğu olumsuz oylar neticesinde müvekkillerinin özel denetçi tayini talebinin reddedildiğini, davalı şirketin 2019 yılı olağan genel kurulunun ilk olarak 9.11.2020 tarihinde toplandığını, bu genel kurulda müvekkillerinin bilgi alma ve inceleme hakkını kullandığını ve davalı şirket yönetim kuruluna birtakım sorular yönelttiğini, müvekkillerinin sormuş oldukları bu sorularla, esasen ekonomik olarak zarar riski altında olan davalı şirketin risklerinin gerçek boyutunu öğrenmek, bu risklerin sebeplerini bilmek ve bunlara uygun bir çözüm üretmek için harekete geçmeyi amaçladıklarını, müvekkillerinin yalnızca davalı şirkette değil; adı geçen diğer şirketlerde yapılan genel kurullarda da bilgi alma talebinde bulunduğunu, çünkü diğer şirketlerin de çoğunluk pay sahiplerinin tasarrufları ile yönetilmekte olduğunu ve ekonomik olarak kötü yönde gitmekte olduğunu, çoğunluk pay sahiplerinin hakimiyetlerini kötüye kullanması sonucu tüm şirketlerin tek elden idare edilmekte, grup şirketleri arasında süreklilik arz edecek şekilde borçlar verilmekte ve diğer grup şirketlerinden de aynı şekilde adeta bir finansman modeli gibi yüklü miktarlarda ve düzenli borçlar alınmakta olduklarını, davacı müvekkillerinin söz konusu bu grup içi borçlanmaları etkin bir şekilde değerlendirebilecekleri yıllık faaliyet raporlarında ise bu duruma yer verilmemekte olduğunu, şirketlerin aralarında finansal durumlarını negatif yönde etkileyen kefalet ilişkilerinin de bulunmakta olduğunu, 10.11.2020 tarihinde toplanan olağan genel kurul toplantısının, finansal tabloların görüşülebilmesi amacıyla ertelendiğini, bu nedenle 2019 yılı olağan genel kurul toplantısının 9.12.2020 tarihinde gerçekleştiğini, müvekkillerinin 10.11.2020 tarihli toplantıda sormuş olduğu sorularla ilgili olarak, 9.12.2020 tarihli genel kurul toplantısından sadece 2 gün önce, yani 07.12.2020 tarihinde çoğunluk pay sahipleri arasından seçilen yönetim kurulu üyeleri tarafından müvekkillerine baştan savma, somut dayanağı olmayan ve geçiştirdiği nitelikte cevaplar verildiğini, müvekkillerinin 09.12.2020 tarihli genel kurulda, daha önceden sormuş oldukları sorulara ilişkin olarak verilen cevapların yetersiz olduğunu, bu şekilde verilen baştan savma cevaplarla pay sahiplerinin vazgeçilemez ve devredilemez haklarından olan bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiğini ifade ettiklerini, bu kapsamda 09.12.2020 tarihli genel kurulda davacı müvekkillerinin yönetim kurulu başkanlığına, bilgi alma ve inceleme talebinde yer alan sorularından üzerinden tek tek geçilmesi talebini ilettiklerini, ancak divan başkanlığı ve çoğunluk pay sahiplerinin verilecek tüm cevapların verildiğini, müvekkillerinin sorularına ilişkin olarak pay sahipleri arasında bir müzakere yürütülmeyeceğini ve başkaca bir cevap verilmeyeceğini beyan ettiklerini, özel denetçiye sorulması gereken sorular ile özel denetim taleplerinin; “Şirketin, bir bağlı şirket olması karşısında, hakim teşebbüsle ve diğer bağlı şirketlerle veya diğer bağlı şirketler yararına üçüncü kişilerle kurduğu hukuki ilişkilerde, bağlı şirket kayba uğramış mıdır?”, “Diğer Bağlı Şirketler ile olan tüm işlemlerin ve grup içi borç alacak ilişkilerinin şeffaf bir şekilde pay sahipleri ile paylaşılması”, “Söz konusu bağlılık raporunda (i) Şirket’in hâkim teşebbüsü … Ailesi ile ve … Ailesi’nin doğrudan veya dolaylı olarak hâkimiyetinde bulunan Bağlı Şirketler ile yapılan tüm hukuki işlemlerin, (ii) hâkim teşebbüs … Ailesi’nin yönlendirmesiyle … Ailesi ya da … Ailesine bağlı Bağlı Şirketler’in yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin açıklamasının ortaya konulması ve Hukuki işlemlerde edimler ve karşı edimler, önlemlerde, önlemin sebebi ve şirket yönünden yarar ve zararlarının da belirtilmesi” “Şirket yönetim kurulunun Türk Ticaret Kanunu kapsamındaki yükümlülüğünü tam olarak yerine getirilmesi ve söz konusu işlemler hakkında pay sahiplerine bilgi verilmesi amacıyla bağlılık raporunun belirtilmiş olan hususları kapsar şekilde hazırlanarak ivedilikle taraflarına iletilmesi”, “… Ailesi’nin yönetimsel kararları sebebiyle … Projesi ile ilgili olarak, finansal tablolara ve faaliyet raporlarına yansımayan tüm işlemler ve Şirketlerinin de arasında bulunduğu diğer Bağlı Şirketler üzerinde yaratmış olduğu olumsuz etkiler hakkında şeffaf bir bilgilendirmenin yapılması”, “Şirketleri uzun vadeli bir borç ödeme rejimine sürükleyen yeniden yapılandırmaya ilişkin risk değerlendirmesi daha kapsamlı olarak yapılmalı ve bunun gerekliliğinin, zamanlamasının pay sahiplerince de istişare edilmesine imkân tanıyan detaylı bir çalışma”, “2019 faaliyet yılında bütçeden ne kadar bir sapma gerçekleşmiştir ve bu sapmanın sebebi nedir? 2019 faaliyet yılı bütçesindeki sapmaları içeren ayrıntılı bir çalışma” ve “Şirket’in bugüne kadar çalıştığı danışmanların iş tanımlarını, kendilerine Şirket’ten ödenen toplam ücretleri, Şirket için gerçekleştirdikleri çalışmaların maddi ve manevi faydalarını ve varsa zararlarını içeren detaylı bir çalışma” şeklinde olduğunu, mahkemece atanacak denetçinin sunacağı rapor kapsamında tespit edilecek olan usulsüzlüklere ilişkin olarak sorumluluk davası başta olmak üzere, gerekli tüm hukuki yollara başvurulmasının da söz konusu olabileceğini, hayati önem taşıyan bu konuların araştırılması amacıyla davalı şirkete YMM sıfatını haiz bir özel denetçi tayinini isteme zarureti oluştuğunu, tüm bu nedenlerle davanın kabulü ile davalı şirkete özel denetçi atanmasını talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; bir kısmi bölünme işlemi sonucunda kurulan ve bu nedenle sadece bir adet taşınmaza sahip olan müvekkili şirketin, herhangi bir ticari faaliyetinin olmadığını, bir taşınmazın mülkiyetini haiz olmak dışında hiçbir faaliyet göstermeyen müvekkili şirketin özel denetime konu edilebilecek hiçbir işi ve işleminin de bulunmamakta olduğunu, davacıların huzurdaki davada yönelttikleri soruların tamamının yanıtlarının, halihazırda davacıların uhdesinde olduğunu, huzurdaki davada özel denetimin öngörülen koşullarından hiçbirinin gerçekleşmediğini, davacıların, ertelenen 10/11/2020 tarihli genel kurul toplantısında, bilgi almak istedikleri hususları ve sorularını içeren bir listeyi toplantı başkanlığına sunduğunu, her ne kadar yöneltilen sorular bilgi alma hakkının sınırlarını aşsa da, bunların tamamının şeffaf ve eksiksiz bir şekilde yanıtlandığını, davcıların bu bilgilerin tümüne zaten vakıf olduklarını, dava dilekçesinde yanıtların, talep edildiği şekilde 7 iş günü içinde iletilmeyip, 07/12/2020 tarihinde paylaşıldığının belirtilmekte olduğunu, ancak pay sahiplerinin bilgi alma hakkını genel kurul toplantısında kullanması ve gerekli bilgilerin de toplantı içinde sağlanmasının kural olduğunu, genel kurul toplantısı dışında bilgi verilmesinin zorunluluk değil istisna olduğunu, eşit işlem ilkesi çerçevesinde tümüyle yönetim kurulunun takdirinde olduğunu, 09/12/2020 tarihli genel kurul toplantısı 10/11/2020 tarihli ertelenen toplantının devamı olduğuna göre, istenen bilgilerin 09/12/2020 tarihli genel kurul toplantısını beklemeden, pay sahiplerine daha erken bir tarihte e-posta yoluyla yapılmış olmasının ise TTK’nın ilerisinde bir uygulama olduğunu, 09/12/2020 tarihli toplantıya şirketin 15.500.000,00-TL’lik sermayesini temsil eden toplamda 15.500.000 adet payın sahibinin katıldığını, %100 oranında katılım sağlandığını, özel denetçi atanması taleplerinin haklı nedenlerle reddedildiğini, davacıların bilgi alamadıkları ve müphem noktaların aydınlatılmadığı iddiasının doğru olması halinde, TTK’nın 420/2, maddesi uyarınca genel kurul toplantısının ikinci kere ertelenmesi talebinde bulunmadıklarının sebebinin, talep edilip de verilmemiş hiçbir bilgi bulunmadığı gibi, müphem ya da dürüst resim ilkesine aykırı herhangi bir açıklama yapılmadığını, davacıların gruplaşma iddialarının hatalı olup, mahkemeyi yanıltma amacını taşımakta olduğunu, davacıların, şirketin kuruluşundan bu yana kanunun sağladığı hakların çok ötesinde yönetim, kontrol ve bilgi alma imkanlarına sahip olduklarını ve bu haklarını aktif olarak kullandıklarını, müvekkili şirketin, hiçbir şirketler topluluğunun bir parçası olmadığını, davacı tarafın iddiaların, huzurdaki davada ileri sürülen taleplerle de uzaktan veya yakından hiç bir ilgisinin bulunmamakta olduğunu, davacıların temsilci olduğunu beyan ettikleri … ve …’nın 11/12/2017 yılından itibaren; yani şirketin kuruluşundan bu yana yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıklarını, bu durumun davalı şirketin müşterek yönetim politikasının bir eseri olduğunu, davacıların, müvekkili şirkete keşide ettikleri 15/04/2021 tarihli ihtarnamede, davalı şirketin davacılarla ortaklaşa yönetildiğini ikrar ettiklerini, hal böyle iken davalı şirketi tek başına bir ailenin yönetegeldiğini söylemek için açıkça art niyetli ve gizli gündem sahibi olmak gerektiğini, davacıların pasif bilgi alma hakları ile aktif bilgi alma ve inceleme taleplerinin eksiksiz yerine getirildiğini, huzurdaki davanın ikamesi ile güdülen amacın, şirket içinde suni ihtilaflar yaratarak davacıların da pay sahibi oldukları muhtelif şirketlerin finansal yeniden yapılandırma sürecini akamete uğratmak ve bu durumdan haksız şahsi menfaat elde etmek olduğunu, davacıların pay sahini oldukları 11 farklı şirket aleyhine birbirine çok yakın tarihlerde kopyala yapıştır gerekçelerle mesnetsiz seri davalar açtıklarını, bunun amacının bankalar nezdinde olumsuz bir algı oluşturmak maksadıyla, hiç vakit kaybetmeksizin müvekkili şirketin de bir parçası olduğu FYY sürecinin yürütüldüğü bankalara noter kanalıyla gönderilen bir ihtarname ile bildirilmek suretiyle FYY süreçlerini engellemek olduğunu, davacıların, özel denetim ile amaçlanan hukuki korumaya mazhar olmak mevkiinde olmadıklarını, davacıların, davalı tarafın ile sürdüğü olguları ayrıca kendileri de ikrar etiklerini, kendi ifadeleri ile şirketi yönettiklerini ve her konuda bilgilendirildiklerini açıkça beyan ettiklerini, o halde davacıların, müvekili şirkette hiçbir şüpheli, müphem ve hukuka aykırı iş ve işlem bulunmadığını bildikleri, zira tüm iş ve işlemlerin ayrılmaz bir parçası olduklarının kendi beyanları ile tartışmasız hale geldiğini, bu itibarla, davacılarca iki günde ikame edilen toplam 21 adet davadan birisi olarak taciz, baskı ve taktik amaçlarla gayri meşru fayda elde etmek için açılan huzurdaki davanın, davacıların kendi beyanları doğrultusunda da, özel denetime ilişkin yasal koşulların hiçbirisinin gerçekleşmemesi ve hukuki koruma ihtiyacının bulunmaması ve dürüstlük ve doğruyu söyleme yükümlülüğünün açık ihlali sebepleriyle tümüyle reddini talep etmenin kaçınılmaz olduğunu, davacıları temsilen yönetim kurulunda bulunan üyelerinin, önceki faaliyet yıllarında alınan yönetim kurulu kararlarının neredeyse tamamına iştirak ettiklerini, dolayısıyla yönetsel iradenin, ortaklaşa ve bizzat davacıların kesintisiz katılımı ile oluştuğunu, müvekkili şirketin dava dilekçesinde belirtilen diğer şirketlere veya bankalara hiçbir borcunun veya o banka ve şirketlerden hiçbir alacağının olmadığını, müvekkili şirketin, dava dışı … …’nin kısmi bölünmesi neticesinde kurulduğunu, dolayısıyla bölünme öncesi borçlarından müteselsilen sorumlu olmak mevkiinde olduğunu, ayrıca özel denetçinin incelemesi talep edilen soruların yalnızca TTK’nın 437/5. maddesi hükmünde düzenlenen bilgi edinme davasına konu edilebileceğini ve edilmesi gerektiğini, özel denetçinin bilgi almak için kullanılamayacağını, davacıların, gereklilik koşuluna ne genel kurul toplantısında ilettikleri özel denetim talebinde, ne huzurdaki dava dilekçelerinde yer vermediklerini, açıklığa kavuşturulması gereken belirli olguların ortaya koyulması şartının gerçekleşmediğini, soyut ve genel ifadeler veya belirli bir dönemin topyekün incelenmesi şeklindeki taleplerin özel denetim kurumu ile bağdaşmayacağını, davacıların, finansal tablolarda solo olarak yer alan borçlar ile yetinilerek bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını dava dilekçesinde dile getirdiklerini, hangi şirket için özel denetim talep ettiklerinin dahi farkında olmadıklarını, bu itibarla davacıların özel denetim talep kaleminin şirketle ilgili olmadığını, belirlilik şartını da hiçbir surette taşımamakta olduğunu, şirket organlarının kanun veya esas sözleşmeyi ihlal etmediğini, müvekkili davalı şirketin bağlı bir şirket olmadığını, sonuç olarak davacıların özel denetim talebinde, organların kanun veya esas sözleşmeyi ne zaman, hangi işlem veya eylem ile ne şekilde ihlal ettiklerine dair tek bir ifadenini ve delilin bulunmamakta olduğunu, şirket veya pay sahiplerinin zarara uğratılmadığını, tüm bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Dava, davalı şirkete 6102 TTK.’nın 439. maddesi uyarınca özel denetçi atanması istemine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicili kayıtları, 09/12/2020 tarihli 2019 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağı, 09.12.2020 tarihli genel kurul toplantısına ilişkin hazır bulunanlar listesi, ertelenen 10.11.2020 tarihli genel kurul toplantı tutanağı, 25/03/2021 tarihli ihtarname, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ilan metinleri, 15 Nisan 2021 tarihli ihtarname, yönetim kurulu kararları, e-mail yazışmaları, …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası vs. dosyamız arasına alınmış, ticaret hukuku uzmanı bilirkişiden rapor; mali müşavir, muhasebe-finansman öğretim üyesi ve ticaret hukuku öğretim üyesi bilirkişilerden oluşan rapor temin edilmiştir.
Mali müşavir …, muhasebe-finansman öğretim üyesi Prof. Dr. … ve ticaret hukuku öğretim üyesi Doç. Dr. …’dan oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenerek mahkememiz dosyasına sunulan 24/07/2023 havale tarihli rapor ile; davalı şirketçe incelemeye ibraz edilen 2019 yılı yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin
açılış ve yevmiye defterinin kapanış tasdiklerinin kanuni sürelerinde yaptırıldığı, bu nedenle davalı lehine delil sıfatı taşıdığı, davalı şirketin tek bir taşınmaza sahip olduğu ve tüm ticari faaliyetinin söz konusu gayrimenkulü kiraya verip kira geliri elde etmekten ibaret olduğu, davalı şirketin başkaca
herhangi bir ticari faaliyetinin olmadığı, davalı şirketin … projesini gerçekleştiren … şirketi ile 2019 yılında borç para
verme veya … şirketinin kullanmış olduğu borçlara kefil olduğu yönünde yasal defter
kayıtları üzerinde bir tespit yapılamadığı, şirketler topluluğunun hakiminin “şirket olmadığı, bu nedenle şirketler topluluğunun
varlığından bahsedilemeyeceği” iddiasının isabetli olmadığı, zira topluluğun hakiminin bir gerçek kişi yahut teşebbüs olmasının dahi mümkün olduğu, bununla birlikte
somut uyuşmazlıkta oy haklarının çoğunluğuna sahiplik dosyadaki belgeler kapsamında
ispat olunamadığı, zira oy çoğunluğunun imtiyazlı paylar, oy sözleşmeleri vb. yollarla belirlenebilir ve pay çoğunluğunun her zaman oy çoğunluğu sonucunu doğurmayacağı, bu nedenle dosyadaki bilgiler kapsamında şirketler topluluğunun varlığından bahsedebilmenin
şimdilik olanaklı olmadığı, bu sonuçtan hareketle davalı şirketin bağlılık raporu hazırlanmasına şimdilik gerek olmadığı,
davalı şirketin grup şirketlerinden sadece … şirketleri ile ticari ilişkisinin mevcut olduğu, … şirketinin davalı şirketin kiracısı
olduğu, … şirketine 2019 yılında aylık KDV dahil 17.700,00-TL tutarında fatura kesildiği ve … şirketi tarafından kira bedellerinin muntazaman ödendiği, Palmiye şirketi tarafından ise davalı şirkete aylık 1.500,00-TL+KDV merkez ofis kirası
faturası düzenlendiği, davalı şirketin 2019 yılında nakdi yada ayni kredi kullandığı yönünde yasal defterlerinde
herhangi bir kayda rastlanılmadığı, davalı şirketin yalnızca bir adet taşınmaza sahip olması ve bu taşınmazın kiraya
verilmesi dışında başkaca herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmaması nedeniyle bütçe
çalışması yapılmadığı, davalı şirketin danışmanları için ödemiş olduğu ücretlerin piyasa ortalamalarında olduğu
ve görevlendirdiği danışmanların SMMM ve avukat olduğu, davalı şirketçe verilen kefalet olduğu yönünde yasal defterlerde bir kayda rastlanılmadığı, ancak davalı şirketin de içinde bulunduğu diğer ilişkili şirketlerin kullanmış oldukları
banka kredilerine ilişkin sözleşmelerde davalı şirketin imzasının olup olmadığının ve bu
yönde davalı şirketin üstlenmiş olduğu risk olup olmadığı hususunun araştırılması
hakkında takdirin mahkememize ait olduğu, ortakların ortak oldukları diğer şirketlerin vadelerinde ödenmesinde güçlük çekilen yada
ödenemeyen borçları için finansal yeniden yapılandırma sistemine müracaat
edildiği ve kredi alacaklısı bankalarla görüşmeler yapıldığının anlaşıldığı, davalı şirketin diğer şirketlerin kredi borçları için FYY
sözleşmesine müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza atıp atmadığı hususunun
tespitinin ve davalı şirketin bu şekilde bir sözleşmeye müşterek borçlu müteselsil kefil
sıfatıyla imza atmış olması durumunda davalı şirketin karşılaşabileceği finansal risklerin
analizinin yapılarak işletmenin mali yapısına olası etkilerinin incelenmesi ve finansal
risklerinin ortaya konulmasının gerektiği, bu yönde özel denetçi atanması hususunda
takdirin mahkememize ait olduğu tespit edilmiştir.

6102 sayılı TTK’nın 438. maddesi; “(1) Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.
(2) Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir.”hükmünü içermektedir.
Yine aynı kanunun 439. maddesi; “(1) Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir.
(2) Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır.” hükmünü içermektedir.
Söz konusu madde hükümleri gereğince, talebin kötüye kullanılması ve şirkete zarar vermesi tehlikesinin azaltılması amacıyla, pay sahibinin bu öneriyi yapabilmesi bir ön şarta ve bazı maddî şartların varlığına bağlanmıştır. Maddî şartlar bir anlamda gereklilik şartlarıdır. Ön şart, özel denetim istenen konuda, bilgi alma veya inceleme hakkının kullanılmış olmasıdır. Bu şartın gerçekleştiği genel kurul tutanağıyla ispatlanır (m. 422). Ön şart özel denetimi bilgi alma hakkına bağlamakla, iki kurumun birlikte yorumunu gerekli duruma getirmektedir. Ön şart, bilgi vermenin baştan savarcasına yapılmasını da önlemek amacına yöneliktir.
Birinci maddî şart, özel denetimin pay sahipliği haklarının, özellikle oy hakkının kullanımı yönünden gerekli olmasıdır. Başka bir deyişle, pay sahibinin bu öneriyi yapabilmesi için, oyunu kullanabilmesi yönünden bilgi alması gerekli olmalıdır. Bu bağlantı ile şirket dışı menfaat sağlamak, bir kararı önlemek veya taktik bir üstünlük elde etmek amacıyla talepte bulunarak özel denetim kurumun kötüye kullanılmasının önlenmesi amaçlanmıştır. İkinci şart, özel denetimin konusunu belirli olayların oluşturmasıdır. “Belirli” ile, belli türde, nitelikte ve önemde olay kastedilmemiştir. “Belirli”, olay bağlamında tanımlanabilen, içeriği ve sınırları belirli olan, genel nitelik taşımayan anlamına gelir. Belirli konu şirketin herhangi bir işi, işlemi, kararı, finansal durumu, finansman ihtiyacı, hakim şirketin(işletmenin) kararları veya şirkete verdiği kayıplar olabilir. Bağlı şirket veya şirketler hakkında özel denetim talebinde bulunmak ise, “bağlılık” unsuruna rağmen, bağlı şirketin ayrı tüzel kişiliği sebebiyle sınırlara tabidir. Özel denetimin ilgili şirkette, yani yerinde yapılamaması, bağlı şirketten kanunî şartlara bağlı kalınarak bilgi alınabilmesi şirketteki “sınırlar”ın bazılarını oluşturur.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre, davalı şirkette davacılardan …’ın %9,72, …’in %9,72, …’in %3,19, …’nın %3,16, …’ın %3,16, …’in %3,16, …’in %3,16, …’ın %7,35, …’ın %3,10 ve …’ın %3,12 oranında; yani toplam payların %48,84’ü oranında pay sahibi oldukları ve paylarının itibari değerinin, şirketin toplam 15.500.000,00-TL’lik sermayesinin 7.571.801,00-TL’sine tekabül ettiği görülmektedir. Ön koşul değerlendirmesinde, davalı … Şirketi’nin 09/12/2020 tarihli 2019 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının incelemesinde davacılar temsilcilerinin mezkur toplantıda özel denetçi tayini talebinde bulundukları, akabinde 7.571.501 paya ilişkin olumlu oya karşılık, 7.928.499 adet paya ilişkin olumsuz oy ile oy çokluğuyla reddedildiği, davanın bahsi geçen kanun maddesinde öngörülen şartlar kapsamında ve süresinde açıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda, davacı azınlığın açmış olduğu işbu özel denetim talep ettiği davada, kurucuların veya ortaklığın organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek ortaklığı veya pay sahiplerini zarara uğrattığını gösteren vakıa ve delilleri ortaya koyması gerekmektedir. Nitekim Türk Ticaret Kanununda ki bu düzenleme yanında, hemen bu sırada kanun koyucunun 6100 Sayılı Yasanın 194/1 maddesinde belirttiği “Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.” hükmünü hatırlatmakta fayda vardır. Davalı şirketin tek bir taşınmaza sahip olması ve tüm ticari faaliyetinin söz konusu gayrimenkulü kiraya verip kira geliri elde etmekten ibaret olması, davalı şirketin başkaca
herhangi bir ticari faaliyetinin olmaması, bilirkişilerce … şirketinin kullanmış olduğu borçlara kefil olduğu yönünde veya davalı şirketin 2019 yılında nakdi yada ayni kredi kullandığı yönünde yasal defter
kayıtları üzerinde bir tespit yapılamamış olması, oy haklarının çoğunluğuna sahiplik dosyadaki belgeler kapsamında
ispat olunamamış, oy çoğunluğunun imtiyazlı paylar, oy sözleşmeleri vb. yollarla belirlenebilir ve pay çoğunluğunun her zaman oy çoğunluğu sonucunu doğurmayacağı nedenle dosyadaki bilgiler kapsamında şirketler topluluğunun varlığından bahsedebilmenin
mümkün bulunmaması, davalı şirketin grup şirketlerinden sadece … şirketleri ile ticari ilişkisinin mevcut olması, ancak davalı şirketin de içinde bulunduğu diğer ilişkili şirketlerin kullanmış oldukları
banka kredilerine ilişkin sözleşmelerde davalı şirketin imzasının olup olmadığının ve bu
yönde davalı şirketin üstlenmiş olduğu risk olup olmadığı hususunun araştırılması ve ayrıca ortakların, ortak oldukları diğer şirketlerin vadelerinde ödenmesinde güçlük çekilen yada
ödenemeyen borçları için finansal yeniden yapılandırma sistemine müracaat
edildiği ve kredi alacaklısı bankalarla görüşmeler yapıldığının anlaşılması, davalı şirketin diğer şirketlerin kredi borçları için FYY
sözleşmesine müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza atıp atmadığı hususlarında özel denetimin, somut olay ve olgularla ilişkili ve buna dair bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmış olması şartına bağlı bulunması ve bu hususların, mahkememiz dosyası kapsamında bilirkişi heyetinden temin edilen 24/07/2023 havale tarihli rapor ile de tespit edilmiş olması ve ayrıca davacıların bir kısım taleplerinin bilgi alma ve inceleme veya genel kurul kararının iptali davalarının konularını teşkil etmesi hususları hep birlikte değerlendirildiğinde; netice olarak davalı şirket genel kurulunda alınan kararlar ile kanun ya da ana sözleşmeye aykırı hareketle şirket ya da pay sahiplerinin zarara uğratıldığı yönünde yine yukarıda değinildiği üzere özel denetim hakkı bakımından ispata elverişli şekilde somutlaştırılmadığı, kanun, yerleşik içtihatlar ve öğretide değinilen yeter mahiyette emarelere rastlanılmadığı, bunun ötesinde ayrıca özel denetçi atanması isteminin yerinde olmadığı anlaşılmakla, açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar tarafından açılan davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gerekli 269,80-TL harçtan, davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 210,5‬0-TL harcın, davacılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalılar tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
DAİR, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, 6102 sayılı TTK 440/2. Maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.09/11/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır