Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/698 E. 2021/481 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/698 Esas
KARAR NO:2021/481

DAVA :Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:10/12/2019
KARAR TARİHİ:22/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin, davalı banka tarafından … … adına kullandırılan genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, … … tarafından kredi taksitleri ödenmemiş olup davacı hakkında, davalı banka tarafından …. İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, davacı ticari sözleşme kitapçığına imza attığını hatırladığını, oysa icra takibinde talep edilen kredi ihtiyaç kredisi olduğunu, davacının bireysel sözleşme kitapçığında imzası bulunmadığı halde davalı tarafından talep edildiğini, davacının kefil olduğu kredi sözleşmesinde kendisine sadece imza attırılmış olup, davacının sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olması durumu kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla yazılmadığını, bu kısımların daha sonradan davalı banka tarafından doldurulduğunu, bu sebeple de takibe konu sözleşmede mürekkep yaş analizi yaptırılması suretiyle bilirkişi incelemesi yapılmasını, bankanın genel kredi sözleşmesindeki kefilliğinin geçerli olmadığından hicetle davanın kabulünü, davacının ilgili icra dairesindeki dosyasındaki icra kefilliğinin iptaline ve davacının banka sözleşmesindeki kefilliği nedeniyle davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili banka ile … … arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden … …’a şirket kredi kartı, ticari kredili mevduat hesabı, taksitli ticari kredi kredileri açıldığını ve kullandırıldığını, Genel Kredi Sözleşmesini … …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, söz konusu Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca kredili müşteriye kullandırılan ticari kredilerin teminatını teşkil etmek üzere, …… adına kayıtlı … İli, … İlçesi, … Mahallesi mevkiinde kain tapunun 496 ada, 15 parsel, 3. Kat, 12 nolu bağımsız bölüm numarasında kayıtlı mesken niteliğindeki taşınmazın tamamı üzerinde müvekkili banka lehine 1.derece, 250.000,00 TL bedelli limit ipoteği tesis edilmiş olduğunu, bahsi geçen ipoteğin Tapu Müdürlüğü önünde yasaya ve hukuka uygun şekilde tesis edilmiş olduğunu, borçlular tarafından sözleşme hükümleri ihlal edilince hesabın kat edildiğini, müvekkili bankanın kredi müşterisi … … ile taşınmazı üzerinde ipotek tesis ettiren taşınmaz maliki … …’a borcun ödenmesi ihtarını ve kullandırılan kredilere ilişkin hesap özetlerini içeren ihtarnameler gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine borçlu … … ile taşınmazını ipotek veren taşınmaz maliki … … hakkında … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi başlatıldığını, icra takibinin genel kredi sözleşmesindeki kefalete değil ipotek sözleşmesine dayanılarak açılmış olduğunu, davacı borçlu tarafından ipotek sözleşmesindeki sorumluluğu hiçe sayılarak kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu iddialarının kötü niyetli olarak ileri sürüldüğünü, … tarafından tarafından verilen kefaletin, kanunda belirtilen şekillerde alınmış olduğunu, zira eklerde yer alan genel kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesi incelendiğinde belirtilen hususuları davacının kendi el yazısı ile yazdığının görüleceğini, müvekkili bankaya kötü niyet ve kusur yüklenemeyeceğini savunarak haksız davanın reddini, davacı aleyhinde %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini ve vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
G E R E K Ç E :
Dava; İİK’nın 72. Maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.
Dava konusu olan Genel Kredi Sözleşmesi, İcra dosyası, ipotek kayıtları celp edilmiş, genel kredi sözleşmesindeki kefalete ilişkin imza ve yazıların davacıya ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
03.03.2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin incelenmesinde; Davalı banka ile … … arasında 200.000 TL limitli olarak imzalandığı, … …’ın da sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı görülmüştür.
İpoteğe ilişkin Tapu Müdürlüğünde düzenlenen 04.03.2015 tarihli Resmi Sened’in ve ipotek akit tablosunun incelenmesinde; …… adına kayıtlı … İli, … İlçesi, … Mahallesi mevkiinde kain tapunun 496 ada, 15 parsel, 3. Kat, 12 nolu bağımsız bölüm numarasında kayıtlı mesken niteliğindeki taşınmazın tamamı üzerinde … AŞ. lehine 2.derece, 250.000,00 TL bedelli limit ipoteği tesis edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Davalı banka tarafından … … ve davacı … … aleyhine toplam 150.933,85 TL üzerinden 12.04.2019 tarihinde İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yolu ile icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.
Genel kredi sözleşmesindeki kefalete ilişkin imza ve yazıların davacıya ait olup olmadığının tespiti noktasında alınan bilirkişi raporunda özetle; İnceleme konusu, …A.Ş.’ne ait, müşterisi … …, müşterek borçlu müteselsil kefili … … olan Genel Kredi Sözleşmesi aslının 42. Sayfasındaki, mavi renkli kalemle yazılmış, (200.000 TL.), (iki yüz bin türk Lirası), (müteselsil), (Evet), (Evli), (03.03.2015) ve (… Mah. … Cad. No 61/12 …) ibareli el yazılarının, MEVCUT MUKAYESE YAZILARINA KIYASLA, davalı … eli mahsulü olmadıkları, ancak, inceleme konusu Genel Kredi Sözleşmesinin 42. Sayfasındaki, “… …” isim ve soyisim el yazısı ve altında atılı kefil imzası ile mukayese yazı ve imzaları arasında kaligrafik ve grafolojik uyarlıklar tespit edilmekle, bahse konu “… …” isim ve soyisim el yazısı ile altında atılı kefil imzasının, … eli mahsulü oldukları kanaatine varılmış olduğu bildirilmiştir.
İddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre yapılan değerlendirmede;
Davacı tarafça, Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaletin yasanın aradığı şekil şartlarını taşımadığından bahisle geçersiz olduğu, bu kapsamda dava konusu icra takibindeki kefilliğininde geçersiz olduğu ileri sürülerek davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı tarafça, davacının Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaletinin ve ipoteğe ilişkin resmi senedin yasaya uygun olarak düzenlendiği, davaya konu icra takibinin ipoteğe istinaden başlatıldığı ileri sürülerek davanın reddi talep edilmiştir.
Somut davada, davacının bir ödeme iddiası bulunmadığı gibi icra takibindeki borcun miktarına da bir itirazı bulunmamaktadır.
6098 Sayılı TBK’nın 581. Maddesine göre; Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.
Aynı yasanın 583. Maddesine göre; Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
Aynı yasanın 584. Maddesine göre; Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
(Ek fıkra: 28/03/2013-6455 S.K./77. md) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.
Somut olayda, Genel Kredi Sözleşmesindeki davacının kefaletinin, 6098 sayılı TBK’nın m. 583 hükmü uyarınca, kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile müteselsil ibarelerinin davacının eli ürünü olmadığının tespit olması nedeniyle geçersiz olduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda, davacının Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaletin yasanın aradığı şekil şartlarını taşımadığından bahisle geçersiz olduğu ve genel kredi sözleşmesi nedeniyle davacıya borçlu olmadığına yönelik talebinde haklı olduğu sonucuna ulaşılarak, bu talep bakımından, davacının, dava konusu 03/03/2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaletinin geçersiz olduğunun tespiti ile; bu genel kredi sözleşmesi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın davadaki ikinci talebi, Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaletinin geçersizliği nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi nedeniyle kefaletinin geçersizliğinin tespiti ile icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitidir.
Öncelikle İpotek kavramını kısaca açıklarsak; Alacakların güvence altına alınması özel hukukun temel amaçları arasında yer alır. Bu amaç doğrultusunda ortaya çıkan güvence araçları özel hukukta şahsi ve ayni güvence olmak üzere ikiye ayrılır. Ayni güvencede şahsi güvenceden farklı olarak güvencenin içeriğini kişiler değil malvarlığı oluşturmaktadır. Hukukumuzda alacağa bu tür bir güvenceyi sağlayan ayni güvence rehin hakkıdır. Rehin hakkı, taşınır ve taşınmaz rehni şeklinde gerçekleşebilir. Taşınmaz rehni kendi içerisinde ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üçe ayrılır (Şener, Y.S.: Türk Hukukunda İpotek ve Uygulaması, Ankara 2010, Genişletilmiş 3. Baskı, Önsöz).
Taşınmaz rehninin bir çeşidi olan ipotek, TMK’nın 881 ilâ 897. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Söz konusu maddelerde ipoteğin tanımı yapılmaksızın, ipoteğin amacı ve niteliği (m. 881), kurulması ve sona ermesi (m. 882- 887), hükümleri (m. 888- 891) ve kanuni ipotek hakları (m. 892- 897) ile ilgili hususlar ele alınmıştır.
Doktrinde ipotek kavramı, kişisel bir alacağı güvence altına alma amacını güden, kıymetli evraka bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır (Akipek, J.G./Akıntürk,T.: Eşya Hukuku, İstanbul 2009, s. 786; Gürsoy, K./Eren, F./Cansel, E.: Türk Eşya Hukuku, 1984, s. 1032). Bu şekilde, ayni teminat sağlayan sınırlı bir ayni hak niteliğindeki ipotek; belirli bir borcun ifasının teminat altına alınması amacını güder ve alacaklıya, teminatın konusunu oluşturan taşınmazın paraya çevrilmesi suretiyle alacağını elde etme yetkisi sunar (Köprülü, B./Kaneti, S.: Sınırlı Ayni Haklar, İstanbul 1983, s. 252).
Taşınmaz rehninin temel ilkelerinden biri belirlilik ilkesi olup, bu ilke ipoteğin kurulmasında alacak ve taşınmaz bakımından kendisini göstermektedir. İpoteğin alacak bakımından belirli olması, taşınmazın ne miktar alacak için güvence teşkil edeceğinin tapu kütüğünde açıkça gösterilmesidir. Bu husus, TMK’nın 851. maddesinde “Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması hâlinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir” şeklinde ifade edilmiştir. Çeşitli borçların teminat altına alınması için ipotek tesis edilmesi mümkünse de kural olarak, söz konusu hüküm gereği, alacağın belirli miktar üzerinden Türk Lirası ile gösterilmesi gerekir.
İpotek, hâlen mevcut veya ilerde doğması olası bir alacağı teminat altına alır (TMK m. 881). Miktarı ipoteğin tesisi anında belli olan alacaklar için ana para ipoteği (sabit ipotek, adi ipotek, karz ipoteği, kesin borç ipoteği), miktarı ipoteğin tesisi anında belli (muayyen) olmayan fakat ilerde gerçekleşecek alacaklar için ise üst sınır ipoteği (limit ipoteği, azami meblağ ipoteği, maksimal ipotek) kurulur (TMK m. 851). Ana para ipoteğinde taşınmazın teminat altına aldığı miktar rehin sözleşmesinde yazılı olan meblağ, üst sınır ipoteğinde ise ilerde tahakkuku muhtemel alacağın tahakkuk eden ve fakat üst sınır olarak belirlenen meblağı geçemeyecek olan kısmıdır.
İpoteğin taşınmaz bakımından belirli olması ise, ipotekle yüklenecek taşınmazın belirli, tapuya kayıtlı bir taşınmaz olması gerektiğidir (TMK m. 853). Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar üzerinde taşınmaz rehni kurulamaz. TMK’nın 704. maddesine göre, arazi, tapu kütüğünde bağımsız ve sürekli olmak üzere kaydedilen haklar ve kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler taşınmaz olarak kabul edilmiş, TMK’nın 998. maddesinde de bu üç kategoride belirtilen taşınmazların tapu siciline kaydedileceği ifade edilmiştir. Kat mülkiyeti tesis edilmiş binalarda kat mülkiyeti maliki, bağımsız bölümü üzerine taşınmaz rehni kurabilir (Kat Mülkiyeti Kanunu m. 15).
Tapu siciline egemen ilkelerden olan ve taşınmaz rehnine de uygulanan bir diğer ilke açıklık ilkesidir. Açıklık ilkesinin bir gereği olarak taşınmaz rehni tapu siciline tescille doğar (TMK m. 856), tapu kütüğünde kayıt bulundukça devam eder ve kaydın terkini ile sona erer (TMK m. 858). İpoteğin doğması için, tapu kütüğüne geçerli bir tescilin yapılması gerekir. Geçerli bir tescil için, kural olarak, taşınmaz malikinin tescil istemi ve geçerli bir iktisap sebebinin varlığı şarttır. İktisap sebebi bir rehin sözleşmesi, ölüme bağlı tasarruf, kanun hükmü veya bir mahkeme kararı olabilir.
Taşınmaz rehni sözleşmesi resmî şekilde yapılır (TMK m. 856/2). Taşınmaz rehni sözleşmesinin yer aldığı resmî senedin tapu memuru tarafından düzenlenmesi zorunludur (Tapu Kanunu m. 26). Resmî şekil bir geçerlilik şartı olduğundan, bu şarta uyulmadan yapılan sözleşmeler geçersiz sayılır. Taşınmaz rehni sözleşmesinin asli ve zorunlu içeriğini, rehin veren, rehin konusu taşınmaz/taşınmazlar, rehinli alacaklı ve rehinli alacak ile rehin türü olarak saymak mümkündür (Oğuzman, M.K/ Seliçi, Ö./Oktay-Özdemir, S.: Eşya Hukuku, İstanbul 2020, s. 1039-1041). İpotek tesisinin nedenini de ipotek akit tablosunda yazılanlar belirler.
Somut olayda, taraflar arasında iki ayrı kefalet ilişkisi söz konusudur. Davacı taraf, davalı bankaya Genel Kredi Sözleşmesi ile şahsi teminat vermiştir. Bu teminattan dolayı kefalet limiti dahilinde tüm mal varlığı ile sorumluluk altına girmektedir.
Davacı taraf, ayrıca, davalı banka lehine ayrıca taşınmazını ipotek ederek ayni teminat vermiştir. Burada vermiş olduğu kefalet limiti dahilinde bu taşınmazla sınırlı olarak sorumluluk üstlenmiştir.
Burada birbirinden bağımsız iki ayrı hukuki ilişki, iki ayrı kefalet sözleşmesi vardır. Birinin şeklen geçersiz olması diğerinin geçerliliğini etkilemeyecektir.
Davacıya ait taşınmazın, davalı banka lehine ipotek verilmesine dair Resmi Senedin yasanın aradığı şekilde Tapu Müdürlüğünde yapıldığı, geçerli bir sözleşme olduğu, Genel Kredi Sözleşmesindeki davacı kefaletinin yasanın aradığı şekil şartlarına uygun olarak yapılmadığı tespit edilmiş ise de, bu durumun ayni kefalet olarak verilen taşınmaz ipoteğinin geçerliliğini etkilemeyeceği, davalı bankanın alacağının ödenmemiş olması, davacının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibinde talep edilen alacak miktarına bir itirazının olmadığı gibi ödemeye dair bir iddiasının ve ispatının olmadığı değerlendirildiğinde; Davacı tarafın “Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaletinin geçersizliği nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi nedeniyle kefaletinin geçersizliğinin tespiti ile icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti”ne yönelik talebinin ise yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılarak, bu talebin ise reddine karar verilmiştir.
Davalı yanca kötü niyet tazminat talebinde bulunulmuş ise de; İcra takibinin durdurulmasına yönelik verilmiş ve uygulanmış bir tedbir kararı bulunmadığından İİK’nın 72/4 maddesi uyarınca şartları oluşmayan talebin reddine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenler ile davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere:
DAVANIN KISMEN KABULÜ ve KISMEN REDDİ ile,
1-Davacının, dava konusu 03/03/2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaletinin geçersiz olduğunun tespiti ile; bu genel kredi sözleşmesi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasından dolayı kefaletinin geçersiz olduğu ve borçlu olmadığının tespitine yönelik talebinin reddine,
3-Davalı yanın kötü niyet tazminat talebinin reddine,
4-Alınması gereken 10.310,29 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 2.577,58 TL’ nin mahsubu ile bakiye 7.732,71 TL’ nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 2.577,58 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı parası, 395,60 TL müzekkere ve davetiye posta masrafı, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam; 1.240,00 TL yargılama masrafından davanın kabul edilen miktarına göre takdir edilen 620,00 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, arta kalan masrafın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden hesap ve takdir edilen 18.288,72 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesap ve takdir edilen 18.288,72 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-HMK 120 maddesi gereğinde davacı yanca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde re’ sen İADESİNE,
Dair; davacı asilin ve taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır