Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/471 E. 2022/735 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/471 Esas
KARAR NO :2022/735

DAVA:Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:22/01/2015
KARAR TARİHİ:15/11/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalının 04/09/2009 tarihli 5 yıl süreli Bayılik Sözleşmesi ile Sıvılaştırılmış Petrol Gazları dağıtım şirketi olan müvekkili şirketin bayiliğini yaptığını davalının bayilik sözleşmesine aykırı olarak 2012 yılının Eylül ayında bu yana LPG alımı yapmaması üzerine işyerinde … Sulh Hukuk Mah. … D.iş sayılı kararı ile yapılan tespitte … marka dolu ve boş tüplerin bulunduğunu, bu durumun bayilik sözleşmesine aykırı olduğu gibi 5307 sayılı LPG kanuna da aykırılık teşkil ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin 15/03/2013 tarihinde keşide ettiği ihtarnamesinde söz konusu bayilik sözleşmesini ihtarnamenin tebliğ tarihi itibari ile haklı olarak feshettiğini davalıya bildirdiğini, davalının zilyetliğinde mülkiyeti müvekkililine ait 525 adet 2 kg’lık ve 400 adet 12 kg’lık olmak üzere toplam 925 adet LPG tüpünün mevcut olduğunu, bu tüplerin bayilik sözlemesinin 17. Maddesine göre sözleşme sona erdiğinden itibaren 15 gün içinde müvekkiline teslim etmesi gerekmesine rağmen teslim edilmediğini, teslim etmemesi durumunda sözleşmenin 25. Maddesine göre beher tüp başına imalat bedeli kadar cezai şart talep etme hakları doğduğunu, tüplerin imalat bedellerinin taraflarınca tespit edilemeğini, imalat bedelinin tespitini talep ettiklerini, davalının, haksız olarak sözleşmenin feshine sebebiyet vermekle müvekkilinin zarara uğramasına neden olduğunu, sözleşmenin 23. Maddesine göre müvekkilinin uğradığı müspet zararı tazmin etmek durumunda olduğunu, müvekkilinin kar mahrumiyetinin yapılacak bilirkişi incelemesi ile tespit edilmesini talep ettiklerini, ayrıca, davalının, sözleşmenin 24. Maddesine göre cezai şart ödemek zorunda olduğunu, davalının 11.750,00 TL tüp depozito alacağını huzurdaki davaya konu taleplerinden takas ettiklerini belirterek; Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, tüplerin iade edilmemesi sebebiyle 2.500,00 TL, kar mahrumiyeti nedeniyle 2.500,00 TL ve cezai şart olarak 5.000,00 TL olmak üzere şimdilik toplamda 10.000,00 TL nin fesih ihtarnamesinin tebliği tarihinden itibaren işleycek avans faiz oranı üzerinden faizi ile birlikte davalıdan tahsilini masraf ve vekalet ücrteninin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı asıl cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın yersiz ve mesnedsiz olduğunu reddi gerektiğini, iddia edildiği şekilde işyerinde … marka tüp sattığının doğru olmadığnı tarafına ait olmayan başka bir şahsa ait … Mahallesi Karacabey Cad. No:1 … adresinde bulunan işyerinde yapıldığını, ve belirtiği adreste … marka tüpleri satmadığını zabıta araştırması ve vergi kaydı araştırmasında işyerinin kendisine ait olmadığının ortaya çıkacağını, tarafına ait olan işyerinde ise 8 adet boş … tüp bulunduğunu bulunan tüplerin ipragazın satışı artırmak amacıyla takas için alınan tüpler olduğunu, iş yerinde satışa hazır başka marka tüp bulunmadığını, tarafından … harici başka marka tüp satışı yapılmadığını, davacı tarafından iddia edilen 925 adet tüpün kendilerine iade edilmediği hususunun doğru olmadığını, ihtarname sonrasında elinde bulunan bütün tüpleri davacı kurumun dağıtıcı deposuna iade ettiğini, iade ettiği kişileri tanık olarak bilgisine başvurulmasını talep ettiğini, kar mahrumuyeti ve cezai şart açısından bayisi oldukları … harici tüp satışı yapılmadığını ve ihtarname sonrası yaklaşık 1 yıl davacı ile ticari ilişkilerinin devam ettiğinden hususla davacı tarafın sözleşmeyi haklı nedenle feshetmesinin söz konusu olmadığını, davacının müspet zararı kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağı söz konusu olmadığını bu taleplerinin reddi gerektiğini, açılan davanın reddini yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davacı yana yükletilmesini karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
G E R E K Ç E /
Dava; Taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin haklı nedenlerle feshi iddiasına dayalı kar mahrumiyetini de kapsar müspet zarar ile cezai şart ve iade edilmeyen tüplerden kaynaklanan cezai şart alacak-tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı vekili tarafından sunulan 27.07.2015 tarihli somutlaştırma dilekçesi ile iade edilmeyen tüplerden kaynaklanan cezai şart taleplerini 31.022,50 TL, kar mahrumiyeti taleplerini 6.930,00 TL , haksız fesihten kaynaklanan cezai şart taleplerini 56.374,00 Olarak belirlediklerini belirterek harcı tamamlamışlardır.
Mahkememizce…sayılı 03/07/2018 tarihli kararı ile, “Sektör bilirkişisinin de bulunduğu uzman heyet raporuna göre tüp bedelinden kalan davacı alacağının iade edilen tüplerin bedeli düşüldükten sonra 17.600,00 TL kaldığı , davacı yanın normal koşllarda 6 ay bir sürede yeni bayii bulabileceği karşısında 6 aylık kar mahrumiyetinin 6.655,87 TL olduğu, talep edebileceği cezai şart miktarının sözleşmeye göre son 1 yıl içindeki en yüksek mal alımına göre 56.942 TL olarak hesaplandığı bildirilmiş ve davacı yan cezai şartla ilgili ıslah dilekçesi de vermiş olmakla ( 25.12.2017) davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 56.942,00 TL cezai şart alacağı 6.655,87 TL kar mahrumiyeti alacağı ve 17.600,00 TL tüp depozito alacağı olmak üzere toplam 81.197,87 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine dava tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına, karar verilmiş, verilen hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
Davalı vekili tarafından istinaf talebi bulunması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2018/2000 esas ve 2020/595 karar sayılı 14/07/2020 tarihli kararı ile “İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince, gerekçesinde de bilirkişi raporunun sonuç kısmına aynen yer verildiği halde, doğruluğu kabul edilen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda tespit edilen hususların neden doğru kabul edildiği gerekçelendirilip açıklanmadan, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi; somut olayda cezai şart talep edilebilmesinin koşullarının oluşup oluşmadığı, cezai şartın hukuki nitelendirilmesi yapılarak ortaya konulmamış, davalının hangi eylemlerinin davacının kar mahrumiyetine sebep olduğu irdelenmeden hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.
Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür.
Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, somut uyuşmazlığa ilişkin dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediği, anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, davanın kısmen kabul kısmen reddine dair gerekçelerin karar yerinde gösterilmediği, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle mahkememizce verilen karar kaldırılmış ve yeniden yargılama yapılmak üzere mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce İstinaf Mahkemesi kararı sonrası yargılamaya devam olunmuş, dosya tekrardan incelenmiştir. Davalı tanığı ile … talimat yoluyla dinlenmiş, bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır.
Davalı tanığı … ifadesinde, davalıyı bayilik işlemleri nedeniyle tanıdığını, kendisinin … İlinde … A.Ş’nin tüp deposu bayisi olduğunu, davalının kendilerine ne kadar tüp istediğini söylediği zaman kendilerinin bildirilen adette tüplerin dolumlarını yaptırarak davalıya teslim ettiklerini, davalının en son olarak kendisinden 2013 yılının başlarında tüp talep ettiğini, 2013 yılı başlarında davalının bir kısım boş tüpü kendisine teslim ettiğini ancak adetini hatırlamadığını beyan etmiştir.
Bozma öncesi bilirkişi heyetinden alınan 01/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; a) Davacıya ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, sahibi tehine delil olma niteliği taşıdığı kanaatine varıldığını; Taraflar arasında 04.09.2009 tarihinde imzalanan ve 04.09.2014 tarihine kadar geçerli olan sözleşmenin dava konusu talepler ile ilgili hükümleri aşağıda gösterildiğini, Madde 3/e- Bayi’nin 30 gün süre ile …’dan LPG almaması, fiilen işyerini kapatması, …’a yazılı bilgi vermeden işyeri adresini terk etmesi veya işyerini başka yere nakletmesi veya tüketici tarafından bilinen telefonların …’ın onayını almadan üçüncü şahıslara devretmesi “ bayiliğin fiilen bırakıldığı” olarak kabul edilecek ve Bayi hakkında haksız fesih hükümleri uygulanacağını, Madde 17/a- Bayi, anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun feshi üzerine 15 gün içinde elinde mevcut veya tali bayilerinde bulunan dolu ve böş depozitolu tüpleri …’a iade ve teslim etmekle yükümlü olduğunu, Madde 23- …’ın akdin ihlali sebebiyle anlaşmayı feshetmesi halinde Bayi’den, maruz kalacağı zarar, ziyan ve anlaşma süresinin sonuna kadar hesap edilmek üzere, mahrum kalacağı kar karşılığı tazminatı talep edebileceğini Bayi peşinen kabul ve taahhüt edeceğini, Madde 24- Yine, Bayi’nin akde muhalefeti dolayısıyla akdin feshine sebebiyet vermesi halinde, 23. maddeden ayrı olarak, Bayinin son bir yıl içinde …’dan aldığı LPG’nin en yüksek aya ait ton miktarının, sözleşmenin feshi tarihindeki 12 kg.’lık tüplü LPG’nin perakende satış fiyatı baz alınarak bulunacak bedeli, Bayi …’a cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, Madde 25-… Bayi, anlaşmanın feshi halinde, teminatının iadesinin gecikmesi veya herhangi başka bir sebeple işin devrinden ve tüplerin iade edilmesinden kaçınamayacağını, aksi takdirde, Bayi, …’ın ve abonelerin bu yüzden maruz kalacağı maddi ve manevi zarar ile iadesini geciktirdiği beher tüp başına anlaşmanın feshi tarihindeki tüp imalat bedeli kadar cezai şart ödemeyi taahhüt edeceğini, taraflar arasındaki 04.09.2009 tarihli bayilik sözleşmesinin, 26. madde gereği 04.09.2014, tarihine kadar sürececeğini; Ancak davacının … 17. Noterliğinden 15.03.2013 tarih ve … sayılı ihtamame ile sözleşmeyi bu tarihte feshettiğini, fesih gerekçesi olarak, 2012 yılı Eylül ayından itbaren sözleşmenin 3. maddesi gereği LPG alımı yapmama, yapılan mahkeme tespitinde başka firmaların mallarını tespiti, borçlarını zamanında ödenmemesi gösterildiğini; … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş Sayılı Dosyasının incelenmesinde, Davacı vekilince 27.11.2012 tarafından verilen dilekçedeki tespite konu hususlar nedeniyle aynı gün; a) … Mah. … Cd. No:12/A-B …-… b) … Mah. … Bey Cd. No:1/D …-… adreslerinde, c) …plakalı Kia Markalı Kamyonet üzerinde, keşfen yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 11.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda aşağıdaki tespitler yer almakta olduğunu, … Mah. … Bey Cd. No:1/D adresinde; …satışa hazır halde yaklaşık 200 adet mutfak tüpünün olduğu, bunların yaklaşık 150 adedinin … marka 12 kg.lık şişman ve uzun tüp (mutfak tüpü) tam dolu ve kaçak kontrol testinden geçtiğini gösteren bandrollü olduğu, bunların dışında sadece birkaç tane boş … marka mutfak tüpünün bulunduğu, işyerinde yaklaşık 50 adet piknik tüpünün bulunduğu, bunların yaklaşık 40 adedinin … marka 2 kg.lık piknik tüpün tam dolu ve kaçak kontrol testinden geçtiğini gösteren … isimli mavi kapaklı olduğu, 60 ZB 597 Plakalı Kamyonet üzerinde; İşyerinin tam karşısında bulunan kamyonette yaklaşık 35 adet mutfak tüpünün olduğu, yarısının …, yarısının … marka olduğu, … markalı tüplerin birkaç tanesinin tam dolu ve emniyet bandrollü, diğerlerinin boş olduğu, … Mah. … Cd. No:12/A-B adresinde:…işyerinin 12/B kısmının tüp satışının yapıldığı, faal olduğu, yaklaşık 15 adet mutfak tüpünün olduğu, 1 tanesinin … marka 12 kg.lık mutfak tüpü, tam dolu ve bandrollü olduğu, bunların dışındakilerin boş … marka mutfak tüpü olduğu, işyerinde yaklaşık 40 adet piknik tüpünün bulunduğu, bunların 3 adedinin … marka tam dolu ve … isimli mavi kapaklı olduğu, bunların dışında 8 tanesinin boş … marka ve 1 tanesinin … marka boş piknik tüpü olduğu, 12/A kısmında, 6 adet mutfak tüpünün bulunduğu, bunların bir tanesinin boş … marka, 5 tanesinin dolu ve bandrollü … tüpü olduğu, Tüplerin dışında, işyerinde … markalı tabela v.b. gereç bulunmadığı, şeklinde tespitler yer almakta olduğunu; Davaya cevap dilekçesinde; … Mah. … Bey Cd. No:1/D … adresindeki yerin başka şahsa ait olduğu, kendisine ait olmadığı, tarafına ait olan ve … Mah. … Cad. No:12/A-B … adresinde yapılan tespitte de 1 adet … marka boş mutfak tüpü, 8 adet … marka baş piknik tüpünün bulunduğu, bu tüplerin davacı …’ın satışını artırmak amacıyla takas için alınan tüpler olduğu, yani iş yerinde satışa hazır başka marka tüp bulunmadığı ileri sürülmekte olduğunu, ancak, bilirkişi raporunda boş tüplerin yanında davacı şirket dışındaki şirketlerin markasını taşıyan dolu tüp tespitleri de yer almakta olduğunu; Davalının, davacı’nın iki farklı adreste tespitler yaptırdığından bahsetmekte olduğunu, bu adreslerden bir tanesinin ise kendilerine ait olmadığını belirttiklerini, bu iki farklı adresi harita üzerinde aşağıdaki şekilde değerlendirebileceğini, aşağıdaki resimden de görülebileceği üzere bu iki farklı adres araç ile 5 dakikalık mesafede olduğunu ve aslında aynı ekonomik alanda yer almakta olduğunu, yani, adreslerde bulunan mağazalardan civardaki noktalara yaklaşık olarak aynı süreler içerisinde teslimat yapılması mümkün olduğunu, bu iki adresin ekonomik olarak birbirleri ile alternatif olarak çalışma imkânları olduğunu, 11.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda üç adreste yapılan tespitlerde de ( … Mah. … Bey Cd. No:1/D adresinde, 60 ZB 597 Plakalı Kamyonet üzerinde ve … Mah, … Cd. No:12/A-B adresinde) satış hazır durumda tam dolu olan … Tüpler tespit edildiğini, tüplü LPG pazarında satışları arttırmak amacıyla rakip firmalardan müşteri çekmeye yönelik çalışmalar yapılmakta olduğunu, bu kapsamda rakip firma müşterilerinden eski tüpleri alınarak yeni tüpler ile değiştirilmekte olduğunu, bu sebepten tüp bayilerinde başka marka boş tüp bulundurulması sektörel açıdan beklenen bir durum olduğunu, ancak başka marka dolu ve satışa hazır tüp bulundurulması hem sözleşmelere hem de ticari kurallara uygun olmadığını, yine bir önceki paragrafta belirttiğimiz üzere tüpler tüketiciye depozito alınmak suretiyle verilmekte olup satılmamakta olduğunu, ödenen depozito bedellerinin tüplerin maliyetinin % 20 — 25i civarında olduğunu, tüpler, dağıtım şirketleri tarafından ürün satışını kolaylaştırmak için sübvanse edilmekte olduğunu, davalının zilyetindeki tüplerin mülkiyeti davacıya ait olduğundan davacının iade talebinin yerinde olduğu görülmekte olduğunu, işbu sebeple davalının davacı tarafından temin edilen tüm tüpleri iade etmesinin, iade edemiyor ise bedellerini davalıya ödemesinin uygun olduğu kanaatinde olduklarını; Yargıtay kararları doğrultusunda mahalde yeni bayi kurulması için davacının makul süre olarak kabul edilebilecek olan 6 Ay araştırma yaptığının öncelikli olarak kabulü gerekli olduğunu, davacının, Bayilik Sözleşmesi hükümlerindeki yükümlülüklerini yerine getirmeyen Davalı ile arasındaki sözleşmeyi satışın durması sebebiyle fesih etmesinin haklı kabul edilebileceği ve davacının yeni bir bayilik tesis ederek aynı ticari bölgede marka değerinin korunması ve kar kaybının oluşmaması için gerekli çabayı gösterip göstermediği ve makul sürede (6 ay) araştırma yapıp yapmadığı dosyadan anlaşılamadığını, 6 aylık kar kaybı 6.655,87 TL olarak hesaplandığını; Davacı şirketçe keşide edilen … 17. Noterliği’nin 145.03.2013 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesinde özetle; Taraflar arasında 04.09.2009 tarihinde 5 yıl süreli Tüplü Bayilik Sözleşmesinin imzalandığı, Sözleşmenin ana konusunun, muhatabın aldığı LPG’nin düzenli bir şekilde abonelere aktarılması olduğu, muhatabın LPG alım bilgileri incelendiğinde; 2012 yılı Eylül ayından bu yana LPG alımı yapmadığı, muhatabın 30 günden uzun süreyle LPG alımı yapmamasının, bayilik sözleşmesinin ilgili maddesince şirkete bayilik sözleşmesini fesih hakkı vermekte olduğu, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı kararı ile yapılan tespitlerin (bilirkişi raporundaki tespitlerin detayına yer verilerek) Tüplü Bayilik Sözleşmesi’ne ve 5307 Sayılı LPG kanununa aykırılık teşkil ettiği, Muhatabın şirkete olan borç ödemelerini de süresi içinde yapmadığı, 2012 yılında 11 adet 172.822,92 TL, 2013 yılında 2 adet 10.500,00 TL olmak üzere 183.322,92 TL’lık karşılıksız çek ve protestolu senedin gerçekleştiği, alacağın tahsili için 10,12.2012 tarih … 1. İcra Müdürlüğü’nün … D.İş sayılı kararı ile 10.500,00 TL’lık icra takibine geçildiği, muhatabın takip tutanı haricinde protestolu senetten 10.500,00 TL, vadeli senetten 5.250,00 TL, vadeli çeklerden 48.500,00 TL’lık borcunun bulunmakta olduğu, bu dururmun da bayilik sözleşmesinin haklı olarak fesih nedenl olduğu, bu nedenlerle tüplü bayilik sözleşmesinin 15.03.2013 tarihi itibari ile haklı nedenlerle feshedildiği, fesih nedeniyle, Sözleşmenin 17.maddesine göre mülkiyeti şirkete ait olan ve muhatabın zilyetliği altında bulunan 525 adet 2 kg’lık, 400 adet 12 kg’lık toplam 925 adet tüpün … … Dolum Tesisine iadesini talep ettikleri, aksi halde Sözleşmenin 25.maddesine göre beher tüp için imalat bedeli üzerinden cezai şart talep edileceği, muhataba işyeri müşterileri veya ihaleli müşterilerde kullanılmak üzere 100 adet 2 Kg’lık, 100 adet 12 Kg’lık Şişman tüpün, iade etmek kaydıyla emanet olarak verildiği, toplam 200 adet tüpün 15 gün içinde … … Dolum tesisine iade edilmesi, Sözleşmenin 24. maddesine göre bayinin son bir yıl içinde …’dan aldığı LPG’nin en yüksek aya ait ton miktarının Sözleşmenin feshi tarihindeki 12 kg’lık LP’G’nin perakende satış fiyatı ile çarpımı sonucu bulunan bedeli bayi ceza-i şart olarak ödeyeceği, bayinin son bir yıldaki en yüksek LPG alışının 9.528 kg ile Nisan-2012 ayına ait olduğu, buna göre 9.528 kg /12— 794 adet x 71,00 TL – 56.374,00 TL’nin 3 gün içinde ödenmesi, sözleşmenin 23.maddesine göre kar kaybı talep haklarının saklı olduğu, ihtar edildiğini, anılan ihtarnamede tebliğ şerhi bulunmamakta olduğunu, ancak, davalının ihtarnamenin tebliğ edilmediği yönünde itirazının bulunmadığı, davaya cevap dilekçesinde, “… A.Ş. tarafından her ne kadar ihtarname çekilerek sözleşmelerinin fesih edildiği iddia edilmiş olsa da, arada yapılan şifahi görüşmeler sonrasında bir yıla yakın, mevcut sözleşme uyarınca ticari ilişkilerinin devam ettiği, buna ilişkin … … Dağıtım Deposu … Ticaref … tarafından düzenlenen faturaların ibraz edildiği, dolayısıyla davacı farafından çekilen ihtamame hükümsüz kalmış olduğundan geçeriliğinin olmadığı ve ticari ilişkilerinin devam ettiği…” şeklinde beyanda bulunduğu görüldüğünü, her ne kadar davalı taraflar arasında ticari ilişkinin sürdüğünü ileri sürmekte ise de, davalı firmaya en son 17.09.2012 tarihinde mal göndermiş olup, diğer iddiaları kanıtlanamadığından akdi ilişkinin devam etmediği sonucuna varıldığını; Davacı şirketçe, davalı firma ile olan ticari ilişkinin detayını gösterilen muavin defter dökümü ibraz edildiğini Muavin defter dökümünde yer alan işlemlerden görüleceği üzere; davalı firmaya en son 17.09.2012 tarihinde 691856 sayılı fatura ile mal teslimatı yapılmış olup, bu tarihten sonra 31.12.2013 tarihine kadar davalı firma adına sadece 16 adet “vade farkı” faturası düzenlendiğini, davaya cevap dilekçesi ekinde dava dışı … Ticaret- … tarafından davalı firma adına düzenlenmiş olan fatura asılları ibraz edildiğini, kasaya alınmış olan faturaların detayı tabloda gösterildiği şekilde olduğunu, sunulan faturalara göre; 15.03.2013 fesih tarihinden sonra 29.05.2013 tarihinden itibaren davacı şirketin … Deposu’ndan davalı tarafça 5 ay boyunca Ürün alındığını, yine, Kasaya sunulmuş olan 28.01.2014 tarih, 3217 sayılı fatura ile …’dan LP’G dışında Ocak, Elektrik Sobası ve Amica Süpürge alındığını; Kar mahrumiyetinin Sözleşmenin 23. Maddesine dayanılarak talep edilmekte olduğunu, davalının son bir yıl içindeki alımlarının toplam tutarı 64.926,- kg. olup, dönem bazında detayı aşağıda gösterildiği şekilde olduğunu, Buna göre; ortalama aylık alım tutarı 5.411.- kg., günlük alım miktarı 180 kg. olup, LPG Ana Depo Fiyat cetvelinde yer alan 255 TL/Ton kar payına göre, 15.03.2013 fesih tarihinden 04.09.2014 sözleşmenin normal sona erme tarihine kadar olan 538 günlük süredeki brüt kazanç kaybı; 180 kg. x 0,255 TL x 538 gün 24.694,20 TL olacağını, sözleşmenin fesih edildiği 2013 yılına ait gelir tablosuna göre; davacının brüt satış karı 223.385.944,55 TL, faaliyet giderleri toplamı 43.436.646,52 TL olduğunu, bu durumda; faaliyet giderlerinin brüt satış kazancına oranı (43.436,646,52 / 223.385.944,55) %19,44 olmakta olduğunu, yukarıda hesaplanan 24.694,20 TL brüt kazanç tutarına isabet eden faaliyet gideri (24.694,20 x %19.44) 4.800,55 TL, bu tutarın davacı brüt kazancından düşürülmesi ile birlikte 538 gündeki davacı net satış karı 19.683,65 TL olmakta olduğunu, Açılan davada; şimdilik kaydı ile 5.000,- TL talep edilmiş olup, 27.07.2015 tarihli dilekçe ile talep edilen tutar 6.930,- TL’na çıkartıldığını; Cezal Şart Talebi İle İlgili olarak Sözleşmenin 24. Maddesine dayanılarak talep edilmekte olduğunu, davalının son bir yıl içindeki en yüksek mal alımı 9.628,- Kg ile Nisan/2012 dönemine ait olduğunu, 05.01.2013 Tarihli Perakende Satış ve Tesis Çıkış Fiyatlarına göre, fesih tarihinde …’ta 12 Kg’lık tüpün perakende satış fiyatı 71,- TL olup, buna göre cezai şart miktarı;, 9.628 kg / 12 kg x 71 TL— 56.942,- TL olacağını, açılan davada; şimdilik kaydı ile 2.500,- TL talep edilmiş olduğunu, 27.07.2015 tarihli dilekçe ile talep edilen tutar 56.374,- TL’na çıkartıldığını, her ne kadar davalı taraf cezai şart sonucu ekonomik şartların zorlaşmasını ileri sürmekte ise de dosyada bu konuda bir belge bulunmadığından bir sonuca varılmadığını; Tüp İadesi Talebi İle İlgili olarak Sözleşmenin 25. maddesine dayanılarak talepte bulunulduğunu, Talebe dayanak olarak dava dilekçesi ekinde sunulan depozito makbuzlarının detayı aşağıda gösterildiği şekilde olduğunu, Muavin defter dökümünden görüleceği üzere; depozito makbuzları ile teslim edilen 400 adet 12 kg’lık, 400 adet 2 kg’lık tüp nedeniyle 06.10.2011 tarihinde davalı cari hesabına toplam (6.400+3.200) 9.600,- TL borç kaydedilmiş olduğunu, anılan tutar 08.10.2011 tarihinde tahsil edildiğini, dava dilekçesinde ise, davalının 11.750,- TL tüp depozito alacağının mahsup edildiği yönünde beyan bulunmakta olduğunu, Yine, dava dilekçesi ekinde sunulan Emanet Tesellüm Makbuzunun detayı aşağıda güsterildiği şekilde olduğunu, Emanet Tesellüm Fişinin teslim alan kısmında “…” adının yer aldığı, Doğan Şa… (tam okunarmadı) isim ve imzası bulunmakta olduğunu, Depozito Makbuzları e Emanet Tesellüm Fişleri ile davalıya toplam 600 adet 12 kg’lık, 500 adet 2 kg’lık tüp teslim edildiğini, açılan davada ise; 400 adet 12 kg’lık ve 525 adet 2 kg’lık tüp bedeli talep edilmekte olduğunu, davalı vekili ise; ellerinde bulunan tüm LPG tüplerinin davacı kurumun dağıtıcı deposu olan … Ticaret …’e iade edildiğini iddia etmekte olduğunu, ancak, tüplerin …’a lade edildiğini gösterir herhangi bir belge ibraz edilmediğini, davacı vekilince de, tüplerin imalat bedeline dayanak olabilecek herhangi bir belge ibraz edilmediğini; İnceleme sırasında; Mart 2013 döneminde tüpterin imalat bedellerinin;, 2 kg’lık tüp: 21,80 TL, 12 kg’lık şişman tüp: 45,20 TL, 12 kg’lık uzun tüp: 48,90 TL olduğu beyan edildiğini, sunulan belgeler ve davacı talepleri dikkate alınarak, davalı şirketçe iade edilmemiş olan tüplerin imalat bedelleri aşağıda gösterildiği şekilde hesaplandığını, Tüp imalat bedelleri toplamı 29.350,- TL olup, davalının 11.750,- TL depozito alacağı düşürüldüğünde, tüp imalat bedeli olarak talep edilebilecek tutar (29.350-11.750) 17.600,- TL olacağını, açılan davada; şimdilik kaydı ile 2.500,- TL talep edildiğini, 27.07.2015 tarihli dilekçe ile talep edilen tutar 31.022,50 TL’na çıkartıldığını; Davalının Varlık ve Kaynak Yapısına Yönelik Tespitler: Talep edilen cezai şart miktarının davalının ticari olarak ekonomik mahvına sebep olup olamayacağı, buna göre tenkis oranının belirlenebilmesi için davalı firmanın Aktif (Varlık ) ve Kaynak (Borçlar) yapısının, özetle özvarlık miktarının tespit edilmesi gerekmekte olduğunu, … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından davalının son beş yıllık Geçici Vergi, Muhtasar, Yıllık Gelir Vergisi ve Katma Değer Vergisi Beyarnameleri gönderilmiş olduğunu, Geçici Vergi, Muhtasar ve Katma Değer Vergisi beyannamelerinden davalının varlık ve kaynak yapısına yönelik herhangi bir tespit yapılması olanak dışı olduğunu, sunulan Gelir Vergisi Beyannamelerinde ise; davalı işletme usulüne göre defter kullanmakta olduğundan, Gelir Vergisi Beyannamelerinde Bilanço Tabloları bulunmamakta olduğunu, dolayısıyla, anılan beyanname içeriklerinden de davalının varlık ve kaynak yapısına yönelik herhangi bir tespit yapılamadığını, Gelir Vergisi Beyannamelerine göre; davalının sadece ticari kazancı bulunmakta olduğunu, son 5 yıllık dönemdeki ticari kazanç tutarları aşağıda gösterildiği şekilde olduğunu, toplam kazanç tutarının 29.913,99 TL olduğunu; NETİCE: Mahkemenin 13.04.2018 tarihli ara kararındaki çerçeve doğrultusunda, a) Taraflar arasındaki akdi ilişkinin 15.03.2013 tarihinde sona erdiğini, b) Akdi ilişkinin sona ermesinde, … Sulh Hukuk Mahkemesinin delil tespiti dosyası da dikkate alınarak, davalının kusurunun bulunduğunu, c) Fesih ihtarından sonra mal sevkiyatı yapılmadığından akdi ilişkinin devam etmediğini, d) Yargıtay kararları doğrultusunda mahalde yeni bayi kurulması için davacının makul süre olarak kabul edilebilecek olan 6 aylık kar kaybı karşılığının 6.655,87 TL olduğunu, e) Davacının tüp iadesi talebinin yerinde bulunduğu doğrultusundaki görüşlerini bildirmişlerdir.
Bilirkişi heyetinden alınan 09/03/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; a) İade edilmeyen tüpler:e ilişkin olarak; Taraflar arasındaki 4.9.2009 tarihli ( … A.Ş.Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Tüplü Bayiliği Analaşması ve genel Şartnamesi) nin 17. Maddesine göre, davalı bayi anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun feshi üzerine 15 gün içinde elinde mevcut veya tali bayilerinde bulunana dolu ve boş depozitolu tüpleri davacıya iade ve teslim etmekle yükümlü olduğunu, esas raporda belirlendiği üzere, a) her biri 21,80 TL bedelli 500 adet 2 Kg lık tüp için 10.900 TL , her biri 48,90 TL bedelli 100 adet 12 Kg lık uzun tüp için 4.890 TL , her biri 45,20 TL bedelli 300 adet 12 Kg lık şişman tüp için 13.560 TL = 29.350 TL istenebileceğini, ancak anılan tüplere mahsuben 11.750 TL depozito alacağı mevcut olduğundan sonuçta 17.600 TL talep edilebileceğini, b) Kar mahrumiyetine ilişkin olarak; Anılan sözleşmenin 23. Maddesine göre, …’ın akdin ihlali sebebiyle anlaşmayı feshetmesi halinde Bayi’den maruz kalacağı zarar, ziyan ve anlaşma süresinin sonuna kadar hesap edilmek üzere mahrum kalacağı kar karşılığı tazminat talep edilebileceğini, … Sulh Hukuk mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasında 27.11.2012 tarihinde gerçekleştirdiği tespitte, işyerinde boş ve dolu olarak başka firmaların mallarının olduğu belirlendiğini, anılan sözleşmenin 1. Maddesinde başka firma emtia ve malzemesinin kullanılmayacağı taahhüt edildiğini, ihlali halinde sözleşmenin 22. Maddesine göre davacıya fesih hakkı tanındığını, davacı gerek bu nedene gerekse alacaklarına dayanarak … 17. Noterliğinin 15.3.2013 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile sözleşmeyi feshettiğini, sözleşmenin feshinin haklılığının hukuki takdiri mahkemenin olduğunu, esas raporda sözleşmenin sona ermesine kadar kalan 538 günde davacının net satış karının 19.683,65 TL olduğu belirlendiğini; Cezai şarta ilişkin olarak; Anılan sözleşmenin 24. Maddesine göre “ bayinin akde muhalefeti dolayısıyla akdin feshine sebebiyet vermesi halinde Bayinin son 1 yıl içinde …’dan aldığı LPG nin en yüksek aya ait ton miktarının sözleşmenin feshi tarihindeki LPG parakende satış fiyatı ile çarpımı sonucu bulunan bedeli, bayi …’a cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt edeceğini, TBK 179 maddede düzenlenen ceza koşulu, YHGK nun 17.2.1971 tarih ve 4-405 E.-85 K sayılı ilamına göre, “geçerli bir borcun yerine getirilmemesi veya eksik yerine getirilmesi ya da belli bir yerde, belli bir zamanda yerine getirilmemesi durumunda borçlunun ödemesi gereken feri nitelikte götürü bir edimdir.” 180. Maddeye göre, “Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.” 182. Maddeye göre “ taraflar cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler”. Ancak aynı maddeye göre, borçlu tacir değilse “ hakim aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” Her ne kadar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 22. Maddesine göre, tacirler sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemezlerse de, YHGK nun 20.3.1974 tarih ve 1053 E.-222 K sayılı ilamına göre, “Borçlu tacir olsa dahi, ekonomik bakımdan mahvına neden olacak cezai koşul indirilebilmekte olup, bu konuda takdirin Mahkemenin olduğunu, Esas raporda belirtildiği üzere Nisan 2012 döneminde en yüksek mal alımı olan 9.628 Kg gerçekleştirildiğini, aynı dönem LPG ın kilosu (71 TL/12 kg=) 5,916 TL olup, (5,916 x 9.628) 56.959 TL cezai şart istenebileceğini, TBK 180. Maddedeki “ Alacaklının uğradığı zarara kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorssa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez “ hükmünün hukuki takdirinin mahkemenin olduğu görüşleri bildirilmiştir.
İddia, savunma dosya kapsamında toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi sonucunda;
Davacı vekilince, dava dilekçesinde, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin, davalı tarafça borçların ödenmemesi, mal alımının durdurulması ve başka bayilerden mal alınması nedenleri ile müvekkilince sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiği iddia edilerek, Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, tüplerin iade edilmemesi sebebiyle 2.500,00 TL, kar mahrumiyeti nedeniyle 2.500,00 TL ve cezai şart olarak 5.000,00 TL olmak üzere şimdilik toplamda 10.000,00 TL nin fesih ihtarnamesinin tebliği tarihinden itibaren işleycek avans faiz oranı üzerinden faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep edilmiş, 27.07.2015 tarihli somutlaştırma dilekçesi ile iade edilmeyen tüplerden kaynaklanan cezai şart taleplerini 31.022,50 TL, kar mahrumiyeti taleplerini 6.930,00 TL , haksız fesihten kaynaklanan cezai şart taleplerini 56.374,00 olarak belirleyerek bu bedellerin davalı taraftan tahsili talebinde bulunulmuştur.
Davalı asil ve vekilinin, cevap dilekçesi ve müteakip beyanları ile, davacı tarafça yapılan sözleşme feshinin haksız olduğu, müvekkilince iade edilmeyen tüp bulunmadığını, fesih tarihinden sonrada taraflar arasında mal alışverişinin devam ettiği, feshin geçersiz olduğu, fesih ihtarnamesinin müvekkiline tebliğ edilmediği savunularak davanın reddi talep edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafça haklı nedenle feshedilip edilmediği, fesih nedeniyle davacı tarafın cezai şart talepleri ve kar mahrumiyeti talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kanun koyucu mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.
Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman, Sermet/Burcuoğlu, Halûk/Altop, Atillâ/ Tekinay, Selahâttin Sulhi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).
Cezai şartın, Kanun’daki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/1. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.
Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlâli hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, Köksal: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), Ankara 2018, s. 31-33).
Cezai şart, somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 179–182. maddelerinde düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi:“…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir.
Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine 100.000TL ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifa imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister.
Buradaki “seçimlik” ifadesinden, ceza koşulu ile asıl borç arasındaki ilişkinin, seçimlik borçlarda yer alan birden çok edim arasındaki ilişkiye benzediği sanılmamalıdır. Asıl borç ile ceza koşulu arasında gerçek anlamda bir seçimlik borç (alacak) ilişkisi söz konusu olmayıp, yalnızca alacaklıya tanınmış bir seçim hakkı söz konusudur. Bunun önemi şu noktada ortaya çıkar: Borçlu asıl borcun ifasıyla yükümlü olmakla birlikte, alacaklı asıl borcun ifasından vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini istediğini borçluya bildirebilir. Borçlu ceza koşulu kendisinden istenmedikçe yalnız asıl borcu ifa edebilir. Bu seçim hakkı, teknik anlamdaki seçimlik borçtan (alacaktan) farklıdır (Kocaağa, s. 133-136).
İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça feragat etmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlâl etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlâli koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, s. 145-154).
Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlâl durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, s.138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 14.10.2021 tarihli ve 2017/(19)11-3083 E., 2021/1225 K.; 29.06.2021 tarihli ve 2017/(13)3-2245 E. ve 2021/880 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
Somut olayın değerlendirilmesinde;
Taraflar arasında 04.09.2009 tarihinde imzalanan ve 04.09.2014 tarihine kadar geçerli olan bayilik sözleşmesinin imzalandığı, davalının sözleşmeye ve sözleşme altındaki imzasına bir itirazının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sözleşmenin 3/e- maddesinde; Bayi’nin 30 gün süre ile …’dan LPG almaması, fiilen işyerini kapatması, …’a yazılı bilgi vermeden işyeri adresini terk etmesi veya işyerini başka yere nakletmesi veya tüketici tarafından bilinen telefonların …’ın onayını almadan üçüncü şahıslara devretmesi “ bayiliğin fiilen bırakıldığı” olarak kabul edilecek ve Bayi hakkında haksız fesih hükümleri uygulanacağı;
Sözleşmenin 17/a maddesinde; Bayi, anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun feshi üzerine 15 gün içinde elinde mevcut veya tali bayilerinde bulunan dolu ve boş depozitolu tüpleri …’a iade ve teslim etmekle yükümlü olduğu;
Sözleşmenin 23. maddesinde; …’ın akdin ihlali sebebiyle anlaşmayı feshetmesi halinde Bayi’den, maruz kalacağı zarar, ziyan ve anlaşma süresinin sonuna kadar hesap edilmek üzere, mahrum kalacağı kar karşılığı tazminatı talep edebileceğini Bayinin peşinen kabul ve taahhüt edeceği;,
Sözleşmenin 24. Maddesinde; Yine, Bayi’nin akde muhalefeti dolayısıyla akdin feshine sebebiyet vermesi halinde, 23. maddeden ayrı olarak, Bayinin son bir yıl içinde …’dan aldığı LPG’nin en yüksek aya ait ton miktarının, sözleşmenin feshi tarihindeki 12 kg.’lık tüplü LPG’nin perakende satış fiyatı baz alınarak bulunacak bedeli, Bayi …’a cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği;
Sözleşmenin 25. maddesinde;… Bayi, anlaşmanın feshi halinde, teminatının iadesinin gecikmesi veya herhangi başka bir sebeple işin devrinden ve tüplerin iade edilmesinden kaçınamayacağını, aksi takdirde, Bayi, …’ın ve abonelerin bu yüzden maruz kalacağı maddi ve manevi zarar ile iadesini geciktirdiği beher tüp başına anlaşmanın feshi tarihindeki tüp imalat bedeli kadar cezai şart ödemeyi taahhüt edeceği;
Sözleşmenin 26. maddesinde taraflar arasındaki sözleşmesinin, 04.09.2014, tarihine kadar süreceği, hususlarının kararlaştırıldığı görülmüştür.
Davacı tarafından davalıya çekilen … 17. Noterliğinin 15.03.2013 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin davacı tarafından ihtarname tarihinde feshettiği, fesih gerekçesi olarak, 2012 yılı Eylül ayından itbaren sözleşmenin 3. maddesi gereği LPG alımı yapmama, yapılan … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş Sayılı dosyada yapılan tespitlerde davalı iş yerleri ve aracında başka firmaların mallarınının tespiti, borçlarını zamanında ödenmemesi hususlarının gösterildiği görülmüştür.
… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş Sayılı Dosyası ile, tespit talebinde bulunduğu ve davalıya ait adres ve araçlarda tespitler yaptırdığı 11.12.2012 tarihli bilirkişi raporu ile bu işyeri ve araçta davacı dışındaki başka şirketlere ait boş ve dolu tüplerin bulunduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafça, … Mah. … Bey Cd. No:1/D … adresindeki yerin başka şahsa ait olduğu, kendisine ait olmadığı, tarafına ait olan ve … Mah. … Cad. No:12/A-B … adresinde yapılan tespitte de 1 adet … marka boş mutfak tüpü, 8 adet … marka baş piknik tüpünün bulunduğu, bu tüplerin davacı …’ın satışını artırmak amacıyla takas için alınan tüpler olduğu, yani iş yerinde satışa hazır başka marka tüp bulunmadığı ileri sürülmüş ise de, D.İş dosyasındaki bilirkişi raporunda boş tüplerin yanında davacı şirket dışındaki şirketlerin markasını taşıyan dolu tüp tespitleri de yer almakta olduğu, bilirkişi raporunda üç adreste yapılan tespitlerde de ( … Mah. … Bey Cd. No:1/D adresinde, … Plakalı Kamyonet üzerinde ve … Mah, … Cd. No:12/A-B adresinde) satış hazır durumda tam dolu olan … Tüpler tespit edildiği anlaşılmakla yanın bu savunmasına itibar edilmemiştir.
Davacı tarafından sözleşmenin feshine yönelik olarak davalıya çekilen ihtarnamede tebliğ şerhinin bulunmamakta olduğu anlaşılmıştır. Ancak, davalının cevap dilekçesinde ihtarnamenin tebliğ edilmediği yönünde itirazının bulunmadığı gibi cevap dilekçesinde, “… A.Ş. tarafından her ne kadar ihtarname çekilerek sözleşmelerinin fesih edildiği iddia edilmiş olsa da, arada yapılan şifahi görüşmeler sonrasında bir yıla yakın, mevcut sözleşme uyarınca ticari ilişkilerinin devam ettiği, buna ilişkin … … Dağıtım Deposu … Ticaref … tarafından düzenlenen faturaların ibraz edildiği, dolayısıyla davacı farafından çekilen ihtamame hükümsüz kalmış olduğundan geçeriliğinin olmadığı ve ticari ilişkilerinin devam ettiği…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmakla, davalının ihtarnameden haberdar olduğu değerlendirilerek davalının sonradan yaptığı ihtarnamenin kendilerine tebliğ edilmediği yönündeki savunmasına itibar edilmemiştir.
Davalı tarafça, taraflar arasında ticari ilişkinin sözleşmenin feshinden sonra da sürdüğü, bu nedenle feshin geçersiz olduğu ileri sürülmüş ise de; Alınan bilirkişi heyeti rapor ve ek raporuna göre, davacı tarafın usulüne uygun tutulan ticari defter ve kayıtlarına göre, davacı tarafından davalı firmaya en son 17.09.2012 tarihinde mal gönderilmiş olduğu, bu tarihten sonra 15.03.2013 fesih tarihine kadar davalı firma adına sadece 16 adet “vade farkı” faturası düzenlendiği, ihtarnamede de belirtildiği üzere son mal gönderme tarihinden fesih tarihine kadar mal gönderilmediği anlaşılmakla, taraflar arasındaki sözleşmenin 15.03.2013 ihtarname tarihi itibarı ile feshedildiği, fesih tarihinden sonraki döneme ilişkin olmak üzere davalı tarafından davaya cevap dilekçesi ekinde sunulan ve davacı şirketin … deposu sorumlusu tarafından düzenlenen faturalara göre, 29.05.2013 tarihinden itibaren davacı şirketin … Deposu’ndan davalı tarafça 5 ay boyunca ürün alındığı tespit edilmiş ise de fesih tarihinden sonra yapılan bu işlemlerin yeni bir sözleşmesinin kurulması niteliğinde olduğu anlaşılmakla ve değerlendirilmekle, davalının bu savunmasına itibar edilmemiştir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, tespitler, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ışığında, dosya kapsamında toplanan deliler ve alınan bilirkişi rapor ve ek raporuna göre yapılan değerlendirmede;
Davalı tarafça, 17.09.2012 tarihinden itibaren 15.03.2013 fesih tarihine kadar davacı taraftan mal alımının durdurulduğu, kendine ait iş yeri ve araçlarında davacı şirket dışındaki başka firmaların mallarını sattığı, bu hususların taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil ettiği anlaşılmakla, davacı tarafça sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu kapsamda davacı taraf taleplerinin ayrı ayrı değerlendirilmesinde;
Kar mahrumiyetinin Sözleşmenin 23. Maddesine dayanılarak talep edilmekte olduğu, davalının bu maddeye göre kar mahrumiyeti talep hakkının bulunduğu, alınan ve karar vermeye uygun bulunan bilirkişi rapor ve ek raporuna göre, davalının son bir yıl içindeki alımlarının toplam tutarı 64.926,- kg. olup, ortalama aylık alım tutarı 5.411.- kg., günlük alım miktarı 180 kg. olup, LPG Ana Depo Fiyat cetvelinde yer alan 255 TL/Ton kar payına göre, 15.03.2013 fesih tarihinden 04.09.2014 sözleşmenin normal sona erme tarihine kadar olan 538 günlük süredeki brüt kazanç kaybı; 180 kg. x 0,255 TL x 538 gün 24.694,20 TL olacağı, sözleşmenin fesih edildiği 2013 yılına ait gelir tablosuna göre; davacının brüt satış karı 223.385.944,55 TL, faaliyet giderleri toplamı 43.436.646,52 TL olduğu, bu durumda; faaliyet giderlerinin brüt satış kazancına oranı (43.436,646,52 / 223.385.944,55) %19,44 olmakta olduğunu, yukarıda hesaplanan 24.694,20 TL brüt kazanç tutarına isabet eden faaliyet gideri (24.694,20 x %19.44) 4.800,55 TL, bu tutarın davacı brüt kazancından düşürülmesi ile birlikte 538 gündeki davacı net satış karı 19.683,65 TL olduğu anlaşılmakla ve davacının sözleşmenin haklı nedenle feshi kapsamında sözleşmenin süresinden önce feshedilmesinden dolayı kazanç-kar kar kaybına uğradığı, yerleşik yargıtay uygulamaları kapsamında davacının talep edebileceği kazaç-kar kaybının davacının yeni bayi bulması için geçecek makul bir süre kadar olabileceği, somut olayda dosya kapsamına göre davalının yeni bir bayi bulabilmesi için makul sürenin mahkememizce 3 ay olabileceği değerlendirilmekle, davacının 3 aylık makul süre için ( 19.683,65 TL: 538 X 90) 3.292,80 TL talep edebileceği, açılan davada davacı tarafça şimdilik kaydı ile 5.000,- TL talep edilmiş olup, 27.07.2015 tarihli dilekçe ile talep edilen tutar 6.930,- TL’na çıkarılmış olup, davacının fazlaya dair kar mahrumiyeti talebinin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Akde aykırılık nedeniyle Sözleşmenin 24. Maddesine dayanılarak cezai şart talebinde bulunulduğu, akde aykırılık kapsamında, davacın bu sözleşme hükmüne nazaran cezai şart talep edebileceği, bu sözleşme maddesine göre belirlenen cezai şartın yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ifaya eklenen cezai şart niteliğinde olduğu, alınan ve karar vermeye uygun bulunan bilirkişi rapor ve ek raporuna göre, davalının son bir yıl içindeki en yüksek mal alımı 9.628,- Kg ile Nisan/2012 dönemine ait olduğu, 05.01.2013 Tarihli Perakende Satış ve Tesis Çıkış Fiyatlarına göre, fesih tarihinde …’ta 12 Kg’lık tüpün perakende satış fiyatı 71,- TL olup, buna göre cezai şart miktarı;, 9.628 kg / 12 kg x 71 TL— 56.942,- TL olacağı, açılan davada; şimdilik kaydı ile 2.500,- TL talep edilmiş olduğu, 27.07.2015 tarihli dilekçe ile talep edilen tutarın 56.374,- TL’ye çıkartıldığı, davacı tarafça talep edilen miktar bilirkişi tespitinden fazla olduğundan taleple bağlılık kuralı gereği sözleşmenin 24. Maddesine göre 56.374,- TL cezai şart talep edilebileceği sonucuna ulaşılmıştır.
İade edilmeyen tüplere ilişkin olarak Sözleşmenin 25. maddesine dayanılarak cezai şart talebinde bulunulduğu, davacın bu sözleşme hükmüne nazaran cezai şart talep edebileceği, bu sözleşme maddesine göre belirlenen cezai şartın yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ifaya eklenen cezai şart niteliğinde olduğu, alınan ve karar vermeye uygun bulunan bilirkişi rapor ve ek raporuna göre, davacı kayıtları ve dosya kapsamına göre, depozito makbuzları ile teslim edilen 400 adet 12 kg’lık, 400 adet 2 kg’lık tüp nedeniyle 06.10.2011 tarihinde davalı cari hesabına toplam (6.400+3.200) 9.600,- TL borç kaydedilmiş olduğu, anılan tutar 08.10.2011 tarihinde tahsil edildiği, dava dilekçesinde ise, davalının 11.750,- TL tüp depozito alacağının mahsup edildiği yönünde beyan bulunmakta olduğu, yine, dava dilekçesi ekinde sunulan Emanet Tesellüm Makbuzunu Emanet Tesellüm Fişinin teslim alan kısmında “…” adının yer aldığı, Depozito Makbuzları Emanet Tesellüm Fişleri ile davalıya toplam 600 adet 12 kg’lık, 500 adet 2 kg’lık tüp teslim edildiği, açılan davada ise; 400 adet 12 kg’lık ve 525 adet 2 kg’lık tüp bedeli talep edilmekte olduğu, davalı vekili ise; ellerinde bulunan tüm LPG tüplerinin davacı kurumun dağıtıcı deposu olan … Ticaret …’e iade edildiğini iddia etmekte olduğu, ancak, tüplerin …’a lade edildiğini gösterir herhangi bir belge ibraz edilmediği, Mart 2013 döneminde tüpterin imalat bedellerinin;, 2 kg’lık tüp: 21,80 TL, 12 kg’lık şişman tüp: 45,20 TL, 12 kg’lık uzun tüp: 48,90 TL olduğunun beyan edildiği, sunulan belgeler ve davacı talepleri dikkate alınarak, davalı şirketçe iade edilmemiş olan tüplerin imalat bedelleri aşağıda toplamının 29.350,- TL olup, davalının 11.750,- TL depozito alacağı düşürüldüğünde, tüp imalat bedeli olarak talep edilebilecek tutar (29.350-11.750) 17.600,- TL olacağı, açılan davada şimdilik kaydı ile 2.500,- TL talep edildiği, 27.07.2015 tarihli dilekçe ile talep edilen tutar 31.022,50 TL’na çıkartıldığı, anlaşılmakla, davacının bilirkişi tarafından tespit edilen kısmın 17.600,- TL nin üzerindeki talepte bulunduğu, ancak fazlaya dair istemini ispatlar mahiyette bir delil sunmadığı değerlendirilmekle, İade edilmeyen tüplere ilişkin olarak Sözleşmenin 25. Maddesine göre 17.600,- TL cezai şart alacağı talep edebileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı tarafça, mahkememizce verilen ilk karar istinaf edilmediğinden, usulü kazanılmış haklar gereği temerrüte ilişkin yeni bir değerlendirme yapılmamış, ilk kararda olduğu gibi temerrütün dava tarihinde oluştuğu, tarafların tacir olması karşısında temerrüt tarihinden itibaren avans faizi talep edilebileceği değerlendirilmiştir.
Tüm bu nedenler ile;
Davacı tarafça açılan davanın kısmen kabulü ile, 17.600,00 TL iade edilmeyen tüplerden doğan alacak, 3.292,80 TL kar mahrumiyeti alacağı, 56.374,00 TL cezai şart alacağı olmak üzere toplam 77.266,80 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, Fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafça açılan davanın kısmen kabulü ile, 17.600,00 TL iade edilmeyen tüplerden doğan alacak, 3.292,80 TL kar mahrumiyeti alacağı, 56.374,00 TL cezai şart alacağı olmak üzere toplam 77.266,80 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Fazlaya dair istemin reddine,
2-Alınması gereken 5.278,10 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin ve tamamlama yoluyla yatırılan 1.620,78-TL’nin mahsubu ile bakiye 3.657,32-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından peşin ve tamamlama yoluyla yatırılan 1.620,78-TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvurma harcı parası, 376,00-TL müzekkere ve davetiye posta masrafı, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.803,70 TL yargılama masrafının davanın kabul ret oranı göz önünde bulundurularak hesaplanan 2.296,63-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlasının kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcına ilişkin yargılama giderinin davanın kabul ret oranı göz önünde bulundurularak hesaplanan 17,74 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, fazlasının kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 12.362,69-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesap ve takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından sarfedilmeyen kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/11/2022

Katip …
 e-imzalıdır

Hakim …
 e-imzalıdır