Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/69 E. 2019/360 K. 25.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/69 Esas
KARAR NO : 2019/360
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ: 08/06/2012
KARAR TARİHİ: 25/04/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Genel Kurul Kararının İptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 09.03.2012 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3. Maddede karara bağlanan şirketin bilanço ve gelir gider tabloları sunulmadan alınan bilançonun onanması kararını, 4. Madde ile karara bağlanan,; şirket ortağı…’in şirketten olan alacaklarının 410.000-TL kısmının zarar telafi fonunu tahsis yapılmasına ilişkin kararın, 5. Madde ile karara bağlanan Müdürün ibrasına ilişkin kararın ve 7. Nolu karar olarak alınan tasfiyeye ve tasfiye memuru seçilmesine ilişkin kararların iptalini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı yan vekili cevap dilekçesinde özetle;davacının iyiniyetli olmadığını, 1 adet paya sahip olduğunu ve bu payın da ivazsız edinildiğini, davacının murahhas üye olduğu dava dışı …A.Ş.’nin müvekkili şirketin büyük ortaığı Ayşe …’in kasıtlı olarak zarara uğramasına neden olacak iş ve işlemler yaptığını,bu hususun İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğunu,huzurdaki davanın bu kişisel husumet nedeni ile açılmış bir dava olduğunu, alınan tüm kararların usulüne uygun ve şirketin gerçek durumuna uygun kararlar olduğunu davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
G E R E K Ç E /
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.
Buna göre davalı şirketin 09.03.2012 tarihli genel kurul kararında alınan ve davaya konu maddelerin , toplantı çağrı usulünün sözleşmeye, yasaya uygun olup olmadığı, alınan kararların yasa ve sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığı hususunda davalı yan ticari kayıtları da incelenmek suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ilişkin mahkememizin (İstanbul Kapatılan … Asliye Ticaret Mahkemesinin) … Esas …Karar sayılı ilamımızın davacı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07/04/2014 gün ve 2013/17595 Esas 2014/6811 Karar sayılı ilamı ile; “… 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, davalı şirketin 09.03.2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, bilançonun borca batık olması ve şirketin ticari geleceğinin bulunmaması sebebiyle tasfiye kararının usulüne uygun olduğu ve %95 hisseye sahip olan ortağın müdür sıfatıyla ibrasında oylamaya katılmaması halinde fiilen ibranın mümkün olmadığı gerekçesiyle tasfiye ve ibraya yönelik ortaklar kurulu kararının iptali istemleri reddedilmiş ise de zaman itibariyle uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 549’uncu maddesinin 2’nci bendinde mukavelede açık bir hüküm bulunmadıkça esas sermayenin dörtte üçüne sahip olan ortakların dörtte üçünü teşkil eden bir ekseriyet ile şirketin feshine karar verilebileceği düzenlenmiştir. Somut olayda davalı şirketin iki ortaklı olduğu, davacının tasfiyeye yönelik karara muhalefet ettiği ve tasfiye kararının diğer ortak tarafından alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda şirketin tasfiyesine ilişkin kararda yeterli nisabın oluştuğundan bahsedilemez.
Ayrıca, mülga TTK’nın 537/son maddesi uyarınca limited şirketlerde hakkında ibra kararı verilecek ortağın bu kararın ittihazında oy hakkı bulunmadığı ve diğer ortağın şirket müdürü ortak hakkındaki ibra kararına muhalefet ettiği gözetilerek ortaklar kurulunda alınan şirket müdürü olan ortağın ibrasına ilişkin kararın iptaline hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile; 5 nolu kararın iptaline ve maddi hatanın düzeltilmesi suretiyle 7 nolu kararın da uyulan bozma ilamı doğrultusunda hüküm fıkrasına eklenmesine ilişkin tashihe dair mahkememizin 2014/1503 Esas 2015/302 Karar sayılı ilamımızın davalı tarafça temyizi üzerine;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20/11/2018 gün ve 2016/13910 Esas 2018/7211 Karar sayılı ilamı ile; “…Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Her ne kadar mahkemece 21.04.2015 tarihinde, Dairemiz bozma ilamına uyulup, ilama göre karar verildiğinden kısa kararda sehven yazılmayan dava konusu ortaklar kurulu toplantısında alınan 7 no’lu kararın da iptal edilmesine karar verildiğinin sabit olduğu, bu hususun HMK’nın 304/1 maddesi uyarınca açık yazım hatası niteliğinde olup, infazda tereddüt oluşmaması açısından re’sen düzeltildiğinden bahisle tashih kararı verildiği anlaşılmakla, 6100 sayılı HMK’nın 304/1 maddesinde düzenlenen ”Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir. ” hükmü karşısında, somut olayda maddi hata kapsamında değerlendirilebilecek bir durum söz konusu olmadığından ” Maddi Hatanın Düzeltilmesine İlişkin Şerh” başlıklı tashih kararının bozularak kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Esas hükmün temyiz incelemesine gelince dava, davalı şirketin 09.03.2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda mahkemece, gerekçede ”dava konusu ortaklar kurulunun 5 ve 7 no’lu kararlarının iptaline, diğer taleplerin reddine” karar verildiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında “ davanın kısmen kabulü ile, davalı şirketin 9/3/2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan 5 no’lu kararın iptaline, yerinde görülmeyen sair istemlerin reddine” ifadesine yer verilmek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratır ve infazda tereddüt oluşturur şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın re’sen bozulması gerekmiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin esas hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir….” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Mahkememizce uyulan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2018 gün ve 2016/13910 Esas, 2018/7211 Karar sayılı ilamı da dikkate alınarak, şirketin 09//3/2012 tarihli ortaklar kurulunda aldıkları kararların iptali istemiyle açılan davada ; ortağın müdür sıfatı ile oylamaya katılması ve kendini ibra etmesinin TTK 537/son uyarınca mümkün olmaması nedeni ile ibraya ilişkin 5 nolu karar ile tasfiyeye ilişkin olarak da TTK 549. Maddeye göre yazılı mukavelede aksine hüküm bulunmaması durumunda esas sermayenin 3/4 ünü teşkil eden bir çoğunluğun tasfiyeye ilişkin karar verebileceği, iki ortaklı olan davalı şirketin tasfiyesine tek bir ortağın karar verdiği, bu durumda diğer ortağın muhalefet etmiş olması nedeni ile yasanın aradığı çoğunluğun bulunduğundan söz edilemeyeceği bu nedenle de 7 nolu kararın iptali gerektiği, diğer red gerekçelerinin ise yerinde olduğu belirtilmiş olmakla anılan ortaklar kurulunun 5 ve 7 nolu kararlarının iptaline, diğer taleplerin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalı şirketin 9/3/2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan 5 ve 7 nolu kararların İPTALİNE,
Yerinde görülmeyen sair istemlerin REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40-TL makdu ilam harcından peşin alınan 21,15-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 23,25- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacının ilk dava açılırken peşin olarak yatırdığı 21,15-TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davacının yaptığı ilk masraf 29,65-TL, 750,00-TL bilirkişi ücreti, 235,50-TL posta gideri olmak üzere toplam 1.015,15-TL’nin kabul ve red oranına göre hesaplanan 507,57-TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00.-TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalının yaptığı 58,00-TL posta giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 29,00-TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …