Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/293 E. 2021/949 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/293 Esas
KARAR NO :2021/949

DAVA:Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ:24/06/2020
KARAR TARİHİ:28/12/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin, … markasının yetkili temsilciliğini yaptığını, … firması ile aralarında var olan bayilik sözleşmesi gereği sadece belirlenen marka model inleri mağazasında teşhir etmekte ve satışını yapmakta olduğunu, müvekkili şirketin ürünlerin üretim ve ithalat aşamasına katılmamakta olduğunu, bu sebepledir ki ürünlerde ortaya çıkacak olası sorunlara müdahale etme yetkisi ve yetkinliği olmadığını, davalı … …Şirketinin tüm Türkiye genelinde … Marka ürünlerin ithalatçısı ve sorumlusu olarak faaliyet gösterdiğini, davalı firmanın ürünlerin kalitesini garanti etme yükümlülüğü altında olduğunu, bu kapsamda Türkiye genelinde satışı yapılan … markalı ürünlerin garantisi ve satış sonrası hizmetlerinde nihai sorumlunun davalı şirket olduğunu, dava dışı tüketici …’ın 29.12.2017 tarihinde müvekkili şirketin mağazasından … … marka-model … seri nolu cihazı satın almış olduğunu, dava dışı tüketicinin üründe oluşan problem sonucu müvekkili şirket aleyhine hakem heyetine başvurmuş ve heyetçe bilirkişi marifetiyle yapılan tahkikat neticesinde tüketicinin haklı olduğuna karar verilmiş olduğunu, hakem heyeti kararı uyarınca müvekkili şirketin dava dışı tüketiciye 2.769 TL ve ilgili dosya kapsamında yargılama gideri için 152,06 TL ödeme yaptığını, üretim ve ithalat aşamasında hiçbir dahli olmayan müvekkili şirketin işbu ayıplı ürün sebebiyle kusuru ve ihmali yok iken toplam 2.921,06 TL zarara uğramış olduğunu, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 11. maddesinde bu hakların muhatabının Satıcı, Üretici ve İthalatçı olarak gösterilmiş olduğunu, dış ilişki kapsamında üretici ve ithalatçının ayıplı maldan ve tüketicinin söz konusu seçimlik haklarından müteselsilen sorumlu tutulduğunu,somut olayda üründeki ayıbın üretim aşamasında meydana geldiğinin sabit olduğunu, tüketici hakem heyeti kararı ile yapılan bilirkişi incelemesinde bu durumun tespit edildiğini, bir malın üretim aşamasına hiçbir şekilde katılmayan satıcının üretim kaynaklı bir ayıp hakkında sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, bu sebeple üretim kaynaklı ayıplardan satıcının zararını Üretici / İthalatçı firmaya rücu edebilmesi gerektiğinin açık olduğunu, sonuç olarak müvekkili şirketin uğramış olduğu zararın tazmini için işbu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, arz ve izah edilen sebeplerle davanın kabulü ile müvekkili şirketin uğramış olduğu 2.921,06 TL’lik zararın meydana geldiği 11.10.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin kendisine ait iki adet mağazası ve internet kanalı ile … markalı ürünlerin ve farklı markalı yan ürünlerin satış ve pazarlaması ile 12.06.2013 tarihinden beri ithalatını gerçekleştirmekte olduğunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 11. maddesinin ikinci fıkrasında “ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir bu fikradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur” hükmünün yer aldığını, yalnızca ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi haklarının üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabileceğinin ifade edildiğini, yani tüketicinin seçimlik haklarından sadece ücretsiz onarım ve/ya misli ile değişim haklarını kullanmak – ister ise satıcıya ilaveten ithalatçı ve üreticiye müteselsilen başvurabildiğini, açıklanan hüküm fıkrasının mefhumu muhalifinden, tüketici tarafından sözleşmeden dönme seçimlik hakkının kullanılması halinde söz konusu talebi yerine getirmekle sorumlu olan tarafın satıcı olduğunu, anılan maddenin gerekçesinin de bu açıklamaları destekler bir biçimde olduğunu, kanunun ilgili haklar konusunda satıcıyı sorumlu tutmasının sebebinin kuşkusuz ürün üzerinden fayda elde eden yegâne tarafın satıcı olması olduğunu, eş anlatımla üretici veya ithalatçı ile tüketici arasında bir sözleşme ilişkisi olmadığından tüketicinin üreticiye karşı dönme veya bedelden indirim haklarını kullanmasının düşünülemeyeceğini, bu açıklamalar ışığında Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde tüketicilerin ancak ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi seçimlik haklarından bir tanesini kullanmaları halinde satıcı, ithalatçı ve üreticinin müteselsilen sorumlu olacağını, iç ilişkide de ancak bu kapsamda birbirlerine karşı rücu talebinde bulunabileceklerini, buna mukabil tüketicilerin sözleşmeden dönme veya bedelden indirim isteme seçimlik haklarından bir tanesini kullanmaları halinde satıcı, ithalatçı ve üretici açısından müteselsil sorumluluktan bahsedilemeyeceğini,Türk Borçlar Kanunu’nun 162. maddesinin ikinci fıkrasında müteselsil sorumluluğun sözleşmeden başka kanunlardan da kaynaklanabileceğinin hüküm altına alınmış olduğunu, doğal olarak borçlular arasında özel bir kanun ile kabul edilmiş müteselsil sorumluluk hali varsa ilgili taraflar arasındaki iç ilişkinin, o özel kanunda çizilen çerçeve ve sınırlamalar bağlamında düzenleneceğini, bu kapsamda huzurdaki uyuşmazlıkta iç ilişkinin Türk Borçlar Kanunu’nun 167. ve 168. maddelerine göre değil fakat özel bir kanun olan tüketicinin korunması hakkındaki kanunun 11. maddesinde düzenlenen esaslar dâhilinde halli gerekmekte olduğunu, Kanun gereği bahsi geçen heyet kararı mucibince tüketicinin sözleşmeden dönme seçimlik hakkının yegâne muhatabının satıcı sıfatına haiz davacı olduğunun açık olduğunu, ithalatçı sıfatına haiz müvekkili şirketin davacı ile müteselsilen bir sorumluluğun bulunmamakta olduğunu, son olarak davacı ile müvekkili şirket arasında sözleşmeye dayanan herhangi bir ilişki bulunmadığını, bu bağlamda davacı ile müvekkili şirket arasında rücu talebinin dayandırılabileceği bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından davacının işbu rücuen tazmin talebinin muhatabının müvekkili şirket olamayacağını,
açıklanan nedenlerle davanın müvekkili şirket açısından reddine karar verilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava; … … İlçe Tüketici Hakem Heyeti kararına istinaden dava dışı tüketiciye ödenen 2.921,06 TL bedelin davalıdan rücuen tazmini talebine ilişkindir.
Taraflarca bildirilen deliller toplanmış, … … Tüketici Hakem Heyeti dosyası celp edilmiş, bilirkişi raporu alınmıştır.
… … İlçe Tüketici Hakem Heyeti dosyasının incelenmesinde; … tarafından …. … … karşı yapılan başvuru üzerine 10.07.2020 tarihli, … karar nolu kararı ile, talebin kabulüne, ürün bedeli olarak tahsil edilen 2.769,00 TL’nin ilgili firmadan alınarak tüketiciye iadesine , ayıplı ürünün ilgili firmaya iadesine, 22.00 TL tebligat gideri ve 130,60 TL bilirkişi ücretinin bütçeye gelir kaydedilmek üzere … Vergi Dairesi Müdürlüğüne ödenmesine karar verildiği görülmüştür.
Dosyaya sunulan ödeme belgelerinin incelenmesinde; Davacı tarafından dava dışı …’a 11.10.2019 tarihinde 2.679,00 TL, … Vergi Dairesine ise 06.02.2020 tarihinde iki ayrı makbuz ile (130,60 TL ve 16,04 TL gecikme zammı olmak üzere) 146,64 TL , (22,00 TL ve 2,70 TL gecikme zammı olmak üzere) 24,70 TL ödeme yaptığı, davalı tarafından yapılan toplam ödeme miktarının 2.850,34 TL olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık teknik çözüm gerektirdiğinden bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilirkişiler Elektronik ve Haberleşme Mühendisi … ve Ticaret Mevzuatından Kaynaklanan Nitelikli Hesaplamalar uzmanı … raporlarında özetle; Dava dışı tüketicinin satın aldığı cep telefonunu ayıp sebebiyle iade ettiği, yapılan teknik inceleme neticesinde ayıbın üretim kaynaklı olduğunu ,davacı satıcının bu ayıp sebebiyle satım bedelini tüketiciye iade ettiği ve tüketici hakem heyeti kararının ihdası için yapılan masrafları ödediği, bu kapsamda satıcının zararının doğduğunu, ilgili cep telefonunun üreticisinin Türkiye’de bulunmadığı, bu sebeple ithalatçı tedarikçi sıfatına haiz olan davalının, satıcıya karşı üretici gibi sorumlu olduğunu, bu kapsamda, taraflar tacir olduğundan davacının, iade bedeli olarak tüketiciye ödemiş olduğu 2.679 TL’yi, 29.12.2017 ödeme tarihinden itibaren, davalıdan talep edebileceği, hakem Heyeti Kararına binaen hükmedilen 130,60 TL bilirkişi ücreti ile 22 TL” lik tebligat masraflarını da, ödeme tarihlerinden itibaren, ticari faizi ile birlikte davalıdan talep edebileceği, fakat bu ödemelerdeki tarihlerin suret üzerinden tespit edilemediğini , ayrıca dosyaya sunulan ödeme belgelerinde, Hakem Heyeti Kararına binaen, davacının daha fazla ödemede bulunduğu görülmekteyse de, fazladan ödemelerin gecikmeden kaynaklandığı, gerçek zarar ilkesine binaen, davalının sadece kendi sebep olduğu zararlardan sorumlu olacağından, davalının 130,60 TL ve 22 TL haricindeki gecikmeden kaynaklanan tutarlardan sorumlu olmadığını bildirmişlerdir.
Hukuki değerlendirmeler mahkememize ait olmak üzere, bilirkişi raporunun denetime elverişli ve dosya kapsamında karar vermeye uygun olduğu değerlendirilmiştir.
İddia, savunma, dosya kapsamında toplanan deliller ve alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporunun bir bütün olarak değerlendirilmesinde;
Dava konusu cep telefonunun davacı tarafından dava dışı …’a 29.12.2017 tarihinde KDV dahil 2.679,00 TL bedelle satıldığı, malın ayıplı olduğu iddiası ile dava dışı tüketicinin Tüketici Hakem Heyetine başvuruda bulunduğu, Tüketici Hakem Heyetince dava dışı tüketicinin talebinin kabul edildiği ve ürün bedeli olarak tahsil edilen 2.769,00 TL’nin ilgili firmadan alınarak tüketiciye iadesine , ayıplı ürünün ilgili firmaya iadesine, 22.00 TL tebligat gideri ve 130,60 TL bilirkişi ücretinin bütçeye gelir kaydedilmek üzere … Vergi Dairesi Müdürlüğüne ödenmesine karar verildiği, davacı tarafından Tüketici Hakem Heyeti kararına istinaden dava dışı …’a 11.10.2019 tarihinde 2.679,00 TL, … Vergi Dairesine ise 06.02.2020 tarihinde iki ayrı makbuz ile (130,60 TL ve 16,04 TL gecikme zammı olmak üzere) 146,64 TL , (22,00 TL ve 2,70 TL gecikme zammı olmak üzere) 24,70 TL ödeme yaptığı, davalı tarafından yapılan toplam ödeme miktarının 2.850,34 TL olduğu, davacı tarafından dava dilekçesinde 2.921,06 TL’nin 11.10.2019 tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan rücuen tazmininin talep edildiği, davalı tarafça ise Tüketici Kanunundaki yasal düzenlemeler kapsamında sorumluluklarının bulunmadığının ileri sürülerek davanın reddinin talep edildiği, alınan bilirkişi raporuna göre dava konusu cep telefonundaki arızanın üretimden kaynaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı tarafça her ne kadar Tüketici Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerin olaya uygulanması gerektiği ve bu kapsamda sorumlulukları olmadığı ileri sürülmüş ise de, ilgili kanundaki düzenlemelerin tüketicinin taleplerine ilişkin olduğu, satıcı ile üretici ve ithalatçı arasındaki ilişkilere ilişkin olmadığından somut olayda Tüketici Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerin uygulanamayacağı değerlendirilmiştir.
Türk Borçlar Kanununda da satıcı ile üretici ve ithalatçı arasındaki iç ilişkideki teselsül durumunu düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır.
Davalı dava konusu cihazın ithalatçısıdır. Dava konusu cihazın üretimden kaynaklı ayıplı olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Davacının da bu ayıplı ürün nedeniyle Tüketici İlçe Hakem Heyeti Kararına istinaden yukarıda belirtilen miktarlarda ödeme yapmak zorunda kaldığı sabittir. Dava konusu cihazın üreticisinin Türkiye’de olmadığı, bu nedenle ithalatçı tedarikçi sıfatına haiz davalının davacının zararından üretici gibi sorumluluğunun bulunduğu değerlendirilmiştir.
Davacı tarafından dava dilekçesinde 2.921,06 TL’nin 11.10.2019 tarihinden itibaren ticari faizi ile davalıdan rücuen tazmini talep edilmiş ise de; Davacı tarafından Tüketici Hakem Heyeti kararına istinaden dava dışı …’a 11.10.2019 tarihinde 2.679,00 TL, … Vergi Dairesine ise 06.02.2020 tarihinde iki ayrı makbuz ile (130,60 TL ve 16,04 TL gecikme zammı olmak üzere) 146,64 TL , (22,00 TL ve 2,70 TL gecikme zammı olmak üzere) 24,70 TL ödeme yapıldığı, davalı tarafından yapılan toplam ödeme miktarının 2.850,34 TL olduğu, bu ödemelerden gecikme zammına ilişkin yapılan ödemelerin de davacının kendi gecikmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla, davacının 2.679,00 TL.’yi 11.10.2019 tarihinden, 152,60 TL.’yi 06.02.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizleri ile talep edebileceği değerlendirilmiş ve bu kapsamda davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurularak yargılama sonuçlandırılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile, 2.679,00 TL.’nin 11.10.2019 tarihinden, 152,60 TL.’nin 06.02.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Fazlaya dair 89,46 TL.’lik talebin reddine,
3-Alınması gereken 193,43-TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40-TL’ nin mahsubu ile bakiye 139,03-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından peşinen karşılanan 54,40-TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı parası, 324,00 TL müzekkere ve davetiye posta masrafı, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.885,40 yargılama masrafının davanın kabul ret oranı göz önünde bulundurularak hesaplanan 1.827,65 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlasının kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalı taraf da arabuluculuk toplantısına katıldığından, davanın kabul ret oranı göz önünde bulundurularak hesaplanan 1.279,57 TL’sinin davalıdan, 40,43 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.831,60-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesap ve takdir edilen 89,46-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-HMK 120 maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde re’ sen davacı yana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda miktar yönünden kesin olmak üzere verilen karar okundu. 28/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır