Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/135 E. 2022/104 K. 28.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/135 Esas
KARAR NO :2022/104 Karar

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:23/02/2021
KARAR TARİHİ:28/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’ın “… mah. … Sok. No: 5-9 …/İSTANBUL” adresine ait tahakkuk eden enerji bedelini ödemediğini, davalının üzerine kayıtlı olan ticarethane tarifesindeki … nolu tesisattan ait enerji bedelini ödemediğini, İİK hükümleri çerçevesinde alacağı tahsile yönelik …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosya ile ilamsız takip başlatıldığını, borçluya ödeme emri gönderildiğini, davalının icra takibine itiraz ettiğini, borca itirazın haksız ve dayanıksız olduğunu, davalı borcunun bulunmadığından bahisle itiraz ettiğini , takibe dayanak alacağın borçlunun aboneliğindeki ve borçlunun kullanımında olan tesisata ilişkin olduğunu, takip başlatılan icra dairesinin yetkili olduğunu, dava konusunun ticari işlem olması, itirazlarının iptali ve takibin devamı ayrıca alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı talebiyle borçlu aleyhine dava açmadan önce TTK 5/ A maddesi gereği arabuluculuk yoluna başvuruluğu görüşmeler sonunda netice alınamadığını bu nedenlerle davalının yaptığı itirazın iptali ile takibin devamını, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı yana tebligat yasası hükümlerine uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma günü bildirildiği halde; cevap ve delil bildirmemiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçesi ve ekleri, …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü, İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odası, …/… Vergi Dairesi Müdürlüğü cevabi yazı içerikleri ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır.
…. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı/alacaklının, davalı/borçlu hakkında, cari hesap ve fatura alacağı dayanak gösterilmek suretiyle, 31.838,58 TL asıl alacağın tahsili için ilamsız icra takibi yaptığı ve davalı/borçlunun süresi içerisinde, borca ve tüm fer’ilere itiraz ederek takibi durduğu görülmüştür.
Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir” denilmekle, aynı yasanın 114/1-c maddesinde de;”Mahkemenin görevli olması” dava şartları arasında sayılmıştır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (md.99), İcra İflas Kanunu (md.154), Finansal Kiralama Kanunu (md.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (md.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Yargıtay 11.H.D.’ nin 06/03/2018 Tarih ve 2016/11515 E-2018/1718 K sayılı kararında da vurgulandığı gibi, TTK’nin 12. Maddesine göre “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü yer almaktadır.
TTK’nun 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.”, aynı yasanın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiş olup, buna göre; Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih 2019/3674 Esas 2019/7113 Karar sayılı ilamı)
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde de;
Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkin olduğu, İstanbul Ticaret sicil müdürlüğünden celp olunan kayıtlar incelendiğinde, davalının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı, Esenler Vergi dairesinden gelen cevabi yazıda işletme hesabına göre defter tuttuğu ve davalının tacir sayılamayacağının anlaşıldığı ve sonuç olarak da; dosyadaki belgelerden davalının tacir olmadığı gibi, davanın da TTK 4/1 maddesinde yazılı davalardan olmadığı, ayrıca aynı maddenin alt bentlerinde yazılı istisnalar kapsamında da bulunmadığı ve bu haliyle de uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerekeceği (Benzer bir davada bknz. İstanbul BAM 19. H.D. 03/03/2017 Tarih ve 2017/204 Esas-2017/202 Karar sayılı kararı) sonuç ve vicdani kanaatine ulaşıldığından davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden usulden reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce KARAR OLUŞTURULMASINA,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLECEĞİNİN İHTARATINA,
Dair davacı vekili ve davalı asilin yüzüne karşı, vasinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/02/2022

Katip
E imzalıdır

Hakim
E imzalıdır