Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/85 E. 2020/171 K. 26.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/85 Esas
KARAR NO : 2020/171

DAVA : MENFİ TESPİT (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/02/2020
KARAR TARİHİ : 26/02/2020

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin Mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; menfi tespit davalarının kısmi dava olarak açılabilir nitelikte davalar olduğunu, davayı kısmi dava olarak açmalarında hukuki menfaatlerinin bulunduğunu, müvekkilinin kardeşi …’in ricası üzerine, kardeşinin eşi olan …’in %95 ortağı olduğu…ŞTİ.’nin 2014 yılında kullandığı bir adet krediye ipotek tesis eden 3. kişi olarak dahil olduğunu, müvekkilinin …’de yaşadığından dolayı ve aileden biri olması nedeniyle bu işlemler adına …’i vekil tayin etmiş ve bu işlemleri vekili vasıtasıyla yerine getirdiğini, somut olay adına davalı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte 523.861,78-TL borç üzerinden takibe giriştiğini, ancak bu miktarın tesis edilen ipotek limitini aşması sebebiyle 352.829,63-TL üzerinden takibe devam edildiğini, icra dosyasında bulunan evraklardan anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık 380.000-TL’lik bir kredi sözleşmesine ipotek tesis eden 3. şahıs olarak dahil olduğunu, müvekkilinin bilgi sahibi olduğu tek kredinin aylık taksitlerinin ödenmesini her ay düzenli olarak vekil tayin ettiği … hesabına yatırdığını ve vekilin de ödemeleri bu şekilde bankaya yatırdığını, müvekkilinin bilgisi bu kredi borcunun bittiği yönünde olduğunu, müvekkilinin ipotek verdiği evinin ödemiş olduğu kredi borcuna istinaden banka tarafından satışa çıkarıldığını öğrendiğini, davalı bankanın ”ipotek tarihinden önce veya sonra …ŞTİ.’ye kullandırdığı tüm kredilerin, bu şirketin %95 sahibi … şahsına veya varsa vekil …’e kullandırmış olduğu tüm kredi sözleşmelerinin, yapılan tüm ödemelere dair dekontların ve diğer tüm bilgi ve belgelerin sunulması gerektiğini, müvekkilin ipotek verdiği tahminen Aralık 2014 tarihli ve ”ödenmemesi halinde masraflarıyla birlikte” yaklaşık 380.000-TL’lik kredi borcundan sonra türlü başlıklar altında başkaca krediler de kullandırılarak bu ipotek kapsamına aldırıldığını, müvekkilinin …’e verdiği 6299 Belge Numaralı… Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen vekaletnamedeki yetkilerin kapsamına bakıldığında; ”KREDİ ALMA” başlığı altında yazılı olan yetkiler sadece ve sadece ”tüketici veya konut finansmanı kredileri” açısından cari olacağını beyan ederek davanın kabulüne, şimdilik 10.000,00-TL kadar borçlu olmadığının tespitine, davalı yanın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

G E R E K Ç E /
Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi kapsamında menfi tespit istemine ilişkindir.
7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü ile konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır.
Getirilen yasal düzenlemeye ilişkin lafzi yorumla sonuca ulaşılması mümkün görünmemektedir. Nitekim kanunun lafzına bakıldığında “ve” bağlacı nedeniyle “alacak ve tazminat talebinin” aynı dava içerisinde ve birlikte talep edilmesi gerektiği gibi bir anlam çıkmaktaysa da bu hususun kanun koyucunun amaçladığı bir durum olmadığı açıktır. Lafzi olarak yeteri açıklıkta bulunmayan yasal düzenlemenin amaçsal olarak yorumlanması gerekmiş, arabuluculuk dava şartı getirilirken kanun koyucunun talep veya dava türü ne olursa olsun “dava konusu bir miktar para alacağı” olan tüm talepler hakkında, alacaklı ve borçlu açısından bir ayırım yapılmadan ve bir sınırlama getirilmeden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını, dava şartı olarak düzenlemeyi amaçladığı sonucuna varılmıştır. Şöyle ki, “Alacak”, “İtirazın İptali”, “Tazminat” ve “Menfi Tespit” gibi talepler hukuken aynı kavramlar olmamakla, bu davalardaki talep sonuçları ile kurulacak hükümler de farklıdır. Ancak, tüm bu davalardaki dava konusu bir miktar para alacağıdır. Açılacak davanın yargılamanın seyrine ve dava sonucunda elde edilecek hukuki menfaate etkisi bakımından bahse konu davalar arasında esaslı bir fark bulunmamaktadır. Gerek menfi tespit, gerek istirdat, gerek itirazın iptali ve gerekse tazminat talebi olsun, tüm bu davaların ortak noktası “dava konusunun bir miktar para alacağı” olmasıdır. Bahse konu davalarda yalnızca tarafların talep sonucu ve mahkemelerce kurulacak hükümler birbirinden farklılık göstermektedir. Bu kapsamda arabuluculuk dava şartının “alacak” veya “tazminat” davalarıyla sınırlı olarak uygulanmasının kanun koyucunun iradesine aykırılık oluşturacağı değerlendirilmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya dönülecek olursa; davadaki istem, davacı adına dava dışı … Şti’nin 2014 yılında kullandığı bir adet krediye istinaden tesis edilen ipotekten sonra davalı şirketin “davacının haberi olmadığı ve muvafakat vermediği” sonradan kullandırdığı ve ödenmeyen tüm kredi borçlarından davacının ipotek tesis eden 3. şahıs olarak sorumluluğunun bulunmadığı ve kısmi açılan davada davacının şimdilik 10.000,00-TL kadar borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin bulunmakla, davanın konusu belli bir miktar para alacağıdır. Bu kapsamda, eldeki menfi tespit davası açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması 6102 Sayılı TTK’nın 5/A maddesi gereğince dava şartı olmakla, davacı yanca arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden dava açıldığı dosya kapsamıyla sabit olduğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-7155 sayılı Kanunun 20. Maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ve 7155 sayılı Kanunun 23 Maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca Arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın TTK’nun 5/A., 6325 sayılı Kanunun 18/A-2., HMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL ret harcından peşin alınan 170,78-TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırılan 116,38-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı tarafından yatırılan gider/delil avansının arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5-Karar tarafların yokluğunda verilmekle; re’sen TEBLİĞİNE,
Dair; tarafların yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda tensiben karar verildi.

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .