Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/618 E. 2021/658 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/618 Esas
KARAR NO:2021/658

DAVA:ALACAK
DAVA TARİHİ:06/06/2003

BİRLEŞEN DOSYA
…. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DOSYASI

DAVA:ALACAK
DAVA TARİHİ:15/01/2004
KARAR TARİHİ:30/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak, Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl ve birleşen davadaki dava dilekçesi ile; müvekkilinin … Tur. İnş. San. ve Tic. A.Ş.’nin %95 hissedarı iken şirketin iflasına karar verildiğini, iflas işlemleri devam ederken davacı ile davalılardan … ile arasında iflası istenilen … Tur. İnş. San. ve Tic. A.Ş. adına kayıtlı bulunan … isimli inşaat halindeki otelin % 50 hissesinin davalı …’e devri konusunda düzenlenen 12/06/2002, 30/08/2002 ve 06/01/2003 tarihli protokollerin amacının, iflas kararının kaldırılarak otelin yeniden hayata geçirilip işletmeye açılmasını sağlamak amacıyla %50 hissenin davacı tarafından davalı …’e devredilmesi olduğunu, anılan protokoller uyarınca davacının üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalı …’in edimlerini yerine getirmediğini, davalının kötüniyetli olduğunu, müvekkilince davalı …’e ihtarname keşide edilerek protokollerden doğan edimlerin yerine getirilmesinin istenilmesine rağmen yerine getirilmediğini, bunun üzerine davacı tarafından akdin feshedildiğini belirterek; 12/06/2002 ve 30/08/2002 tarihli sözleşmelerin feshine, davalının ödemiş olduğu tüm paraların mahkemece tespit edilecek yere tevdii karşılığında davalılara yapılmış şirket hisse devirlerinin iptali ile davacı adına hükmen tesciline, 05/09/2002 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile düzeltme beyanlarına ilişkin sözleşmelerin feshine, 30/08/2002 vadeli 3.000.000-USD bedelli senet ile 03/04/2004 keşide tarihli 3.500.000,00-TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile iptaline, tapu kayıtlarında Kalkınma Bankası lehine yer alan ticari işletme rehinleri ile ipoteklerin banka alacağının temlikname ile davalı …’e temlik edilmiş olması nedeniyle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; davacının ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu … … A.Ş.’nin hisselerinin %73’ünü …’e, %1 hisseyi müvekkiline ve %1 hisseyi …’a devrettiğini, … … A.Ş.’nin 13/03/2003 tarihli TSG’de ilan edilen 09/01/2003 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve şirket ana sözleşmesine eklenen kararla 30/08/2002 tarihli protokol ve ekleri ile bu tarihten önce imzalanan adi sözleşmelerin tüm içerikleri ile geçersiz sayılıp hiçbir bağlayıcılığının kalmadığını, davacının hiçbir geçerliliği kalmayan protokollere dayanarak talepte bulunamayacağını, davacının şirket ana sözleşmesi uyarınca üstlendiği edim ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasındaki 12/06/2002 ve 30/08/2002 tarihli protokollerin yerine 06/01/2003 tarihli protokolün imzalanıp, ana sözleşme haline getirildiğini, ana sözleşmeye eklenen Ek 15. madde hükmü gereğince 30/08/2002 tarihli ve daha önceki yazılı anlaşmaların tümüyle iptal edildiğini, dolayısıyla iptal edilen sözleşmelere dayanarak iptal davası açılmayacağını, 06/01/2003 tarihli protokoldeki edimlerini yerine getirmeyenin esasen davacı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İşl. İnş. San. ve Tic. A. Ş. Vekili cevap dilekçesi ile, davalı şirket hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 14/02/2006 tarih ve 2003/756 E., 2006/62 K. Sayılı kararı ile; asıl davanın kısmen kabulüyle davaya konu gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin ve 30/08/2002 tarih ve 3.000.000- USD tutarlı bono ile 03/04/2004 tarih ve 3.500.000-YTL tutarındaki çekin iptaline, diğer istemler ile birleşen davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/10/2010 tarih ve 2010/12283 E., 2010/13120 K. Sayılı kararı ile; “…1- Mahkemece davalılardan … tarafından yapılan temyiz talebinin adı geçene HUMK’nun 434.maddesine göre çıkartılan muhtura gereğinin yerine getirilmediğinden bahisle temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş ise de, adı geçen tarafından … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi kanalıyla verilen temyiz dilekçesi ile birlikte 20.03.2009 tarihinde 8.280 YTL temyiz harcının yatırılmış olduğunun anlaşılmasına ve esasen muhturanın Teb.K.’nun 35.maddesine göre tebliğinin de usulsüz bulunmasına göre yerel mahkemenin …’in temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına dair 15.06.2009 tarihli kararının bozularak kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Davalılardan İsmail …’la ilgili davanın bu davadan tefrik edilmiş olmasına ve kendisinden tahsil edilen harcın da iade edilmiş bulunmasına göre adı geçenin temyizde hukuki yararı kalmadığından adı geçenin temyiz istemli dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
3- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve taraflar arasındaki 06.01.2003 tarihli protokolün 1.maddesi uyarınca “…” tarafından şirketin ihyası için taraflar arasında akdedilen ekli listedeki gayrimenkul mallar ile menkul malların, tescil masraflarının kendi uhdesinden muafiyeti koşuluyla yazılı talebin tebliğinden ve bu sözleşmenin tescil ve ilanından sonra …’a veya tayin edeceği kişilere devir ve teslim edileceğinin kararlaştırılmasına, anılan protokolün 09.01.2003 tarihli genel kurulda anasözleşme hükmü haline getirilip 13.03.2003 tarihinde tescil ve ilan edilmiş olmasına rağmen davacı tarafça muaccel hale gelmemiş borç için 07.03.2003 tarihinde ihtarname çekilmiş bulunmasına,anılan protokolün 4.maddesinde açıkça mecurun her hangi bir şekilde işletilememesi halinde de davacı tarafın kira parası ödeme yükümlülüğünün devam edeceğinin kararlaştırılmış bulunmasına, davadaki istemlerden bir tanesinin de otelin üzerinde bulunduğu taşınmaz kayıtları üzerindeki ticari işletme rehni ve ipoteklerin kaldırılması oluşturup, 30.08.2002 tarihli protokolün 14.maddesi hükmünün 06.01.2003 tarihli protokolde yer almamasına göre esasen kaldırılması gerekirse de,davacının sıfatı itibarıyla böyle bir talepte bulunmasına hukuken olanak bulunmamasına göre, taraflar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
4- Davaya konu bononun davadan önce davacıya bila bedel iade edildiği, çekin ise yargılama esnasında bankaya iade edildiği anlaşılmakla gerek bono ve gerekse çek için davanın konusuz kaldığının düşünülmemesi yanlış olduğu gibi, esasen 06.01.2003 tarihli protokol ve 09.01.2003 tarihli genel kurul kararıyla gayrimenkul satış vaadinin de geçersiz kaldığı davacının geçersizliği kabul edilen satış vaadi için hükümsüzlüğünün belirlenmesi ile yetinmesi gerekirken iptaline karar verilmesi de doğru olmamıştır.
5- Gerek gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ve gerekse davaya konu çek ve bononun davalılardan … ile bir ilgisinin bulunmaması karşısında bu istemler yönünden adı geçen davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken bu yönün düşünülmemiş olması da doğru görülmemiştir.
6- Birleşen davanın davalısı şirket hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş olmasına karşın bu davada kendisini vekille temsil ettiren … Tur.İnş.San.ve Tic.A.Ş yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da hatalı olmuştur.
7- Taraflar arasında anasözleşme hükmü haline getirilen 06.01.2003 tarihli protokolün 6.maddesi içeriğinden davacı tarafından % 25 payın teminat amaçlı olarak verildiği anlaşılmaktadır. Davalılarca gerekçesi bu yönüyle temyiz edilmeyen kararla davacı borcunun 1.400.000 USD olduğu belirlendiğinden, mahkemece tarafların söz konusu protokolle bir hesaplaşma tarzını da göstermiş olmaları nedeniyle % 25 payın anılan maddede öngörülen her bir payın 60.000 USD hesabıyla değeri belirlendikten sonra davacının borcu olan 1.400.000 USD’nin mahsubundan sonra bakiye kalacak hisselerin davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken bu husustada yanlış değerlendirme sonucu hatalı karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılardan … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkemenin 15.06.2009 tarihli temyiz isteminden vazgeçmiş sayılma dair kararının bozularak kaldırılmasına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İsmail …’ın temyiz istemli dilekçesinin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE, (3) numaralı bentte yer alan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davalılar, (5) numaralı bentte açıklanan nedenlerle …, (6) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan … Turizm İnş.San.ve Tic.A.Ş, (7) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA,…” karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamı uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, Mahkememizin 23/10/2013 tarih ve 2011/458 E., 2013/214 K. Sayılı kararı ile, “… asıl davada davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı … hakkında açılan davanın kısmen kabulüne, davaya konu 30.08.2002 vadeli 3.000.000 USD bedelli bononun davacıya bila bedel iade edildiği anlaşılmakla, bu bono ile ilgili davanın, davacının hukuki yararı bulunmadığından reddine, 03.04.2004 keşide tarihli 3.500.000,00 TL bedelli çekin yargılama esnasında bankaya iade edildiği anlaşılmakla, bu çek ile ilgili konusuz kalan davanın esasına ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, satış vaadi sözleşmelerinin hükümsüzlüğünün tespitine, birleşen davanın reddine…” karar verilmiş, verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2014 tarih ve 2014/4201 E., 2014/19353 K. Sayılı ilamı ile; “…1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davanın davalıları vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; asıl ve birleşen davalar, taraflar arasında düzenlenen protokole dayalı taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin iptali ile geçersizliğin tespiti, bu kapsamda verilen bono ve çeklerin iptali ile anonim şirket pay devrinin iptali ve davacı adına tescili istemlerine ilişkindir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, bozma ilamına uyulmakla taraflar için usulü kazanılmış hak oluşmaktadır. Ayrıca, mahkemece bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Dairemizin bozma ilamının 7. maddesinde belirtildiği üzere, taraflarca akdedilen ve anasözleşme hükmü haline getirilen 06.01.2003 tarihli protokol kapsamında davacının % 25 payını teminat amaçlı olarak devrettiği anlaşılmaktadır. Anılan protokolde teminat amaçlı olarak devir edilen bu payların hangi koşullarda davacıya iadesi belirtilmiş, bir hesaplama tarzı kararlaştırılmıştır. Protokolün 6. maddesinde % 25 payın her bir payın 60.000 USD hesabıyla değeri belirlendikten sonra davacının borcu olan 1.400.000 USD’nin mahsubundan sonra bakiye kalacak payların davacıya iade edileceği hükme bağlanmıştır. Karara temel alınan bilirkişi raporunda bir payın değerinin 60.000 USD olmasının hayatın olağan akışına ve şirketin sermayesine uygun olmadığı, bunun sehven yazıldığı, değerin 60.00 USD olarak belirlendiğinin kabul edileceği görüşüne itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, sözleşme serbestisi gereği iadede bir nevi çarpan olarak tayin edilen bir payın değerinin şirketin sermayesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Esasen, tarafların bu miktarın sehven 60.000 USD tayin edildiği yönünde de bir itirazları olmamıştır. O halde, bir payın değerinin 60.00 USD olarak değerlendirilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durum karşısında, mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen gereğinin yapılmaması, davacıya iade edilecek payın miktarının protokolün 6. maddesine ve bozma ilamında açıklamaya göre tespit edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davanın davalıları vekillerinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA,” karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda Mahkememizin 05/07/2018 tarih ve 2016/517 E., 2018/700 K. sayılı kararı ile; “…asıl davada davalı … yönünden davanın kısmen kabulü ile 100.000,00 USD karşılığı 3.333 hissenin davalıya iadesine, diğer hususların bakımından önceki hükümler kesinleşmiş bulunmakla bu hususlarda yeniden hüküm tesisine yer olmadığına…” karar verilmiş, karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/02/2019 tarih ve 2018/5181 E., 2019/1599 K. Sayılı bozma ilamı ile; “…Mahkemece bozma ilamına uyularak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, bozma ilamına uyulmakla taraflar için usulü kazanılmış hak oluşmaktadır. Ayrıca, mahkemece bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Dairemizin bozma ilamının 2. maddesinde belirtildiği üzere, taraflarca akdedilen ve anasözleşme hükmü haline getirilen 06.01.2003 tarihli protokol kapsamında davacının % 25 payını teminat amaçlı olarak devrettiği anlaşılmaktadır. Anılan protokolde teminat amaçlı olarak devir edilen bu payların hangi koşullarda davacıya iadesi belirtilmiş, bir hesaplama tarzı kararlaştırılmıştır. Protokolün 6. maddesinde % 25 payın her bir payın 60.000 USD hesabıyla değeri belirlendikten sonra davacının borcu olan 1.400.000 USD’nin mahsubundan sonra bakiye kalacak payların davacıya iade edileceği hükme bağlanmıştır. Karara temel alınan bilirkişi raporunda belirlenen 60.000 USD’nin bir payın karşılığı olmasının hayatın olağan akışına ve şirketin sermayesine uygun olmadığı, şirketin %1’inin değeri olacağına dair görüşüne itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak, sözleşme serbestisi gereği iadede bir nevi çarpan olarak tayin edilen bir payın değerinin şirketin sermayesiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Esasen, tarafların bu miktarın sehven 60.000 USD tayin edildiği yönünde de bir itirazları olmamıştır. O halde, 60.000USD’nin şirketin %1’inin değeri olarak hesaplama yapılması doğru görülmemiştir.
Bu durum karşısında, mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen gereğinin yapılmaması, davacıya iade edilecek payın miktarının protokolün 6. maddesine ve bozma ilamında açıklamaya göre tespit edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Asıl davada davalı … vekilinin temyiz itirazlarının bozma sebep ve şekline göre şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararının asıl ve birleşen davada davacı yararına BOZULMASINA,” karar verilmiş, Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Asıl ve birleşen davalar, taraflar arasında düzenlenen protokole dayalı taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin iptali ile geçersizliğin tespiti, bu kapsamda verilen bono ve çeklerin iptali ile anonim şirket pay devrinin iptali ve davacı adına tescili istemlerine ilişkindir.
Mahkememizce, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/02/2019 tarih ve 2018/5181 E., 2019/1599 K. Sayılı bozma ilamına uyulmasından sonra davalı şirketin tüm ticaret sicil kayıtları dosya arasına celbedilmiş, bilirkişi heyetinden 01/10/2010 tarihli rapor temin edilmiş, taraflarca dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, uzman mütalaaları değerlendirilmiştir.
Bilirkişi heyeti dosyamıza sunmuş olduğu 01/10/2020 tarihli raporlarında, … … A. Ş. sermayesinin 200.000 hisseye bölündüğü dikkate alınarak %25’inin 50.000 adet hisseye tekabül ettiğini ve netice itibariyle …’e, söz konusu 50.000 adet hissenin “teminaten” devredildiğini, 50.000 adet hissenin teminat değerinin ise 50.000 x 60.000: 3.000.000.000-USD olduğunu, bu tutardan davacının ödemediği borcun toplam tutarı olan 1.400.000.-USD’nin çıkartılması suretiyle, davacıya iade edilecek hisselerin itibari değerine ulaşıldığını, (3.000.000 – 1.400.000= 2.998.600.000-USD), elde edilen meblağın taraflarca kabul edilen itibari değere bölünmesi ile de davacıya iade edilmesi gereken hisse adedinin (2.998.600.000/60.000)= 49.976,66 olarak bulunduğunu, davacının dava tarihi (06.06.2003) itibariyle USD cinsinden bakiye alacağının (15.323.867,34-1.400.000,00- 13.923.867,34), TCMB (1 USD = 1,43200 TL) efektif satış kuru üzerinden YTL cinsinden karşılığı ise (13.923.867,34 USD x 1,432000 YTL=) 19.938.978,03 TL olacağını belirtmişlerdir.
Mahkememizce, taraflar arasındaki sözleşmeler, ticaret sicil kayıtları, ticari defter ve kayıtları, taraflarca sunulan beyan ve belgeler, uzman mütalaaları, temin edilen bilirkişi raporları, raporlara yapılan itirazlar, dosya kapsamında bulunan 3 ayrı Yargıtay bozma ilamı ile bozma ilamı gereğince taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözönünde bulundurularak tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; taraflarca akdedilen ve anasözleşme hükmü haline getirilen 06/01/2003 tarihli protokol kapsamında davacının davalı şirketin % 25 payını teminat amaçlı olarak davalı …’e devrettiği, söz konusu protokolün 6. maddesi ile aynı zamanda taraflar arasında bir hesaplaşma tarzı da öngörüldüğü, dosya kapsamı ve Yargıtay bozma ilamları ile oluşan kazanılmış haklar da gözönüne alındığında davacının davalı …’e olan borcunun 1.400.000,00-USD olduğu, 06/01/2003 tarihli protokol gereğince davalı şirketin % 25 payının, her bir payın 60.000-USD hesabıyla değeri belirlendikten sonra davacının borcu olan 1.400.000-USD’nin mahsubundan sonra bakiye kalacak hisselerin davacıya iadesine karar verilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında temin edilen 01/10/2020 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, Yargıtay bozma ilamlarına uygun olarak yapılan hesaplama sonunda, davacının davalı …’den isteyebileceği hisse adedinin 49.976,66 adet olduğu belirlenmiştir. Mahkememizce de söz konusu raporda yapılan hesaplama yönteminin Yargıtay bozma ilamına uygun olduğu, raporun bu yönüyle hükme esas alınabilir nitelikte olduğu gözönüne alınarak, davacı tarafın bu yöndeki talebinin kabulü ile, 49.976,66 adet hissenin davalı …’den alınarak davacı verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili dosya sunmuş olduğu 04/10/2016 tarihli dilekçesi ile, davalı …’in yargılama sırasında şirket hisselerini elinden çıkardığını, bu nedenle talep sonucunu 6100 Sayılı HMK’nun 125/1-b maddesi uyarınca değiştirdiklerini belirterek, 49.977 adet hissenin değeri olan 25.288.270,00-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilleri dosya kapsamına daha sonra sunmuş oldukları değişik tarihli dilekçeleri ile de, davayı tazminat talebine dönüştürdüklerini belirtmişlerdir. Davacı tarafça, hisselerin davalı tarafça yargılama sırasında elden çıkarılması nedeniyle davadaki talebin tazminata dönüştüğü belirtilmişse de, davalı şirkete ait hisselerin hamiline yazılı olması, davalı tarafça, hisselerin davalıda olduğuna ilişkin … 37. Noterliği’nin 21/10/2020 tarih ve … yevmiye nolu “Beyanname”sinin sunulmuş olması, yine ticaret sicil kayıtlarından, en son 03/05/2018 tarihinde yapılan şirket genel kurul toplantısında 35.775.000,00-TL itibari değerli payların davalı …’e ait olduğunun kayıt altına alınması dikkate alındığında, davalı …’in elinde hisse senedi bulunduğu anlaşıldığından, davanın 6100 Sayılı HMK’nun 125/1-b maddesi gereğince tazminata dönüşmeyeceği sonucuna varılmış ve ilk dava dilekçesindeki talep doğrultusunda dava konusu yapılan hisselerin davacıya iadesine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Asıl davada; davalı … aleyhine açılan ve davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin Mahkememizin … Esas, … Karar sayılı önceki hükmü kesinleştiğinden, bu hususta yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, 30/08/2002 vadeli 3.000.000,00-USD bedelli bono yönünden iade nedeniyle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığına ilişkin ve 03/04/2004 keşide tarihli 3.500.000,00TL bedelli çek yönünden dava sırasında iade edilmiş olması karşısında konusuz kalan dava bakımından esas hakkında hüküm tesisine yer olmadığına ilişkin ve ayrıca 06/01/2003 tarihli protokol ile 05/09/2002 tarihli gayrımenkul satış vaadi sözleşmelerinin hükümsüzlüğünün tesbitine dair önceki hükümler kesinleşmiş bulunmakla bu hususlarda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, birleşen davada; birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava yönünden davanın reddine ilişkin verilen önceki hüküm kesinleşmiş bulunmakla bu yönden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-A) Asıl davada;
1-Davalı … aleyhine açılan ve davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin Mahkememizin 2011/458 Esas, 2013/214 Karar sayılı önceki hükmü kesinleştiğinden, bu hususta YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
2-Davalı … hakkında açılan davanın KISMEN KABUL-KISMEN REDDİNE,
2. a)30/08/2002 vadeli 3.000.000,00-USD bedelli bono yönünden iade nedeniyle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığına ilişkin ve 03/04/2004 keşide tarihli 3.500.000,00TL bedelli çek yönünden dava sırasında iade edilmiş olması karşısında konusuz kalan dava bakımından esas hakkında hüküm tesisine yer olmadığına ilişkin ve ayrıca 06/01/2003 tarihli protokol ile 05/09/2002 tarihli gayrımenkul satış vaadi sözleşmelerinin hükümsüzlüğünün tesbitine dair önceki hükümler kesinleşmiş bulunmakla bu hususlarda YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
2.b) 49.976,66 adet hissenin davalı …’den alınarak davacı …’a verilmesine,
2.c) Alınması gerekli 1.362.031,00-TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin ve tamamlama suretiyle yatırılan 212.705,00-TL’ nin mahsubu ile bakiye 1.149.326,00-TL’ nin davalı …’ den alınarak Hazineye gelir kaydına, davacı tarafından peşin ve tamamlama suretiyle yatırılan 212.705,00-TL harcın davalı …’ den alınarak davacıya verilmesine,
2.d) Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 288.014,78-TL vekâlet ücretinin davalı …’ den alınarak davacıya verilmesine,
2.e) Davalı … kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
B-)Birleşen Davada;
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava yönünden davanın reddine ilişkin verilen önceki hüküm kesinleşmiş bulunmakla bu yönden YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
2-A) Davacının yaptığı 9,32-TL ilk masraf, 1.186,50-TL posta masrafı, 1.200,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.395,82-TL yargılama giderinin davanın kabul edilen miktarına göre hesap edilen 2.393,00-TL’sinin davalı …’den alınarak davacı …’a verilmesine,
2-B) Davalı … tarafından yapılan 295,00-TL yargılama masrafının davanın kabul ve reddedilen oranına göre davalı üzerinde bırakılmasına,
Dair; Davacı Vekili Av. …, Av. …, Av. … ile davalı … vekili Av. … ve Av. …’un yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/09/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır