Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/422 E. 2021/919 K. 17.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/422 Esas
KARAR NO :2021/919 Karar

DAVA:Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ:17/08/2020
KARAR TARİHİ:17/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilnin davalı banka nezdinde bulunan …/… numaralı hesabından 31/7/2015 tarihinde 85.000 TL meblağın çıkışının yapıldığı ve … isimli kişinin hesabına aktarıldığının müvekkil ve kızı tarafından 2019 yılı Ekim ayı içerisinde tespit edildiğini, müvekkilinin işlemden haberdar olmadığını, böyle bir talimat vermediğini belirterek şubeye şifahi olarak müracaat ettiğini, ancak talimatının mevcut olduğu bu nedenle yapılan işlemde bir yanlışlık olmadığının belirtildiğini, sonrasında müvekkili adına 07/11/2019 tarihinde davalı bankaya ihtar çekildiğini ve usulüne uygun talimat olup olmadığı var ise dayanak belgenin istendiğini, davalı banka tarafından 12/11/2019 tarihinde verilen cevapta vekaletnamede bankalardan bilgi ve belge isteme yetkisi bulunmadığından bahisle taleplerine olumsuz yanıt verildiğini, akabinde istenen yetkilerin bulunduğu vekaletname ile tekrar ilk taleplerinin yinelendiği ve müvekkilinin 31/7/2015 tarihli işlemine ilişkin dayanak belge istendiğini, bu ihtar üzerine davalı bankanın 04/02/2020 tarihli cevabında müvekkilinin yazılı talimatı bulunduğu bilgisini verdiğini, davalı bankanın göndermiş olduğu ve müvekkilinin 31/7/2015 tarihli yazılı talimatı olduğunu iddia ettiği belgeyi müvekkilinin kabul etmediğini ve imzanın kendisine ait olmadığını, kesinlikle o tarihte yada ondan sonraki yakın bir tarihte bankaya gitmediğini ve hiç bir şey imzalamadığını belirtiğini, diğer taraftan davalı bankanın göndermiş olduğu ve talimat olduğunu iddia ettiği evrakın da olağan dışı olup, hatalı ifadelerle dolu olduğunu ve hukuken geçersiz olduğunu, öncelikle havale işlemleri rutin olarak şubeden yapılmakta ve dekonta imza atılarak yapılmakta ve dekontun bir sureti müşteriye verildiğini, söz konusu işlem ise A-4 kağıda yazılan matbu bir cümle altına elle isim soy isim ve imza ile yapıldığını ve dolayısıyla açık bir şekilde olağan dışı olduğunu, ayrıca yazıda virman ifadesi kullanılmış olduğunu ve havale ifadesinin geçmediğini, bilindiği üzere Virmanın, aynı kişinin aynı banka nezdindeki hesapları arasında yapılan transfer işlemine verilen isim olduğunu, burada ise müvekkilinin hesabından başka bir kişinin hesabına yapılan para transferi söz konusu olduğunu ve pek tabi ki Virman değil havale yolu ile yapılabilir bir işlem olduğunu, görüldüğü üzere işlemin olağan dışı usulle yapılıyor olması yetmezmiş gibi bir de en temel bankacılık işlemlerinin yanlış ifade edildiğini ve bu yanlışlarla dolu, imzası müvekkiline ait olmayan ve geçersiz belge ile para transferi işlemi yapıldığını, davalı bankanın yapmış olduğu işlemin açıkça dayanaksız, hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu, müvekkilinin bilgisi ve onayı olmadan yapıldığını, bu nedenle müvekkilini bağlanamayacağını belirterek; davanın kabulü ile, müvekkilinin hesabında olması gereken 85.000 TL’nin faizi ile birlikte taraflarına ödenmesini, yargılama giderlerini ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı yana tebligat yasası hükümlerine uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma günü bildirildiği halde; cevap ve delil bildirmemiş, ancak 06/12/2021 tarihli celsede; “öncelikle davacı taraf ile aramızda herhangi bir ticari ilişki bulunmuyor olması ve ayrıca davacının tacir sıfatına da haiz olmaması nedeniyle öncelikle biz Tüketici Mahkemesinin görevli olduğunu düşünüyoruz davanın öncelikle görevden reddini talep ediyoruz onun dışında davanın reddine karar verilsin” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, taraflar arsında akdedilen Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi ve ekleri, beyan dilekçeleri ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır.
Dava, davacının davalı banka nedindeki bireysel hesabından bilgi ve onayı dışında çekilen paranın tahsili istemine ilişkindir.
HMK’nun 115/1. maddesi uyarınca, dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
6102 Sayılı TTK’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Bunun yanında 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde, kapsamının tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamalar olduğu açıklanmış, 3/k maddesinde tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” şeklinde, 3/1. maddesinde ise tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Yasa koyucu, bu hükümle, tüketicinin taraf olduğu bankacılık sözleşmelerini tüketici işlemi olarak kabul etmiştir. Aynı Yasa’nın 73. maddesinde, bu kanundan kaynaklanan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinin görevine girdiği düzenlenmiş, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde de;
Mahkememizce görülüp karara bağlanan davanın, davacının davalı banka nedindeki bireysel hesabından bilgi ve onayı dışında çekilen paranın tahsili istemine ilişkin olduğu, bu kapsamda davalı yanca dosyaya ibraz olunan “Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi” incelendiğinde, davacı …’ın gerçek kişi müşteri sıfatı ile sözleşmeyi imzaladığı, davacı yanın tacir sıfatına haiz olmadığının, davacı vekili tarafından 06/12/2021 tarihli celsedeki; “müvekkilimin tacir sıfatı yoktur, ancak bankayla aramızda kurulan sözleşme Ticaret Kanunu gereğince kurulan ve ticari iş sayılan sözleşmelerdendir bu nedenle Ticaret Mahkemesi görevlidir, bu konuda davalı yanın görev itirazının reddine karar verilmesini talep ediyoruz” şeklindeki beyanından da açıkça anlaşıldığı, ayrıca davacı yana ait hesabın mesleki ya da ticari amaçla kullanıldığına ilişkin dosyada bir bilgi ve belge bulunmadığı, davanın tüketici sıfatıyla açıldığı ve işlemin sırf bankacılık işleminden kaynaklanmış olmasının da davanın ticari dava olması sonucunu doğurmayacağı, taraflar arasındaki akdi ilişkinin ve davanın, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’dan sonra açılmış bulunduğu, bu haliyle de davacının tüketici sıfatına haiz, işlemin de tüketici işlemi olduğu, davacı vekili tarafından her ne kadar 17/12/2021 tarihi celsede; “Müvekkilimin davalı banka ile tüketici olarak yapmış olduğu bir işlem söz konusu değildir, müvekkilimin talimatı olmaksızın yapılan bir işlem söz konusudur, bire bir aynı konu ile ilgili olarak içtihatları sunduk, içtihatlar doğrultusunda davamızın kabulüne karar verilsin” şeklinde beyanda bulunulmuş ve beyan ekine bazı Yargıtay kararları ibraz edilmiş ise de; iş bu kararların 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’dan önce yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un uygulandığı dönemlere ilişkin olduğu ve görülmekte olan davada emsal olarak kabul edilemeyeceği ve sonuç olarak da; az yukarıda izah edilen gerekçelerle görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu anlaşıldığından davanın, HMK 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca görev yönünden usulden reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar OLUŞTURULMASINA,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 17.12.2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır