Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/636 E. 2021/323 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/636
KARAR NO:2021/323

DAVA:Genel Kurul Kararı İptali, Butlanı, Alacak
DAVA TARİHİ:13/11/2020
KARAR TARİHİ:15/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan genel kurul kararının iptali, butlanı, alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin, davalı şirketin borsada işlem gören 1 adet iş kurucu (… – …) ve 20 adet imtiyazlı olan … A.Ş. – B grubu (…) hissesi sahibi olduğunu, banka esas sözleşmesinde temettü ödemesi ile ilgili olarak yedek akçe ayrıldıktan sonra kuruculara %10 kar ödenmesi şartı olduğunu, fakat bankanın 31/05/1991 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında ödenmiş sermayenin 250.000,00-TL sınırlı olarak ifadesinin maddeye eklediğini ve dağıtılacak kar payını … dönemindeki ilk kuruluş sermaye tutarı ile sınırlandırdığını, 2018 ve 2019 yıllarında kar payının ise hiç ödenmediğini, temettü kısıtlamalarının ilgili kanunlara ve …’ün vasiyetine aykırı olduğunu, kurucu intifa senetlerinin kurucuların ortaklığı kurdukları sırada gösterdikleri önemli hizmetlere karşılık olarak veya sermaye olarak koydukları malın ya da hakkın gerçek değerinin kuruluş aşamasında tanı olarak ölçülememesi gibi nedenlerle verildiğini, senet sahiplerinin ortaklık karına katılma hakkı bulunduğunu, kurucu intifa senedi sahiplerine tanınan hakların anonim ortaklık esas sözleşmesinin bir hükmü niteliğinde ve söz konusu senetleri sonradan iktisap eden kişilerin de anonim ortaklık ile senetlerin ilk müktesepleri arasında yapılan sözleşme ile bağlı olduklarını, pay sahibinin anonim ortaklığın kar elde etmek ve paylaştırmak amacını izlemesi gerekliliğinden doğan hakkının sınırlandırılması veya tümüyle elinden alınmasının mümkün olmadığını, kurucu intifa senedi sahiplerinin bir sözleşme ile anonim ortaklığın mal varlığına katılanlar durumunda olduğundan, ana sözleşmede aksi açıkça öngörülmediği sürece bu mal varlığına katılmanın ilk esas sermaye tutarı ile sınırlandırılamayacağını, yönetim kurulunun sermayenin arttırılmasına ilişkin kararının imtiyazlı pay sahiplerince toplantıda onanmadıkça uygulanamayacağını, aynı şekilde kurucu intifa sahiplerinin şirkete karşı bir sözleşmenin tarafı olmaları durumunda bu sözleşmenin şirket genel kurulu veya yönetim kurulu tarafından değiştirilemeyeceğini, bankanın %40,12’lik payının …’na, %31,79 payının halka açık olduğunu, %28,09 payının ise … hisselerine ait olduğunu ve …’ün vasiyeti gereğince hisselerinin … tarafından temsil edildiğini ve temettü gelirlerinin ise … ve …’na ait olduğunu, 2012 yılından itibaren … ve …’nun … hisselerinden elde ettiği gelirin kamu bankalarındaki hesaplara aktarılmaya başlandığını, temmuz 2020 itibarıyla …’ya aktarılan toplam temettü gelirinin 1.706.032.928,00-TL, 01/04/2020 tarihi itibarıyla …’ya aktarılan toplam temettü gelirinin ise 1.980.965.653,00-TL olduğunu, söz konusu bu hisselerin müvekkilinin sahip olduğu hisselerle aynı olduğunu, fakat şahıslara ödenen temettü tutarının bugünün parayla yaklaşık olarak 2,00-3,00-TL olduğunu, aynı hisselere farklı şekilde ve tutarda kişi ve kurumlar nezdinde ayrım yapıldığını, müvekkilinin 31/03/2020 tarihinde davalı bankanın genel kurul toplantısına katıldığını, kar payı ödenmemesi ve eksik ödenmesi hususlarına ilişkin olarak itirazda bulunduğunu, bu itirazlarını toplantı tutanağına şerh ettirdiğini, ancak itirazlarının davalı tarafça dikkate alınmadığını, ayrıca müvekkili tarafından bu hususta, … Noterliği’nin 12/03/2020 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesini de davalıya göndermiş olduğunu, bu ihtarnamenin de davalı tarafından dikkate alınmadığını, … A. Ş.’nin 1991 yılından itibaren kurucu hisse paylarına ilişkin kar payı hakkını şirketin kuruluş sermayesi ile sınırlayan uygulamasının ve zaman zaman şirketin yıllık karının dağıtılmamasının gerek … m.348 ve 502 ve 519 maddeleri, gerekse Yargıtay’ın 2000’li yılların başından bu yana temsil ettiği görüşe ve gerekse de doktrinde büyük çoğunluk tarafından savunulan görüşlere ve …’ün vasiyetine ters düştüğünü belirterek, …’ya aykırı olan ve yoklukla batıl olan 31/05/1991 yılında alınan temettü(nakit kar payı) ödenmesinin ilk kuruluş sermayesi olan 250.000,00-TL ile kısıtlı olarak ödenmesi kararının ve sözlesme değişikliğinin iptal edilmesine karar verilmesini, alınan karar ve sözleşme değişikliğinin yoklukla butlan ve batıl olduğunun tespitine karar verilmesini, 31/03/2020 tarihli olağan Genel Kurul kararında alınan Kurucu hisse (…) sahiplerine temettü dağıtılmaması kararının kanunlara aykırı olması nedeniyle iptal edilmesini ve hak edilen temettünün verilmesini, borsada halka açık olan … ve … hisseleri üzerindeki nakit kar payı ödenmesinin, ilk sermaye ile kısıtlı olarak ödeme kararının hem vasiyete hem de …’na aykırılık teşkil etmesi nedeniyle kaldırılmasını ve bilançoda kar elde edilen yılın mevcut sermayesi ile ödenmesini ve 1991 yılından dava tarihine kadar olan söz konusu hisselerin üzerindeki temettülerin bilirkişice tespit edilerek faiziyle ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; … hisseleri bakımından hiç bir ehliyeti/sıfatı bulunmayan davacının, … hisselerinin nemalandırılması ve de üstüne üstlük …’ün mirasına göre gelir elde eden kurumlara yapılan ödemelerin tespitine/durumuna ilişkin bulunmuş olduğu taleplerin yersiz olmasından ötürü öncelikle bu talepler yönünden davanın reddi gerektiğini, müvekkili banka nezdinde kurucu intifa senedi sahipliği iddiasında bulunan davacının bu hak sahipliğine ilişkin açıklayıcı/bildirici hiç bir delil ve emareye davayı açarken yer vermediğinden ve ispatlayamadığından bu yönden de davanın ehliyet yönünden reddi gerektiğini, iptali talep edilen müvekkili banka genel kurulunun aldığı 31/03/2020 tarihli kararın iptal talebi yönünden 3 aylık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu, davacı tarafından, dava tarihinden 30 yıl önce mevzuata uygun olarak alınan genel kurul kararı ile yapılan ana sözleşme değişikliğinin iptalinin/butlanının istenebilmesinin de söz konusu olamayacağını, davacının, değeri belirli bir kurucu intifa senedi edinmiş olup senedin mevcut durumu dışında zorlama ve dayanaksız yorumlarla hak sahipliği iddiasında bulunamayacağını ve o dönemde yürürlükteki 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na ve yine o dönemdeki yargı kararlarına ve içtihatlarına hem bugünün mevzuatına ve içtihatlarına uygun yapılan bir esas sözleşme değişikliğinin iptalinin aradan geçen 30 yıl sonra isteyemeyeceğini, müvekkili bankanın ana sözleşmesi madde 22’de, çıkarılacak hisse senetlerinden en az yüz hisse alanların kurucu sayılacağı ve beher yüz hisse için kendilerine bir adet kurucu hissesi verileceğinin hükme bağlandığını, aynı maddenin ikinci bendi ile de 4 milyon sermaye tutarının kurucu hisse sınırı olarak belirlendiğini, ortaklığı kurdukları sırada harcadıkları emeğe karşılık olarak kuruculara, para ve bedelsiz pay senedi vermek gibi ortaklık sermayesinin azalması sonucunu doğurabilecek bir menfaat tanınamayacağını, bu hükme aykırı ana sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğunu, ancak, dağıtılabilir kârdan kanuni yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın en çok onda biri oranında intifa senetleri bağlamında kuruculara ödeme yapılabileceğini, kurucu intifa senedi sahiplerine sağlanacak menfaatlerin sınırlandırılabilmesinin yeni ve önceki kanunda açıkça korunduğunu, yeni kanun ile, anonim şirketlerin, pay senetlerini halka arz etmeden önce kurucu intifa senetlerini herhangi bir bedel ödemeden iptal edecekleri; aksi hâlde intifa senetlerinin kendiliğinden geçersiz sayılacağı yönünde düzenlemeye gidilerek, yalnızca atıfete göre bir karşılık olmaksızın çıkarılan intifa senetleri ile halka arz etmiş anonim şirketlerin sermaye güvenliğine aykırılığın önüne geçildiğini, davacının tüm sermaye üzerinden haksız bir talepte bulunduğunu, zaten müvekkili banka tarafından kurucu intifa senetlerinin ilk sermaye ile sınırlı olarak da değil, irade beyanlarının eşleştiği /tamamlandığı koşullardan 250.000 kez daha fazla olarak davacıyı yararlandırdığını, buna rağmen davacı tarafından diğer hissedarlarının parasal değerleri ile artırılan sermaye üzerinden hiç bir hizmet ve katkısı bulunmaksızın ek kurucu hakkı talep edildiğini ve diğer paydaşların haklarına da el atacak şekilde hukuka aykırı talepte bulunulduğunu, kurucu senetlerine tanınan hakların genel kurul kararıyla ihlal edilemeyeceğini ancak ana sözleşme ile tanınan hakkın bu ana sözleşme sermayesiyle sınırlı müktesep hak olduğunu, ana sözleşme ile söz konusu haklar için sınırlama getirilebileceğini, müvekkil Bankanın 6362 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde kamuyu aydınlatma yükümlülüğü altında bulunduğunu, … mülkiyetindeki hisseler de dahil olmak üzere tüm hisselerin gruplarına ve niteliklerine göre eşit işleme tabi tutulduğunu, tüm bu iş ve işlemlerin zaten hem … denetimi altında olduğunu, … tarafından bankaların sermayelerinin korunması tedbirleri kapsamında olduğu kar payı ödenmesinin yapılmamasına ilişkin, 14/11/2018 tarihli ve 12/12/2019 tarihli kararları gereğince, 2018 ve 2019 yılı kar payı ödemesi yapılamadığını, tüm bu nedenlerle davacının … …’ün hisseleri ve mirasına göre gelir elde eden kurumlara ilişkin tüm tespit ve diğer taleplerin yerinde olmadığını, dava konusu talepler yönünden de davacının hak sahipliği, dava ehliyeti/sıfatı ispatlanmadan açılan davanın usulden reddi gerektiğini, 31/05/1991 tarihli ana sözleşme değişikliğinin iptali talebinin de hem hak düşürücü süre geçtikten sonra hem de yasaya göre hiç bir iptal edilebilirlik şartı bulunmadığından reddi gerektiğini, 31/05/1991 tarihli ana sözleşme değişikliğine ilişkin müvekkili banka genel kurul kararının butlan ile batıl olduğuna ilişkin iddiaların da hem süre/zamanaşımı yönünden hem de esas yönünden reddi gerektiğini, 31.03.2020 tarihli müvekkili Banka genel kurul kararının iptaline ilişkin hak düşürücü süre geçtikten sonra ikame edilen davanın bu talep yönünden de reddi gerektiğini, kurucu intifa senetlerine ana sözleşme hükümlerine aykırı olarak kar payı ödemesi yapılması talebinin de reddi gerektiğini, geçmiş tarihe ilişkin kurucu intifa senetlerine ve diğer pay senetlerine ilişkin davacıya kar payı/fark ödemesi yapılmasına ilişkin talebin de reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı bankanın 31/05/1991 yılında alınan temettü(nakit kar payı) ödenmesinin ilk kuruluş sermayesi olan 250.000,00-TL ile kısıtlı olarak ödenmesi kararının ve esas sözleşme değişikliğinin iptal edilmesine karar verilmesi, alınan karar ve ana sözleşme değişikliğinin yoklukla batıl olduğunun tespitine karar verilmesi, 31/03/2020 tarihli davalı banka olağan Genel Kurul kararında alınan Kurucu hisse (…) sahiplerine temettü dağıtılmaması kararının kanunlara aykırı olması nedeniyle iptal edilmesi, söz konusu iptal ve butlan kararları verilmesi sonrasında … ve … hisseleri üzerinden nakit kar payı ödenmesi talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce, davalı bankanın 31/05/1991 tarihli esas sözleşme değişikliğine ilişkin kararı, davalı bankanın 31/03/2020 tarihli genel kurul toplantı tutanağı dosyamız arasına alınmış, tarafların talepleri doğrultusunda ilgili kurum ve kuruluşlara müzekkereler yazılarak gönderilen müzekkere cevapları dosyamız arasına alınmış, taraflarca sunulan beyan ve bilgiler değerlendirilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden dava dilekçesinin davalı tarafa tebliğinden sonra davalı vekilince süresi içinde 30/11/2020 tarihinde cevap süresinin 1 ay uzatılması talebinde bulunulduğu, Mahkememizin 02/12/2020 tarihli ara kararı ile; “1- Davalı vekilinin talebi süresinde olduğu anlaşılmakla, cevap süresinin HMK’nun 127. maddesi uyarınca davaya cevap verme süresi bitiminden itibaren 1 aylık ek süre VERİLMESİNE, 2-Talep süresinde değil ise süre uzatım talebin reddine, bu hususun tebligat döndükten sonra düşünülmesine,” şeklinde ara kararı oluşturularak davalı vekilinin süre uzatım talebinin kabulüne karar verildiği, davalı vekili tarafından kendisine verilen süre içinde 06/01/2021 tarihinde davaya cevap dilekçesinin sunulmuş olduğu anlaşılmıştır. Açılan dava, Mahkememizin 20/11/2020 tensip zaptının “1” nolu bendinde de belirtildiği üzere basit yargılama usulüne tabi bulunmaktadır. 6100 Sayılı HMK’nun 317/2. maddesi gereğince basit yargılama usulüne tabi davalarda cevap verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olup, mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak üzere ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilecektir. Yine 6100 sayılı HMK’nın 94/1. maddesi gereğince kanunda belirlenen sürelerin kesin olması nedeni ile bu sürelerin arttırılması ya da azaltılması mümkün değildir. Fakat kanunda basit yargılama usulüne tabi davalarda ek cevap süresinin en fazla iki hafta olduğu belirlenmiş olsa da mahkememizce davalıya açıkça bir aylık ek cevap süresi verilmesi nedeni ile davalının hakim tarafından bir aylık süre verilerek yanıltılmış olacağı ve bu durumun hak ihlali sonucunu doğurabileceği dikkate alındığında davalı tarafa 1 aylık ek cevap süresi verilmiş olduğunun kabulü gerekmektedir(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 18/04/2019 tarih ve 2018/… E., 2019/… K. sayılı kararı). Bu nedenle davalı tarafın cevap dilekçesinin süresi içinde olduğu kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.

Davacı tarafça açılan davada talebin ileri sürülüş şekli dikkate alındığında, davacının, davalı bankanın … ve … hisselerine sahip olduğunu, davalı bankanın esas sözleşme değişikliği ile 31/05/1991 yılında alınan temettü(nakit kar payı) ödenmesinin ilk kuruluş sermayesi olan 250.000,00-TL ile kısıtlı olarak ödenmesi kararının mevzuata aykırı olduğunu, kararın batıl olduğunu, bu karar nedeniyle temettü alamadığını ileri sürdüğü, yine kendisinin de katılmış olduğu davalı bankanın 31/03/2020 tarihli olağan Genel Kurul toplantısında alınan karar ile Kurucu hisse (…) sahiplerine temettü dağıtılmaması yönünde karar alındığını, kararının kanunlara aykırı olduğunu, kendisinin söz konusu genel kurul toplantısında alınan kararlara itiraz ettiğini, itirazlarını şerh ettirdiğini belirterek, bu genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini istediği, ayrıca gerek 31/05/1991 tarihli esas sözleşme değişikliğinin iptal/butlanı, gerek 31/03/2020 tarihli genel kurul kararının iptali sonrasında kendisine kar payı ödenmesini istediği anlaşılmaktadır.
6102 Sayılı …’nun 445. maddesi “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükmünü içermektedir. Davacı tarafça davalı bankanın 31/03/2020 tarihinde yapılan olağan genel kurul kararlarının iptali talep edilmektedir. Eldeki davanın açılış tarihi 13/11/2020 tarihidir. Pandemi nedeniyle sürelerin 30/06/200 tarihine kadar durması/işlememesi dikkate alındığında dahi 31/03/2020 tarihli genel kurul kararlarının iptali talebiyle açılan davanın 6102 Sayılı …’nun 445. maddesinde öngörülen 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olduğu anlaşıldığından Davacı tarafça 31/03/2020 tarihli davalı banka genel kurul kararının iptali talebiyle açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacının diğer talebi ise davalı bankanın esas sözleşme değişikliği ile 31/05/1991 yılında alınan temettü(nakit kar payı) ödenmesinin ilk kuruluş sermayesi olan 250.000,00-TL ile kısıtlı olarak ödenmesi kararının mevzuata aykırı olması nedeniyle iptali/butlanına yöneliktir. Davacının iptal/butlan talebine konu ettiği esas sözleşme değişiklik tarihi 31/05/1991’dir. Davanın açılış tarihi ise sözleşme değişiklik tarihinden yaklaşık 30 yıl sonra olup, 13/11/2020 tarihidir. Davacı asil Mahkememizin 15/04/2021 tarihli duruşmasındaki beyanında dava konusu … ve … hisselerini bankanın 31/03/2020 tarihli genel kurul toplantısından kısa bir süre önce aldığını belirtmiştir. Davacının 31/03/2020 tarihli genel kurul toplantısından kısa bir süre önce dava konusu hisseleri satın almış olduğu da gözönüne alındığında, davacının hisseleri satın almasından 30 yıl kadar önce yapılmış olan esas sözleşme değişikliğinin ilk ana sözleşmeye aykırı olduğunun 30 yıl sonra ileri sürülmesi de 4721 Sayılı TMK’nın 2 ve 3. maddeleri kapsamında hakkın kötüye kullanımı niteliğinde bulunmaktadır(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/01/2019 tarih ve 2017/… E., 2019/… K. sayılı kararı). Kaldı ki hisseleri satın alan davacı, hisselerin özelliklerini, üzerinde sermaye kısıtı bulunup bulunmadığı, kar payı verilip verilmediğini bilerek hisseleri satın almış bulunmaktadır. Davacının hisseleri satın aldıktan kısa bir süre sonra bankanın 31/03/2020 tarihli genel kurul toplantısına katılarak hisse üzerindeki sermaye kısıtının kaldırılması ve kar payı talep etmesi dikkate alındığında davacının satın aldığı hisselerin tüm özelliklerini bildiği anlaşılmaktadır. Üzerinde sermaye kısıtı bulunduğu halde söz konusu hisseyi satın alan davacının bunun sonuçlarına katlanması gerektiği bariz olduğu gibi, hisseleri elde ettiği tarihten 30 yıl önce alınan esas sözleşme değişikliği kararının iptali/butlanına karar verilmesi ve kar payı talep etmesinin haksız olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davacı tarafın 30/05/1991 tarihli davalı banka genel kurul kararlarının butlanı talebiyle açılan davanın esas yönünden reddine karar verilmiştir. Davacının 31/03/2020 tarihli davalı banka genel kurul kararının iptali talebiyle açtığı davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, 30/05/1991 tarihli davalı banka genel kurul kararlarının butlanı talebiyle açtığı davanın esas yönünden reddine karar verilmesi nedeniyle kendisine sahip olduğu hisseler nedeniyle kar payı ödenmesi yönündeki talebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacı tarafça 31/03/2020 tarihli davalı banka genel kurul kararının iptali talebiyle açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle REDDİNE,
2-Davacı tarafça 30/05/1991 tarihli davalı banka genel kurul kararlarının butlanı talebiyle açılan davanın esas yönünden REDDİNE,
3- Alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 170,78-TL harçtan mahsubu ile bakiye 111,48-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 4.080,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacılar ve davalılar tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
15/04/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır