Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/690 E. 2022/45 K. 31.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/690 Esas
KARAR NO :2022/45 Karar

DAVA İtirazın İptali (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:02/12/2020
KARAR TARİHİ:31/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıdan işyerinin devri sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için …. İcra Dairesi’nde … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının herhangi bir sebep göstermeksizin icra takibine, müvekkilinin alacaklı sıfatının bulunmadığından bahisle, haksız ve yersiz olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu, ancak belgenin kendisine, içeriğine, işyeri devri sözleşmesinin varlığına ve belgenin altındaki imzasına itiraz etmediğini belirterek; haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından aynı takip için daha önce itirazların kaldırılması yönünden …. İcra Huk. Mah. … Esas sayılı dosyasından açılan davanın reddine karar verildiğini, davalı müvekkili tarafından belge ve altındaki imza inkar edilmediğini, ancak bahse konu belge davalı müvekkil tarafından davacıya değil, davacı dışında üçüncü bir kişiye (davacının babaannesine) verilmiş olduğundan, davacının alacaklı sıfatına itiraz edildiğini, davacı her ne kadar vergi levhası ve kira sözleşmesi ile hak sahibi olduğunu iddia etmekte ise de, vergi levhasının 2014-2016 yılları arasına ilişkin olduğunu, kira sözleşmesinin ise 01 Ocak 2013 başlangıç tarihli olup 1 yıllık olduğunu, takip dayanağı belge ise 19.03.2018 tarihli olduğunu, dolayısıyla davacı tarafından sunulan vergi levhası ve kira sözleşmesi davacının 19.03.2018 tarihinde hak sahibi olduğunu göstermediğini, davacının bu belgeler ile 19.03.2018 tarihinde alacaklı/hak sahibi olduğunu ispatlayamadığını, bu nedenle itirazın iptalini de isteyemeyeceğini belirterek; davanın reddine, kötü niyetli davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçesi ve ekleri, yazı cevabı içerikleri ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır.
Dava, 19.03.2018 tarihli, “… Caddesi … Mahallesi No:233’de bulunan taşınmazın devir ödemesi için 50.000 TL elden ödeme yaptım. Mayıs ayının sonuna kadar 45.000-TL daha ödeme yapacağımı taahhüt ederim” ibaresi yazılı bulunan belgeye dayanarak başlatılan, icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı ve icra -inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir” denilmekle, aynı yasanın 114/1-c maddesinde de;”Mahkemenin görevli olması” dava şartları arasında sayılmıştır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (md.99), İcra İflas Kanunu (md.154), Finansal Kiralama Kanunu (md.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (md.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Yargıtay 11.H.D.’ nin 06/03/2018 Tarih ve 2016/11515 E-2018/1718 K sayılı kararında da vurgulandığı gibi, TTK’nin 12. Maddesine göre “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü yer almaktadır.
TTK’nun 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.”, aynı yasanın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih 2019/3674 Esas 2019/7113 Karar sayılı ilamı)
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde de;
Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, 19.03.2018 tarihli, “… Caddesi … Mahallesi No:233’de bulunan taşınmazın devir ödemesi için 50.000 TL elden ödeme yaptım. Mayıs ayının sonuna kadar 45.000-TL daha ödeme yapacağımı taahhüt ederim” ibaresi yazılı bulunan belgeye dayanarak başlatılan, icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı ve icra -inkar tazminatı istemlerine ilişkin olduğu, İstanbul Ticaret sicil müdürlüğünden celp olunan kayıtlar incelendiğinde, tarafların gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı, davacı … Erdal’ın İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odası 34-… sicil numarası ile kaydının bulunduğu, davalı …’nın Mecidiyeköy Vergi dairesinden gelen cevabi yazıda 01/01/2010 tarihinde G.M.S.İ. (Gayrimenkul sermaye iradı) mükellefi olduğu, Davacı … Erdal’ın, Sarıyer Vergi Dairesi Başkanlığınca mahkemeye gönderilen bilgi yazısında işletme hesabına göre defter tuttuğu, 2014-2017 yılları (bu yıllar dahil) arasındaki gelir vergisi beyannamelerinde beyan edilen yıllık gayrisafi hasılatının, VUK md.177/2’de düzenlenen limiti aşmadığı, bu nedenle faaliyetinin esnaf sınırları içinde kaldığı ve tacir sayılamayacağının anlaşıldığı ve sonuç olarak da; dosyadaki belgelerden davacı ile davalının tacir olmadıkları gibi, davanın da TTK 4/1 maddesinde yazılı davalardan olmadığı, ayrıca aynı maddenin alt bentlerinde yazılı istisnalar kapsamında da bulunmadığı ve bu haliyle de uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerekeceği (Benzer bir davada bknz. İstanbul BAM 19. H.D. 03/03/2017 Tarih ve 2017/204 Esas-2017/202 Karar sayılı kararı) sonuç ve vicdani kanaatine ulaşıldığından davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden usulden reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair; tarafların yüzlerine karşı, HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 31/01/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır