Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/156 E. 2021/395 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/156 Esas
KARAR NO:2021/395

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:12/07/2016
KARAR TARİHİ:25/05/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin 12/07/2016 tarihinde vermiş olduğu dava dilekçesini özetle; Müvekkilleri murisi olan ve davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı olan müteveffa …’nın 17/10/2015 tarihinde vefat ettiğini, müteveffa ile davalı sigorta şirketi arasında akdedilen “…” poliçesi kapsamında vefat teminatının sigortalının vefatı sonrası muresileri olarak müvekkillerinin talep ettiğini, davalı sigorta şirketinin bu talepleri cevapsız bıraktığını, bu nedenle alacakları sigorta vefat teminatı bedelinin tahsili amacıyla …. İcra müdürlüğü nezdind emevcut … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığını, ancak davalı tarafın işbu yapılan icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, yukarıda açıklanan sebeplerle, Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla …. İcra müdürlüğü nezdinde mevcut … Esa ssayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin 10/08/2018 tarihinde vermiş olduğu cevap dilekçesini özetle; müvekkili ve davalı sigorta şirketi ile müteveffa sigortalı arasında akdedilen … nolu “…” poliçesinin, kapsamı itibariyle vefat teminatının sigortalının vefatı halinde kanuni varislerine veya hak saliplerine ödenmesi gereken bir poliçe olduğunu, teminat kapsamının yıllık hayat sözleşmesi özel ve genel şartlarına tabi olduğunu, sigortalınnı vefatından sonra murislerinin müvekkil şirkete başvurarak rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle tazminatı talep ettiklerini, riziko ile ilgili gerekli evrakların talebi ile değerlendirlimesi neticesinde sigortalı müteveffanın sigorta sözleşmesinni başlangıç tarihinden önce gelen ve mevcudiyetinden kanser hastalığı bulunması nedeniyle talep edilen tazminatın reddedildiğini, buna dair çeşitli sağlık kuruluşlarından alınan sağlık raporlarının dosya içeriğinde mevut olduğunu, sigortalı müteveffanın poliçe içeriğinden belirtilmiş olan hastalıklardan sayılan mevcut hastlağını bilgi verme yükümlülüğüne ve beyan esasına göre kendilerine bildimediğni, bu hususun T.T.K 1435 ve 1439/2 hükümlerinde açıkça belirtildiğini, bu nedenle hasar taleplerinin reddedildiğini, nitekim bu konudaki emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararları, gerek TTK 1290. Maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartları C.2.2 maddelerinin düzenlemelerine göre hayat sigortası Sağlık beyan formunun doldurulmamış olmasının sigortalının beyan yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağını, sigortalı müteveffanın sigorta poliçesi yapılması aşamasında doğru beyanda bulunmadığını, bildirimde bulunma yükümlülüğüne uyulmadığını, sigortalının poliçe süresi içinde hastalığa yakalanmış olmadığını, ayrıca … nolu yıllık hayat sigortası poliçesinin dain-i mürtehin sıfatıyla ve alacağının teminatı olarak … … şubesinin bulunduğunu, yargılama neticesinde çıkacak tazminat olursa ödenecek tazminattan sigortalının borçlu bulunduğu anılan banka şubesinin dain-i mürtehin sıfatıyla öncelili hakkının bulunduğunu, tazminattan kredi borç, faiz ve diğer giderler bulunmadığının araştırılması ve borcun ödenip ödenmediğin sorulması gerektiğini, nitekim bu konuda Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/10744 Esas-2015/11110. K sayılı emsal kararının bulunduğunu, müteveffanın vefatına ilişkin detaylı olarak Sağlık hastalığının sigorta poliçesi tanzim edilmeden önce varlığının anlaşılacağını, sigortalı müteveffanın vefatına ilişkin detaylı olarak sağlık hastalığının sigorta poliçesi tanzim edilmeden önce varlığının anlaşılacağını, sigortalı müteveffanın hastalığını gizlemek suretiyle beyan etmeyerek şirketlerini yanılttığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, yukarıda açıklanan sebeplerle hukuki dayanaktan yoksun ve haksız açılan işbu davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Mahkememizce deliller toplanmış, dava konusu icra dosyası celp edilmiş ve bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda, “Bilirkişi raporuna göre; Mevcut tıbbi dökümanlar muvacehesinde, müteveffa sigortalının ölümcül ve çok hızlı ilerleyiciliği olan metastatik kanserinin kesin patolojik tanısı; poliçe yenileme tarihi olan 20/04/2015 tarihinden çok kısa süre önce 13-15 Nisan 2015 tarihlerinde konulduğu, tanı konulması sonrası hastane tetkikleri ve operasyona yönelik tetkiklere hemen başlandığı v ebu süreçte poliçenin yenilemeye girdiğinin anlaşıldığı, poliçe için gerekli hastlakı beyanı gibi prosedürlerde ayrılması gereken sürelerde kişinin ağır hastalığı ile uğraştığı tıbi belgelerden de görülebileceği ve tüm bu poliçe prosedürlerin, yenileme tarihi 20/04/2015’e kadar kısa bir sürede müteveffa tarafından öncnelikli düşünebilecek biyopsikososyal yeterlilikte olunması beklentisinin tıbben etik olamayacağının kabulü gerektiği gibi aynı zamanda hayatın olağan akışına da uygun olamayacağı, dolayısı ile büyük kasti bir ihlalin olmaması ile birlikte bildirim ve beyan yükümlülüğüne uyulmadığının kabul edildiği, bununla birlikte davalı sigortacının da yenileme döneminde sağlık beyan formu almadığı gerekçesiyle hasarın tazmininden eşit kusur oranında sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerden dolayı her iki tarafın da eşit oranda kusuru bulunduğundan poliçe teminatı olan 54.410 TL’nin %50 olarak dağıtılması neticesinde 27.205 TL riziko hasar tazminatının davacı murislere ödenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu konudan hareketle icra takibi öncesinde temerrüde düşürülmeyen sigortacının tazminatı icra takibinden itibaren dava tarihine kadar işleyecek ve taleple bağlıılık ilkesi gereğince takipte talep edilen yıllık %10.50 oranı üzerinden hesaplanan aşağıdaki tutarın ödenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Anapara : 27.205 TL – Faiz oranı : yıllık %10.50 – Gün : 130 gün (takip tarihi 04/03/2016 Dava tarihi 12/04/2016 arası süre) – Hesaplanan faiz tutarı: 1.017,39 TL – Toplam : 28.222,39 TL: hesaplama yöntemi 27.205*%10.50*130/365: 1.017,39 TL dir. Yukarıda açıklandığı ve hesaplandığı şeklide 28.222,39 TL’nin Davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacılara ödenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya içeriği, dosyada mevcut bilirkişi raporu doğrultusunda; hayat sigortasının teminat dışında kaldığı ispat eder davalı tarafından ibraz edilen dosyada delil bulunmaması, ölen kişinin aşamalarda büyük kasti ihmalinin olmaması ile birlikte bildirim ve beyan yükümlülüğüne uyulmadığının mahkememizce de kabul edildiği, davalı sigorta şirketinin de yenileme döneminde sağlık beyan formu almadığı ve bu şekilde eşit kusurlu oldukları kanaatine varılarak davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak poliçe teminatının yarısı olan 27.205,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.” gerekçesiyle DAVANIN KISMEN KABUL VE KISMEN REDDİ ile; Davalının …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının kısmen iptaline, takibin kaldığı yerden asıl alacak 27.205,00 TL ve faiz üzerinden devamına, işlemiş faiz talebi ve fazlaya ilişkin 27.205,00 TL bakımından davanın reddine, kabul edilen alacağın (27.205,00 TL) %20’si tutarında icra inkar tazminatı olan 5.441,00 TL, takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 06/06/2018 tarihli 2016/738 Esas 2018/556 Karar sayılı kararı taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine İstanbul BAM 45. Hukuk Dairesi 06/06/2018 tarihli 2020/484 Esas 2021/112 Karar sayılı kararı ile; “…HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde;
Dava, davacıların murisi ile davalı arasında arasında düzenlenen “Ferdi Yıllık Hayat Sigortası Poliçesi ” kapsamında murisin vefatından kaynaklanan poliçe teminatının tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir
Dosya kapsamından, müteveffa … ile davalı şirket arasında 20/04/2015 tarihinde yenilenen Ferdi Yıllık Hayat Sigortası Poliçesi akdedildiği, murisin vefat etmesi üzerine poliçe teminatın davacılardan talep edilmesi üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır
Tarafların istinaf sebeplerinin incelenmesinde, taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce, davada HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken husus ise, mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve tüketici kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Davacılar, davalı şirket ile hayat sigorta sözleşmesi imzalayan murisin mirasçılarıdır.
Somut olayda uyuşmazlık, bir tarafı tüketici olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, dava 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 12/07/2016 tarihinde açılmıştır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır. (Yargıtay 11.H.D., 10.10.2016 T., 2016/7590 E., 2016/7972 K.) Dolayısıyla İlk Derece Mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi hatalıdır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece, tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c, 115/2. maddesi uyarınca davanın, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğundan, usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi hatalı olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin HMK 353/1.a.3 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına…” gerekçesiyle mahkememiz hükmü kaldırılmıştır.
İstanbul BAM 45. Hukuk Dairesi 06/06/2018 tarihli 2020/484 Esas 2021/112 Karar sayılı iş bu kaldırma kararı sonrası dosya yeniden ele alınıp değerlendirilmiştir.
Yapılan değerlendirmede;
Dava, davacıların murisi ile davalı arasında arasında düzenlenen “Ferdi Yıllık Hayat Sigortası Poliçesi ” kapsamında murisin vefatından kaynaklanan poliçe teminatının tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, müteveffa … ile davalı şirket arasında 20/04/2015 tarihinde yenilenen Ferdi Yıllık Hayat Sigortası Poliçesi akdedildiği, murisin vefat etmesi üzerine poliçe teminatın davacılar tarafından davalı şirketten talep edildiği, davalı şirket tarafından ödeme yapılmaması üzerine, davacılar tarafından …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile davalı aleyhine icra takibine geçildiği, davalı borçlu şirketin takibe itirazı üzerine icra takibinin durduğu ve iş bu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiştir.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Davacılar, davalı şirket ile hayat sigorta sözleşmesi imzalayan murisin mirasçılarıdır.
Somut olayda uyuşmazlık, bir tarafı tüketici olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, dava 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 12/07/2016 tarihinde açılmıştır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır. Yerleşik yargıtay uygulamaları da bu yöndedir.
Bu nedenlerle, iş bu davada mahkememizin görevsiz olduğu, tüketici mahkemesinin görevli olduğu sonucuna ulaşılarak, Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin görevsizliğine, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden usulden reddine karar verilerek yargılama sonuçlandırılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı yan yokluğunda, HMK 341 ve 345. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza