Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/261 E. 2020/568 K. 21.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/261 Esas
KARAR NO: 2020/568

DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ: 04/06/2020
KARAR TARİHİ: 21/10/2020

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında eser sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği müvekkili şirketin … isimli restaruantın elektrik işini üstlendiğini, işin bedelinin sözleşmede 240.000,00-TL + KDV şeklinde düzenlendiğini, sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte 48.000,00-TL ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin daha sonrasında sözleşme gereği 06/05/2019 tarihli 56.640,00-TL hak ediş faturası kestiğini, davalı şirket tarafından 15/05/2019 tarihinde 48.000,00-TL ve 05/07/2019 tarihinde 10.000,00-TL olmak üzere ödeme yapıldığını, 20/08/2019 tarihinde müvekkili şirket tarafından 138.117,78-TL’lik fatura kesildiğini, davalı şirket tarafından ödeme yapılmadığını, davalı şirketten 88.757,78-TL cari hesap alacağının kaldığını, söz konusu alacak için …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takip başlatıldığını, davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini beyan ederek davanın kabulü ile davalı tarafından yapılan itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından başlatılan icra takibinin yetkisiz icra dairesinde açıldığını, müvekkili şirket tarafından yetkiye ve borca itiraz edildiğini, müvekkili şirketin merkezinin …’de bulunduğunu, bu nedenle açılacak itirazın iptali davalarında … Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkili şirketin yapılacak olan iş için dava dışı … firması ile 24/04/2019 tarihli İş Yapım Sözleşmesi yaptığını, gerekli izinlerin alınmasının … firmasına ait olduğunu, gerekli izinler alınmadığı için projenin Anıtlar Kurulu kararı ile durdurulduğunu, bu konuda sözleşmede taraf olan birçok şirketin zarar gördüğünü, daha sonra izinler alınsa da tarafların anlaşamamaları üzerine 24/04/2019 tarihinde sözleşmenin feshedildiğini, müvekkili şirketin artık projenin tarafı olmadığını, davacı firma tarafından sadece 56.640,00-TL bedelli iş yapıldığını, müvekkili şirketin kayıtlarında davacı şirkete ait herhangi bir borç kaydının gözükmediğini, sözleşme gereği tüm ödemelerin yapıldığını, iş tesliminde ödenmesi kararlaştırılan 132.000,00-TL + KDV ve 12.000,00-TL + KDV bedellerinin ise iş teslim edilmediği için muaccel hale gelmediğini beyan ederek davanın reddini, davacı yanın kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Talep; davacı şirket ile davalı şirket arasında imzalandığı iddia olunan Elektrik İşleri Taşeronlu Sözleşmesi gereğince ödenmeyen borcun tahsili amacıyla davalı hakkında başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Uyap kayıtları celp edilen …. İcra Müdürlüğünün … esas takip dosyası incelendiğinde; davacı/ alacaklı tarafından davalı/borçlu aleyhine 88.757,78 TL asıl alacağın tahsili amacıyla genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı/ borluya 06/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı/ borçlunun süresinde 13/02/2020 tarihli dilekçe ile yetkiye ve borca itiraz üzerine takibin durduğu ve itiraz dilekçesinin davacı/ alacaklıya tebliğine ilişkin bilgi ve belge bulunmamakla itiraz ve dava tarihine nazaran davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı/ borçlu tarafından ödeme emrine itiraz dilekçesinde, davalı şirketin adresinin …/ … olması nedeniyle aleyhine başlatılacak takiplerde … İcra Dairelerinin yetkili olduğu bildirilerek yetki itirazında bulunulmuştur.
Borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine itiraz edildiğinde itirazın iptali davasında esasa girilmeden önce İİK 50. maddesi uyarınca icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığı ve icra takibinin yetkili icra müdürlüğünde yapılıp yapılmadığı hususunun bir dava şartı ve ön sorun olarak incelenmesi gerekmektedir. İİK 50.maddesine göre “para veya teminat borcu için takip hususunda HUMK (HMK) yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir. Yetki itirazı esas hakkındaki itiraz ile birlikte yapılır, icra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati suretle karara raptolunur” hükümleri mevcuttur. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre itirazın iptali davalarında da itirazın iptali davasını görmekle görevli asıl mahkeme aynen icra mahkemesi gibi önce icra dosyasındaki yetki itirazını tetkik ve karara bağlar.
Somut uyuşmazlığa benzer bir konuda Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 16/10/2019 gün ve 2019/2763 Esas, 2019/3958 Karar sayılı kararında; “…Taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu türden uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takiplerinin kural olarak İİK’nın 50. maddesi uyarınca HUMK’nın (HMK) hükümleri kıyas yoluyla uygulanacağından davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Bu türden sözleşmelerde para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen ve sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 73. maddesinin uygulama imkânı yoktur. Gerek 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 73, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Aksi halde, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda yetkili mahkemenin bu maddeye göre tayini gerekeceğinden, para borçlarıyla ilgili tüm ihtilâfların davacının yerleşim yerinde takip ve davaya konu olması sonucunu doğurur ki bu da; Hukuk Muhakemesi Kanunu’nda yer alan yetkiyle ilgili kuralları adeta istisna haline getirmiş olur. Oysa, gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 73 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Taraflar arasındaki sözleşme yukarıda da ifade edildiği üzere eser sözleşmesi niteliğinde olup, … … adet toplu konut çevre düzenleme işi nedeniyle, işin … adresinde ifa edildiğinin kabul edilmesi gerekir. Bu durumda taraflar arasında yetki sözleşmesinin de bulunmaması ile işin … ilçesinde ifa edilmiş olması hususları gözetildiğinde … İcra Müdürlüğü nezdinde girişilen icra takibinin geçerli bir icra takibi olduğundan söz edilemez. …” içtihadına yer vermiştir.
İcra müdürlüğünün yetkisi belirlenirken İİK’nun 50. Maddesi uyarınca HMK’nun yetkiye ilişkin hükümleri kıyas yoluyla uygulanacağından, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebi bakımından icra takibinin davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra müdürlüğünden birinde başlatılması gerekmektedir. Takip/ dava konusunu oluşturan alacak istemi taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanmakla yukarıda belirtilen Yargıtay içtihadında da vurgulandığı üzere 6098 sayılı TBK’nun 89. maddesinin somut uyuşmazlıkta uygulanması ihtimali bulunmamaktadır. Davalının yerleşim yerinin …. olması, taraflarca yetki şartına dayanılmamakla birlikte taraflar arasındaki sözleşmede uyuşmazlıkların çözümünde … icra daireleri ve mahkemelerinin yetkili olduğu noktasında yetki şartı bulunması ve sözleşmenin ifa yerinin … olması karşısında …. İcra Müdürlüğü’nün yetkili olmadığı, icra takibine karşı davalı/ borçlu tarafından da süresinde ve usulünce yetki itirazında bulunulması karşısında geçerli bir icra takibinden bahsedilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmış, yetkili icra müdürlüğünde başlatılmış geçerli bir icra takibinin bulunması itirazın iptali davası bakımından özel dava şartı olduğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, öte yandan dava usulden reddolunmakla tarafların haklılık durumuna ilişkin değerlendirme yapılamadığından tarafların karşılıklı tazminat taleplerinin de reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yetkili icra müdürlüğünde başlatılmış geçerli bir icra takibi bulunmadığından, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Tarafların tazminat taleplerinin REDDİNE,
3-Alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 1.071,98-TL’den mahsubu ile karar kesinleştiğinde ve talep halinde fazla yatırılan 1.017,58-TL’nın davacı yana İADESİNE,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 3.400,00-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
7-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından sarfedilmeyen kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,
8-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; taraf vekilleri yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
21/10/2020

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .