Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/684 E. 2022/554 K. 26.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/684 Esas
KARAR NO :2022/554 Karar

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:05/09/2014
KARAR TARİHİ:26/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
AÇILAN DAVA VE İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29.05.2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, davalı şirkete ZMMS (Trafik) Poliçesi ile sigortalı … plakalı araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybederek takla atması sonucunda araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını ve meslekte kazanma gücünü kaybettiğini, söz konusu trafik kazasının oluşumunda araç sürücüsünün % 100 kusurlu olduğunu, açıklanan nedenlerle; müvekkilinin sürekli işgöremezlik maddi zararının, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Belirsiz alacak davası olarak açılan davada; davacı yan alacağını bilirkişi raporundan sonra 268.000,00 TL olarak somutlaştırmış bulunmaktadır.
SAVUNMA VE KARŞI TALEPLER:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, dava konusu kazanının meydana gelmesinde müvekkili şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığını, bu nedenle herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını, poliçede sadece sürekli maluliyet hallerinin teminat altına alınmış olup, geçici iş göremezlik hallerinin poliçe teminatı kapsamı dışında kaldığını, davacının sürekli sakatlığının Adli Tıp Kurumundan alınacak rapor ile ispatlanması gerektiğini, geçici maluliyetten kaynaklı maddi tazminat talepleri ve tedavi masrafları bakımından herhangi bir sorumluluklarının kalmadığını, davacının müterafik kusurunun tazminattan düşülmesi gerektiğini, hatır taşıması nedeniyle zarar miktarında indirim yapılmasını, davacı yanın ancak yasal faiz talep edebileceğini beyan ederek haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI ÖNCESİ YAPILAN YARGILAMADA:
Mahkememizin, 06/06/2016 tarih ve 2014/… Esas ve 2016/… Karar sayılı kararının, Yargıtay 17. H.D.’nin, 16/09/2019 tarih ve 2016/18126 Esas-2019/8079 Karar sayılı bozma kararından önce yapılan yargılaması sonucu; “Tarafların Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca hasrettikleri delilleri toplanmıştır.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır. Buna göre somut olayda hukuki ihtilaf davacının davalı yandan maluliyet tazminatı talep edip edemeyeceği noktasındadır.
a- Kusur Durumu: Meyana gelen kazada yolcu olarak bulunan davacının olayda kusurunun bulunmadığı hem olayın meydana geliş şeklinden hem de bu hususta yapılan ceza soruşturmasından anlaşılmaktadır. ( Dava dışı diğer yaralılarla birlikte davacının da içinde bulunduğu kaza nedeni ile dava dışı araç sürücüsü hakkında kamu davası açılmıştır.)
b- Maluliyet Durumu: aldırılan Adli Tıp Kurumu 3. ihtisas Kurulunun raporuna göre tüm tıbbi geçmişi ve belgeleri de değerlendirildiğinde davacının kaza nedeni ile % 22.2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği tespit olunmuştur.
c-Tazminat hesabı: Davacının okuduğu okul, ekonomi bölümü meznunun alması muhtemel maaş dikkate alınarak yaptırılan hesaplamada geçici ve kalıcı işgörmezlik zararı 283.209,97 TL olarak hesaplanmıştır.
Davalının poliçe limiti ile sorumluluğu esas olmakla poliçe limiti olan 268.000 ,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan yazılı gerekçe ile;
1-Davanın KABULÜ ile 268.000,00 TL’nin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına …” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
BOZMA İLAMI:
Mahkememizce verilen, 06/06/2016 tarih ve 2014/298 Esas ve 2016/486 Karar sayılı kararının, Yargıtay 17. H.D.’nin, 16/09/2019 tarih ve 2016/18126 Esas-2019/8079 Karar sayılı bozma ilamı ile;
“…1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “tazminat miktarının tayini” başlıklı 43. maddesinde (6098 sayılı TBK 51. md); hakimin, tazminatın türü ve kapsamının derecesini, durum ve mevkiinin gereğine ve hatanın ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş;”Tazminatın tenkisi” başlıklı 44.maddesinde (6098 sayılı TBK 52. md)ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır.
Somut olayda davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsü Gökhan’ın ceza dosyası içeriğine göre de 0,16 mg/dl alkollü olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda tam kusura göre hesap yapılarak, alkollü sürücünün aracına bilerek binmekten dolayı müterafık kusur indiriminin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Diğer yönden; davalı tarafça hatır taşıması savunmasında bulunulmuştur. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 818 sayılı BK.’nun 43. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hâkim, tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. O halde mahkemece, bu savunma üzerinde durularak, taşımanın hatır için olup olmadığı, tarafların yakınlığı, varsa hatır için taşımanın kimin arzusu ve ne amaçla yapıldığı gibi olayın özel şartları göz önüne alınarak araştırma ve inceleme yapılması gerekmekte olup davalının savunmasına itibar edilmeyerek ve karar yerinde tartışılmayarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece davalının müterafik kusur ve hatır taşıması savunmaları üzerinde durularak ve tarafların delilleri toplanarak tazminattan indirim yapılması gerekip gerekmediği hususu karar yerinde tartışılıp değerlendirilerek, kabul edilmesi halinde hatır taşıması ve müterafık kusur için ayrı ayrı %20 oranında indirim yapılması gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile verilen hükmün BOZULMASINA” hükmün bozulmasına şeklinde karar verilmiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI SONRASI YAPILAN YARGILAMADA:
Dosyanın bozma kararına müeakiben mahkememize geldiği, tensip zaptının düzenlendiği ve taraflara usulüne uygun tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında, 18/10/2021 tarihli celsede; “Davacı vekilinin 25/05/2021 tarihli beyan dilekçesi kapsamında dosyamızın incelenmesinde mahkememizin 06/06/2016 tarih ve 2014/298 esas, 2016/486 karar sayılı kararının davalı sigorta vekiline 26/08/2016 tarihinde davacı vekiline de 29/08/2016 tarihinde tebliğ edildiği , davalı sigorta vekili tarafından 23/08/2016 tarihli temyiz başvuru dilekçesi ve aynı tarihli sayman mutemedi alındısı ile temyiz harcı da yatırılmak suretiyle kararın temyiz edildiği, davacı vekili tarafından da Kastamonu Hukuk Mahkemeleri ön bürosuna sunulan 31/08/2016 muhabere tarihli temyiz dilekçesi ve aynı tarihli sayman mutemedi alındısı ile temyiz harcı yatırılmak suretiyle kararın temyiz edildiği, davacı vekilinin 22/05/2017 tarihli dilekçesi ve ekli evraklarının mahkememizce Yargıtay 17.HD’ye gönderildiği ve mahkememizin kararının bozularak yeniden yargılama yapılmak üzere tekrardan mahkememize gönderildiği anlaşıldı” şeklinde tespit yapılarak, aynı celsenin 1 nolu ara kararı ile; “Maddi hata olduğu düşünülerek dosyanın gereğinin takdiri hususunda değerlendirme yapılmak üzere Yargıtay 4.Hukuk Dairesine (Yargıtay 17.HD’nin kapatılmış olması nedeniyle) gönderilmesine” şeklinde karar verilmiş ve dosya gereğinin taktiri hususunda Yüce mahkemeye gönderilmiş ve Yargıtay 4. HD. Tarafından 24/02/2022 tarih ve 2021/24661 Esas-2022/3349 Karar sayılı ilam ile;
“… Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09/05/1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay’ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur.
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/02/1998 tarih, 1987/2-520 esas ve 1988/89 karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır.
Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir.
a) Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.
b) Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı’nın çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.
c) Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
d) Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptâl kararında olacaktır.
e) Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re’sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
f) Kamu düzenine aykırılıkta usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.
g) Nihayet, son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde de usulî kazanılmış hak ilkesi uygulanmayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hatanın yapılması halinde bu hata usulî kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
Dosyanın incelenmesinde; 17. Hukuk Dairesi’nin 16/09/2019 gün, 2016/18126 Esas ve 2019/8079 Karar sayılı ilamı ile yalnızca davalı vekilinin temyiz itirazları incelenerek karar davalı yararına bozulmuş ise de, az yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda; davacının temyiz itirazlarının incelenmemesinin maddi hataya dayalı olduğu anlaşıldığından davacının temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle, 17. Hukuk Dairesi’nin 16/09/2019 gün, 2016/18126 Esas ve 2019/8079 Karar sayılı bozma ilamının 1. bendine “Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre..” ifadesinden sonra gelmek üzere “…davacı vekilinin tüm ve” ifadelerinin eklenmesi suretiyle Daire ilamının düzeltilmesine” karar verilerek, maddi hata giderilmiş ve davacı yanın tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermiş ve dosya yeniden mahkememize gönderilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Yargıtay 17. H.D.’nin, 16/09/2019 tarih ve 2016/18126 Esas-2019/8079 Karar sayılı bozma ilamı ile maddi hatanın giderilmesine ilişkin Yargıtay 4. HD.’nin 24/02/2022 tarih ve 2021/24661 Esas-2022/3349 Karar sayılı bozma ilamları kapsamında yapılan yargılama sonucu, bozma kapsamında davaya konu somut olay değerlendirildiğinde de;
Müterafik kusur değerlendirmesine ilişkin olarak; Dosyamız mündericatında aslı yer alan … CBS’nin … Soruşturma sayılı dosyasında davacının yolcu konumunda bulunduğu … plakalı aracın sürücüsü dava dışı 3. Kişi …’ın yapılan kontroller sonucu 0,16 mg/dl alkollü olduğunun anlaşıldığı, yine savcılık dosyası içerisinde yer alan ve dava dışı sürücü …’ın alınan beyanında; “Saat 20.30 sıralarında … civarında arkadaşı … ile buluştuğu, 1 adet bira içtiği, daha sonra ilçe merkezine geldiği ilçe merkezinde arkadaşları …, …, … ve … ile buluştukları, … Hep birlikte … beldesine gidip sahilde oturmaya karar verdikleri, saat 2.45 sıralarında … Mahallesinde bulunan … derneğine gittikleri, …’ın kendilerine içmek için 7 adet bira aldığını, daha sonra ilçe merkezine geldikleri, ilçe merkezinden İnönü caddesini takiben çevre yoluna çıktıkları, otogar kavşağına yaklaştıklarında önlerinde bir Tır gittiği, Tırı sollamak için sol şeride geçtiği, birden aracın kontrolünü kaybettiği, aracın yol kenarında bulunan uyarı levhasına çarparak takla attığı…” şeklindeki ifadeleri karşısında yapılan değerlendirme sonucu, davacı …’ın, içkili olduğunu bildiği dava dışı sürücü …’ın arabasına, onun bu durumunu bilerek bindiği, bu haliyle davacının meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü gerektiği, makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunmasının da, zarar görenin ortak kusurunu ifade ettiği ve zarar görenin bu kusurunun da illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta olması halinde tazminattan bir indirim sebebi olduğu anlaşıldığından, davalının müterafik kusur savunmasına ilişkin isteminin kabulüne;
Hatır taşıması değerlendirmesine ilişkin olarak ise; Dosyamız mündericatında aslı yer alan … CBS’nin … Soruşturma sayılı dosyasında davacının yolcu konumunda bulunduğu … plakalı aracın sürücüsü dava dışı 3. Kişi …’ın alınan beyanında; “Saat 20.30 sıralarında … civarında arkadaşı … ile buluştuğu, 1 adet bira içtiği, daha sonra ilçe merkezine geldiği ilçe merkezinde arkadaşları …, …, … ve … ile buluştukları, … Hep birlikte … beldesine gidip sahilde oturmaya karar verdikleri, saat 2.45 sıralarında … Mahallesinde bulunan … derneğine gittikleri, …’ın kendilerine içmek için 7 adet bira aldığını, daha sonra ilçe merkezine geldikleri, ilçe merkezinden İnönü caddesini takiben çevre yoluna çıktıkları, otogar kavşağına yaklaştıklarında önlerinde bir Tır gittiği, Tırı sollamak için sol şeride geçtiği, birden aracın kontrolünü kaybettiği, aracın yol kenarında bulunan uyarı levhasına çarparak takla attığı…” şeklindeki ifadeleri karşısında yapılan değerlendirme sonucu, davacının davalı yanca ücretsiz olarak ve bir karşılık alınmadan ve dava dışı sürücünün bir yararı bulunmadan taşındığı, taşımanın davacının menfaatine olduğu ve bu haliyle de taşımanın hatır amacıyla yapıldığı sonuç ve vicdani kanaatine ulaşıldığından, davalının hatır taşımasına ilişkin isteminin de kabulüne karar verilmiş ve Yüce mahkemenin bozma ilamı kapsamında ve mahkememizce bozma öncesi alınan rapor ile tespit olunan tazminat toplamı olan 283.209,97 TL üzerinden, Müterafik kusur ve Hatır taşıması için ayrı ayrı %20 olacak şekilde tazminattan indirim yapılmasına karar verilmiş ve 181.254,39 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı yanın bozma sonrası yeniden rapor alınması talebine ilişkin değerlendirmede;
Davacı vekili tarafından her ne kadar, 05/07/2022 tarihli beyan dilekçesi ile; “bozmadan sonra dosyaya sundukları gelir belgelerine göre bozmadan sonraki karar tarihine en yakın tarihteki veriler esas alınarak yeniden aktüerya hesap raporu aldırılması, karar tarihine en yakın tarihteki veriler esas alınarak alınacak bilirkişi raporu ile belirlenen tazminattan hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılmasına (bozmadan önceki kararda hükmedilen tazminattan indirim yapılmamasına)” şeklinde talepte bulunulmuş ise de; mahkememizce daha önce verilen karara ilişkin olarak yapılan temyiz incelemeleri sonucu, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının, davalı vekilinin de hatır taşıması ve müterafik kusur indirimine ilişkin temyiz itirazları dışında tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildiğinden ve bu haliyle de bozma ilamı kapsamı dışındaki diğer bütün hususlar kesinleşmiş olduğundan (Bknz. Yargıtay 17. H.D. 27/02/2020 Tarih ve 2018/2509 Esas-2020/2225 Karar sayılı kararı) ve bozma ilamı ile kesinleşen hususlar yönünden kazanılmış hakları ihlal edecek şekilde yeniden değerlendirme yapılamayacağından, davacı vekilinin bu yöndeki talebine itibar edilmemiştir.
Davalı Yönünden Vekalet Ücreti ve Yargılama Giderlerine İlişkin Değerlendirme:
Davaya konu somut olayda, her ne kadar davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; yasal düzenleme gereği; yani TBK’nın 51 ve 52. maddesinden kaynaklanan takdiri indirimler (hatır taşıması-müterafik kusur) nedeniyle, davanın kısmen reddine karar verildiğinden, yapılan indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemiş ve ayrıca yargılama giderleri yönünden de, aynı sebeple taraflar arasında paylaştırmaya gidilememiş ve aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan yazılı gerekçe ile;
Davanın KISMEN KABULÜ ile;
1-181.254,39 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Alınması gereken 12.381,48 TL karar ve ilam harcının peşin ve ıslah sonrası alınan 915,37 TL harçtan mahsubu ile bakiye 11.466,11 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinden olan peşin ve başvuru harcı ile sonradan yatırılan ıslah harcı toplamı: 940,57 TL, posta ve bilirkişi ücreti 1.485,00 TL olmak üzere toplam: 1.649,38 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp, davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihi uyarınca yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 28.188,16 TL ücreti vekaletin davalıdan alınıp, davacıya VERİLMESİNE,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası davacı tarafa İADESİNE,
6-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın taraflara tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 GÜNLÜK yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile YARGITAY NEZDİNDE TEMYİZ KANUN YOLU açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 26.09.2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır