Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/558 E. 2023/562 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/558 Esas
KARAR NO:2023/562

DAVA:Banka Teminat Mektubunun Hükümsüzlüğünün Tespiti, Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:09/10/2020

BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ DOSYASI

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:05/07/2022
KARAR TARİHİ:04/07/2023

Dava ve birleşen davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
A S I L D A V A D A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirket ile Davalı arasında 30.07.2015 tarihinde imzalanan “Çerçeve Protokol”,”Bayilik Sözleşmesi” ve ekleri doğrultusunda “… Mah. … Cad. No:1 … …” adresinde mukim akaryakıt istasyonunun işletim hakkı Müvekkili Şirkete 5 yıl süre ile devredildiğini, müvekkili şirket akdedilen sözleşme doğrultusunda; ilgili akaryakıt istasyonunun, sözleşmeye uygun bir biçimde işletmeciliğini ve bayiliğini yaptığını, Çerçeve Sözleşme’nin 10. Maddesi uyarınca Müvekkil Şirket, “Sözleşme süresi içerisinde ürün alımlarına, iade yatırım bedellerine ilişkin her türlü borç, cezai şart, kar mahrumiyeti ve sair her türlü borç ve taahhüdünün garantisini teşkil etmek üzere” Vakıflar Bankası … Şubesi’nden 26.06.2015 tarihli, … numaralı, 300.000,00 TL tutarında kesin ve süresiz teminat mektubunu tanzim ettiğini, teminat mektubunu davalıya teslim ettiğini, taraflar arasındaki bayilik ilişkisi, Çerçeve Protokol’ün 9. Maddesi uyarınca tarafların bayilik ilişkisini sürdürme konusunda anlaşamamaları üzerine 30.07.2020 tarihinde sona erdiğini, müvekkili şirketin taşınmazı, taşınmaz ile birlikte devralınan menkul malları ve GSM ruhsatını davalıya devri ile birlikte istasyonun devralınmasından doğan bütün borç ve yükümlülüklerini ifa ettiğini, akabinde teminat mektubunun iadesi iç,in davalıya ihtarname keşide ettiğini, ancak davalının hukuka aykırı bir şekilde teminat mektubunu iade etmemekte olduğunu belirterek, davanın kabulü ile, … … şubesi tarafından tanzim edilen 26.06.2015 tarihli, … numaralı, 300.000,00 TL tutarında teminat mektubunun iadesine veya hükümsüzlüğünün tespitine, teminat mektubunun kesin ve süresi olduğu dikkate alınarak, davalı tarafça paraya çevrilmesinin önlenmesi için dava sonuna kadar ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili … … A.Ş. arasında “… Mahallesi, … Cad. No: 1 … …” adresinde bulunan, tapuda “… İli, … İlçesi, … Mahallesi’nde kain ve tapuda 21 ada 25 parselde” kayıtlı taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt satış ve servis istasyonunun işleticiliğine ilişkin Çerçeve Protokol ve Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, davacı tarafından bahse konu istasyon işletmeciliği kapsamında 30.07.2015 tarihli Ürün Alım Taahhütnamesi imzalandığını, davacı taraf söz konusu ürün alım taahhütnamesi ile yıllık asgari 1.500 ton anlaşma süresi boyunca toplam 7.500 ton beyaz ürün almayı, eksik alımları ile ilgili olarak 0-750 ton arası gerçekleşecek eksik alımlarında ton başına 110 USD, 751 ton ile ürün alım taahhüdü arasındaki eksik alımlarında ise ton başına 45 USD tutarının kar mahrumiyeti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davacı taraf söz konusu taahhüdüne rağmen taahhüt ettiği miktarda ürün almadığından eksik alınan ürün miktarı için hesaplanacak kar kaybı tutarını müvekkili şirkete ödemekle yükümlü olduğunu, ürün Alım Taahhütnamesi’nde müvekkilin bu tutarı dilerse sözleşme sonunda toplam olarak talep edebileceği açıkça hüküm altına alındığını, bu sebepler ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunarak, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, usul ve yasaya açıkça aykırı davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B İ R L E Ş E N …. A S L İ Y E T İ C A R E T M A H K E M E S İ’N İ N … E S A S S A Y I L I D A V A D O S Y A S I N D A/
Davacı vekili dilekçesinde özetle; Dava dışı … … A.Ş. (…) ile davalı … … Danış. İnş. Tar. San. ve Tic. Ltd. Şti. (… Petrol) arasında “… Mah., … Caddesi No:1 …/…” adresinde bulunan ve tapuda “… İli, … İlçesi, … Mahallesinde kain ve tapuda 21 ada 25 parselde” kayıtlı taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt ve otogaz satış ve servis istasyonun … (ve …’in bizzat tayin edeceği) markası altında işletilmesi için 30.07.2015 tarihli ve 5 yıl süreli Çerçeve Protokol ve Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, ayrıca davalı tarafından bu sözleşmenin ayrılmaz parçası niteliğindeki Ürün Alım Taahhütnamesi imzalandığını, yukarıda anılan Bayilik Sözleşmesi ve eklerinin, …, … Petrol ve müvekkili … …A.Ş (…) arasında imzalanan 14.06.2018 tarihli Devir Mutabakatı ile tüm hak ve borçları ile birlikte müvekkili …’e devredilmiş olduğunu, davalı tarafın imzalamış olduğu Ürün Alım Taahhütnamesi ile, yıllık asgari 1.500 ton anlaşma süresi boyunca toplam 7.500 ton beyaz ürün almayı, eksik alımları ile ilgili olarak 0-750 ton arası gerçekleşecek eksik alımlarında ton başına 110 USD, 751 ton ile ürün alım taahhüdü arasındaki eksik alımlarında ise ton başına 45 USD tutarının kar mahrumiyeti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalı taraf söz konusu taahhüdüne rağmen taahhüt ettiği miktarda ürün almadığından eksik alınan ürün miktarı için hesaplanacak kar kaybı tutarını müvekkili şirkete ödemekle yükümlü olduğunu, ürün Alım Taahhütnamesi’nde müvekkilin bu tutarı dilerse sözleşme sonunda toplam olarak talep edebileceği açıkça hüküm altına alındığını, müvekkili ile davalı arasındaki bayilik ilişkisinin, sözleşmede öngörülen süre sonunda 30.07.2020 tarihinde sona ermiş olduğunu, davalının, sözleşme süresinde Ürün Alım Taahhütnamesi ile üstlendiği tutarda ürün alımında bulunmamış olduğunu, müvekkilinin 4710 tonluk eksik ürün alımları karşılığı olarak 274.386,00 USD’lik kar mahrumiyeti alacağı doğduğunu, bu alacağın 300.000,00 TL’lik kısmının ekli temlik sözleşmesine istinaden 14.10.2021 tarihinde …’e temlik edilmiş olduğunu, temlik edilen alacağın USD karşılığının düşülmesi sonucu dava konusu alacaklarının 242.136,26 USD olduğunu, … tarafından …’e temlik edilmiş olan 300.000,00 TL alacağın 15.10.2021 tarihinde teminat mektubunun paraya çevrilmesi neticesinde tahsil edilmiş olduğunu, ayrıca dava dışı …’in, ekli ticaret sicil gazetesi kaydından da anlaşılacağı üzere müvekkili … ile birleşme işlemi neticesinde infisah etmiş ve anılan davada …’e ait davalı sıfatının müvekkili …’e geçmiş olduğunu, müvekkili şirketin Ürün Alım Taahhütnamesi kapsamında doğmuş olan alacaklarının tahsil edilemediğini belirterek, dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanmasının ardından, dosyanın bağlantılı olan ve daha önce açılmış olan İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/558 E. sayılı davası ile HMK md. 166 uyarınca birleştirilmesine, 242.136,26 USD’lik kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin kar mahrumiyetine ilişkin talebinin haksız ve yersiz olup, huzurda ikame edilen davanın reddi gerektiğini, dava dışı … … A.Ş. (…) ile müvekkili arasında “… Mah., … Caddesi No:1 …/…” adresinde bulunan ve tapuda “… İli, … İlçesi, … Mahallesinde kain ve tapuda 21 ada 25 parselde” kayıtlı taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt ve otogaz satış ve servis istasyonun … markası altında işletilmesi için 30.07.2015 tarihli ve 5 yıl süreli Çerçeve Protokol ve Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, yukarıda anılan Bayilik Sözleşmesi ve eklerinin, …, … Petrol ve … …A.Ş (…) arasında imzalanan 14.06.2018 tarihli Devir Mutabakatı ile tüm hak ve borçları ile birlikte …’e devredilmiş olduğunu, taraflar arasında imzalanan 30.07.2015 tarihli Bayilik sözleşmesi ve Çerçeve Protokol’ün 5 yıllık sözleşme süresinin sonunda tarafların bayilik ilişkisine devam etmeme iradesi doğrultusunda 30.07.2020 tarihinde sona ermiş olduğunu, bu uğurda davalıya 04.08.2020 tarihinde … 8. Noterliğinin 25054 yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmenin uzatılmayacağı, istasyonu, malzemeleri ve ruhsatın devir teslim alınması ve teminatlarının iadesinin ihtaredildiğini, davalı tarafın ise 20.08.2020 tarihinde keşide ettiği ihtarnamesi ile taşınmaz ve işletme ruhsatının devrini talep ettiğini, davalı tarafından sözleşmenin sonunda ve keşide ettiği ihtarname içeriğinde kar kaybına ilişkin hiçbir çekince ve talepte bulunmadığını, 09.09.2020 tarihinde taşınmaz ve anahtar teslim tutanağının imzalandığını ve istasyon (taşınmaz), bütün demirbaşları ve anahtarları ile birlikte davacı şirket vekiline teslim edildiğini, davacının bu aşamada da kar kaybına ilişkin hiçbir talep ileri sürmediğini, 10.10.2020 tarihinde taraflar arasında 2. Sınıf Gayri Sıhhi Müessese Çalışma Ruhsatı İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin notere tasdik ettirildiğini, davacının ruhsat devri sırasın ve devirden sonra da kar kaybına ilişkin hiçbir talepte bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından karşı tarafa, …. Noterliğinin 11.09.2021 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, bayilik sözleşmesinin sona erdiği, bayilik ilişkisinden kaynaklanan bütün hak ve yükümlülüklerin tamamlandığı, bu nedenle dava konusu teminat mektubunun iadesinin ihtar edildiğini, davacı tarafça ihtarnameye cevap verilmediği gibi yine kar mahrumiyetine ilişkin hiç bir alacak talebinde bulunmadığını, karşı tarafın yürürlükte olmayan bir bayilik sözleşmesine göre cezai şart talebinde bulunmasının haksızlığı ve hukuka aykırılığının ortada olduğunu, karşı tarafın 2015 yılından 2020 yılı ve sözleşmenin sona erdiği tarih sonrasına kadar hiçbir surette cezai şart talebinde bulunmadığı gibi ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin müvekkiline mal vermeye devam ettiğini, ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin hukuki işlemlere devam eden karşı tarafın kar mahrumiyeti ve cezai şart talep etmesinin mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için karşı tarafın kar kaybını talep edebileceğinin kabulü halinde dahi, ortada mücbir sebep hali bulunduğunun dikkate alınması gerektiğini ve müvekkilinin edim yükümlülüğünden ari tutulması gerektiğini, … dahil birçok şehirde cereyan eden şehir savaşları nedeniyle istasyonun bulunduğu … ilinin adeta yıkılmış ve ardından yeniden inşa edilmek zorunda kalındığını, müvekkilinin işlettiği akaryakıt istasyonununda bu çatışma ve savaşlardan etkilendiğini, uzun süre faaliyet gösteremediğini, istasyonun o dönemde güvenlik kuvvetleri tarafından üs olarak kullanıldığını, akaryakıt istasyonunun aktif halde olmadığını, karşı tarafında bizzat Cimer’e başvurarak terör olayları ve çatışmalar ve alınan tedbirler kapsamında istasyonun çalışamadığını, kazanç kaybına uğradığını bildirerek mücbir sebep halinin bulunduğunu kabul etmiş olduğunu savunarak birleşen davanın reddine, asıl davanın kabulüne yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE /
Asıl Dava, … … Şubesi tarafından tanzim edilen 26/06/2015 tarihli … numaralı 300.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun iadesi veya hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkin açılmış, teminat mektubunun nakde çevrilmesinden sonra 09.11.2021 tarihinde sunulan ıslah dilekçesi ile 300.000,00 TL’nin ödeme tarihi olan 15.10.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsili talep edilmiştir.
Birleşen Dava, Ürün Alım Taahhütnamesi kapsamında doğmuş olan 242.136,26 USD’lik kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000,00 USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi tahsili istemine ilişkindir.
Taraf delilleri toplanmış, Bimer’e yapılan 23/11/2017 tarihli ve 1701779324 sayılı şikayet dilekçesi ve akıbeti sorulmuş, Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Talimat yoluyla alınan 08/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; İns. Tar. San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin Ticari defter kayıtları şeklinde görüldüğünü, 1-Davacının 2015 yılında 9 adet fatura ve toplamda 24.135,28 TL davalıya fatura kestiği ve kesilen 24.135,28 TL olan alacak tutarlarını ticari defter kayıtlarına göre usulüne uygun bir şekilde gelir olarak kayıt ettikleri görüldüğünü, kesilen 24.135,28 TL olan alacaklarını davalıya olan borçlarından mahsup edildiğinin görüldüğünü, 2-Davacının 2015 yılında davalıdan toplamda 36 fatura karşılığında 1.331.344,22 TL mal alımı yaptığı görüldüğünü ve alınan bu malların 1.226.937,22 TL olan bedelini ödediğini ve 2015 yılı kapanış fişinde davalıya 104.407,00 TL borçlu olduğu görüldüğünü, 3-Davacının davalıya 2016 yılında 30 adet fatura ve toplamda 205.232,53 TL fatura kestiği ve kesilen 205.232,53 TL olan alacak tutarlarının davalıya olan borçlarından mahsup edildiği görüldüğünü, 4-Davacının 2016 yılında davalıdan toplamda 91 adet fatura karşılığında 3.147.002,42 TL mal alımı yaptığının görüldüğünü, davacının 2016 yılında dönem başında gelen davalıya olan 104.407,00 TL borcu dönem içerisinde alınan 3.147.002,42 – 3.251.409,42 TL olan borcunu ticari defter kayıtlarına göre banka havaleleri ile ödediğinin görüldüğünü, 5-Davacının 2017 yılında davalıya toplam 93.312,24 TL fatura kestiğini ve kesilen bu faturaların muhasebe kayıtlarına uygun olarak defterlerine işledikleri ve kesilen 93.312,24 TL olan alacaklarını davalıya olan borçlarından mahsup ettiklerinin görüldüğünü, davacının 2017 yılında davalıdan toplamda 3.591.519,31 TL mal alımı yaptığı ve alınan malların muhasebe kayıtlarına uygun işlediklerinin görüldüğünü, alınan mallara ait 3.579.365,64 TL nin banka havalesi ve hesaplar arası mahsup yoluyla ödediğinin görüldüğünü, davacının 2017 yılı kapanış fişine göre davalıya 12.153,67 TL borçlu olduğunun görüldüğünü, 6-Davacının 2018 yılında davalıya toplamda 13.896,55 TL fatura kesmiş olduğu ve kesilen bu faturalı muhasebe hesap planına göre uygun bir şekilde defterlerinde gelir kayıt ettikleri ve 13.986,55 TL olan alacağını davalıya olan borçlarına mahsup etikleri görüldüğünü, davacının 2018 yılında davalıdan 1.948.675,55 TL mal alımı yaptıklarını ve alınan bu alışları muhasebe kayıt sistemine göre usulüne göre işlediklerinin görüldüğünü, davalıya olan dönem başı ile birlikte (1.948.675,55412.153,67 ) -1.960.829,17 TL olan borcunu banka havalesi ve alacaklarına mahsuben ödemenin yapıldığı ticari defter kayıtlarında görüldüğünü, 7-Davacının 2019 yılında davalıya toplamda 35.846,18 TL fatura kestiğini ve kesilen bu faturaların muhasebe hesap planına göre ticari defter kayıtlarında gelir olarak usulüne göre işledikleri görüldüğünü, davacı alacağının davalıya olan borçlarında mahsup ettiklerinin görüldüğünü, davacının 2019 yılı kapanış fişine göre davalıdan 8.182,78 TL alacaklı olduğunun görüldüğünü, davacının 2019 yılında davalıdan toplamda 4.495.222,91 TL mal alımı yaptığını ve alınan bu malları ticari defterlerine muhasebe hesap planına göre usulüne göre işledikleri görüldüğünü, davacı 2019 yılında davalıya ticari defter kayıtlarına göre 4.490.471,43 TL demenin bankada yapıldığının görüldüğünü, davacının 2019 yılı ticari defter kayıtlarına göre kapanış fişinde davalıya 4.751,48 TL borçlu olduğu görüldüğünü, 8-Davacının davalıya 2020 yılında toplamda 36.756,07 TL fatura kestiğini ve kesilen bu faturaları muhasebe planına göre ticari defterlerine usulüne uygun bir şekilde gelir kayıt ettikleri görüldüğünü, kesilen 36.756,07 ve dönem başı devir gelen ( 36.765,0748.182,78) – 44.938,85 TL alacağı 4.643,46 TL gelen havale ile tahsil ettikleri kalan 40.295,39 TL ise davalıya olan borçlarına mahsup ettiklerinin görüldüğünü, davacı 2020 yılında davalıdan 1.864.475,11 TL mal alımı yaptığının görüldüğünü, alınan malları davacının ticari defterlerine muhasebe hesap planına göre usulüne göre işledikleri görüldüğünü, davacının 2020 yılı ticari defter kayıtlarına göre davalıya dönem başı devirle gelen (4.751,4841.864.475,11 ) – 1.869.226,59 TL ödemenin yapıldığının görüldüğünü, davacının Ticari defter kayıtlarına göre 2020 yılı sonu itibariyle davalıya her hangi bir borcunun kalmadığının görüldüğünü, Sonuç Ve Kanaat: 1-Dosya ve eklerine göre davacının ticari defter kayıtları esas alınarak 2015-2016-2017-2018-2019-2020 yılları için davalıya borçlu olmadığı kanaatine varıldığını, 2- Davaya konu olan Teminat mektubunun ve davalının ürün alım taahhütnamesine göre eksik ürün alımı yaptığı ve bundan dolayı kar kaybının istenmesi, ancak 2015-2016-2017 yıllarında bölgede yaşanan olaylardan mücbir sebep ilan edildiğinden dolayı ürün taahhüdünü yerine getiremediğinin görüldüğünü, takdirinin Mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 21/12/2021 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle; 1- Davalı tarafından düzenlenen faturaların Davalı/dava dışı taraf Yasal Defterlerinde yer aldığı, defterlerin yasaların emrettiği şekilde tutulduğunu, Faturalarla ilgili Mali idareye yapılması gereken bildirimlerin süresinde yapıldığını, Açılış ve kapanış kayıtlarının Kanun öngördüğü süreler içinde yapıldığı, Davalı/dava dışı firma lehine delil olma kuvvetine sahip olduğunu, 2- Davalının yasal defterlerinde 2018 ve 2021 yıllarında davacı yanın cari hesap bakiyesinin 0.-TL olduğunu, 3- Dava dışı … …A.Ş. firması ile Davacı cari hesap bakiyesi Sıfır olduğunu, 4- Dava dışı … …A.Ş. firması ile davacı ve davalı arasında imzalanan Devir Mutabakatının var olduğunu, Bu devir Mutabakatı ile Davalının sözleşmeden kaynaklı tüm haklarını dava dışı … …A.Ş. firmasına devrettiğini, 5- Taraflar arasındaki ürün alım taahhütnamesine göre Dava dışı … …A.Ş. firmasının tüm sözleşme boyunca 451.804,37 USD (Dava tarihi 9.10.2020/ taahhütname gereğince 9.10.2020 tarihli T.C.M.B. Döviz Satış kuru 7,9073 TL’den TL karşılığının 3.572.552,70 TL olacağı.) 6- 14.10.2021 tarihinde … …A.Ş ile davalı … … A.Ş’nin alacağın temliki sözleşmesi imzaladığını, 15.10.2021 tarihinde tahsil edilen Davacı tarafa ait 300.000.- TL değerindeki Banka Teminat Mektubu tutarı … …A.Ş.’e devredildiğini, 7- 22.10.2021 tarihli ‘Kısmi Eksik Tonaj Cezai Şart Bedeli ’açıklamalı 300.000.- TL faturanın … …A.Ş. tarafından muhasebe kayıtlarına alındığını, 15.10.2021 tarihinde Alacağın Temliki Sözleşmesine dayanarak Davalı tarafından 300.000.- TL tutarın muhasebe kayıtlarına alındığı, dava konusu Teminat Mektubu ile bakiyenin (SIFIR) 0.-TL olduğunu, 8- Davacının öne dürdüğü 2015 -2017 dönem arası “olağanüstü dönem” alımları ile ilgili karar sayın Mahkemenin takdirinde olmak üzere ilgili Yargıtay kararı gereğince taraflar arasındaki ürün alım taahhütnamesine istinaden Davalının davacıdan 451.955,17 USD “KAR KAYBI” talep edebileceğini, (Dava tarihi 9.10.2020 itibari ile TL karşılığının 3.572.552,70 TL) Taraflar arasında sözleşme gereğince dava dışı … firmasının talep edebileceği toplam tutara kadar oluşacak kar kaybına istinaden şimdilik 300.000.- TL “Kısmi Cezai şart bedeli” açıklamalı fatura düzenlediğini, 9- Davalının Banka Teminat Mektubunu Tahsil etmekte taraflar arasındaki “Kar Kaybı” maddesi gereğince haklı olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 16/06/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; 1. Her şeyden önce taraflar arasında bir bayilik ilişkisi bulunduğunu, bu ilişki uyarınca davacının dava konusu teminat mektubunu davalıya verdiği, bayilik sözleşmesinin beş yıllık süresinin sona erdiğini, sözleşmenin taraflarca yenilenmediği, davacının ariyet olarak aldığı malları davalıya iade ettiğini, taraflar arasında cari hesaptan kaynaklanan bir borç alacak durumunun kalmadığı hususlarında bir ihtilaf bulunmamakta olduğunu, davacının iddia ve talebi, dava konusu bayilik sözleşmesinden kaynaklanan bir borcunun bulunmaması nedeniyle, teminat mektubunun iade edilmesi gerektiğini, satın alma taahhüdüne uyulamamasının mücbir sebeplerden kaynaklandığını, davalının da herhangi bir itirazi kayıt ileri sürmediğini, dolayısıyla tazminat talebinde bulunulamayacağı yönünde olduğunu, davalının iddiası ise “davacının her yıl 1.500 ton olmak üzere 2015-2020 yıllarında toplam 7.500 ton ürün alması gerektiğini gerçekleşen alım miktarının 2.850,382 ton olduğunu eksik kalan alım miktarının 4.710,331 ton olduğu … yıllık asgari 1.500 ton anlaşma süresi boyunca toplam 7.500 ton beyaz ürün almayı, eksik alımları ile ilgili olarak 0-750 ton arası gerçekleşecek eksik alımlarında ton başına 110 USD, 751 ton ile ürün alım taahhüdü arasındaki eksik alımlarında ise ton başına 45 USD tutarının kar mahrumiyeti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği” bu bakımdan teminat mektubunun iadesi şartlarının oluşmadığı yönünde olduğunu, 2. İfa imkansızlığına ilişkin TBK. m. 136/1 hükmüne göre: “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer”. Burada söz konusu edilen kusursuz imkansızlığa yol açan durumlar; edimin yok olması gibi maddi, bir sözleşme konusunun yapılamaz hale getiren hukuki veya sözleşme yapılırken öngörülemeyen olağanüstü haller, olabilir ( Feyzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1977, C. II, s. 459). Bu durumları ya sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak olarak kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan mücbir sebep veya borçluya yüklenilmeyen, önceden görülmeyen ve borçlu açısından borcun ihlalini kaçınılmaz duruma sokan olağanüstü hallerdir (Feyzioğlu, s. 219; Erzan Erzurumluoğlu, Türk-İsviçre Borçlar Hukuku Sistemine Göre Borçluya Yüklenemeyen Nedenlerden Dolayı Edimin yerine Getirilmemesi, Ankara 1970, s. 37). Uygulamada “devlet veya hükümet tarafından kanun, kararname gibi tasarruflarla konulan sınırlamalar, yasaklar, ithalat veya ihracat yasakları” mücbir sebep olarak kabul edilmekte olduğunu, (Haluk Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1961, s. 465). Ancak bu gibi durumların mücbir sebep sayılabilmesi TTK. m. 136/1 hükmü anlamında ifa imkansızlığı olarak değerlendirilebilmesi için geçici nitelikte olmamaları gerektiğini, bu bakımdan devlet tarafından alınan geçici tedbirlerin mücbir sebep şeklinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı kanaatinde olduklarını, nitekim Yargıtay tarafından verilen bir kararda, ülkemizde bir dönem etkisini gösteren bir diğer salgın hastalık olan kuş gribinin, borcun taraflarının tacir olmaları, olayların etkisi ve aralarındaki sözleşme koşulları gereğince mücbir sebep teşkil edemeyeceğine karar verildiğini(Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/7538 E. 2016/719 K. sayılı ve 11.02.2016 tarihli kararı), somut olayda davalının terör olaylarını gerekçe göstererek CİMER’e başvurduğunu, başvurusunda özetle; “Akaryakıt istasyonunun önünün kolluk kuvvetlerince barikatlar ile kapatıldığı ve istasyona giriş – çıkışların sağlanmadığı, kolluk kuvvetlerinin bu uygulamalarının sebebinin herkesin malumunda olan terör tehlikesi olduğu, kolluk kuvvetlerinin bu uygulamasının istasyonda ciddi bir satış kaybı ve ticari zarara yol açtığı, istasyondaki işletmeci … Petrol’ün satış taahhütlerini yerine getiremediği ve zarar ettiği, işletmecinin bayilik faaliyetine son vermesi halinde şirketin bu sebeple mağdur olacağı, hem … Petrol’ün hem davalının uğradığı ciddi zararın önüne geçilmesi için başvurunun yapıldığı” hususlarını beyan ettiğini, söz konusu operasyonların 2015 yılında başladığı ve davalının başvuru tarihinin 23.11.2017 tarihinde yapıldığı değerlendirildiğinde, akaryakıt istasyonunun çok uzun süreyle işletmeye kapalı kaldığı anlaşılmakta olduğunu, bu bakımdan iddia edilen terör olaylarının mücbir sebep olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, dolayısıyla davalının satın alma taahhüdünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan kar mahrumiyetine ilişkin talebi yerinde olmamakta olduğunu, 3. Yine, taraflar arasındaki taahhütnamede “satın alma taahhüdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getiremediğimiz takdirde, c) Söz konusu kar mahrumiyeti miktarının … tarafından her bir yıllık anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla birlikte talep edebileceği,…” yönünde hükme yer verildiğini, davalının bu hüküm uyarınca herhangi bir itirazı kayıt ileri sürmediği görülmekte olduğunu, davalının itirazı kayıt ileri sürmemesi nedeniyle de kar mahrumiyetine ilişkin talebinin yerinde olmadığı kanaatinde olduklarını, bu bakımdan dava konusu teminat mektubu bedelinin faiziyle birlikte iade edilmesi gerekmekte olduğunu, Hukuk Genel Kurulu vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir: “Dava, bayilik sözleşmesiyle belirlenen eksik ürün alımı hali için öngörülen cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Davacının, yıllık ürün alım taahhüdüne uymaması nedeniyle davalılardan cezai şart talep etmesinde kural olarak bir usulsüzlük bulunmamakta olduğunu, ancak davacının bu cezai şartı talep edebilmesi için cezai şartın oluştuğu yıldan sonraki yıllarda ürün verirken ihtirazı kayıt koyarak bu hakkını saklı tutması gerektiğini, dosya kapsamından davacının söz konusu dönemden sonra herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin davalılara ürün vermeye devam ettiği anlaşıldığından, talep konusu dönem için davalılardan cezai şart isteyemez” (HGK’nın 9.4.2014 tarih ve 2013/19-690 E. 2014/507 K. sayılı kararı). Yargıtay vermiş olduğu bir kararında da bu husus şu şekilde dile getirmiştir: “… icazetin verilmesi kural olarak şekle tabi olmadığını, açıkça verilebileceği gibi, zımni davranışlarla da verilmesi mümkün olduğunu, hatta, bir kimseden dürüstlük kuralı uyarınca haberdar olduğu hukuki işleme itiraz etmesinin, diğer bir ifade ile söz konusu hukuki işlemi onaylamadığını bildirmesinin beklenebildiği hallerde de susmanın dahi icazet sayılabileceği kabul edilmeli olduğunu, bu durum karşısında, davacının davalı banka çalışanı tarafından yapıldığını, işlemden haberdar olduğunu ve davalı banka çalışanı tarafından zimmetine geçirilen parayı davalı banka ile anlaşarak ödediğini, uzun süre sessiz kalarak davalı bankadan talepte bulunmadığını, ayrıca olayın özelliği ve dürüstlük kuralı göz önüne alındığında, davacının davaya konu işleme icazet verdiğini ortaya koymakta olduğunu, bu nedenle, mahkemece, anılan hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulü doğru olmadığını, bozmayı gerektirdiğini” (Y. 11. HD’nin E. 2016/4013, K. 2017/6305 sayı ve 20.11.2017 tarihli kararı) Sonuç ve kanaat: a) Mücbir sebeplerin bulunması ve ihtirazı kayıt ileri sürülmemesi nedenleriyle davalının satın alma taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle herhangi bir kar mahrumiyeti talep edemeyeceğini, b) Davacının herhangi bir cari hesap borcunun bulunmaması nedeniyle dava konusu teminat mektubu bedelinin faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği bildirilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 07/01/2022 tarihli bilirkişi 2. ek raporunda özetle; 1. Her şeyden önce taraflar arasında bir bayilik ilişkisi bulunduğunu, bu ilişki uyarınca davacının dava konusu teminat mektubunu davalıya verdiği, bayilik sözleşmesinin beş yıllık süresinin sona erdiğini, sözleşmenin taraflarca yenilenmediğini, davacının ariyet olarak aldığı malları davalıya iade ettiğini, taraflar arasında cari hesaptan kaynaklanan bir borç alacak durumunun kalmadığı hususlarında bir ihtilaf bulunmamakta olduğunu, davacının iddia ve talebi, dava konusu bayilik sözleşmesinden kaynaklanan bir borcunun bulunmaması nedeniyle, teminat mektubunun iade edilmesi gerektiği, satın alma taahhüdüne uyulamamasının mücbir sebeplerden kaynaklandığını, davalının da herhangi bir itirazi kayıt ileri sürmediğini, dolayısıyla tazminat talebinde bulunulamayacağı yönünde olduğunu, davalının iddiası ise “davacının her yıl 1.500 ton olmak üzere 2015-2020 yıllarında toplam 7.500 ton ürün alması gerektiğini gerçekleşen alım miktarının 2.850,382 ton olduğunu eksik kalan alım miktarının 4.710,331 ton olduğu …
yıllık asgari 1.500 ton anlaşma süresi boyunca toplam 7.500 ton beyaz ürün almayı, eksik alımları ile ilgili olarak 0-750 ton arası gerçekleşecek eksik alımlarında ton başına 110 USD, 751 ton ile ürün alım taahhüdü arasındaki eksik alımlarında ise ton başına 45 USD tutarının kar mahrumiyeti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği” bu bakımdan teminat mektubunun iadesi şartlarının oluşmadığı yönünde olduğunu, 2. İfa imkansızlığına ilişkin TBK. m. 136/1 hükmüne göre: “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer”. Burada söz konusu edilen kusursuz imkansızlığa yol açan durumlar; edimin yok olması gibi maddi, bir sözleşme konusunun yapılamaz hale getiren hukuki veya sözleşme yapılırken öngörülemeyen olağanüstü haller, olabilir ( Feyzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1977, C. II, s. 459). Bu durumları ya sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak olarak kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan mücbir sebep veya borçluya yüklenilmeyen, önceden görülmeyen ve borçlu açısından borcun ihlalini kaçınılmaz duruma sokan olağanüstü hallerdir (Feyzioğlu, s. 219; Erzan Erzurumluoğlu, Türk-İsviçre Borçlar Hukuku Sistemine Göre Borçluya Yüklenemeyen Nedenlerden Dolayı Edimin yerine Getirilmemesi, Ankara 1970, s. 37). Uygulamada “devlet veya hükümet tarafından kanun, kararname gibi tasarruflarla konulan sınırlamalar, yasaklar, ithalat veya ihracat yasakları” mücbir sebep olarak kabul edilmektedir (Haluk Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1961, s. 465). Ancak bu gibi durumların mücbir sebep sayılabilmesi TTK. m. 136/1 hükmü anlamında ifa imkansızlığı olarak değerlendirilebilmesi için geçici nitelikte olmamaları gerektiğini, bu bakımdan devlet tarafından alınan geçici tedbirlerin mücbir sebep şeklinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığının kanaatinde olduğunu, nitekim Yargıtay tarafından verilen bir kararda, ülkemizde bir dönem etkisini gösteren bir diğer salgın hastalık olan kuş gribinin, borcun taraflarının tacir olmaları, olayların etkisi ve aralarındaki sözleşme koşulları gereğince mücbir sebep teşkil edemeyeceğine karar verildiğini,(Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/7538 E. 2016/719 K. sayılı ve 11.02.2016 tarihli kararı). Somut olayda davalının terör olaylarını gerekçe göstererek CİMER’e başvurduğu, başvurusunda özetle; “Akaryakıt istasyonunun önünün kolluk kuvvetlerince barikatlar ile kapatıldığı ve istasyona giriş – çıkışların sağlanmadığı, kolluk kuvvetlerinin bu uygulamalarının sebebinin herkesin malumunda olan terör tehlikesi olduğu, kolluk kuvvetlerinin bu uygulamasının istasyonda ciddi bir satış kaybı ve ticari zarara yol açtığı, istasyondaki işletmeci … Petrol’ün satış taahhütlerini yerine getiremediği ve zarar ettiği, işletmecinin bayilik faaliyetine son vermesi halinde şirketin bu sebeple mağdur olacağı, hem … Petrol’ün hem davalının uğradığı ciddi zararın önüne geçilmesi için başvurunun yapıldığı” hususlarını beyan ettiği, söz konusu operasyonların 2015 yılında başladığı ve davalının başvuru tarihinin 23.11.2017 tarihinde yapıldığı değerlendirildiğinde, akaryakıt istasyonunun çok uzun süreyle işletmeye kapalı kaldığı anlaşılmakta olduğunu, bu bakımdan iddia edilen terör olaylarının mücbir sebep olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, dolayısıyla davalının satın alma taahhüdünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan kar mahrumiyetine ilişkin talebi yerinde olmamakta olduğunu, 3. Yine, taraflar arasındaki taahhütnamede “satın alma taahhüdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getiremediğimiz takdirde, c) Söz konusu kar mahrumiyeti miktarının … tarafından her bir yıllık anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla birlikte talep edebileceği,…” yönünde hükme yer verildiği, davalının bu hüküm uyarınca herhangi bir itirazı kayıt ileri sürmediği görülmekte olduğunu, davalının itirazı kayıt ileri sürmemesi nedeniyle de kar mahrumiyetine ilişkin talebinin yerinde olmadığı kanaatinde olduğunu, bu bakımdan dava konusu teminat mektubu bedelinin faiziyle birlikte iade edilmesi gerekmekte olduğunu, Hukuk Genel Kurulu vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir: “Dava, bayilik sözleşmesiyle belirlenen eksik ürün alımı hali için öngörülen cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Davacının, yıllık ürün alım taahhüdüne uymaması nedeniyle davalılardan cezai şart talep etmesinde kural olarak bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak davacının bu cezai şartı talep edebilmesi için cezai şartın oluştuğu yıldan sonraki yıllarda ürün verirken ihtirazı kayıt koyarak bu hakkını saklı tutması gerekir. Dosya kapsamından davacının söz konusu dönemden sonra herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin davalılara ürün vermeye devam ettiği anlaşıldığından, talep konusu dönem
için davalılardan cezai şart isteyemez” (HGK’nın 9.4.2014 tarih ve 2013/19-690 E. 2014/507 K. sayılı kararı). Yargıtay vermiş olduğu bir kararında da bu husus şu şekilde dile getirmiştir: “… icazetin verilmesi kural olarak şekle tabi olmayıp, açıkça verilebileceği gibi, zımni davranışlarla da verilmesi mümkün olduğunu, hatta, bir kimseden dürüstlük kuralı uyarınca haberdar olduğu hukuki işleme itiraz etmesinin, diğer bir ifade ile söz konusu hukuki işlemi onaylamadığını bildirmesinin beklenebildiği hallerde de susmanın dahi icazet sayılabileceği kabul edilmesi gerektiğini, bu durum karşısında, davacının davalı banka çalışanı tarafından yapıldığını, işlemden haberdar olduğunu ve davalı banka çalışanı tarafından zimmetine geçirilen parayı davalı banka ile anlaşarak ödediğini, uzun süre sessiz kalarak davalı bankadan talepte bulunmadığını, ayrıca olayın özelliği ve dürüstlük kuralı gözönüne alındığında, davacının davaya konu işleme icazet verdiğini ortaya koymakta olduğunu, bu nedenle, mahkemece, anılan hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir” (Y. 11. HD’nin E. 2016/4013, K. 2017/6305 sayı ve 20.11.2017 tarihli kararı). Sonuç ve kanaat: a) Mücbir sebeplerin bulunması ve ihtirazı kayıt ileri sürülmemesi nedenleriyle davalının satın alma taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle herhangi bir kar mahrumiyeti talep edemeyeceğini, b) Davacının herhangi bir cari hesap borcunun bulunmaması nedeniyle dava konusu teminat mektubu bedelinin faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği bildirilmiştir.
İddia, savunma, dosya kapsamında toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirilmiştir. Buna göre;
Asıl Davada Uyuşmazlık, davacı … Petrol… Ltd. Şti tarafından davalı … AŞ.( yargılama esnasında … AŞ. ile birleşerek … AŞ bünyesine katılmış, davalı sıfatı ….AŞ.’ye geçmiştir )’ye verilen … … Şubesi tarafından tanzim edilen 26/06/2015 tarihli … numaralı 300.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun nakde çevrilmesinden dolayı 300.000,00 TL’nin ödeme tarihi olan 15.10.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı … …AŞ’den tahsili şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Birleşen Davada Uyuşmazlık, Ürün Alım Taahhütnamesi kapsamında davacı …. A.Ş’nin davalı … Petrol…Ltd. Şti.’den kar mahrumiyeti alacağının doğup, doğmadığı, miktarı ve davalıdan tahsili şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
Asıl dosyada davacı birleşen dosyada davalı … Petrol tarafından, sözleşme kapsamında tüm yükümlülüklerinin yerine getirildiği, karşı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığı, petrol istasyonun tüm demirbaşları, anahtarları ve çalışma ruhsatı ile birlikte devredildiği, karşı tarafın sözleşme süresinde, sonrasında, bu devirler sırasında eksik alımlardan dolayı kar kaybına ilişkin bir talebi olmadığı, buna ilişkin ihtirazi kayıt ileri sürmediği, sözleşme süresi içerisinde terör olayları nedeniyle mücbir sebep hali söz konusu olduğu, kendisinden kar mahrumiyeti ve cezai şart talep edilemeyeceği, teminat mektubunun kendisine iadesinin gerektiği ileri sürülerek, teminat mektubunun paraya çevrilmesinden dolayı bedelinin ödeme tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile asıl dosyada davalı birleşen dosyada davacı …’ten tahsili, birleşen davanın ise reddi talep edilmiştir.
Asıl dosyada davalı birleşen dosyada davacı … tarafından, karşı tarafın ürün alım taahhütnamesine uymadığı, eksik alım neticesinde kar kaybına uğradığı, ürün alım taahhütnamesine göre, dilerse dönem sonlarında dilerse sözleşme sonunda kar kaybı talep edebileceğini savunarak, asıl davanın reddi, birleşen davanın kabulü ile şimdilik 1.000,00 USD kar kaybı alacağının faizi ile birlikte asıl dosyada davacı birleşen dosyada davalı … Petrol’den tahsili talep edilmiştir.
Dosya kapsamında toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre somut olayda; … … A.Ş. (…) ile davalı … … Danış. İnş. Tar. San. ve Tic. Ltd. Şti. (… Petrol) arasında “… Mah., … Caddesi No:1 …/…” adresinde bulunan ve tapuda “… İli, … İlçesi, … Mahallesinde kain ve tapuda 21 ada 25 parselde” kayıtlı taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt ve otogaz satış ve servis istasyonun … markası altında işletilmesi için 30.07.2015 tarihli ve 5 yıl süreli Çerçeve Protokol ve Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, ayrıca davalı tarafından bu sözleşmenin ayrılmaz parçası niteliğindeki Ürün Alım Taahhütnamesi imzalandığı, yukarıda anılan Bayilik Sözleşmesi ve eklerinin, …, … Petrol ve … …A.Ş (…) arasında imzalanan 14.06.2018 tarihli Devir Mutabakatı ile tüm hak ve borçları ile birlikte …’e devredilmiş olduğu, … Petrolün imzalamış olduğu Ürün Alım Taahhütnamesi ile, yıllık asgari 1.500 ton anlaşma süresi boyunca toplam 7.500 ton beyaz ürün almayı, eksik alımları ile ilgili olarak 0-750 ton arası gerçekleşecek eksik alımlarında ton başına 110 USD, 751 ton ile ürün alım taahhüdü arasındaki eksik alımlarında ise ton başına 45 USD tutarının kar mahrumiyeti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, Ürün Alım Taahhütnamesi’nde bu tutarın 1 yıllık dönem sonlarında veya sözleşme sonunda toplam olarak talep edebileceğinin hüküm altına alındığı, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin, sözleşmede öngörülen süre sonunda 30.07.2020 tarihinde sona ermiş olduğu, alınan bilirkişi heyeti raporuna göre sözleşme süresinde Ürün Alım Taahhütnamesi ile üstlenildiği tutarda ürün alımında bulunulmamış olduğu, eksik ürün alımları karşılığı olarak 451.955,17 USD’lik kar mahrumiyeti alacağı hesaplandığı, … tarafından … Petrol’e 300.000,00 TL tutarlı cezai şart faturası düzenlenerek alacağın 300.000,00 TL’lik kısmın temlik sözleşmesine istinaden 14.10.2021 tarihinde …’e temlik edilmiş olduğu, … tarafından …’e temlik edilmiş olan 300.000,00 TL alacağın 15.10.2021 tarihinde teminat mektubunun paraya çevrilmesi neticesinde tahsil edilmiş olduğu; Taraflar arasında bir bayilik ilişkisi bulunduğu, bu ilişki uyarınca … Petrol’ün dava konusu teminat mektubunu …’e verdiği, bayilik sözleşmesinin beş yıllık süresinin sona erdiği, sözleşmenin taraflarca yenilenmediği, … Petrol’ün ariyet olarak aldığı malları …’e iade ettiği, taraflar arasında cari hesaptan kaynaklanan bir borç alacak durumunun kalmadığı hususlarında bir ihtilaf bulunmamakta olduğu; … Petrol’ün iddia ve talebinin, dava konusu bayilik sözleşmesinden kaynaklanan bir borcunun bulunmaması nedeniyle, teminat mektubunun iade edilmesi gerektiği, satın alma taahhüdüne uyulamamasının mücbir sebeplerden kaynaklandığı, …’in de herhangi bir itirazi kayıt ileri sürmediği, dolayısıyla tazminat talebinde bulunulamayacağı yönünde olduğu; …’in iddia ve talebinin ise “… petrol’ün her yıl 1.500 ton olmak üzere 2015-2020 yıllarında toplam 7.500 ton ürün alması gerektiği, gerçekleşen alım miktarının 2.850,382 ton olduğu eksik kalan alım miktarının 4.710,331 ton olduğu … yıllık asgari 1.500 ton anlaşma süresi boyunca toplam 7.500 ton beyaz ürün almayı, eksik alımları ile ilgili olarak 0-750 ton arası gerçekleşecek eksik alımlarında ton başına 110 USD, 751 ton ile ürün alım taahhüdü arasındaki eksik alımlarında ise ton başına 45 USD tutarının kar mahrumiyeti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği” bu bakımdan teminat mektubunun iadesi şartlarının oluşmadığı, kar mahrumiyet alacağının tahsiline karar verilmesi yönünde olduğu; Taraflar arasındaki taahhütnamede “satın alma taahhüdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getiremediğimiz takdirde,… c) Söz konusu kar mahrumiyeti miktarının … tarafından her bir yıllık anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla birlikte talep edebileceği,…” yönünde hükme yer verildiği, bu hüküm uyarınca …’in kar mahrumiyeti için herhangi bir itirazı kayıt ileri sürmesinin gerekli olmadığı, kaldı ki karşı tarafa çektiği maillerde eksik alımlar bulunduğu, taahhütlerin yerine getirlmesinin istendiği, kar mahrumiyeti alacakları ile fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğunun bildirildiği, noter ihtarlarında da, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğunun belirttiği anlaşılmakla ürün alım taahhütnamesine göre …’in kar mahrumiyeti talep edebileceği, bu kapsamda … Petrol’ün ihtirazi kayıt ileri sürülmediğine yönelik iddia ve savunmalarının yerinde olmadığı: Ancak, terör olayları nedeniyle mücbir sebep halinin bulunduğu, bundan dolayı ürün alım taahhütnamesine uyulamadığı ileri sürüldüğünden İfa imkansızlığına ilişkin TBK. m. 136/1 hükmüne göre değerlendirme yapmak gerektiği, bu madde de “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer” şeklinde hükme yer verildiği, burada söz konusu edilen kusursuz imkansızlığa yol açan durumların, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak olarak kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan mücbir sebep veya borçluya yüklenilmeyen, önceden görülmeyen ve borçlu açısından borcun ihlalini kaçınılmaz duruma sokan olağanüstü haller olabileceği (Feyzioğlu, s. 219; Erzan Erzurumluoğlu, Türk-İsviçre Borçlar Hukuku Sistemine Göre Borçluya Yüklenemeyen Nedenlerden Dolayı Edimin yerine Getirilmemesi, Ankara 1970, s. 37), somut olayda davalı … ile birleşen ….AŞ vekili tarafından terör olaylarını gerekçe göstererek CİMER’e yaptığı başvuruda da ifade edildiği üzere, akaryakıt istasyonunun önünün kolluk kuvvetlerince barikatlar ile kapatıldığı ve istasyona giriş – çıkışların sağlanmadığı, kolluk kuvvetlerinin bu uygulamalarının sebebinin herkesin malumunda olan terör tehlikesi olduğu, kolluk kuvvetlerinin bu uygulamasının istasyonda ciddi bir satış kaybı ve ticari zarara yol açtığı, istasyondaki işletmeci … Petrol’ün satış taahhütlerini yerine getiremediği ve zarar ettiği, bu kapsamda …’inde kar kaybına uğradığı, söz konusu operasyonların 2015 yılında başladığı ve davalının başvuru tarihinin 23.11.2017 tarihinde yapıldığı, terör olaylarının sona ermesinin ve hayatın normale dönmesinin uzun zaman aldığı, akaryakıt istasyonunun çok uzun süreyle işletmeye kapalı kaldığı anlaşılmakla, somut olayda terör olaylarının ve bu kapsamda alınan tedbirlerin mücbir sebep olarak değerlendirilmesi gerektiği, … Petrol’ün ürün alım taahhütnamesine uyamamasının kendisine yüklenemeyecek açıklanan bu olay ve sebeplerden kaynaklandığı, ürün alım taahhütnamesindeki alım taahhütünden kaynaklanan borcun TBK’nın 136/1. Madde hükmüne göre sona ereceği, … Petrol’ün, …’in ürün alım taahhütnamesinden doğan kar mahrumiyeti zararından sorumlu olmayacağı anlaşılmakla ve değerlendirilmekle; …’in, … Petrol’den, mücbir sebeplerin bulunması nedeniyle satın alma taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle herhangi bir kar mahrumiyeti talep edemeyeceği, … Petrol’ün sözleşme kapsamındaki tüm yükümlüklerini yerine getirmiş olduğu, herhangi bir cari hesap borcunun bulunmaması nedenleriyle dava konusu teminat mektubu bedelini faiziyle birlikte …’ten talep edebileceği sonuç ve kanaatine ulaşılarak, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurularak yargılama sonuçlandırılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-ASIL DAVANIN KABULÜ İLE; 300.000,00 TL’nin 15.10.2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
a-Alınması gerekli 20.493‬,00-TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılan 5.123,25-TL- harcın mahsubu ile bakiye 15.369,75‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, davacı tarafından peşin yatırılan 5.123,25-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı parası, 456,20 TL müzekkere ve davetiye posta masrafı, 4.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.110,6‬0 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
c-Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 45.000,00 -TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
d-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın ilgilisine iadesine,
2-BİRLEŞEN DAVANIN (…. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası) REDDİNE,
a-Alınması gerekli 179,90-TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 287,74-TL harçtan mahsubu ile, fazladan yatırılan 107,84‬-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davacı tarafından yapılan masrafların kendisi üzerinde bırakılmasına,
c-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 9.200,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
d-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/07/2023

Katip …
 e-imzalıdır

Hakim …
 e-imzalıdır