Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/219 E. 2020/367 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/219 Esas
KARAR NO:2020/367

DAVA:ALACAK
DAVA TARİHİ:10/09/2013
KARAR TARİHİ:10/09/2020

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine mahkememize açılan; “Alacak” davasının yapılan yargılaması sonunda;
D A V A /
Davacı vekilinin 10/09/2013 harç ikmal tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı Kooperatifin üyesi olduğunu, 2011( 2010 yılı olabileceği) senesindeki mali krizden dolayı hissesini kooperatife devrettiğini, devir sırasında kooperatifin kendisine hisse değeri olarak 60.000 TL ödediğini, talep etmesine rağmen kendisine 2010 senesi bilançosu, ara bilançoları ve kooperatifin birim hisse değerlerini etkileyecek ve bilançoya dip not olarak eklenmiş olan, iştiraklerin “değer tespit bilirkişi raporları”nın verilmediğini, “yönetim kurulu bu sene hisse devirlerini 60.000 TL olarak belirledi şeklinde cevap verildiğini, K.K /17-1 maddesinde “kooperatiften çıkan veya çıkartılan ortakların kendilerinin veyahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerine haklan olup olmadığını ve bu hakların nelerden ibaret olduğu ana sözleşmede gösterilir. Bu haklar, yedek akçeler hariç olmak üzere ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanır.” dendiğini, kooperatifin sahip olduğu menkul ve gayrimenkul değerlerinin yıl sonu bilançolarına bilirkişi tespitlerinden sonra girilmesi gerektiğini, aksinin Vergi Usul Kanununa da aykırı olduğunu, bilanço değerlerinin düşük gösterilmesinin kooperatifte hisse başı değerin düşük olmasına sebep olduğunu, hisselerini kooperatife devreden ortaklara, hisseleri karşılığında cüzi rakamlar ödenerek ortaklıktan ayrılmalarının sağlandığını, kooperatifin menkul değerleri dışındaki iştiraklerinin EKİ’de belirtilmiş olduğunu ve piyasa ederinin USD 60.000.000,- üzerinde olduğunu, hisse değerlerinin ayrılan ortaklara ödenen paraların çok üzerinde olduğunu, yönetim kurulunun 2013 Temmuz’da satılan bir iştirak için 2012 senesinde 13.700.000 USD yetki aldığını, daha sonra bu yetkiyi 9.400.000 USD’a revize edip bu rakama sattığını ve ortaklara 60.000 TL para dağıttığını, bundan sonra, yine sene sonu bilanço değeri gözardı edilerek hisse devredenlere ödenecek ücretin 100.000,-TL olarak açıkladığını, açıklanan hisse değerinin kendisine verilen kıymetin çok üzerinde olduğunu, hisse başına düşen ücretlerin her sene bilirkişi raporlarına dayandırılmadan keyfen açıklandığını, hisselerini kooperatife devrederek ayrılan üyelerin zararına sebebiyet verildiğini, yönetim kurulunun, yetkilerini kötüye kullanarak maddi menfaat sağlayarak, ayrılan üyelerinin iyi niyet ve güvenlerini suistimal etmiş ve suç işlemiş olduklarını, keyfi olarak, ortaklıkta kalanların hisselerini usulsüz olarak kıymetlendirdiklerini ve maddi menfaat sağladıklarını iddia ederek, usulsüz davranışlarından dolayı Yönetim Kurulu’nun, Ana Sözleşmenin “Madde 48” ve Denetim Kurulu Üyeleri ise, “Madde 55” göre oluşacak zararlardan müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, davalının 2010 yılı sonu, iştiraklerinin bilirkişi raporlarına dayalı bilançosunun, gerçek mal varlığının ve hisse değerlerinin tespitine, kendisine ayrılırken ödenen ücret ile belirtilen sene “hisse değeri farkının” tarafına ödenmesini, mahkeme sonuçlanana kadar kooperatifin mal varlığı üzerine yettiği kadar miktarı tedbir konulmasını talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin 03.10.2013 havale tarihli cevap dilekçesinde, davacının 12.02.1986 yılında Kooperatife ortak olduğunu, Kooperatif Yönetim Kurulunun 12.04.1995 tarih ve 47 sayılı karan ile Kooperatif Ana Sözleşmesinin 10. maddesinm 5.fıkrasi gereğince ortak niteliğini kaybetmiş bulunması nedeniyle ortaklıktan çıkanlmasına karar verildiğini, ana sözleşmenin ” Ortaklık Şartları” başlıklı l0.maddesinin 5. fıkrasında Kooperatife ortak olabilmek için Kooperatifin amacına uygun motorlu aracı bulunmak” şartının getirilmiş olduğunu, “Ortaklıktan Çıkarma ” başlıklı 14. maddede ise “l0.maddede yazılı ortaklık şartlarını kaybedenler”in yönetim kurulu kararı ile ortaklıktan çıkarılacaklarının öngörüldüğünü, 2008 yılında yeniden gemi sahibi olan davacının, 11.09.2008 tarihli dilekçesiyle ortaklıktan çıkarılma nedeninin ortadan kalktığını beyan ederek, Ana Sözleşmenin 18. maddesine dayanarak tekrar ortaklığa kabul talep ettiğini, Yönetim Kurulunun 08.10.2008 tarih ve 77 sayılı kararı ile “Ana Sözleşmenin l0.maddesinin 5. Fıkrası gereğince ortaklıktan çıkanlan davacının, Ana Sözleşmenin 18. maddesi gereği ayrılma nedenin ortadan kalkmasından dolayı yeniden ortaklığa kabulüne” karar verdiğini, davacının 13.04.2010 tarihinde Kooperatife başvurarak, kendi isteğiyle ortaklıktan ayrılmak istediğini ve sermaye payı ve diğer birikimlerinin kendisine ödenmesini talep ettiğini, bunun üzerine Kooperatif Yönetim Kurulu’nun 14.04.2010 tarih ve 106 sayılı kararı ile, davacının ortaklıktan istifasının kabulü ile kendisine hak ve alacaklarına karşılık 60.000.-TL ödenmesine karar verildiğini, bu karar gereğince 20.04.2010 tarihinde, davacı emrine 60.000.-TL tutarında iki adet çek keşide edilerek imzası karşılığında davacıya teslim edildiğini, davacının çekleri teslim aldıktan sonra, aynı tarihli ibranameyi imzalayarak kooperatif ortaklığından 13.04.2010 itibariyle ayrıldığını, sermaye payı ve ortak olarak şimdiye kadar doğmuş diğer tüm birikimlerine karşılık 20.04.2010 tarihinde 60.000.-TL’nı tamamen aldığını, Kooperatiften herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını, tüm hak ve alacaklannı tamamen aldığını, kooperatifi, yönetim kurulu üyelerini ve diğer tüm ortakları umumi suretle ibra ettiğini, başkaca herhangi bir hak talebinde bulunmayacağını, bu konuda verilmiş veya verilecek yönetim kurulu kararlarına herhangi bir itirazının olmadığını beyanla gayri kabili rücu ibra ettiğini, davacının aradan 3 yıl geçtikten sonra ayrıldığı tarihteki hisse değerinin düşük olduğundan bahisle işbu davayı açtığını, kendi isteğiyle 13.04.2010 tarihinde ortaklıktan ayrılan davacıya 2010 yılında ortaklıktan ayrılan diğer ortaklara olduğu gibi Ana Sözleşmenin “Ortaklıyı Sona Erenlerle Hesaplaşma ” başlıklı 15. maddesi gereğince” o yılın bilançosuna göre” hesaplanan 60.000 TL ödendiğini, ayrıca, kendi isteğiyle ortaklıktan ayrıldığı tarihte (13.04.2010) hissesinin değerinin düşük gösterildiğini iddia eden davacının, Kartal 3. Noterliği’nce düzenlenen 22 Mayıs 2009 tarih ve 23487 yevmiye no.lu “Kooperatif Hisse Devir Sözleşmesi” ile hissesinin tamamını 2.000,- TL bedel karşılığında, … isimli Üçüncü bir şahsa devrettiğini, ancak Kooperatif Yönetim Kurulu tarafından, hisse değeri düşük olduğu için devir işleminin kabul edilemeyeceğinin davacıya şifahen söylenmesi üzerine, davacının hissesinin tamamını 2.000.-TL bedelle devretmekten vazgeçtiğini, davacının, kendi isteğiyle ortaklıktan ayrıldığı 13.04.2010 tarihinden yaklaşık 11 ay önce (22.05.2009 tarihinde ) hissesinin tamamım 2.000.-TL bedelle devretmek istediği düşünüldüğünde işbu davadaki taleplerinin MK.md.2 uyannca hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Talep, kooperatif eski ortağı olan davacının, kooperatif gerçek mal varlığı ile hisse değerinin tesbiti ile kendisine ortaklıktan ayrılırken ödenen miktara göre hisse değer farkının ödenmesine istemine ilişkindir.
Davacı iddiası ile davalı savunması dikkate alındığında öncelikle ibranamenin geçerli olup olmadığı, hukuki sonuç bağlanmasının gerekip gerekmediği hususunun çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Davacı ortak, ortaklıktan 13/04/2010 tarihinde ayrılmıştır. Kooperatiften çıkan ortakların çıkma hakkına ilişkin yasal düzenleme Kooperatifler Kanunu 17. Maddesinde yer almış ve kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin yahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinden hakları olup olmadığı ve bu hakların nelerden ibaret bulunduğunun ana sözleşmede gösterileceği, bu hakların yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere anılan yasal düzenlemede kooperatif varlığından söz edilmektedir. Anılan Kanunun 85.maddesindeki kooperatif varlığının devralınabileceği yönündeki düzenlemede dikkate alındığında, kooperatif varlığının borçları da kapsadığı anlaşılmaktadır. Buna göre kooperatif varlığı, kooperatifin aktif kısmında kayıtlı değerlerinden, yabancı kaynakların düşülmesi ile elde edilen tutarı ifade etmekte ve kalan tutarın kaynağı olarak da öz sermaye yer almaktadır. Yine madde düzenlemesinde yedek akçelerin ortaklara dağıtılmasının mümkün olmadığı açıkça ifade edilmiştir. Kooperatif ana sözleşmesinde ayrılan ortaklara varlıklardan pay verilmesi ile ilgili bir düzenleme bulunmayıp tip ana sözleşmelere göre kooperatiflerde ayrılan ortaklara varlıklardan pay verilmesi mümkün değildir. Davacıya hak ve alacaklarına karşılık 60.000,00 TL ödeme yapıldığı ve 20/04/2010 tarihli ibranamenin imzalandığı hususları uyuşmazlık dışıdır. KK’nun 17.maddesi hükmüne göre kooperatiften çıkan ortağın, kooperatif varlığı üzerindeki hakların yukarıda belirtildiği üzere yedek akçeler olmak üzere ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanmalıdır. Bu düzenleme karşısında kooperatiften çıkan ortağın durumu o anki kooperatif yönetimi ile çıkan ortağın alacakları bir mutabakata bırakılmamış, çıkma payının nasıl hesaplanacağı yasal olarak düzenlenmiştir. Bu itibarla ortaklıktan çıkan ortağın ibraname imzalamış olması 17.madde hükmü dikkate alındığında ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre yapılacak hesaplamada ödenmesi gereken Şubat ayı, kararlaştırılan ve ödenen miktara göre daha yüksek hesaplandığı takdirde, madde hükmü doğrultusunda farkın davacıya ödenmesi gerekir. Bu durumda bilançonun usul ve esaslara uygun şekilde hazırlanmış olması şarttır. Bilanço ilkelerine aykırılık halinde, olması gereken bilançoya göre sonuca varılması KK’nun 17.madde hükmü uyarınca zorunludur. Kooperatifin 2008 yılında 291, 2009 yılında 271 ve 2010 yılında ise 251 ortağı olduğunu, Kooperatif Ana Sözleşmesinin 7. 8. 19.madde hükümleri dikkate alındığında, davacının ortaklıktan ayrıldığı tarihte kooperatifin 271 olan üye sayısına göre kooperatifteki payının 1/271 olduğu görülmektedir. Bilirkişi kurulunca yapılan ayrıntılı inceleme ve değerlendirme ile tanzim olunan 14/06/2015 tarihli rapor ile taraf itirazlarını değerlendirip karşılayan 24/04/2016 tarihli ek bilirkişi kurulu raporunda ayrıntılı olarak yer verilen hesaplamalara nazaran 2010 yılı beyan edilmiş bilançoya göre davacının üyelik payı 102.787,00 TL olup, davacı tarafça tahsil edilen miktar kooperatif hisse değerinden mahsup edildiğinde davacının 42.787,00 TL alacaklı olacağı anlaşılmaktadır. Diğer yandan KK’nun 17.maddesi düzenlemesine göre çıkan ortağın kooperatif üzerindeki hakları yedek akçeler olmak üzere ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacağından, rayiç değer ile düzenlenecek bilançodan bahsedilmemiş olması karışsında, rayiç değer ile hesaplanan pay değerinin dikkate alınması mümkün olmayıp davacının talep edebileceği, toplam miktarın yukarıda belirtildiği üzere 42.787,00 TL olduğu sonucuna varılmış ve davacının talep miktarı da dikkate alınarak ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememizin 13/07/2016 günlü … Esas … Karar sayılı kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 20/01/2020 tarihli 2016/9080 Esas 2020/238 Karar sayılı kararı ile; “Davacı vekili, müvekkilinin yaşadığı mali kriz sebebiyle hissesini 2010 yılında davalı kooperatife devrettiğini, hisselerini kooperatife devreden ortaklara hisseleri karşılığında cüzi rakamlar ödenerek ortaklıktan ayrılmalarının sağlandığını, müvekkiline de hisse değeri olarak 60.000 TL ödendiğini, hisse değerlerinin ortaklara ödenen paraların çok üzerinde olduğunu ve hisse başına düşen ücretlerin her sene bilirkişi raporlarına dayandırılmadan keyfen açıklandığını, yönetim kurulunun ayrılan üyelerin iyi niyetlerini suistimal ederek ortaklıkta kalanların hisselerini usulsüz olarak kıymetlendirdiklerini ve maddi menfaat sağladıklarını ileri sürerek davalı kooperatifin 2010 yılı sonu iştiraklerinin bilirkişi raporlarına dayalı bilançosunun, gerçek mal varlığının ve hisse değerlerinin tespiti ile müvekkiline ayrılırken ödenen ücret ile 2010 senesi hisse değeri farkının ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kendi isteğiyle ortaklıktan ayrılan davacının hak ve alacaklarına karşılık 60.000 TL tutarında iki adet çek keşide edildiğini davacınında imzaladığı ibraname ile kooperatifi, yönetim kurulu üyelerini ve diğer tüm ortakları umumi suretle ibra ettiğini, başkaca herhangi bir hak talebinde bulunamayacağını, Ana Sözleşmenin 15. maddesi gereğince ayrıldığı yılın bilançosuna göre hesaplanan 60.000 TL’nin davacıya ödendiğini, davacının taleplerinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; kooperatiften çıkan ortağın alacaklarının, kooperatif yönetimi ile çıkan ortağın mutabakatına bırakılmadığı ve çıkma payı hesaplamasının K.K’nın 17. maddesi ile yasal olarak düzenlendiği, ortaklıktan çıkan ortak ibraname imzalamış olsa dahi 17. madde hükmü dikkate alındığında ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre yapılacak hesaplamada ödenmesi gereken miktar ödenen miktara göre daha yüksek olduğu takdirde farkın ortağa ödenmesi gerekeceği davacının ortaklıktan ayrıldığı tarihte 2010 yılı beyan edilmiş bilançoya göre 102.787,00 TL olan üyelik payı alacağından davacı tarafça tahsil edilen miktar mahsup edildiğinde davacının kooperatiften 42.787,00 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davacının talep miktarı dikkate alınarak 5.000,00 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2)Kooperatifler Kanunu’nun 17. maddesindeki hesaplaşma kamu düzeni ile ilgili bir husus değildir. Taraflar serbest iradeleriyle çıkma payı konusunda sözleşme yapabilirler. Somut olayda da 20.04.2010 tarihli ibraname ile tarafların ödenen bedel karşılığında birbirlerini ibra ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda eldeki davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile mahkememiz hükmü bozulmuştur.
Davacı asil duruşmadaki beyanında mahkememizin 13/07/2016 günlü … Esas … Karar sayılı kararında direnmesini, davalı vekili ise bozma ilamına uyulmasını talep etmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur.
Bu haliyle, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin anılan bozma kararında da belirtildiği üzere; Kooperatifler Kanunu’nun 17. maddesindeki hesaplaşma kamu düzeni ile ilgili bir husus olmadığı, tarafların serbest iradeleriyle çıkma payı konusunda sözleşme yapabileceği, somut olayda da 20.04.2010 tarihli ibraname ile tarafların ödenen bedel karşılığında birbirlerini ibra ettiği gözetilerek, davanın esası hakkında bozma ilamında belirtilen hususlar dikkate alınarak araştırılacak başkaca bir yön bulunmadığından subut bulmayan davanın reddine karar verilmesi gerekmiş ve buna göre aşağıdaki hüküm tesis edilerek yargılama sonuçlandırılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının davacı yanca peşinen yatırılan 85,40 TL’ den mahsubu ile bu meblağın HAZİNEYE İRAT KAYDINA, fazla yatırılan 31,00 TL’ nin ise karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya İADESİNE (bozma öncesi verilen kararla tahsilde mükerrer olmamak kaydıyla),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 179,60 TL posta masrafından ibaret yargılama masrafının ise davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
6-HMK 120 maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgililerine İADESİNE,
Dair, davacının ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/09/2020

Başkan … e-imzalıdır .

Üye … e-imzalıdır .

Üye … e-imzalıdır .

Katip … e-imzalıdır .