Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/96 E. 2021/105 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/96
KARAR NO:2021/105

DAVA :Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:09/11/2015
KARAR TARİHİ:23/02/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi. DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … … … tarihli nüshasının 1. Sayfasında yayınlanan “…’yı da …” başlıklı manşetle, “… … … … … bitişiğinde, …’nin arsasını satın alarak araziye üç … inşaatına başlayan …’nın mezatlığı tahrif ettiği iddia edildi. Aralarında … dönemine de ait olmak üzere birçok mezar taşının kırıldığı belirtiliyor…” şeklinde haber yapıldığını, devamında gazetenin 3. Sayfasındaki “…” başlıklı haberde ise, “… … … … … bitişiğinde, …’nin arsasını satın alarak araziye üç … inşaatına başlayan …’nın mezatlığı tahrif ettiği iddia edildi. Tarihi sit alanı olan … …’nın hemen bitişiğinde başlayan inşaat yağmalanan mezarlar bölge sakinleri tarafından fark edildi. Aralarında … dönemine de ait olmak üzere birçok mezar taşının kırıldığı ve topluca bir köşeye yığıldığı belirtiliyor…” şeklinde haber yapıldığını, sözkonusu haberin müvekkili şirketin … … … …’nın yanında yer alan arsası üzerine inşa edilecek olduğu yapıyı karalamak ve firmanın itibarına zarar verme gayesi taşıdığını, sözkonusu haber içeriğinin müvekkili şirkete karşı haksız ithamlar ve hakaret içeren, kişilik haklarına ve ticari itibarına açıkça saldırı niteliğinde olduğunu, ayrıca sözkonusu hakaretlerinin müvekkiline manevi olarak zarar verdiğini, gazetede yer alan haber başlıklarının suç unsuru içerdiğini, gazetelerin basın özgürlüğü kapsamında haber verme hakkını hukuka uygun bir şekilde kullanabilmesi için haberin veriliş biçimi ile özü arasında fikri bir bağ bulunmak zorunda olduğunu, gazete yer alan haberin veriliş biçimi ve özü arasında fikri bir bağdan söz etmenin imkansız olduğunu, Yargıtay içtihatlarında da devamlılık kazandığı üzere, bir haberin yapılırken haberin öze ilişkin koşullarının gerçeklik, güncellik ve kamu yararı olması gerektiği, yayın hakkının sınırlarının en önemlisinin “gerçeklik” ögesi olduğu ve haberin gerçeğe uygun olması gerektiği, gerçekliğin verilen haberle ya da anlatılmak istenen amaçla ve hedefe konu olan içerikle, yayın sırasında olayla ilgili durumun uygunluğu anlamına geldiğini, biçime ilişkin koşulun ise, anlatımla ve sergilenişteki ölçülülük olduğunu, basının özgürlüğünün sınırsız olmadığı, kişilik haklarına saldırıda bulunmamak ve saygı göstermek gibi ilkelerle sınırlı olduğu ve sonuç olarak da, müvekkili … İnş. San. Ve Tic. A.Ş. Hakkında köşe yazısında mesnetsiz haber yayınlayan davalı eser sahibi … ile davalı yayın sahibi … … A.Ş. Ve yayın sahibi temsilcisi/imtiyaz sahibi davalı …’dan 50.000,00 TL manevi tazminatın müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalılara tebligat yasası hükümlerine uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma günü bildirildiği halde, cevap ve delil bildirmemiş ve bu nedenle davacının iddialarını reddetmiş kabul edilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dosyada delil olarak; dava dilekçesi ve ekleri, beyan dilekçeleri, cevabi yazı içerikleri, sosyal ve ekonomik durum araştırmasına ilişkin müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı bulunmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde davanın ilk olarak; ….Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, anılan mahkemenin 06/04/2017 tarih ve … esas, … Karar sayılı ilamı ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın davalılar tarafından süresinde İstinaf edilmesi üzerine kararı inceleyen BAM 4.HD.’nin 2018/745 esas, 2018/1650 karar ve 27/12/2018 tarihli; “… …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ince verilen kararın kaldırılarak dosyanın görevli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi…” şeklindeki kararı üzerine mahkememize geldiği anlaşılmıştır.
Mahkememizde açılan dava öncelikle, görev, yetki, taraf sıfatı ve diğer dava şartları açısından incelenmiş ve mahkememizin görevli ve yetkili olduğu ve ayrıca diğer dava şartlarının da bulunduğu anlaşılmış olduğundan davanın esasına geçilmiştir.
Davalıların emniyet aracılığıyla sosyal ve ekonomik durumlarının tespit yaptırılmış ve gelen yazı cevapları dosyamız arasına katılmıştır.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
5187 sayılı Basın Yasası’nın 13. maddesi gereğince basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, somut olayda, davalılardan …’nın eser sahibi, … … A.Ş.’nin yayın sahibi ve davalı …’ın da yayın sahibi temsilcisi/imtiyaz sahibi olduğu sabit olduğundan hukuki sorumlulukları bulunmaktadır.
Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesi basın özgürlüğünü düzenlemiş ve bunun sınırlarını göstermiştir.
5187 sayılı Kanun’un 3. maddesinde;
“Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere; basın özgürlüğü, kişinin dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamayı amaçlar.
Bunun gereği olarak basın; haber toplamak, fikir ve kanaatleri izleyerek bunları çözümlemek, yorumlamak, eleştirmek ve sonuçta kamuoyunu ilgilendiren konularda doğru ve gerçeğe uygun haber vermek hakkına sahip ve bununla görevlidir. Eş söyleyişle denetim, uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklama, basının doğal görevleridir.
Basın özgürlüğü ile bağlantılı kavramlar olarak; Anayasa’da düşünce ve kanaat hürriyeti (m. 25), düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (m. 26) ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Demokratik yaşamın gelişmesinde, ulusal birliğin sağlanmasında, kamuoyunun sağlıklı bir biçimde oluşmasında, sosyal ve siyasal ilerlemede basının çok önemli bir fonksiyonunun bulunduğu açık ve kuşkudan uzaktır. Doğaldır ki basının bu ayrıcalıklı konumu ve hukuk düzeninin kendisine tanıdığı özgürlük, tüm özgürlükler gibi yine hukuk düzenince çizilen sınırlara tabidir. Basın, yaptığı yayınlarda gerek Anayasa’nın “Temel Haklar ve Ödevler” bölümünde yer alan ve gerekse de TMK’nın 24 ve 25. maddelerinde ve ayrıca özel yasalarda güvence altına alınmış olan, kişilik haklarına saygı göstermek, bunlara saldırı niteliği taşıyabilecek tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadır. Bu cümleden olarak basın, belirli bir kişinin fikrini tartışmak zorunda kaldığı durumlarda bile, objektif bilgi vermekle ve eleştirmekle yetinmeli, olayları tahrif etmek veya kuşkuları yaymak gibi hukukun izin vermeyeceği yollara başvurmamalıdır. Özellikle de hakaret niteliğinde ya da yersiz, onur kırıcı söz ve deyimlerin kullanılmasından kaçınmalıdır.
Basının kamu görevi yapmasında göz önünde tutulan amaç ile kişilik haklarına verilen zarar arasında açık bir oransızlık varsa, yayının hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir. Objektiflikten ayrılmak, haber sınırını aşmak, genişletici ve yanlış yorumlarda bulunmak, gerçek dışı haber vermek, yersiz şekilde onur kırıcı sözler kullanmak, dürüstlük kurallarına aykırı davranmak, kişisel nedenlerle salt sansasyon için yayın yapmak hukuka aykırıdır.
Bu açıklamalardan sonra, denilebilir ki; basın özgürlüğünün kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için yayının gerçeğe uygun olması, gerçeğe uygun yayının haber niteliği taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif) ölçütlere uyulması, haberin veriliş biçimi yönünden özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir. Bir yayının hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi ancak açıklanan bütün bu koşulların birlikte varlığı hâlinde mümkündür. Yapılan bir yayın bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.04.2019 tarihli ve 2017/4-1414 E., 2019/464 K.; 10.12.2019 tarihli ve 2017/4-1833 E., 2019/1333 K., sayılı kararları).
Basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle olay ve konu ile ilgili olan, görünen, bilinen her şeyi araştırma, inceleme ve olayları o anda belirlenen biçimi ile değerlendirme, yayma ve yayınlama yetki ve sorumluluğuna sahip olmakla birlikte, haberin verilişi sırasında özle biçim arasındaki dengenin bozulmaması gerekir. Haberde gerekli, yararlı ve ilgili olmayan nitelemeler ve yorumlar yapıldığı, haberin içeriğine uygun düşmeyen, tahrik edici, kamuoyunda husumet ve kuşku yaratıcı, güveni zedeleyici bir üslubun kullanıldığı durumlarda, özle biçim arasındaki denge bozulmuş sayılır. Bu da hukuka aykırılığın varlığını kabule imkan sağlar.
Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davalı gazetenin … tarihli iki ayrı haberinde açıkça davacı şirketin ismi zikredilerek; “…” başlıklı haberler yayınlandığı, bu haberlerde, davacı şirket tarafından yapılan … inşaatının … mezarlığına tahribat verdiği, … dönemine ait olmak üzere birçok mezar taşının kırıldığının haberleştirildiği ve kamuoyuna duyurulduğunun anlaşıldığı, yine dosyaya sunulan … isimli haber sitesinin … tarihli yazısında ise; davacı şirkete ait şantiyenin mezarlığa zarar vermediğinin, dönemin… … …’ın beyanlarından anlaşıldığı, bu haliyle de, davalı gazetenin ve muhabirlerin kamuoyuna yanlış bilgi aksettirdikleri, aldığı haberleri resmi kaynaklardan teyit ettirmedikleri ve davacı şirketin çevreye ve tarihi eserlere bilerek ve isteyerek zarar verdiği, talan ettiği gibi, olumsuz nitelendirmede bulunduğu, dolayısıyla haberin klasik anlamda haber alma ve verme hürriyeti içinde değerlendirilemeyeceği, resmi olarak doğrulanmayan ve teyit edilmeyen bilgilerle davacı şirketin kamuoyu önünde eski eserlere zarar veren, talan eden bir şirket olarak lanse edildiği, böylece yayının gerçeğe uygun olmadığı ve haberin veriliş biçimi yönünden özle biçim arasında ölçülülük bulunmadığı, dolayısıyla bu haberler nedeniyle davacı şirket tüzel kişiliğinin manevi olarak zarar gördüğü, davacının manevi tazminat isteyebileceği, manevi tazminata ilişkin tüm koşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşıldığından, TBK’nın 58. maddesindeki özel haller de dikkate alınarak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABÜLÜ ile;
1-10.000,00 TL manevi tazminatın … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin REDDİNE,
2-Alınması gereken 683,10 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 853,88 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 170,78 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Tarafların dava sonucundaki haklılık oranına ve harçtan davada kısmen de olsa haksız çıkan davalının sorumlu olması gerektiği prensibine göre yapılan oranlama uyarınca peşin harç ve başvuru harcı toplamı: 710,80 TL ( İADESİNE KARAR VERİLEN KISIM DÜŞÜLEREK), posta gideri 296,50 olmak üzere toplam 1.007,73 TL yargılama giderinin 201,40 TL kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp , davacıya VERİLMESİNE, bakiye kısmın oranlamaya göre davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı yan davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan maddesine göre hesaplanan 4.080,00 TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalılar davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2. Maddesine göre taktir olunan 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak, davalılara VERİLMESİNE,
6-HMK 120. maddesi gereğince; davacı tarafından yatırılan gider avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 23/02/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır