Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/300 E. 2020/715 K. 29.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/300 Esas
KARAR NO:2020/715

DAVA:Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:26/06/2020
KARAR TARİHİ:29/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı …, davalı … A.Ş.’den İstanbul ili, … ilçesi, … Ada, … Parsel, Bloktaki …(…) No’lu bağımsız bölümü satın almış olduğunu, Taraflar arasındaki sözleşmeden de satış bedeli 135.000,00-TL + %1 oranında KDV olarak belirlendiğini, 17/02/2012 tarihli makbuz başlıklı belgeden anlaşıldığı üzere satış bedeli olarak belirlenen tutarın 25.000,00 TL sinin peşinat olarak, bakiye 110.000,00-TL nin ise aylık 1.000,00-TL taksitlerle ödenmesi konusunda tarafların anlaşmış olduğunu, 17/02/2012 tarihinde 25.000,00-TL yi peşinat 27/03/2012 tarihinde … kanalı ile 75.000,00-TL’ yi banka havalesi olmak üzere toplam 100.000,00-TL ödemeyi davalı firmaya yapmış olduğunu, sözleşmenin akdedilmesinden sonra davacının eşi 10 nolu bağımsız bölümün konumunu beğenmeyip 8 nolu bağımsız bölümü beğenmiş ve 8 nolu bağımsız bölüme geçilmesi konusunda satıcı ile mutabık kalınmış olduğunu, taraflar arasında 26/05/2014 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi başlıklı sözleşmeyi imzalamış olduklarını, imzalanan sözleşmeye göre 8 nolu bağımsız bölümün bedeli 135.000,00-TL olarak belirlendiğini, sözleşmeye konu gayrimenkul tamamlanıp teslim aşamasına geldiğinde davalı yan, müvekkilinin bakiye 20.000,00-TL ve sözleşme gereği ödenmesi gereken %1 KDV tutarı olan 1.350,00-TL’ lik borcu kalmasına rağmen yıllardır süre gelen iyi ilişkilerini kullanarak davacıdan konut kredisi kullanmasını ev ödenecek konut kredisinden 21.350,00-TL borç düşülerek bakiye kalan bedelin kendisine borç verilmesini istemiş olduğunu, taraflar arasındaki güven ilişkisi nedeniyle davalı davacı müvekkile konut kredisi kullanmasını hem bakiye borcunu kapatacağını hem de düşük faizle bu parayı kullanabileceğini ve taksit ödemesinin kendisi tarafından yapılacağını söyleyerek davacının konut kredisi kullanmasını sağlamış olduğunu, müvekkilinin davalıya duyduğu güven nedeniyle kullandığı, geri dönüş tutarı 263.643,00 TL olan ve müvekkili hesabına gönderilen 150.000,00-TL’ lik krediden, dosya ve kredi masrafları için bankaca kesinti yapılmış, kalan 146.800,00-TL tutarın tamamı davacı tarafından davalının hesabına EFT yoluyla gönderilmiş olduğunu, davalı 146.800,00-TL’lik tutardan 20.000,00-TL ve sözleşme gereği ödenmesi gereken %1 KDV tutarı olan 1.350,00-TL’ yi mahsup etmiş geri kalanını da kendi işlerinde kullanmış olduğunu, konut kredisi nedeniyle davacının bankaya borçlandığı tutar 263.643,00-TL ve 20.000,00-TL satış bedeli + sözleşme gereği ödenmesi gereken %1 KDV tutarı olan 1.350,00-TL nin toplamı olan 21.350,00TL, 263.643,00-TL kredi geri dönüş bedelinden düşüldüğünde davacının davalıdan 242.293,00-TL alacağı bulunduğunu, kredi geri dönüş borcu olan 263.643,00-TL den 20.000,00-TL satış bedeli ve sözleşme gereği ödenmesi gereken %1 KDV tutarı olan 1.350,00 tl olarak toplam 21.350,00 tl nin mahsubu ile bakiye 242.293,00-TL nin avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesi yasal zorunluluk olduğunu, yukarıda arz ve izaha çalışılan sebeplerden dolayı fazla ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile davanın kabulüne ile 242.293,00-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı dilekçesi özetle; davacı dava dilekçesinde davalı ile satış vaadi sözleşmesi yapıldığını, satış vaadi sözleşmesi gereği borcunun 135.000,00 TL + %1 KDV olduğunu bu bedelin ödendiğini, ancak davacının eşinin 10 nolu bağımsız bölümün konumunu beğenmemesinden ötürü 8 numaralı bağımsız bölümün devir ve teslimi için davalı ile anlaşıldığını, bu değişikliğe sebep sözleşmede bedelin 135.000,00 TL olarak belirlendiğini, sonrasında davalı ile iyi ilişkiler kurduğunu ve bu iyi ilişki neticesinde davalı firmaya tam tamına 125.450,00 TL borç para verdiğini, bankadan kullanılan kredinin geri dönüşünün 263.643,00 TL olduğunu bu bedelin 21.350,00 TL ‘nin düşülerek toplamda 242.293,00 TL ‘nin iade edilmesi gerektiğini iddia ve talep edildiğini, satış vaadi sözleşmesinin tarafı olan bir kişinin tüm inşaatı yapacak güçte olan bir firmaya 125.450,00 TL borç para verdiğini, davacı ile davalı arasında, davacının iddia ettiği gibi bir borç ilişkisi olmadığını, davacının ikame etmiş olduğu davadan gütmüş olduğu saikin, tabiri caiz ise ne kopartırsak kar mantığı olduğu açık olup, yargıyı meşgul ettiğini, her ne kadar arabuluculuk görüşmesi Kanun mucibince gizli olduğundan görüşülen konular ve talepler açığa vurulması yasak olsa da, davacı tarafın delil olarak dayandığı … numaralı arabuluculuk son tutanağından da görüleceği üzere davacı taraf borç paranın iadesini talep etmemiş olduğu “gayrimenkul satış sözleşmesi anında tapu devrinde haksız olarak alınan paranın geri iadesi” iddiası ile talepte bulunduğu anlaşıldığını, bu durumda borç para verildiği ve bu paranın iadesi talebi ile açılan davada her hangi bir arabuluculuk görüşmesi olmaması hasebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekmekte olduğunu, davacı taraf müvekkil firma ile arasında karz akdinin mevcut olduğunu iddia ediliğini, karz akdine dayanan davalarda ispat yükü davacı tarafta olduğunu, davacı ile ilk olarak 17.02.2012 tarihinde, … İli … İlçesi … Ada … parselde … numaralı bağımsız bölüm konulu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi yapılmış sonrasında davacının daire değişikliği istemini geri çevirmeyen müvekkil firma ile davacı arasında 19.01.2013 tarihli İstanbul İli … İlçesi … Ada … parselde … numaralı bağımsız bölüm konulu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi akdedilmiştir olduğunu, iş bu sözleşme gereği davacı müvekkil firmaya 155.000 TL + KDV ödeme yapacak olup, ilk ödeme sözleşme tarihinde 110.000,00 TL olarak belirlenmiş olduğunu, davacı taraf 17.02.2012 tarihinde 25.000,00 TL ve 27.03.2012 tarihinde ise 75.000,00 TL ödeme yaptığı göz önünde bulundurularak 10.000,00 TL ödemesi gerektiği halde herhangi bir ödemede bulunmadığı, davacı ile firma arasında 26.05.2014 tarihli … İli … İlçesi … Ada … parselde … numaralı bağımsız bölüm konulu Gayrimenkul Satış Sözleşmesi akdedilmiş ve aynı zamanda davacı tarafça daire … için yapılan ödemelerin daire 8’e aktarıldığını kabul ettiğine dair bir belgeyi müvekkili firmaya ibraz etmiş olduğunu, her ne kadar davacı dava dilekçesinde 26.05.2014 tarihinde 15.000,00 TL ödeme yapıldığını beyan etse de bu beyanı kabul etmediklerini, davacı tarafça 26.05.2014 tarihine kadar müvekkili firmaya 100.000,00 TL ödeme yapıldığını, 26.05.2014 tarihinde 10.000,00 TL ödeme yapması gerektiği halde ödeme yapmamış olduğunu, davacının bu aşamada müvekkili firmaya 35.000,00 TL + KDV borcu bulunduğunu, ancak 3 ayrı taşınmaz için ayrı ayrı görüşme ve anlaşmaların yapılması, bu süre zarfında taşınmazların değer kazanması ve davacı tarafın edimini geç ve bazı vadelerde hiç ifa etmemesi sonrası sözleşmenin ortadan kalkmasıyla, müvekkili firma ile davacı arasında bedel hususunda %18 KDV ücreti dahil 200.000,00 TL bedel ile satım işlemi yapılacağı hususunda mutabık kalındığını, bu aşamalardan sonra müvekkil firma ile davacı, taşınmazın alım/satım bedeli hususunda KDV dahil 200.000,00 TL olacak şekilde ek anlaşma yapmış olduğunu, öncelikle satışların yapıldığı dönemde bahsi geçen binada daireler 280.000,00 TL ila 330.000,00 TL bedeller arasında satılmakta olduğunu, davacının KDV dahil 200.000,00 TL ödeme borcu yanında, akdedilen 26.05.2014 tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesi madde 3 hükmü gereği tapu alım/satım harcı da davacı yana ait olduğunu, iş bu alım/satım dolayısıyla alım/satım harcının toplam değeri 8.412,50 TL ve bu bedelin ödemesi müvekkil firma tarafından yapıldığını, davacı tarafça müvekkile toplamda 246.800,00 TL ödeme yapılmış olduğunu, bu bedelin 200.000,00 TL’lik kısmı satış bedeli, 8.412,50 TL’si ise tapu alım/satım harç bedeli olduğunu, yani davacının müvekkile vermiş olduğu 246.800,00 TL bedelden 208.412,50 TL çıkarılması durumunda geriye bakiye 38.387,50 TL kalmakta olduğunu, müvekkili firma ise bu bedeli uhdesinde tutmamış, davacının kredi bedelini gönderdiği günün ertesi günü 24.07.2015 tarihinde 38.385,00 TL davacının hesabına iade etmiş olduğunu, davacı taraf dava dilekçesinde banka kredi dönüşü bedelinin 242.293,00 TL ‘sinin avans faizi ile birlikte iadesini talep etmekte olduğunu, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunumuz hükümleri çerçevesinde ticari iş niteliği taşımayan işlerde avans faizi uygulanmayacağını, uygulanacak faiz oranı aksine bir sözleşme yoksa yasal faiz olduğunu, davacı tarafın davasını kabul etmemekle birlikte, Sayın Mahkemece davacının davasının kabulü halinde uygulanacak faiz oranı yasal faiz oranı olacağından davacının iş bu talebinin reddine karar verilmesi ve ayrıca davacının karz akdi iddiası ile ikame etmiş olduğu dava haksız fiil temelli olması durumda da iptidai itiraz olarak zamanaşımı itirazının da olduğunu, Öncelikle davanın usulden reddini, Davanın esasına girilmesi sonrası esastan reddini, yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; 242.293,00 TL alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında konut alım satımına ilişkin anlaşma yapıldığını, bu kapsamda bir kısım ödemeler yapıldığını, gayri menkulün tamamlanıp teslim aşamasına geldiğinde, davalının müvekkili ile yıllardır süregelen iyi ilişkilerini kullanarak davacı müvekkilinden konut kredisi kullanmasını, ödenecek konut kredisinden bakiye kalan 21.350,00 TL’nin düşülmesi ile kalan bedelin kendisine borç verilmesini istediğini, bu kapsamda kullanılan krediden 146.800,00 TL’nin müvekkili tarafından davalının hesabına EFT olarak gönderildiğini, davalının bu bedelden 21.350,00 TL ‘yi mahsup ederek kendi işlerinde kullandığını, davalının müvekkiline söz verdiği gibi kredileri ödemediğini ve müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle davacının davalıdan 242,293,00 TL alacağı bulunduğunu, bu bedelin davalıdan dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Somut uyuşmazlık, alacak istemine ilişkindir.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi gereği yargılamanın her aşamasında resen gözetilir.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Asliye Ticaret Mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir.
Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca da, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı tacir değildir. Davalı tacir ise de, eldeki davanın TTK’da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılmasını ve davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Bu sebeplerle eldeki davanın genel görevli Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerekmektedir.
Bu nedenler ile, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan mahkememizin görevsizliğine, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve süresi içerisinde talep halinde dosyanın görevli … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri, gider avansı ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, Karar kesinleştiğinde ve süresi içerisinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi talep edilmediği takdirde Harç, yargılama gideri, gider avansı ve vekalet ücretinin mahkememizce değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20. Maddesi uyarınca, Karar kesinleştiğinde ve süresi içerisinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi talep edilmediği takdirde re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
Dair, karar taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/12/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza