Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/228 E. 2022/204 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/228 Esas
KARAR NO :2022/204 Karar

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:13/07/2012
KARAR TARİHİ:28/03/2022

——BİRLEŞEN ….ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ——
… ESAS SAYILI DOSYASI

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:12/05/2016
KARAR TARİHİ:28/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan asıl ve birleşen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; müvekkil davacı yanca eski unvanı … …San. ve Tfc. A.Ş. olan davalı şirket aleyhine müvekkile ait … ünvanı ile davalı şirketin daha sonra kendi ünvanında kullandığı … sözcüğünün iltibasa mahal vermesi nedeni ile davalı tarafından kullanılmasının men’ine ve haksız rekabetin önlenmesini, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, davalı … ünvanının kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesi ve mahkeme kararının ilanına karar verilmesi istemi ile ilgili davanın ikame olduğunu, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …E. sayılı dosyasından görülen iş bu davanın ikamesinden sonra davalı şirketin hatasını idrak ile haksızlığını zımnen kabul ederek ünvana vaki tecavüzün ortadan kaldırılmasını teminen kendisine ait ünvanı değiştirmesi sonucunda hakimlikçe 21.02.2012 tarihinde “Davalı şirket unvanında yer atan … sözcüğünün dava tarihinden sonra 04.10.2011 tarihli Kurulda … olarak değiştirildiğini dolayısı île haksız rekabet teşkil eden sözcüğün ünvandan çıkarılması ile davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığını, davalı şirket ticaret ünvanını değiştirmiş olmasına rağmen halen eski ünvanını kullanmaya devam etmekte olduğunu, Ticaret Sicil Gazetesindeki bu değişikliğin şekli bir değişiklik olduğunun görüleceği, haksız rekabetin varlığından söz edilebilmek için kusur bile şart değilse de başka bir ifade ile kusur olmaksızın da haksız rekabet gerçekleştirebilecekse de hatta haksız fiilin tamamen subjektif iyi niyetlere yani failin hiçbir kastı olmaksızın meydana gelmesı mümkün görülse de davalı tüzel kişinin en büyük hissedarı şirketini kullanarak bu haksız rekabetini ve haksız fiili kasten zarar vermek amacı ile tamamen kanunsuz yollarla elde ettiği cezai sorumluluğunu da gerektirecek biçimde icra ettiğini, bu nedenlerle ileri sürülen olaylar, hukuki sebepler ve deliller sebebi ile davanın kabulüne, davalıların sürdüğü müvekkil davacının ticaret ünvanına karşı oluşan haksız rekabetin yarattığı zararın tespiti suretiyle belirlenecek miktardan şimdilik 50.000,00 TL davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, mahkeme masraf ve ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili birleşen dava dosyasında dilekçesinde özetle; Davalılar … Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve … aleyhine İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin… sayılı dosyasında dava açtıklarını, dava sonucunda haksız rekabet nedeniyle 223.490,77 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak taraflarına verilmesine hükmedildiğini ancak faize hükmedilmediğini ve bu mahkemenin verdiği kararda hükmedilen miktara karar tarihinden itibaren 107.287,00 TL faiz işlediğini, bu faizin taraflarına ticari faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalılar vekili asıl davada cevap dilekçesinde özetle; Davanın zamanaşımı, derdestlik yönünden ve pasif husumetten reddine karar verilmesini, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dava dosyasını bekletici mesele yapılmasını, davacının haksız rekabet nedeni ile açmış bulunduğu tazminat davasının hiçbir hukuki dayanağının olmadığı, marka tescil başvurusu yapılmış bir logoyu kullanmanın haksız rekabet oluşturmayacağı konusunda da Yargıtay’ın görüşü savunmayı desteklediği, Almanca da parke anlamına gelen “…” sözcüğü meslek mensuplarını ayırt etmeye yarayan bir kelime olup, marka olarak tescil edilemeyeceği, şirket ünvanı olarak kullanılamaz, kullanımı açısından tekel hakkı oluşturulamayacağı, kullanılması nedeni ile haksız rekabet oluşmayacağı, “…” ibaresini müvekkil adına tescili için TPE nezdinde başvuruda bulunulduğu, tescil başvurusu yapılmış olan bir ibarenin kullanılması haksız rekabet eylemi oluşturmayacağı, davacının iddia ettiğinin aksine, davalı müvekkil şirket ticaret ünvanını değiştirmiş olup, tüm ticari işlerde yeni ticari adını kullandığı, davacının iddia ettiğinin ve davasını temellendirdiğinin aksine tarafların ticaret ünvanlarının ekleride farklı olduğu, davacı ile davalının ticaret sicilde farklı kodlarla kayıtlı olup, iltibas yaratacak bir durum da bulunmadığı, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … birleşen davada cevap dilekçesinde özetle; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin… sayılı dosyasının henüz kesinleşmediğini, kesinleşmemiş bir dava için asıl alacağın ferisi niteliğinde talepte bulunulamayacağını, davacının İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasındaki dava ve ıslah dilekçesinde faiz talep etmediğini, bu nedenle de ayrı bir dava ile talepte bulunamayacağını, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, faiz talebi için temerrüte düşürülmediklerini, davacının faiz talep edebileceği kabul edilse bile 50.000,00 TL için dava tarihinden kalan kısım için ise ıslah tarihinden itibaren faiz isteyebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. birleşen davaya cevap dilekçesi vermeyerek 6100 sayılı HMK m.128’e göre dava konusu maddi vakıaları inkâr etmiştir.
BOZMA ÖNCESİ YAPILAN YARGILAMA:
Mahkememizin, 05/04/2016 tarih ve… sayılı kararının, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 10/05/2018 tarih ve …sayılı bozma kararından önce yapılan yargılaması sonucu;
“…Talep, davalıların benzer ticaret ünvanı kullanmak suretiyle ve davacıdan öğrendikleri ticari sırları ve müşteri çevresini kullanmak suretiyle haksız rekabette bulunduklarının tespiti ile zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı tarafça …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …esas saylı dosyasında açılan dava da, davalı şirketin unvanında yer alan “…” sözcüğünün 04/10/2011 tarihli Genel Kurul’da “…” olarak değiştirildiği ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil eden sözcüğün unvandan çıkarıldığı gerekçesiyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm kurulmuştur. Yine aynı mahkemenin … esas sayılı ve tazminat istemli dava da, haksız rekabet iddiasını kanıtlayan somut bilgi ve belgelere rastlanmadığı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Davacı taraf Ticaret Sicil’indeki unvan değişikliğinin şekli değişiklik olarak kaldığını ve davalı tarafların halen “…” logosu ve unvanını kullanmaya devam ettiklerini ileri sürmüş, bu kapsamda bilirkişi kurulunca da davalı tarafından hali hazırda “www…com.tr” web adresi ile bunun yanında yine ” www…com.tr” web adresinin de ilk web adresi il aynı içerikte ve her iki sitede de ihtilaf konusu olan … logosu ve unvanının kullanıldığı, … ve … arasında fonetik açıdan da benzerlik bulunduğu ve bu nedenle de ticaret unvanın da değişikliğe gidilmesine karşın davalı tarafından yukarıda belirtilen web adreslerini her iki sitede de ihtilaf konusu olan … logosu ve unvanı ile kullanmaya devam ettiği tespit edilmiştir. Bu durum karşısında davalıların davacının ticaret unvanı ile iltibasa yol açacak şekilde ticaret unvanı kullanarak, haksız rekabette bulunduklarının kabulü gerekir. İltibastan söz edilebilmesi için kullanılan unvan veya işletme adının müşterilerini aldatacak biçimde gözde yada kulakta aynı etkiyi ortaya çıkarması gerekir ki yazılış veya resmediliş şeklinde ayniyet yada aldatıcı mahiyette benzerlik veya vasat müşterilerin kulağında davacının tanıtma vasıtası izlenimi uyandırılacak bir ses benzerliği halinde, işletmelerin aynı dalda faaliyet göstermeleri yönünde bir koşul da söz konusu olmaksızın tanıtma aracının bir bütün olarak ve hizmet sunan uzmanların değil, sunulan hizmetlerin olağan alıcıları olan kişilerin yanılıp yanılmadıkları dikkate alınmak suretiyle iltibasın varlığı kabul edilmelidir. Haksız rekabet rakipler arasında veya tedarik edicilerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerde aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmış olup, dürüstlük kuralına aykırılık, normal kabul edilemeyecek, rekabeti tehlikeye sokan veya rekabetten beklenen sonuçları boşa çıkaran rekabetin fonksiyonel kurallarına aykırı davranışları ifade etmekte olup, bu haller TTK’nun 55.maddesinde ve sınırlayıcı olmaksızın sayılmıştır. Bu haller arasına müşteri portföyü kullanılarak, yarar sağlamak hususu da dahil bulunmaktadır. Bu itibarla davalı gerçek kişinin ortağı olduğu şirkete ait müşteri kitlesinin ortak olduğu davalı şirket yararına kullanmak suretiyle haksız rekabet fiili işlediğinin kabulü gerekmektedir. Bu nokta da kar mahrumiyetinin hesap edilebilmesi bakımından davacı şirketin kar marjı bulunarak, kar mahrumiyetine esas teşkil eden müşterek firmalar belirlenip, davalının bu firmalara yaptığı toplam satış tutarlarının tespiti ile davacı kar marjına oranlanmak suretiyle kar mahrumiyetinin tespiti yoluna gidilmiş ve bu kapsamda davacı şirketin 2010 yılına ait faaliyet karı oranı %5, 2011 yılına ait faaliyet karı oranı %17 ve 2012 yılına ait faaliyet karı oranı da %9 olarak gerçekleşmiş olup, davacı şirketin ortalama kar marjı oranının %10 olduğu tespit edilmiştir. Bu oranın İstanbul Ticaret Odası yayınları ile … Ticaret Odası’nca ilan edilen kar marjı oranları ile de uyumlu olduğu görülmektedir. 2009 ila 2012 yıllarına dair davacı ve davalı şirketlerinin müşterek olduğu tespit edilen firmalara yaptıkları satışlar ve bu süreçte davacı şirketin müşterek olduğu tespit olunan firmalara yaptığı satışlarındaki gerçekleşen büyük orandaki düşüşler dikkate alınmak suretiyle davalı tarafça ortak firmalara yapılan toplam satış tutarı üzerinden yukarıda belirtilen kar marjı oranı ile saptanan davacı şirket kar kaybı miktarının 223.490,77 TL olduğu belirlenmiştir. Açıklanan tüm bu sebeplerle davalıların davacı şirketin sahip olduğu bir kısım müşterilerle temas kurarak, ticari ilişkiye girdiği ve haksız rekabet eyleminde bulundukları, talep edilebilecek maddi tazminat miktarının 223.490,77 TL olduğu, davacı vekilinin dava değerinin arttırılmasına dair 22/02/2016 harç tarihli dilekçesi de dikkate alınarak, haksız rekabetin tespiti ile anılan miktarın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve hüküm özetinin ilanına dair aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
Davalıların, davacı şirketin ticaret ünvanına yönelik haksız rekabette bulunduklarının tespiti ile 223.490,77 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile, davacıya VERİLMESİNE,
2-Hüküm kesinleştiğinde giderin haksız çıkacak taraftan tahsil olunması kaydıyla, hüküm özetinin Türkiye Genelinde yayınlanan ve tirajı 100.000 üzerinde bir gazete de İLANINA…” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
BOZMA İLAMI :
Mahkememizce verilen, 05/04/2016 tarih ve… sayılı kararının, Yargıtay 11. H.D.’nin, 10/05/2018 tarih ve …sayılı bozma kararı ile;
“… Dava, davalıların benzer ticaret unvanı kullanmak ve davacıdan öğrendikleri ticari sırları ve müşteri çevresini kullanmak suretiyle haksız rekabette bulunduklarının tespiti, tazminat ve hükmün ilanı istemlerine ilişkindir.
Davada öncelikle davalı şirket aleyhine … unvanının haksız kullanımı nedeniyle açılan unvanın terkini veya değiştirilmesi talepli davanın yargılaması sırasında davalı şirketin unvanındaki … sözcüğünü … olarak değiştirdiği, buna rağmen … ibaresinin kullanılmaya devam edilmesinin davacının ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülmüştür. Davalı şirket adına 19. sınıfta tescilli 2010/83825 sayılı “…+şekil” unsurlu markanın tescil belgesinden 29/12/2010 başvuru tarihli markanın bu tarihten itibaren 10 yıl müddetle 02/12/2013 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. 556 sayılı KHK.nın 40. maddesi “Tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler halinde yenilenir.” hükmünü haiz olup, 2010/83825 sayılı “…+şekil” unsurlu marka hakkında dava tarihinden önce başvuruda bulunulduğu ve markanın yargılama sırasında davalı adına tescil edildiği, böylece koruma süresinin dava tarihinden önce başvuru tarihinde başladığı tespit edilmiştir. Davalının “…” ibareli alan adı kullanımları ile web sitesi içeriğinde bulunan ilanlarındaki, işyeri ve araçları üzerinde dava konusu edilen kullanımları tescilli marka hakkı kapsamındaki markasal kullanım olup, bu kullanımlar haksız kullanım olarak nitelendirilemeyeceğinden davacının ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacaktır. Dolayısıyla mahkemece, davalıların davacının ticaret unvanı ile iltibasa yol açacak şekilde “…” ibareli ticaret unvanı kullanarak, haksız rekabette bulundukları yönündeki kabulü doğru görülmemiştir.
Dava dilekçesiyle ayrıca, davacı şirketin eski yönetim kurulu üyesi olan ve halen davacı şirkette ortaklığı devam eden davalı …’nin yeni kurulan davalı şirketin hakim hissedarı olduğu, davacı şirkete ait anlaşmaların, tekliflerin, proje ve diğer evrakların ele geçirilerek müşteri çevresinin kullanılması suretiyle de davalılarca haksız rekabette bulunulduğu ileri sürülmüş olup, mahkemece davalı gerçek kişinin ortağı olduğu şirkete ait müşteri kitlesini ortak olduğu davalı şirket yararına kullanmak suretiyle haksız rekabet fiilini işlediği kabul edilmiştir. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda sadece davacı şirket eski müşterileri ile davalı şirketin de iş yaptığı belirlenmiş olup tarafların ortak müşterilerinin bulunması müşterilerin ayartıldığı anlamına gelmez. Ayrıca, bir kısım müşterilerin her iki taraf şirketle iş yapmaya devam ettiği de anlaşıldığından müşterilerin yanıltılması suretiyle müşteri çevresinin transfer edildiği söylenemez. Dolayısıyla, davalıların davacıyı kötüleme gibi aldatıcı hareket ve dürüstlük kurallarına aykırı diğer şekillerde iktisadi rekabeti kötüye kullanımına dair bir tespit yapılamamış, davacının haksız rekabet iddiasını kanıtlayan somut bilgi ve belge sunulmadığından davalıların haksız rekabeti sonucunda davacı şirketin zarara uğratıldığı da ispatlanamamış olmaktadır. Aksi yöndeki mahkeme gerekçesi yerinde olmadığından davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalılar yararına BOZULMASINA…” denilmek suretiyle hükmün bozulmasına karar verildiği görülmüştür.
Davalılar iş bu kerre karar düzeltme isteğinde bulunmuş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/4742 esas, 2020/2147 karar ve 27/02/2020 tarihli kararıyla karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bozma ve karar düzeltme sonrasında dosya yeniden yargılama yapılmak ve karar verilmek üzere mahkememize gönderilmiş, mahkememizce, bozma sonrası tensip tutanağı düzenlenerek, yeni duruşma gün ve saatiyle birlikte taraflara tebliğ edilmiştir.
BİRLEŞEN …. ATM’NİN … ESAS-… KARAR SAYILI DOSYASININ İSTİNAF KALDIRMA KARARI ÖNCESİNDE YAPILAN YARGILAMASINDA:
“…Dava 6102 sayılı TTK m. 54 ve devamı maddelerine göre haksız rekabet nedeniyle mahkemece hükmedilmiş tazminatın ferisi niteliğindeki faiz alacağı davasıdır.
Yargılama devam ederken davacı … Döşemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin tasfiyesine başlanıldığı öğrenilmiş ve bunun üzerine davacı şirketin tasfiye memurlarına tebligat çıkartılarak davayı takip edip etmeyecekleri sorulmuştur. Tasfiye memurlarının mahkememiz dosyasına sundukları 21.09.2020 tarihli dilekçelerinde davacı şirketin tasfiyesinin tamamlandığı, ticaret siciline tescilinin yapıldığı ve son duruşmaya da katılacakları bilgisi verilmiştir.
Davacı şirketin ticaret sicilinden güncel kayıtları getirtilerek dosyamız içerisine alınmıştır. Yapılan inceleme sonucunda davacı şirketin tasfiyesinin tamamlanarak ticaret sicilinden kaydının silindiği anlaşılmakla davacı şirketin 4721 sayılı TMK m. 47, 48 ve 49’a göre tüzel kişiliğini kaybettiği, hak ve fiil ehliyetinin kalmadığı anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle 6100 sayılı HMK m. 114/I-d ve 115’e göre dava ehliyeti yokluğundan davanın usulden reddine” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF KARAR İLAMI:
Birleşen … ATM’nin … Esas-… Karar sayılı dosyasından, İstinaf kararı öncesi 2016/524 Esas-2020/751 Karar sayılı dosyası üzerinden verilen kararın davacı yanca İstinaf edilmesi üzerine kararı inceleyen İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi, 15/02/2021 tarih ve 2021/55 Esas-2021/189 Karar sayılı kaldırma kararı ile;
“…Dosya içinde bulunan belgelerden davacı şirketin tasfiye halinde olduğu, şirketin henüz tasfiyesinin tamamlanmadığı ve ticaret sicilden silinmediği anlaşılmaktadır. Davacının taraf ehliyeti mevcut olup, mahkeme kararı hatalı olduğundan istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a4 maddesi ile kaldırılmasına, taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-…. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 09/11/2020 tarih ve 2016/524 Esas – 2020/751 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE…” şeklindeki gerekçeyle kararı kesin olarak kaldırılmış ve dosya mahkemesine gönderilmiş ve sonrasında da kaldırma kararı sonrası tensip zaptı düzenlemek suretiyle yargılamaya devam olunmuş ve dosyanın mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
BOZMA VE BİRLEŞTİRME KARARLARI SONRASI YAPILAN YARGILAMADA:
Mahkememizce yapılan 23/11/2020 tarihli celsede, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılan Yargıtay 11. HD.’ nin 19/05/2018 tarih ve …sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Asıl dava, davalıların benzer ticaret unvanı kullanmak ve davacıdan öğrendikleri ticari sırları ve müşteri çevresini kullanmak suretiyle haksız rekabette bulunduklarının tespiti, tazminat ve hükmün ilanı istemlerine, birleşen dava ise; 6102 sayılı TTK 54 ve devamı maddelerine göre haksız rekabet nedeniyle mahkemece hükmedilmiş tazminatın ferisi niteliğindeki faiz alacağı istemine ilişkindir.
Yüce mahkemenin, asıl dava yönünden vermiş olduğu 19/05/2018 tarih ve …sayılı bozma ilamında da açıkça belirtildiği üzere, davaya konu somut olayda, davalı şirket adına 19. sınıfta tescilli 2010/83825 sayılı “…+şekil” unsurlu markanın tescil belgesinden 29/12/2010 başvuru tarihli markanın bu tarihten itibaren 10 yıl müddetle 02/12/2013 tarihinde tescil edildiğinin anlaşıldığı, 556 sayılı KHK.nın 40. Maddesinin; “Tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler halinde yenilenir” hükmünü haiz olduğu, 2010/83825 sayılı “…+şekil” unsurlu marka hakkında dava tarihinden önce başvuruda bulunulduğu ve markanın yargılama sırasında davalı adına tescil edildiği, böylece koruma süresinin dava tarihinden önce başvuru tarihinde başladığının tespit edildiği, davalının “…” ibareli alan adı kullanımları ile web sitesi içeriğinde bulunan ilanlarındaki, işyeri ve araçları üzerinde dava konusu edilen kullanımları tescilli marka hakkı kapsamındaki markasal kullanım olup, bu kullanımların haksız kullanım olarak nitelendirilemeyeceği ve davacının ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmayacağı, ayrıca davacı yanca her ne kadar dava dilekçesinde davacı şirketin eski yönetim kurulu üyesi olan ve halen davacı şirkette ortaklığı devam eden davalı …’nin yeni kurulan davalı şirketin hakim hissedarı olduğu, davacı şirkete ait anlaşmaların, tekliflerin, proje ve diğer evrakların ele geçirilerek müşteri çevresinin kullanılması suretiyle de davalılarca haksız rekabette bulunulduğu ileri sürülmüş ise de; dosyada mübrez olan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda sadece davacı şirket eski müşterileri ile davalı şirketin de iş yaptığı tespit edilmiş olup; tarafların ortak müşterilerinin bulunmasının müşterilerin ayartıldığı anlamına gelmeyeceği, Ayrıca, bir kısım müşterilerin her iki taraf şirketle iş yapmaya devam ettiği de anlaşıldığından müşterilerin yanıltılması suretiyle müşteri çevresinin transfer edildiğinin söylenemeyeceği, bu haliyle yapılan değerlendirmede de; toplanan deliler, alınan bilirkişi raporu, yüce mahkemenin bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalıların davacıyı kötüleme gibi aldatıcı hareket ve dürüstlük kurallarına aykırı şekilde iktisadi rekabeti kötüye kullanımına dair bir tespitin yapılamadığı, ispat yükü kendisinde olan davacının haksız rekabet iddiasını kanıtlayan somut bilgi ve belge sunamadığı ve davalıların haksız rekabeti sonucunda davacı şirketin zarara uğratıldığının da ispatlanamadığı anlaşıldığından, asıl davanın iş bu gerekçelerle;
Birleşen davanın ise; birleşen davanın, tazminatın fer’isi niteliğindeki faiz alacağı istemine ilişkin olduğu, faiz alacağının doğmasının asıl alacağa bağlı olduğu, az yukarıda açıklandığı üzere, davacı yanın davalılardan asıl alacak mahiyetinde tazminat talep edemeyeceği, bu haliyle de tazminatın fer’i niteliğinde olan faiz alacağının da doğmayacağı anlaşıldığından, birleşen davanın da iş gerekçeyle reddine karar verilmiş ve tüm dosya kapsamına ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H ÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-ASIL DAVA YÖNÜNDEN:
1-a) Davanın REDDİNE,
1-b) Alınması gereken 80/70 TL ret karar ve ilam harcının peşin ve ıslah ile alınan 3.705,28 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.624,58 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
1-c) Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
1-ç) Davalılar tarafından yapılan 170,00 TL posta giderine ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalılara VERİLMESİNE,
1-d) Davalılar davada kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4. maddesine göre taktir olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
1-e) 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacılar tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,
2-BİRLEŞEN …. ATM’NİN 2021 ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN:
2-a) Davanın REDDİNE,
2-b) Alınması gereken 80/70 TL ret karar ve ilam harcının peşin alınan 1.832,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.751,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
2-c) Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
2-d) Davalılar davada kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 14.142,27 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
2-e) 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacılar tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,
Dair; asıl ve birleşen dava davacısı tasfiye memuru vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde YARGITAY nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28.03.2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır