Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/774 E. 2021/332 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:22020/774
KARAR NO:2021/332

DAVA:Muris Muvazaası Nedeniyle Alacak
DAVA TARİHİ:30/12/2020
KARAR TARİHİ :21/04/2021

Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan muris muvazaası nedeniyle alacak davasının yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin …’nın en büyük oğlu …’nın imam nikahlı eşi …’ten olan kızı olduğunu, …’nın, bir dönem oğlu …’nın vasilik görevini yürüttüğünü, yaptıkları incelemeler sonucunda, …’nın …. Noterliği’nin 20/02/1963 tarih ve 3653 sayılı tadil mukavelesi ile “… Kollektif Şirketi – … ve Ortakları” ünvanlı şirkette sahip olduğu hisselerini diğer oğulları …, …, …ve …’ya devir ve temlik ettiğinin tespit edildiğini, bu devirin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 19/03/1963 tarihli sayısında ilan edildiğini, ticaret sicil gazetesi nüshasından, söz konusu devirde …’nın, vasisi … tarafından temsil edildiğinin anlaşıldığını, devirden sonra aynı tüzel kişiliğin, “… Kollektif Şirketi – … ve Ortakları” ünvanını aldığını, yine yaptıkları incelemeler sonucunda …’nın, …’nın vasisi sıfatıyla …. Noterliği’nin … tarih ve 5051 sayılı tadil mukavelesi ile …’nın şahsına ait “… Kollektif Şirketi – … ve Ortakları” ünvanını alan aynı şirketteki hisselerini …’nın kardeşleri …, Hacı …, …, …ve …’ya devrettiğinin tespit edildiğini ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin … tarihli sayısında ilan edildiğini, ticaret sicil gazetesi nüshasından, söz konusu devirde …’nın, vasisi … tarafından temsil edildiğinin anlaşıldığını, bu işlemlerin yapılmasının nedeninin, o dönemde … ailesinin sahip olduğu en önemli şirketlerinden biri olan … Kollektif şirketindeki hisselerinden müvekkilinin babası …’nın veya onun mirasçılarının yararlanmalarının engellenmesi olduğunu, …’nın böyle bir devir yapmaya ve gelir elde etmeye ihtiyacının olmadığını, davalıların muvazaaya dahil oldukları ve muvazaalı devirlerden yararlandıklarını, muvazaalı devir olmasa, …’ya ait olup muvazaalı bir şekilde devredilen şirket hisselerinden …’nın mirasından pay sahibi olduğu oranda …’nın veya onun mirasçılarının yararlanacağını ve …’nın kendisine ait olan şirket hisselerinin tamamından …’nın veya onun mirasçılarının yararlanacağını, devri yapılan şirket hisselerinin gerçek değerlerinin, gerek muvazaalı bir şekilde kendisine ait hisseleri devrettiği işlemde gerekse … vasisi sıfatıyla devir yaptığı işlemde …’ya ya da …’ya ödenmediğini, paylarını devreden …’nın şirket paylarını devretmeye ihtiyacının olmaması, geçimini sağlayacak mal varlığı ve gelirlerinin bulunması, gerçek satış bedelinin ödenmemesi veya buna ilişkin iddianın yazılı delil ile ispat edilememesi durumlarının yapılan işlemin satış değil bağış olarak yapıldığını ve muvazaalı olduğunu gösterdiğini, ancak yapılan işlemlerin bağış olmasına rağmen satış olarak gösterildiğini, kollektif şirketlerde pay devrinin şirket ana sözleşmesi değişikliği ile yapılabileceğini, ana sözleşme değişikliğinin ise yazılı şekilde yapılması gerektiği ve tescil ve ilan ile hüküm doğuracağının kabul edildiğini, nitekim fiili durumda da …’nın imzasıyla yapılan devirlerin şirket ana sözleşmesinin değiştirilmesi suretiyle yapılmış olduğunu, şirket paylarının devrine ilişkin işlem gerçekte bağış iken satış olarak gösterildiğinden, söz konusu muvazaalı işlemin en başından beri geçersiz olacağını, muvazaa nedenine dayanan davaların herhangi bir zamanaşımı süresine veya hak düşürücü süreye tabi olmadığını, muvazaa hukuki nedenine dayalı olarak muvazaalı devrin iptalinin talep edilebileceği gibi tazminat olarak devre konu malın değerinin istenebileceğini, … şirketinin birçok mal varlığının, faaliyetlerinin ve gelirlerinin bulunduğunu ve devam eden yıllarda faaliyetlerini sürdürdüğünü, bu faaliyetler sonucu bu şirketin mal varlığının ve gelirlerinin arttığını, hissedar olan kişilerin bu faaliyetlerden elde edilen kardan ve şirketin değerinden payını aldığı ve hisselerin kaçırılması nedeniyle …’nın ve mirasçısı olarak müvekkilinin hissedarlık haklarından mahrum kaldığını, … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … ve… A.Ş. şirketlerinin hissedarları arasında … şirketinin de olduğunu, bahsi geçen şirketlerin hisselerine sahip olan şirketin hissedarlığından mahrum bırakılan … ve mirasçılarının zarara uğradığını, … şirketinin öncelikle unvan ve nev’i değişikliği ile … … ve … Tic. ve San. A.Ş. unvanını aldığını, daha sonra da . .. Tic. ve San. A.Ş. unvanını aldığını, bir süre bu unvanla … şirketler grubu dahilinde faaliyet gösteren şirketin tasfiye edildiğini, … şirketinin unvan ve nev’i değişikliğini gösteren … tarihli ticaret sicil gazetesi incelendiğinde, şirketin ortaklarının …, … …, …, … …, …, … … ve … … olduklarını ancak … tarihli ticaret sicil gazetesine göre şirketin hakim ortağının … … A.Ş. olduğunu dolayısıyla muvazaalı devirlerle müvekkili …’nın mahrum bırakıldığı hisselerin davalılar tarafından … … A.Ş.’ye devredilerek gelir elde edildiğini veya holdingten pay sahibi oldunduğunu, … … A.Ş.’nin dava konusu şirkete ortaklığının ne şekilde gerçekleştirildiğinin araştırılmasını, dava konusu şirket tasfiye edilmiş olduğundan, mevcut durumda şirketin hisselerinin değerinin belirlenmesinin eldeki verilerle mümkün olmadığını, ancak mahkeme tarafından yaptırılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda belirlenebileceğini, müvekkilinin, babası …’nın mirasında 1/6 oranda pay sahibidi olduğunu ve davayı …’nın veya mirasçılarının uğradığı toplam zararın miras payına düşen 1/6’lık kısmı yönünden açtıklarını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bulunduracağı sair nedenlerle ve fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla; 6100 Sayılı Kanunun 107. maddesi gereği belirsiz alacak davası olarak (6100 sayılı Kanunun 107. maddesi gereği belirtilmesi gereken asgari değer 275.000,00 TL olmak üzere) …’nın …. Noterliği’nin 20/02/1963 tarih ve 3653 sayıyla tasdikli tadil mukavelesi ile devrettiği … Kollektif Şirketi hisselerinin değerinin, hisseleri devralan …’dan ve … …’dan devirlerden yararlanma oranlarında sorumlu olacak şekilde ve hayatta olmayan … mirasçılarından ve …’nın mirasçılarından murislerinin devirlerden yararlanma oranı gözetilerek ve murislerinin mirasından payları oranında sorumlu olacak şekilde ve tüm davalılardan devir tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini; 6100 Sayılı Kanunun 107. maddesi gereği belirsiz alacak davası olarak (6100 Sayılı Kanunun 107. maddesi gereği belirtilmesi gereken asgari değer 275.000,00 TL olmak üzere) …’nın … vasisi sıfatıyla …. Noterliğinden 26.03.1963 tarih ve … sayıyla tasdikli tadil mukavelesi ile devrettiği … Kollektif Şirketi hisselerinin değerinin hisseleri devralan …’dan ve … …’dan devirlerden yararlanma oranlarında sorumlu olacak şekilde ve hayatta olmayan … mirasçılarından, Hacı … mirasçılarından ve …’nın mirasçılarından murislerinin devirlerden yararlanma oranı gözetilerek ve murislerinin mirasından payları oranında sorumlu olacak şekilde ve tüm davalılardan devir tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesi ile; …’nın, “… Kollektif Şirketi … ve Ortakları şirketindeki hisselerini …, …, … ve …’ya; …’ya ait olan “… Kollektif Şirketi … ve Ortakları” şirketinin hisselerini ise vasisi sıfatı ile …, …, …, … ve …’ya devir ve temlik etmesinin üzerinden 58 yıl geçtiğini, dava konusu edilen … şirketinin tasfiye edilerek sicilden terkin edilmesinin üzerinden 11 yıl geçtiğini, dava dilekçesinde bir çok hususun açıkça ifade edilmemiş olmakla birlikte, çeşitli iddialara dayalı olarak tazminat talep edildiğini, dava dilekçesindeki iddiaların haksız fiil niteliğinde olduğunu, davaya konu işlemlerin eski 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde gerçekleştirildiği belirtildiğinden, bu kanunun 60. maddesinde yer alan 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin çoktan dolduğunu, davacının muvazaa hususundaki iddialarını kabul etmemekle birlikte, vasi sıfatıyla yapılan işlemlerden vasinin vekil gibi sorumlu olduğundan zamanaşımı süresi olarak vekâlet hükümlerine bakılması gerektiğini, BK 126. madde gereğince vekâlet ilişkisinden kaynaklı zamanaşımı süresi 5 yıl olduğunu, müvekkilinin bu konuda bilgisi olmamakla birlikte vesayet daha sonra kaldırılmışsa ya da vasi değişikliği olmuşsa murisin kendisinin ya da yeni vasinin dava açmasının gerekli olduğunu ve davacının iddialarının muvazaaya ya da haksız fiile dahi dayandırılsa her halükarda esasa girilmeden zamanaşımı sebebiyle reddedilmesi gerektiğini, davanın genel muvazaaya dayandığını, içerikte mirasçılardan mal kaçırma iddiaları ile muris muvazaasına yönelik değerlendirme kriterlerine yer verildiğini, dolayısıyla davacının birden fazla sebebe dayalı olarak şirket hisselerinin değerinin tahsilini istediğini, bu nedenle genel muvazaa ile muris muvazaası bir arada istenemeyeceğini, davacının, kendisine …’dan veya …’nın ıskat edilmesi nedeni ile …’dan intikal etmesi gerekir iken etmediğini ileri sürdüğü tüm mirasçılık sıfatına dayanan iddialarını …’nın alt soyuna yöneltmesi gerektiğinden, husumet itirazında bulunduklarını, davacının iddia ettiği hisseler üzerinde iştirak halinde mülkiyet olduğunu ve maliklerin payları belirli olmadığı ve malın tümüne yönelik olduğundan bölünmesinin mümkün olmadığını, mirasçıların tasarruf işlemlerine oy birliği ile karar vermeleri gerektiğinden ve davacı tek başına başvurduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davacı…’da ikamet ettiğinden teminat göstermesi gerektiğini ve bu dava şartı gereğinin yerine getirilmemesinden ve ayrıca usul ekonomisinden dolayı da davanın usulden reddi gerektiğini, dava konusu hisse devrine ilişkin olmakla birlikte, dava dilekçesinde muris muvazaası şartlarından bahsedildiğini ancak hisse devrinin muris muvazaasının konusunu hukuken oluşturmadığını, davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, defter tutmak mecburiyetinde bulunan kimse ve işletmeye devam eden haleflerinin defterleri son kayıt tarihinden ve saklanması mecburi olan diğer hesap ve kağıtları tarihlerinden itibaren on yıl geçinceye kadar saklamaya mecbur olduğunu, dava konusu şirketinin terkininin ise 2009 yılında gerçekleştiğini, davacının da reşit olduğu tarihten itibaren 39 yıl geçmesine rağmen, kayıt saklama yükümlülüğünün ortadan kalkmasının ardından söz konusu davayı açmasının kötüniyetli olduğunun göstergesi olduğunu, davacı tarafından … Kollektif şirketindeki hisseler devredilmemiş olsaydı … , …., …, …, vs isimli şirketlerde de hissesinin olma ihtimaline göre bu şirketlerden de pay talep edildiğini, doğmayan bir hakkın varsayımsal olarak istenmesinin söz konusu olduğunu, böyle bir talebin kabul edilmesi durumunun hukuki güvenirlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, varsayımsal iddiaya dayalı olarak davacı tarafından şirketlerin verilerinin celbinin istenmesine ayrıca itiraz ettiklerini davanın öncelikle usul yönünden olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … … … ve … …, …, … … ve … … vekilleri cevap dilekçesi ile; davacının, dava konusu hisse devir işlemlerinin üzerinden 58 yıl, şirketin tasfiye edilerek sicilden terkin edilmesinin üzerindense 11 yıl geçtikten sonra açtığı işbu dava ile soyut ve varsayımsal açıklamalarla davanın sebebini dahi muğlak ifadelerle geçiştirdiğini, Türkiye dışında bulunan Türk vatandaşlarının dava açmasının, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması hâlinde dava şartı olan teminatın esasa girilmeden hakim tarafından belirlenen kesin süre içinde yatırılması gerektiğini, aksi halde davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemek üzere, dava konusu hisseler üzerinde davacı ile birlikte … ve …’nın mirasçılarının malik olduğunu, dolayısıyla davacının elbirliği mülkiyetine konu hisselerin değerini kendi yasal miras payı oranında bölerek talep etmesinin mümkün olmayıp tüm mirasçıların hisseler ve değerleri üzerinde elbirliği halinde malik olmaları sebebiyle bu hisse ve değerleri ile ilgili birlikte hareket etme zorunlulukları olduğunu, bu nedenle aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca öteki paydaşların payının davaya konu yapılması halinde dava konusu artırılmış ve davaya yeni taraflar katılmış olsa dahi, davacının bu davayı da aynı nedenle tek başına açamayacağını, yazılı delille ispat yükü altında olan davacının, satış işlemlerinde muvazaa olduğunu genel olarak ifade etmesinin yeterli olmadığını, bu muvazaanın nasıl ve ne şekilde gerçekleştiğini de yazılı delille ispatlaması gerektiğini, davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, genel muvazaa ile muris muvazaasına aynı anda dayanılmasının mümkün olmadığını, taşınır mallarla ilgili muris muvazaası iddiası ileri sürülemeyeceğini ve bu yöndeki iddiaların dinlenemeyeceğini, haksız fiil iddiasına dayalı tazminat davası olarak nitelendirilebilecek bu davada ileri sürülen iddialara konu işlemlerin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunundaki 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin çoktan dolduğunu, davanın TMK. 2. maddesine aykırı olduğunu ve bu sebeple de reddi gerektiğini, tapuda yapılan temlikler dışındaki işlemler yönünden belirtilen içtihadı birleştirme kararı uygulanamayacağını, bu nedenle de şirket hissesi gibi taşınırlar bakımından muris muvazaası iddiasının dinlenme olanağı olmadığından davanın doğrudan reddine karar verilmesi gerektiğini, …’nın, … … mal kaçırma iradesi göstermeyeceğini, buna gerek olmadığının kendisini 21/01/1963 tarihinde ıskat etmesi ile açık olduğunu, eski TL hesabı ile 1.000.000-TL sermayeli olan şirkete …’nın 31/12/1963 tarihi itibariyle 450.000-TL borcu bulunduğundan bu ıskatın …’nın soyundan gelen herkesi korumak amacıyla yapıldığını, şirketler hukuku uyarınca ortakların her zaman ve herhangi bir sebeple şirketteki paylarını devretme hakkına sahip olduğunu belirterek; davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesini olmadığı takdirde esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın dava dilekçesi incelendiğinde, davacının temel iddiasının ve taleplerinin şirketler hukuku ile ilgisi bulunmadığını, davacının dava dilekçesindeki iddiasının muris muvazaasına yönelik olup, bu iddianın ileri sürülebileceği merciin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davanın, Türk Ticaret Kanunun 4/1-a-f’de sayılan mutlak ticari davalardan birine girmediği gibi, işbu davada tarafların hiçbirinin tacir sıfatına sahip olmadığı hususu gözetildiğinde bu davanın nispi ticari dava niteliğinde bir dava da olmadığını, bu nedenle görülmekte olan bu davanın mutlak ve nispi ticari davalar kategorisinden hiçbirine girmeyeceği hususu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, gerek 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 72. maddesi, gerekse 818 Sayılı Borçlar Kanunun 60. maddesi dikkate alındığında davacının alacak talebinin herhalde zamanaşımına uğramış olduğunu, hisse devrine yönelik tüm işlemlerin yasal düzenlemelere uygun olarak yapılmış olduğunu, herhangi bir muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının iddialarını ispat etmekle mükellef olduğunu, devir işlemlerinden 58 yıl sonra bu devirlerin geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, … ve … vekili cevap dilekçesi ile; muris …’nın, …’nın eşi, …, …, …, …, … ve …’nın babası olduğunu, davacı … …’nın da … … … adlı kişiyle evlilik dışı ilişkisinden doğan çocuğu olduğunu, davacının murisi … hakkında vesayet hükmü verilmiş olup; …’nın vasi olarak atanmış olduğunu, söz konusu hisse devir işleminin o dönemde …’ya usulüne uygun şekilde vasi olarak atanmış olan … tarafından yerine getirilmiş olup … tarihli ve … sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmış olduğunu, HMK 194. maddesi gereğince davacının iddiasını somutlaştırması gerektiğini, … Sabancıya ait olan “… Kollektif Şirketi … ve Ortakları” şirketinin hisselerinin, vasisi sıfatı ile … tarafından …. Noterliği’nin …tarihli ve 5051 sayılı tadil mukavelesi ile …, …, …, … ve …’ya devir ve temlik edilmiş olduğunu ve… tarihli ve … sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmış olduğunu, söz konusu bu işlemin üzerinden 58 yıl geçmiş olduğunu, hisse devir işlemleri dava konusu edilen … şirketinin tasfiye edilerek sicilden terkin edilmiş olduğunu, şirketin sicilden terkinine ilişkin karar karar … tarihli ve … sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığını, söz konusu bu işlemin üzerinden de 11 yıl geçtiğini, talebin zamanaşımına uğramış olduğunu, muris …’nın mirasının çocuk sayısı olan altıya bölünmüş olup murisin çocuklarından … (davacının babası) mirastan ıskat edildiğinden, onun payına düşen miras miktarı o tarihte evlilik içinde doğmuş olan üç çocuğu ile evlilik dışı olan diğer iki çocuğuna bölüştürülmüş olduğunu, davanın murisin tüm mirasçılarına karşı açılmaması, yalnızca davacının zümre başı olan babasının mirasçılarına, başka deyişle davacının kardeşlerine yöneltilmesi gerektiğinden davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, mirasın, murisin çocuk sayısı olan altıya bölünmüş, bu altı pay arasından …’nın payı ise mirastan ıskat edildiği için o tarih itibarıyla evlilik içinde doğmuş olan üç çocuğu ve evlilik dışı olan iki çocuğuna bölüştürülmüş, o tarihte babası tarafından henüz tanınmamış olan davacının ise bu taksime dâhil edilmemiş olduğunu, 10/05/1967 tarihinde … tarafından tanınan davacı … …’nın, tanımanın geriye yürümesi sebebiyle, murisin mirasçısı sıfatını kazanmış ve fakat taksim gerçekleşmiş olduğundan onun payı kardeşleri arasında paylaşılmış bulunduğunu, bu halde, davacının yok sayılmasından ötürü miras payında değişiklik olup davacının payı üzerinden menfaat elde eden tarafın davacının kardeşleri olduğunu, diğer mirasçıların, davacının payına ilişkin bir menfaat sağlamasının bu bağlamda haksız kazanımda bulunmalarının söz konusu olmadığını, bu sebeple de huzurdaki davanın davacı tarafından kendi miras zümresinde yer alan diğer mirasçılara yöneltmesi gerekirken müvekkili davalıyı da davaya dâhil etmesinin mümkün olmadığını, müvekkili davalı yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın muris muvazaası iddiasının işbu dava bakımından dinlenemez nitelikte olduğunu, dava konusu devir işlemlerinin yapılmasının üzerinden oldukça uzun bir süre sonra eldeki davanın açılmasının Türk Medeni Kanunu 2. maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğunu, dava konusu işlemleriin taraf iradelerine uygun şekilde yapılmış olup davacının bunun aksini ispat etmesi gerektiğini, davacının iddia ettiği hisse devirlerinin … yılında babası …’nın vasiliği esnasında … tarafından gerçekleştirilmiş olduğunu, satış işlemlerinin gerçekleştiği dönem yürürlükte olan Ticaret Kanunu m. 155 ve 201 hükümlerine göre de ana sözleşme hükümlerine uygun olarak ve tescil zorunluluğu da yerine getirilerek yapılmış olduğunu, usulüne uygun gerçekleştirilen hisse devrinden sonra da şirketin tasfiye edilmiş olduğunu, dava konusu söz konusu bu işlemlerin tamamen yasal mevzuata uygun şekilde, hukuka uygun şekil tanzim edilmiş vekaletnameler kullanılarak yapılmış olduğunu dönemin ekonomik hayatının ihtiyaçları nedeniyle yapılmış dava konusu işlemler bakımından davacı tarafın miras payından mahrum bırakılması yönünde bir iddia ortaya atılmasının açık şekilde hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zira söz konusu işlemlerin daha davacı doğmamışken yapılmış olduğunu, davacı eğer aksi yönde iddia ve taleplere sahipse bu iddia ile taleplerini kendi anne ve babasına yöneltmekle yükümlü olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesi ile; davacının davasını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaa iddiasına dayandırdığını, bu şekliyle davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğunu, muvazaalı bir devir işleminin söz konusu olmadığın, muris …’nın, şirket işleriyle ilgilenmeyen ve aşırı sefih bir hayat süren en büyük oğlu …’yı, şirketin daha fazla zarar görmesini önlemek ve …’nın çocuklarının haklarını da korumak amacıyla mirasından ıskat ettiğini, ayrıca kendisine vasi olarak atandığını, …’nın vesayet altına alınmadan önceki borçlarını kapatmaya çalıştığını, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılan muvazaalı bir işlemin söz konusu olmadığını, davacının davasını ispat etmek zorunda bulunduğunu, talebin zamanaşımına uğramış olduğunu, talebin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … davaya cevap vermemişler, davalı … adına yurt dışı adresine gönderilen tebligat parçası henüz dönmemiştir.
Dava, muris muvazaası nedeniyle alacak talebine ilişkin bulunmaktadır.
Davacı, muris muvazaası iddiasına dayalı olarak açtığı bu davada; muris …’nın, …. Noterliği’nin 20/02/1963 tarih ve … sayılı tadil mukavelesi ile “… Kollektif Şirketi-… ve Ortakları” unvanlı şirkette sahip olduğu hisseleri oğulları …, …, …ve …’ya devri işlemi ile, …. Noterliği’nin 26/03/1963 tarih ve … sayılı tadil mukavelesi ile … … nın sahip olduğu hisselerin vasisi … tarafından, …, …, …ve …’ya devri işleminin … veya mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek devredilen hisselerin değerinin kendisine ödenmesini talep etmiştir. Hisselerin devir şekil ve koşullarına ilişkin bir ihtilaf söz konusu bulunmamaktadır.
Miras payına dahil olduğu ve muvazaalı olarak devredildiği öne sürülen malvarlığı haklarının (ticari şirket hisseleri) … (eski 6762 Sayılı TTK) sayılı TTK’da tanımlanmış olması, davayı ticari dava kılmaz. Davanın (iddianın) temeli muris muvazaasıdır. Muvazaanın var olup olmadığı yönündeki iddia ve savunmaya ait delillerin tartışılması anlamında davanın konusunu oluşturan hisselerin reel değerlerinin belirlenmesi sürecinde ticari defterlerin ve kayıtların incelenmesi gereği de davayı ticari dava kılmaz. Genel bir ilke olarak görevli mahkemenin belirlenmesinde temel ölçüt, muris muvazaasına konu malvarlığı haklarını oluşturan unsurların niteliği olmayıp, murisin mirasçılarının hukukunu zedeleyen malvarlığı haklarına yönelik muvazaalı bir işlemi olup olmadığıdır. Bunu değerlendirme görevi de 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesine aittir.
Dava, muris muvazaasına dayalı hisse devri nedeniyle alacak davası olup, 4721 sayılı TMK’nun 576.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken bir dava olmakla ve 6102 Sayılı Kanun’un 4.maddesinde yazılmış mutlak ticari davalardan olmadığı gibi aynı kanunun 5.maddesinde yazılı olduğu gibi nisbi ticari davalardan da olmadığı, bu itibarla ticari dava mahiyetinde olmayan davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmakla; Mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir(Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 08/12/2015 tarih ve 2014/… E., 2015/… K. sayılı kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 17/09/2020 tarih ve 2020/… E., 2020/… K. sayılı kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 19/02/2021 tarih ve 2020/… E., 2021/… K. sayılı kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 09/07/2020 tarih ve 2020/… E., 2020/… K. sayılı kararı).
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve süresi içerisinde talep halinde dosyanın görevli … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde, talep üzerine harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda mahkememizce karar OLUŞTURULMASINA,
4-HMK’nun 20. maddesi gereğince, karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 Sayılı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/04/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır