Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/189 E. 2021/668 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/189 Esas
KARAR NO:2021/668

DAVA :İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:12/03/2020
KARAR TARİHİ:05/10/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A :
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle: 29.07.2019 tarihli alacağın temliki sözleşmesi uyarınca müvekkilin 238.920,89 TL ödeme yapmakla mükellef olduğunu, ödeme mukabili davalı bankanın kredi borçlusu…’den olan bakiye alacağı ile mevcut İpotek hakkını 239.084,57 TL ile sınırlı olmak üzere müvekkile temlik edeceğini, müvekkilin sözleşmenin imzalanmasından bir gün sonra, bir günlük faizi de ekleyerek toplam 238.956,60 TL’yi kredi borçlusu…’in kredi tasfiye hesaplarına yatırdığını, bunlara rağmen davalı bankanın İpoteği fek ederek sözleşmeye aykırı davrandığını, taşınmazın 3.kişiye satıldığını, davalı adına keşide edilen ihtarname ile ödenen tutarların faizi ile birlikte iadesinin ve menfi zararlarının tazmininin talep edildiğini ancak müvekkile herhangi bir ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili amacıyla ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı ile takibin durduğunu belirterek davalının icra takibine itirazının İptaline karar verilmesini talep etmiştir.
S A V U N M A :
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle: Husumet itirazlarının bulunduğunu, davanın, davacının kredi borcunu ödediği…”e yöneltilmesi gerektiğini, bu nedenle husumet yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, 29.07.2019 tarihli alacağın devri sözleşmesi ile müvekkilin kredi borçlusu…’den olan alacağını ve bu alacağın teminatını teşkil eden ipoteği davacıya 238.920,89 TL ödemesi karşılığında devrettiğini, davacı tarafından 30.07.2020 tarihinde ödeme yapıldığını ancak temlik sözleşmesinin tapuya şerh edilmediğini akabinde dava dışı kredi borçlusunun ipoteğin fekkini talep ederek fek işleminin gerçekleştiğini, davacı ve dava dışı kredi borçlusunun müvekkili zarara uğratmak için birlikte hareket ettiğini, temlik alan kişinin devir sözleşmesini tapuya şerh ettirmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E :
Dava; Taraflar arasında imzalanan 29.07.2019 tarihli alacağın devri sözleşmesinden dönülmesi nedeniyle sözleşme kapsamında ödenen bedel yönüyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflarca bildirilen deliller toplanmış, tapu ve ipotek kayıtları, banka kayıtları, dava konusu icra dosyası celp edilmiş uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Dava konusu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklı tarafından davalı borçluya karşı 28.01.2020 tarihinde ” 29.07.2019 TARİHLİ ALACAĞIN DEVRİ SÖZLEŞMESİNDEN DÖNÜLMESİ VE BU SÖZLEŞMEDEN DÖNÜLDÜĞÜNE İLİŞKİN … NOTERLİĞİNİN 02 ARALIK 2019 TARİHLİ … YEVMİYE NUMARALI İHTARNAMESİ” açıklaması ile 238.920,89 asıl ve toplam alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 11.02.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu vekili tarafından 17.02.2020 tarihli dilekçe ile takibe, asıl alacak, yetki, faiz ve diğer tüm ferileri ile birlikte itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu, bunun üzerine işbu davanın davacı alacaklı tarafça İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca 1 yıllık yasal sürede açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında imzalanmış olan 29.07.2019 tarihli bir alacağın devri sözleşmesinin incelenmesinde; Davacının davalı Bankaya dava dışı… in 238.920,89 TL lık borcunu ödemesi ve bu ödeme karşılığında Banka tarafından, 238.920,89 TL lık Alacağın ve bu alacağın teminatını oluşturan (İstanbul İli, … İlçesi, … Mah., 239 ada, … pafta, 1 parsel, 38 nolu bağımsız bölüm üzerindeki) ipoteğin devir ve temlikinin davacıya yapılmasının kararlaştırılmış olduğu görülmüştür.
Banka tarafından sunulan kayıtların incelenmesinde; Davacı dışı… tarafından, 30/07/2019 tarihli iki adet dilekçe ile kendisinin kredi borcunun bakiye tutarı olan 238.920,89 TL’nin … tarafından ödenmesine, ödediği tutar kadar alacağın ve alacağın teminatı ipoteğin ödemeyi yapan … temlikine muvafakat ettiği, 30.07.2019 tarihinde davacı tarafından davalı bankadan sözleşme kapsamında alacağın ve alacağın teminatı ipoteğinin kendisine temliğinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Tapu müzekkere cevapları ve taraflarca sunulan taşınmaz tapu kayıtları, resmi senetler ve ipotek belgelerinin incelenmesinde; … İli, … İlçesi, … Mah., 239 ada, … pafta, 1 parsel, 38 nolu bağımsız bölüm üzerine 09.10.2014 tarihinde davalı banka lehine ipotek kurulduğu, ipoteğin 30.07.2019 tarihinde fek edildiği, ipoteğe konu bağımsız bölümün 05.08.2019 tarihinde… tarafından …’a satıldığı anlaşılmıştır.
28/06/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; Davacı ile davalı Banka arasında 29.07.2019 tarihli bir alacağın temliki sözleşmesi akdedilmiş olup; Bu sözleşme kapsamında davacının davalı Bankaya; dava dışı… in 238.920,89 TL lık borcunu ödemesi ve bu ödeme karşılığında Banka tarafından, 238.920,89 TL lık Alacağın ve bu alacağın teminatını oluşturan (İstanbul İli, … İlçesi, … Mah., 239 ada, … pafta, 1 parsel, 38 nolu bağımsız bölüm üzerindeki) ipoteğin devir ve temlikinin yapılması gerekli olduğu;
Davacının anlaşmaya uyarak 238.956,60 TL lık ödemeyi 30.07.2019 / 16:39:31 itibariyle yaptığı görülmekle birlikte; davalı Bankanın sözleşme şartlarına uymayarak; alacağın davacıya temliki ile temlik konusu borca ilişkin ipoteğin devrini yerine getirmek yükümlülüğünü gerçekleştirmediği gibi; yine aynı tarih (30.07.2019) İtibariyle İpoteği fek ederek konusu taşınmazın yeniden tesisi ve sözleşme gereği davacıya devrini hukuken imkansız hale getirdiği, ağır kusurlu bir davranışı nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmesine olanak kalmadığının görüldüğü, Bankaların güven kurumu olması yanında ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün bulunuyor olması da nazara alınacak önemli bir husus olduğu;
Bilindiği üzere, sözleşme İhlalinden doğan sorumluluğun temel kuralını TBK m. 112 hükmü düzenlemekte olduğu, TBK m. 112, sözleşmenin kurulmasından sonra borçlunun borcunu hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi halindeki borcun ihlalini düzenlemiş olduğu, Bu hükme kusurlu ifa imkansızlığının da dahil olduğu;
Sayın Mahkeme huzurundaki somut olayda, taşınmazın 05.08.2019 tarih, … yevmiye no’lu tapu resmi senedi ile… tarafından …’a satılması sebebiyle, artık bu aşamada ipotek konusu taşınmaz üzerinde yeniden ipotek tesis edilemeyeceğinin anlaşılmakta olduğu;
Bu nedenle, uyuşmazlık konusu olayda “sonraki kusurlu İmkansızlık” kavramından bahsetmek gerekmekte olup; Taraflar arasında akdedilen 29.07.2019 tarihli sözleşmede, tarafların yerine getirmesi gerektiği edimlerin düzenlenmiş olduğu, bu doğrultuda, dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre, davacının 238.920,89 TL ödeme yapmış olup sözleşmeden kaynaklı edimini yerine getirmiş olduğu, ne var ki, davalı tarafın işbu sözleşmeden kaynaklı ipotek hakkının devrini gerçekleştirmemiş olduğu, tarafların da kabulünde olduğu üzere, mezkur taşınmaz üzerindeki ipotek fek edilmiş, sonrasında ise taşınmaz üçüncü kişiye satılmış olduğu, hal böyle olunca, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı edimlerin yerine getirilmesinin davalının kusuru nedeniyle hukuken imkansız hale gelmiş olduğu, bu hususta nihai değerlendirmenin elbette Sayın Mahkemeye ait olduğu;
TBK m. 117/1’e göre, temerrüdün gerçekleşmesi için aranan şartlardan birisi ifa imkansızlığının bulunmaması olduğu, başka bir deyişle, ifa imkansızlığının gerçekleştiği durumlarda temerrütten bahsedilemeyeyeceği, bu sebeple ifa imkansızlığını borçlunun temerrüdünden ayıran husus, ifa imkansızlığında edimin ifasının hem kesin imkansız ve hem de sürekli olarak imkansız olması olduğu, uyuşmazlık konusu olayda, kusurlu sonraki imkansızlık söz konusu olması nedeniyle, alacaklının, ifa imkansızlığı sebebiyle malvarlığında meydana gelen zararın telafi edilmesine yönelik olarak, zararlarının giderilmesini isteyebileceği;
Hukukumuzda benimsenen kusura bağlı sorumluluk ilkesi gereğince, kural olarak, ifanın imkânsız hale gelmesine kusuruyla yol açan tarafın, diğerinin imkânsızlık nedeniyle uğradığı zararları tazmin etmekle yükümlü olduğu, sorumluluktan kurtulmak isteyen tarafın, TBK 112 uyarınca kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmesi gerektiği;
Sözleşmede kararlaştırılan edimin hukukî nedenlerle imkânsız hale gelmesi, borçlunun ifa yükümünü, alacaklının da aynen ifayı talep hakkını sona erdiren sebeplerden biri olduğu, borçlunun aynen ifa yükümünün sona ermiş olması, tek başına geniş anlamda borcun da sona ermesi anlamına gelmeyeceği, çünkü, imkânsız hale gelen edimi yerine getirmekle yükümlü olan borçlunun aynı zamanda imkânsızlıktan sorumlu olması halinde, sona eren ifa yükümünün yerine, karşı tarafın bu nedenle uğradığı zararları tazmin yükümünin doğacağı, imkânsızlıktan borçlunun sorumlu olduğu hallerde alacaklının, artık elde edemeyeceği edim yerine tazminat talep etme imkânına sahip olacağını (TBK 112);
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı tarafın sözleşme kapsamında 30.07.2019 tarihinde ödemiş olduğu 238.920,89 TL’yi, davalıdan talep etme hakkının bulunduğunun takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu;
Bu kanaat kapsamında; takip tarihi İtibariyle davacı yan alacağı raporda tespit edilmiş olduğu;
Takip (27.01.2020) Tarihi İtibariyle Alacak Miktarının Tespiti;
Davacı tarafından davalı Bankaya 30.07.2019 tarihi itibariyle 238.920,89 TL ödemede bulunulmuş olup; Asıl Alacağı oluşturan bu miktara 30.07.2019 tarihinden, 27.01.2020 Takip Tarihine kadar (talep gibi) %9 yasal faiz uygulandığında;
Davacının Takip tarihi itibariyle davalı Bankadan Alacak Miktarının
38.920,89 TL Asıl Alacak,
10.811,17 TL İşlemiş Faiz (%9 Yasal Faiz- Talep gibi)
Toplam 249.732,06 TL Olması gerektiği,
ANCAK DAVACI TAKİP TALEBİNDE ;
238.920,89 TL Asıl Alacak,
Toplam 238.920,89 TL
Alacak talep etmiş olup; Talebi ile bağlı bulunduğu, davacının asıl alacak miktarına Takip (27.01.2020) tarihinden itibaren (taraflardan biri tacir olmakla Avans faiz oranları nispetinde veya) Bankaların mevduata vermiş oldukları azami yıllık faiz oranları nispetinde faiz talep edebileceği,
Ancak davacı yan yasal faiz talep etmiş olup; talebi ile bağlı bulunduğu,
Kanaatine varılmış olduğu;
Yukarıda yapılan açıklamalar muvacehesinde, verilen görev nedeniyle, tarafların beyan ve delilleri ışığında, takdirin tamamen Sayın Mahkemenizin görev ve yetki alanına ait olduğu işaret edilmek suretiyle;
1-) Davalı Bankanın sözleşme şartlarına uymayarak; alacağın davacıya temliki İle temlik konusu borca ilişkin ipoteğin devrini yerine getirmek yükümlülüğünü gerçekleştirmediği gibi; yine aynı tarih (30.07.2019) itibariyle ipoteği fek ederek ipotek konusu taşınmazın yeniden tesisi ve sözleşme gereği davacıya devrini kusurlu olarak hukuken imkansız hale getirdiği,
2-) Kusurlu bir davranışı nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmesine olanak kalmadığı görülmekle; işbu kusur ve sözleşmeye aykırı davranışın ifa imkansızlığına yol açtığı, bu durumda sözleşmeden dağan edimin yerini tali edim olan tazminat borcunun geçeceği,
3-) Davacının Takip (27.01,2020) tarihi itibariyle davalı Bankadan; (TALEP GİBİ)
238.920,89 TL Asıl Alacak,
Toplam 238.920,89 TL
Alacaklı olduğu, davacının asıl alacak miktarına Takip tarihinden itibaren (talep gibi) Yasal faiz isteyebileceği,
4-) Tarafların sair taleplerinin Sayın Mahkemenin takdirlerinde olduğu görüş ve kanaatine varılmış olduğu, hususlarının belirtilmiş olduğu görülmüştür.
Dava konusuna ilişkin yasal düzenlemeleri irdeleyecek olursak;
Türk Medeni Kanunun 891 maddesinde, “İpotekle güvence altına alınmış bir alacağın devrinin geçerli olması, devrin tapu kütüğüne tescil edilmesine bağlı değildir.” şeklinde,
Türk Borçlar Kanunun 112. Maddesinde, “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür.” şeklinde,
Türk Borçlar Kanunun 125. Maddesinde, “Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” şeklinde yasal düzenlemeler bulunmaktadır.
İddia, savunma, dosya kapsamında toplanan deliller, alınan ve dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporunun yasal düzenlemeler ışığında bir bütün olarak değerlemesinde;
Davalı tarafça, icra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise de itirazında yetkili icra dairesinin belirtilmediği, usulüne uygun bir yetki itirazının olmadığı anlaşılmakla reddine karar verilmiştir. Kaldı ki usulüne uygun yetki itirazı olarak kabul edilse bile 6100 sayılı HMK’nın 6. Maddesine göre davalının adresi itibarı ile de … İcra Daireleri yetkili olduğundan yetki itirazı yerinde değildir.
Davalı tarafça husumet itirazında bulunulmuş ise de, davacı tarafça taraflar arasındaki sözleşmeden dönülmesi nedeniyle istemde bulunulduğundan bu itiraza itibar edilmemiştir.
Davacı ile davalı Banka arasında 29.07.2019 tarihli bir alacağın temliki sözleşmesi akdedilmiş olup, bu sözleşme kapsamında davacının davalı Bankaya, dava dışı… in 238.920,89 TL lık borcunu ödemesi ve bu ödeme karşılığında davalı Banka tarafından, 238.920,89 TL lık Alacağın ve bu alacağın teminatını oluşturan (… İli, … İlçesi, … Mah., 239 ada, … pafta, 1 parsel, 38 nolu bağımsız bölüm üzerindeki) ipoteğin devir ve temlikinin davacıya yapılmasının kararlaştırılmış olduğu;
Davacının anlaşmaya uyarak 238.920,89 TL lık ödemeyi faizi ile birlikte 238.956,60 TL olarak 30.07.2019 / 16:39:31 tarih ve saati itibariyle yaptığı;
Davalı Bankanın sözleşme şartlarına uymayarak, alacağın davacıya temliki ile temlik konusu borca ilişkin ipoteğin devrini yerine getirmek yükümlülüğünü gerçekleştirmediği gibi, 30.07.2019 tarihi itibariyle İpoteği fek ettiği, ipoteğe konu bağımsız bölümün 05.08.2019 tarihinde… tarafından …’a satıldığı da göz önüne alındığında, davalı bankanın ipoteğin yeniden tesisi ve sözleşme gereği davacıya devrini hukuken imkansız hale getirdiği anlaşılmakla ve davalı bankanın bir güven kuruluşu olması ve yapmış olduğu işlemlerinde ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün bulunduğu göz önüne alındığında, davalı bankanın dava konusu olayda ağır kusurlu olduğu olduğu, davacının sözleşmeden dönmekte haklı olduğu değerlendirilmiştir.
Hukukumuzda benimsenen kusura bağlı sorumluluk ilkesi gereğince, kural olarak, ifanın imkânsız hale gelmesine kusuruyla yol açan taraf, diğerinin imkânsızlık nedeniyle uğradığı zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Sorumluluktan kurtulmak isteyen tarafın, TBK 112 uyarınca kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında toplanan delillere göre davalının bu yönde bir ispatı bulunmamaktadır.
Sözleşmede kararlaştırılan edimin hukukî nedenlerle imkânsız hale gelmesi, borçlunun ifa yükümünü, alacaklının da aynen ifayı talep hakkını sona erdiren sebeplerden biridir. Borçlunun aynen ifa yükümünün sona ermiş olması, tek başına geniş anlamda borcun da sona ermesi anlamına gelmeyeceği, çünkü, imkânsız hale gelen edimi yerine getirmekle yükümlü olan borçlunun aynı zamanda imkânsızlıktan sorumlu olması halinde, sona eren ifa yükümünün yerine, karşı tarafın bu nedenle uğradığı zararları tazmin yükümlülüğü doğacaktır. İmkânsızlıktan borçlunun sorumlu olduğu hallerde alacaklı, artık elde edemeyeceği edim yerine tazminat talep etme imkânına sahip olacaktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı tarafın sözleşme kapsamında 30.07.2019 tarihinde ödemiş olduğu 238.920,89 TL’yi, davalıdan talep etme hakkının bulunduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı taraf, dava konusu icra takibinde 238.920,89 TL asıl ve toplam alacak talebinde bulunmuş, takip öncesi işlemiş faiz talebinde bulunmamıştır. Ancak dava açarken 238.920,89 TL ana para ve 2.592,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 241.513,02 TL üzerinden harçlandırma yapılarak dava açılmıştır.
Eldeki dava itirazın iptali davası olup, itirazın iptali davaları takip ile sıkı sıkıya bağlıdır. İİK’nın 58/3 maddesine göre davacının takip öncesi işlemiş faiz talebi var ise bunu takip talebinde belirtmek zorundadır. Bu kapsamda takipte talep edilmeyen takip öncesi işlemiş faizin itirazın iptali davalarında talep edilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu sebeple dava dilekçesinde harçlandırılan 2.592,13 TL takip öncesi işlemiş faize yönelik miktar yönüyle davacının davasında haksız olduğu değerlendirilmiştir.
Tüm bu nedenler ile davacının, davalıdan icra takip tarihi itibarıyla, 238.920,89 TL asıl alacak, bu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceği, bu kapsamda davalı yanın bu miktar yönüyle bir ödeme savunması ve ispatı olmadığından borca ve faize itirazlarının yerinde olmadığı değerlendirilerek davanın kısmen kabulü ile; Davalı borçlunun …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasına yaptığı itirazının 238.920,89 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin 238.920,89 TL asıl alacak üzerinden ve bu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya dair istemin reddine, ayrıca alacak likit olduğundan davalı borçlu itirazında haksız bulunduğundan hükmolunan 238.920,89 TL alacağın %20’sine tekabül eden 47.784,17 TL icra inkar tazminatının davalı borçludan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Kısmen Kabulü ile; Davalı borçlunun …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasına yaptığı itirazının 238.920,89 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin 238.920,89 TL asıl alacak üzerinden ve bu asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına,
2-Fazlaya dair istemin reddine,
3-Hükmolunan 238.920,89 TL alacağın %20’sine tekabül eden 47.784,17 TL icra inkar tazminatının davalı borçludan alınarak davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 16.320,69 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 2.929,84 TL’ nin mahsubu ile bakiye 13.390,84 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından peşinen karşılanan 2.929,84 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk giderinin davanın kabul ve red durumuna göre 1.305,83 TL’sinin davalıdan, 14.17 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı parası, 70,00 TL müzekkere ve davetiye posta masrafı, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.524,40 TL’ yargılama masrafından davanın kabul ve red durumuna göre 2.497,31 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlasının kendisi üzerinde bırakılmasına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 25.174,46 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.592,13 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
9-HMK 120 maddesi gereğince taraflarca tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde re’ sen yatıran yana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı davanın reddolunan miktarı yönüyle kesin olmak üzere, kabul edilen kısım yönüyle; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/10/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır