Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/17 E. 2023/813 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/17
KARAR NO:2023/813

DAVA:Maddi Ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ:08/01/2021
KARAR TARİHİ:02/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili …’ın, küçük …’ın annesi olduğunu ve gebeliğinin takibinin dava dışı Dr. … tarafından yapıldığını, Dr. …’in tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin 17/08/2020-17/08/2021 tarihlerinde geçerli olmak üzere davalı … Sigorta Anonim Şirketi tarafından düzenlendiğini, sigortalı doktorun, gebelik takibinde davacı anneyi down sendromunu çıkacak riskler konusunda usulünce aydınlatmayarak küçük …’ın down sendromlu olarak doğmasına sebebiyet verdiğini, oysa down sendromunun gebelikte tespiti mümkün olduğunu ve tespiti halinde de 2827 sayılı kanuna göre gebeliğin sonlandırılmasına izin verilen bir özür olduğunu, anomaliyi tespit imkanları konusunda aydınlatma yapılmasının hekimin sorumluluğunu gerektirdiğini ve aydınlatma konusunda da ispat yükünün davalı sigortacıya ait olduğunu, kusur konusunda rapor almanın gereksiz olduğunu, öncelikle müvekkilinin zararının belirlenmesi gerektiğini, bu nedenle küçük müvekkilinin tedavi evrakları geldikten sonra Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor alınması gerektiğini, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurduklarını, ancak tarafların anlaşamadığını belirterek, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili küçük … için 430.000,00-TL iş göremezlik(bakıcı ücreti dahil) maddi tazminatı ve 40.000,00-TL manevi tazminat; müvekkili anne … için 20.000,00-TL manevi tazminat ve müvekkili baba … için 20.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 510.000,00-TL tazminatın, dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava dilekçesinde olayın geçtiği sağlık kurumu ve olayın gerçekleştiği tarihin yer almadığını, hekimin davacıyı kaçıncı gebelik haftasında gördüğünün bilinmediğini, hekimin hangi hatalı uygulamasının down sendromlu doğumu sebebiyet verdiğinin, testler hakkında usulünce aydınlatılmadığı iddiasına dayandırıldığını, bu nedenlerle davacı tarafın dilekçesinin açıklattırılması gerektiğini, hastanın kamu hastanesine başvurması durumunda, hasta ile hekim arasında doğrudan bir ilişki kurulmadığını, kamu hastanesi ile kamu hukukundan kaynaklı bir ilişki kurulduğunu, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğradığını, dolayısıyla davacı tarafın, durumu öğrenmesinden 6 yıl sonra ikame edilen huzurdaki dava ile ileri sürülen taleplerin zamanaşıına uğradığını, kamu görevlilerinin fiillerinden kaynaklanan tazminat davalarının, ancak ve ancak idare aleyhine açılabileceğini ve söz konusu zararın idare tarafından tazmin edileceğinin açıkça düzenlendiğini, bu nedenle davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini ve husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın doğrudan sigorta şirketi aleyhine açılmasının, Anayasal hak ihlali sorununu teşkil ettiğini, tıbbi uygulama gibi özel teknik, bilgi ve uzmanlık gerektiren bir konuda, sadece sigorta şirketinin davalı olmasını tercih etmenin, bir hakkın kullanımında dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, down sendromunun meydana gelmesinde hekim eyleminin herhangi bir katkısı veya kusuru olamayacağının tartışmasız olduğunu, gerekli bilgi verilmesine rağmen davacının kendi iradesi ile yaptırmadığı tarama testinin sorumluluğunun hekime ve poliçe üzerinden sigorta şirketine yüklenip yüklenemeyeceğinin tartışmaya açılmış olduğunu, böyle bir iddia ile sigortalı hekime en ufak bir kusur atfetmenin imkanının olmadığını, davacıya üçlü test önerildiğini, ancak hastanın kabul etmediğini, davacı hastanın 22. gebelik haftasında radyolojiye obstetrik ultrasona da gönderildiğini, major bir anomali bulgusu belirtilmediğini, raporun altında da ultrasonun fetal anomaliyi kesin olarak ekarte edemeyeceğinin belirtildiğini, gebeliğin 32. haftasında bebeğin uyluk kemiğinde görece kısalık ve amniyon mayi miktarında hafif azalma gibi takibi gerektiren bulguların izlendiğini, hastanın tekrar obstretrik ultrasona gönderildiğini, mevcut imkanlar dahilinde anne ve bebeğin doğum ve sonrası dönemi için hazırlık yapılmasına çalışıldığını, hastanın daha sonraki dönemde başka bir kadın doğum uzmanı tarafından sezaryen ile doğuma alındığını, hastanın gebeliği dönemnde mevcut bütün olanakların usulünce uygulandığını, davacı tarafın isnatlarına dayanak olarak belirtilen gebelik tetkiklerinin de tanı testi değil; tarama testi olduğunu, yani anne karnındayken bebeğe kesin tanı konulması amacı ve başarısına sahip olmayan, yalnızca risk durumunu tarayabilen testler olduklarını, bu durumda bilgilendirilmesine rağmen üçlü test yaptırmak istemeyen bir gebenin, tarama testi sonucu olası riski gösteren veriler çıksa da ileri tetkik ve tanı testlerini istemediğini; yani tercihi doğumdan yana kullanacağını açıkça belirtmekte olduğunu, bu durumda hekime bir hata atfedilemeyeceğini, tetkikler hakkında bilgilendirilen her hastaya belge imzalatılmadığını, ancak hasta kayıtlarına işlenebildiğini, Hasta Hakları Yönetmeliği’ne göre, aydınlatmanın sözlü olduğunu, tıbbi müdahale onamının yazılı olduğunu, hasta kayıt sisteminde var olan bir verinin aksini ispat yükünün davacıda olduğunu, buna rağmen hasta kayıtlarında gebenin üçlü tarama testi istemediğine ilişkin not olmasının, aydınlatıldığının tereddütsüz ispatı olduğunu, aksini iddia etmenin, hekimi meslek etiğine aykırı davranış ile suçlamak ile eş değerde olduğunu, iddianın hayatın normal akışına aykırı olduğunu, bu doğumun davacının 7. doğumu olduğunu, bundan önceki gebeliklerinde hangi tarama testlerini yaptırdığı, 7. gebeliğinde hamile kalmak için ilaç tedavisi uygulanıp uygulanmadığı konusunda da kendisinden bilgi sorulması gerektiğini, iddianın kadın doğum uzmanlığı uygulamalarına aykırı olduğunu, hastane işleyişinin belirlenmesinin, ilgili kurum idaresinin sorumluluğunda olduğunu denetimi ve düzenleme yetkisinin Sağlık Bakanlığı’nda olduğunu, meslekte kazanma gücü kaybına ilişkin zararın talep edilmesinin kabul edilemez olduğunu, down sendromlu çocuk adına talepte bulunulmasının çelişkili ve hukuken dayanaksız olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine, davanın yargı yolu hatası nedeniyle reddine, Anayasa’ya aykırılık ve Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu taleplerinin kabulü ile dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesine, davanın Dr. …, Sağlık Bakanlığı ve …’ne ihbarına, açılan davanın reddine karar verilmesini reddini talep etmiştir.
İhbar olunan … vekili, ihbara cevap dilekçesi ile; sağlık zararlarının tazmini için hekimin mesleki sorumluluk sigortasının da ihdas edildiğini, esasen bu kurgu ve düzenlemenin işin özüne uygun olmadığını, müvekkili dernek üyesi uzman hekimlerin mağduriyetlerinin ivmelendiğinin görülmekte olduğunu, eldeki davanın muhtemel sonucunda müvekkili dernek hakkında bir rücu davası açılması ihtimali olmadığını, bu bakımdan müvekkili derneğin davaya katılmayacağını, ayrıca müvekkili derneğin dava konusunda yer alan down sendromu hakkındaki yaklaşımı ve bilimsel görüşünün, ulusal kongreler ile çalıştayların bildiri ve raporlarına yansıdığını, ayrıca ve münhasıran resmi web sayfasında da makale yayınlamış bulunmakta olduğunu, tüm bu nedenlerle ihbar olunan müvekkili dernek davaya katılmayacağından, bu yönde işlem tesisine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce davacıların nufüs kayıt örnekleri, sosyal ve ekonomik durum araştırmaları, sigortalı Dr. …’in tıbbi uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi, anne ve çocuk hastane kayıtları ve evrakları, davacı küçük tedavi evrakları, SGK medula kayıtları, kromozom analizi raporu, çözüger raporu, down sendromu tanı, takip ve yönetimi konulu TJOD makalesi vs. dosyamız arasına alınmış, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan rapor ve 5 bilirkişiden oluşan heyetten rapor temin edilmiştir.
Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 27/06/2022 üst yazı tarihli rapor ile; … ve … kızı, 30/01/2015 doğumlu …’ın down sendromlu olmasında kadın doğum uzmanı hekimin eylemine ait atfı kabul kusur bulunup bulunmadığına yönelik Adli Tıp Kurumu 7. İhtisas Kurulu’nca alınmış bir kusur raporu bulunmadığını, dolayısıyla kadın doğum uzmanı hekimin mahkememizce kusurlu bulunması durumunda, küçüğün kendisinde mevcut down sendromu hastalığı nedeniyle E cetveline göre %100 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olduğu tespit edilmiştir.
Perinatoloji uzmanı Prof. Dr. …, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. …, tıbbi biyokimya uzmanı öğretim üyesi Dr. … ve … Üniversitesi tıp hukuku anabilim dalı başkanı öğretim üyesi Dr. …’tan oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ve Dr. …’ın muhalefet şerhi düştüğü 06/10/2023 havale tarihli raporlarında; dosya incelemesinden edinilen bilgilere göre 37 yaşında gebe …’ın … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ilk defa 20/08/2014 tarihinde 15 hafta 5 günlük gebe iken başvurduğunu, ikinci başvurusunda 12/09/2014 tarihinde 18 hafta 3 günlük gebe olduğunu ve bu haftada muayene eden Dr. … tarafından hastanın elektronik kaydına muayene bulgusu bölümüne “üçlü test önerildiği” ibaresi ile bilgilendirmenin yapılmış olduğunu, hastanın istemediği ve tetkik yapıldığı notunun düşüldüğünü, o tarihe ait rubella(kızamıkçık) testinin mevcut olduğunu, sonraki başvurusunun 11/11/2014 tarihinde olduğunu, bu tarihte 26 haftalık gebe olduğunu, muayenenin radyoloji doktoru tarafından yapıldığını, ultrasonda fetüs ve aminyon sıvısının normal olduğunu, ultrason muayenesinde herhangi bir olumsuzluk tespit edilmediğini, 19/12/2014 tarihindeki başvurusunda femur(bacak boyu)’un kafa çapına kıyasla kısa ölçüldüğünü, bu haftada hastanın yine radyoloji doktoru tarafından muayene edildiğini, nitekim olağan ultrasonografi muayenelerinin 11/11/2014 ve 19/12/2014 tarihlerinde yapıldığının dosya tetkikinden anlaşıldığını, 30/01/2015 tarihinde 36 hafta 4 günlük iken başvurduğunu, doğum sonrası doğan bebeğin down sendromlu olduğunun tespit edildiğini, down sendromu tarama-risk belirleme testlerinin, ikili, üçlü, dörtlü test ve Fetal-DNA ya da Non-İnvaziv Prenatal Tarama(NIPT) testleri olduğunu, ikili testin gebeliğin erken döneminde 11. ila 14. haftalar arasında down sendromu riskini hesaplamak için yapıldığını, down sendromu riskini/ihtimallerini hesapladığını ve bu sonuca göre tanı testine gerek duyup duymayacağına gebenin kendisinin karar vermesi gerektiğini, üçlü testin gebeliğin ikinci trimester dönemi içerisinde yapılabileceğini, ideal olarak 16. ila 18. haftalar arasında yapıldığını, bilgisayar programının 3 hormonun gebelik haftası ve kiloya göre normalden sapmalarını belirlediğini ve yaşla birlikte anne adayında down sendromlu bebek taşıyor olma riskini belirlediğini, Fetal-DNA(NIPT) testinin gebeliğin 10. haftasından başlayarak belirli genetik durumlar için kullanılan bir tarama riski belirleme testi olduğunu, gebeliğin 10. haftasından başlanarak anneden alınan kan ile testin uygulandığını, NIPT doğumda en sık görülen üç trizomi durumu olan down sendromunun, edwards sendromu ve Patau sendromu riskini hesapladığını, risk belirleme testlerinde saptanan risk durumuna göre gebenin, kromozom(down sendromu) tanı testi gerek duymayacağına(belli oranda gebelik kaybı riski) kendisinin karar vermesi gerektiğini, hattı bazı durumlarda gebenin, tarama-risk testine gerek duymadan doğrudan kromozom tanı testi isteğinde bulunabileceğini, kromozom(down sendromu) tanı testlerinin ise amniyosentez(bebeğin kesesinden su alınması), koryon villus örnekleme(bebeğin plasentasından örnek alınması) ve kordosentez(bebeğin kordonundan kan alınması) olduğunu, amniosentez, koryon villus örnekleme ve kordosentezin down sendromu tanısı için yapılacak test olduklarını ve belli oranda gebelik kaybı riskini taşıyan işlemler olduklarını, söz konusu olgu özelinde gebeye 12/09/2014 tarihli başvurusunda Dr. … tarafından üçlü test ve Rubella lgG istendiğini, sisteme bu tetkiklerin istendiğine ve üçlü testi hastanın istemediğine dair not düşüldüğünü, Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 18/2. maddesine göre hastanın, tıbbi müdahale gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından sözlü olarak bilgilendirilebildiğini, hastanın down sendromu hakkında bilgilendirilmediğini, üçlü testin ne olduğunu anlamadığını, bu sebeple yaptırmadığını iddia ettiğini, ancak aynı gün Rubella tetkiki yaptırdığını, gebelik muayenesi esnasında mevcut muayene bulguları yanında söz konusu olası riskler hakkında gebeye bilgilendirme yapıldığını, bu dosya özelinde bu durumun sağlandığının görülmekte olduğunu, aydınlatılmış onam formuna ilişkin olarak, tıbbi müdahalelerde vücut bütünlüğünü etkileyen her türlü girişimsel işlem veya ameliyat öncesi aydınlatılmış onam almanın zorunlu olduğunu, aydınlatılmış onam adı verilen bu durumun, yapılacak olan işlemin yarar ve olası getireceği riskleri hakkında ayrıntılı sözel bilgilendirme sonunda ayrıca bu bilgilendirmenin yapıldığının yazılı olarak belgelendirilmesi işlemi olduğunu, Dr. …’in gebeyi olası down sendrom risk belirleme testleri hakkında gerekli bilgilendirmeyi yapmış olduğunun görülmekte olduğunu, netice itibariyle hekimlikte tıbbi standartlara göre hekimlik hizmetinin verilip verilmediği hususunun tıp doktrininde üzerinde durulması gereken bir durum olduğunu ve bu dosya incelemesinde hekimlik hizmetinin tıbbi standartlara göre verilmiş olduğunun açık ve net şekilde görülmekte olduğunu, ayrıca tıbbi doktrinde hekimlik hizmetinin verilmesinde gerekli özen ve dikkatin sağlanmasının esas olduğunu, dosyanın incelenmesinde özen ve dikkat eksikliğinin söz konusu olmadığının görülmekte olduğunu, söz konusu olguda yapılan hizmetin tıbbi standartlara göre verildiği ve özen/dikkat eksikliğinin söz konusu olmadığının tespit edilmiş olduğunu, Dr. … muhalefet şerhi ile; ilk defa gebeliğinin 18. haftasında davalı şirketin sigortalısı hekime muayene olan hastanın üçlü tarama testi ve bunun gerekliliği konusunda aydınlatıldığını, bu durumun protokol kaydı ile sabit olduğunu, dosyada yer alan ve davacı annenin 29. gebelik haftasında fetüsün femur kemiğindeki kısalığın yeni bir bulgu olduğunu, hekimin bu bulgu ve endikasyonu var ise teşhise yarar tanı testleri konusunda hastasını aydınlatma yükümlülüğü olduğunu, endikasyonun mevcut olup olmadığının tıbbi bilirkişilerce tespitinin mümkün olduğunu, ancak bu konuda çoğunluk görüşünü içeren heyet raporunda bir tespite yer verilmemesi nedeni ile bir kanaate varmanın mümkün olmadığını, davalı tarafça ileri sürülen, tarama testini reddetme yönündeki fiili olgunun cerrahi bir müdahale olan ileri tanı yöntemlerinin de reddi ve tercihin doğumdan yana kullanılacağı yönünde fiili karine niteliğinde olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğunu, çocuk yönünden tazminat talebinin kabulünün mümkün olmadığını belirtmişlerdir.
Davalı tarafça, yargı yolu itirazı ile zamanaşımı def’inde bulunulmuşsa da, 6102 Sayılı TTK’nın 1478 ve 1482. maddeleri, tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları B.1, B.5 ve C.9 maddeleri göz önünde bulundurularak zorunlu sigorta şirketine karşı açılan davada görevin adli yargıya ait oluşu ve görevli mahkemelerin Ticaret Mahkemesi olması ve söz konusu maddelerde ön görülen zamanaşımı süreleri göz önüne alınarak davalı tarafın yargı yolu itirazı ile zamanaşımı def’inin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte incelenmiştir. Buna göre; davacılar … ve …’ın, davacı küçük …’ın anne ve babası olduğu, …’ın, gebelik takibinin dava dışı sigortalı doktor … tarafından yapıldığı, küçük …’ın 30/01/2015 tarihinde down sendromlu olarak dünyaya geldiği, davalı sigorta şirketinin dava dışı doktor …’in 17/08/2020-17/08/2021 tarihlerini kapsayan dönemde Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sorumluluğunu üstlenen sigorta şirketi olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamında … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden celbedilen davacı annenin gebelik takibine ilişkin bilgi ve belgeler ile temin edilen bilirkişi raporu dikkate alındığında, 37 yaşında gebe …’ın … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne ilk defa 20/08/2014 tarihinde 15 hafta 5 günlük gebe iken başvurduğu, ikinci başvurusunda 12/09/2014 tarihinde 18 hafta 3 günlük gebe olduğu ve bu haftada muayene eden Dr. … tarafından hastanın elektronik kaydına muayene bulgusu bölümüne “üçlü test önerildiği” ibaresi ile bilgilendirmenin yapılmış olduğu, hastanın üçlü test istemediğinin epikriz formuna işlendiği, ancak aynı tarihte rubella(kızamıkçık) testi yaptırdığı, sonraki başvurusunun 11/11/2014 tarihinde olduğu, bu tarihte 26 haftalık gebe olduğu, muayenenin radyoloji doktoru tarafından yapıldığı, ultrasonda fetüs ve aminyon sıvısının normal olduğu, ultrason muayenesinde herhangi bir olumsuzluk tespit edilmediği, 19/12/2014 tarihindeki başvurusunda femur(bacak boyu)’un kafa çapına kıyasla kısa ölçüldüğü, bu haftada hastanın yine radyoloji doktoru tarafından muayene edildiği, olağan ultrasonografi muayenelerinin 11/11/2014 ve 19/12/2014 tarihlerinde yapıldığı, 30/01/2015 tarihinde 36 hafta 4 günlük iken başvurduğu, doğum sonrası doğan bebeğin down sendromlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, down sendromu tarama-risk belirleme testleri, ikili, üçlü, dörtlü test ve Fetal-DNA ya da Non-İnvaziv Prenatal Tarama(NIPT) testleri olup, ikili testin gebeliğin erken döneminde 11. ila 14. haftalar arasında down sendromu riskini hesaplamak için yapıldığı, down sendromu riskini/ihtimallerini hesapladığı ve bu sonuca göre tanı testine gerek duyup duymayacağına gebenin kendisinin karar vermesi gerektiği, üçlü testin gebeliğin ikinci trimester dönemi içerisinde yapılabileceği, ideal olarak 16. ila 18. haftalar arasında yapıldığı, bilgisayar programının 3 hormonun gebelik haftası ve kiloya göre normalden sapmalarını belirlediği ve yaşla birlikte anne adayında down sendromlu bebek taşıyor olma riskini belirlediği, Fetal-DNA(NIPT) testinin gebeliğin 10. haftasından başlayarak belirli genetik durumlar için kullanılan bir tarama riski belirleme testi olduğu, gebeliğin 10. haftasından başlanarak anneden alınan kan ile testin uygulandığı, NIPT doğumda en sık görülen üç trizomi durumu olan down sendromunun, edwards sendromu ve Patau sendromu riskini hesapladığı testlerdir. Risk belirleme testlerinde saptanan risk durumuna göre gebenin, kromozom(down sendromu) tanı testine gerek duymayacağına kendisinin karar vermesi gerektiği, hattı bazı durumlarda gebenin, tarama-risk testine gerek duymadan doğrudan kromozom tanı testi isteğinde bulunabileceği, kromozom(down sendromu) tanı testlerinin ise amniyosentez(bebeğin kesesinden su alınması), koryon villus örnekleme(bebeğin plasentasından örnek alınması) ve kordosentez(bebeğin kordonundan kan alınması) olduğu, amniosentez, koryon villus örnekleme ve kordosentezin down sendromu tanısı için yapılacak test olup, belli oranda gebelik kaybı riskini taşıyan işlemlerdir. Somut olayda … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvuran ve burada davacı gebe …’ı ilk olarak 12/09/2014 tarihinde muayene eden Dr. …’in hasta epikriz formunda açıkça görüldüğü üzere hastaya üçlü test önerdiği yine Rubella lgG tetkiki istediği, hastanın üçlü tarama testi yaptırmayı istemediği ancak Rubella lgG tetkikini yaptırdığı açıktır. Bu husus dikkate alındığında, hastanın, dava dışı sigortalı doktor tarafından down sendromu hakkında bilgilendirildiği açıktır. Mevzuatımızda hekimin aydınlatma yükümlülüğünün ispatı hususunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Hastanın bilgilendirildiği her türlü yolla ispat edilebilecektir. Dosya kapsamına sunulan hastane kayıtları ve özellikle 12/09/2014 tarihli epikriz formu dikkate alındığında, dava dışı sigortalı doktorun hastasını bilgilendirdiği hususunu ispat ettiği ortadadır. Ayrıca üçlü tarama testi bir tıbbi müdahale işlemi olmadığından, hastadan yazılı bir aydınlatılmış onam alma zorunluluğu da bulunmamaktadır. Aynı zamanda, hastane kayıtlarından anlaşıldığı üzere, davacı …’ın hastaneye ilk müracaat ettiği tarihte … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde perinatoloji uzmanı bulunmamakta olup, perinatoloji uzmanı 2015 yılında göreve başlamıştır. Hastane kayıtlarına göre, 12/09/2014 tarihinden sonra da dava dışı doktor tarafından gebelikle ilgili tüm takipler yapılmış, hastaya bir perinatoloji uzmanına gitmesi yönünde tavseyede de bulunulmuş, ancak hasta tarafından perinatalji uzmanına başvurulduğuna ilişkin bir bilgi ve belge dosyaya sunulmamıştır. Nüfus kayıtları incelendiğinde, …’ın, anne …’ın 5. çocuğu olduğu, …’ın down sendromlu olarak dünyaya gelmesine rağmen, …’ın 06/06/2016 tarihinde bir çocuk daha dünyaya getirdiği anlaşılmaktadır. Bu husus da davacı annenin, down sendorum riski bulunsa bile, çocuğu dünyaya getirme hususundaki kararını ortaya koyan bir husustur. Yine, üçlü tarama testi cerrahi bir müdahaleyi gerektirmemekte olup, bunu bile reddeden hastanın, cerrahi müdahaleyi gerektiren daha ileri tanı testlerini kabul etmeyeceği ve tercihini doğumdan yana kullanacağı hususunda fiili karine niteliğinde bulunmaktadır. Bu hususlar dikkate alındığında, dava dışı sigortalı Dr. …’in, gebeyi olası down sendrom risk belirleme testleri hakkında gerekli bilgilendirmeyi yaptığı, hastane şartları da gözönüne alındığında, hekimlik hizmetinin tıbbi standartlarına göre hizmet verdiği, özen/dikkat eksikliğinin söz konusu olmadığı sonucuna varılmaktadır. Davalı sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalısının sorumluluğuna dayanmakta olup, somut olayda dava dışı sigortalı Dr. …’in, davacı hastaya vermiş olduğu hekimlik hizmeti bakımından herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından, davalı sigorta şirketinin, talep edilen tazminatlardan sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, davalı sigorta şirketi hakkında açılan davaların reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar tarafından davalı aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davalarının ayrı ayrı REDDİNE,
2-Maddi tazminat davası yönünden alınması gerekli 269,80-TL ve manevi tazminat davası yönünden alınması gerekli 269,80-TL olmak üzere toplam 539,60-TL karar ve ilam harcının, davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 1.741,91-TL’den mahsubu ile fazladan yatan 1.202,31‬-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Arabuluculuk görüşmelerinde arabulucu olarak atanan …(…)’a 1.360,00-TL ödemenin suçüstü ödeneğinden karşılandığı anlaşıldığından 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin, davacılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davalı taraf, küçük …’a velayeten … ile … tarafından açılan maddi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 13/4 maddesi gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, küçük …’a velayeten … ile …’tan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf, küçük …’a velayeten … ile … tarafından açılan manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 10/3 maddesi gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, küçük …’a velayeten … ile …’tan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Davalı taraf, davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 10/3 maddesi gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, davacı …’tan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Davalı taraf, davacı … tarafından açılan manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 10/3 maddesi gereğince belirlenen 17.900,00-TL vekâlet ücretinin, davacı …’tan alınarak davalı tarafa verilmesine,
8-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin, kendi üzerlerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan 8,50-TL vekalet harcı, 8.000,00-TL bilirkişi ücreti ve 492,50-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 8.501,00-TL yargılama giderinin, davacılardan alınarak davalı tarafa verilmesine,
10-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacılar ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının, kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.02/11/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır