Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/58 E. 2019/997 K. 17.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/58
KARAR NO : 2019/997

DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/03/2015
KARAR TARİHİ : 17/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
D A V A :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın dava dışı borçlu şirketler …Şti ve …Şti aleyhine İstanbul…Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyasından alınan ihtiyati haciz kararı ile İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, hacizler esnasında borçlara ait olmayan mallar üzerinde de haciz uygulandığını, davalı şirketle hiçbir şekilde borçlu olmayan ve davalının borçlularıyla hiçbir organik bağı bulunmayan müvekkili şirket tarafından hacze engel olunmak amacıyla ödeme yapıldığını, açıklanan nedenlerle müvekkili şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti ile haciz tehdidi altında tahsil edilen 36.695,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan istirdatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

S A V U N M A :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı borçlular ile davacı arasında organik ve fiili bağ bulunduğunu, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.

DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Tarafların Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca hasrettikleri delilleri toplanmıştır.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.

BOZMA ÖNCESİ YAPILAN YARGILAMADA:
Buna göre; davacı yanın iddiası hacizdeki istihkak iddiasıdır.
İİK. MADDE 85 e göre “…. – (Değişik: 3890 – 3.7.1940 / m.1) Borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır mallar ile taşınmazlarından ve alacak ve haklarından alacaklının ana, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczolunur.
(Değişik 2. fıkra: 3494 – 9.11.1988 / m.8) Borçlu (Ek ibare: 4949 – 17.7.2003 / m.20) “yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahıslar”, taşınır mal üzerinde üçüncü bir şahsın mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir aynî hakkının bulunması veya taşınır malın üçüncü şahıs tarafından haczedilmiş olması halinde bu hususu haciz yapan memura beyan etmek ve beyanının haciz tutanağına geçirilmesini talep etmek, haczi yapan memur da borçluyu (Ek ibare: 4949 – 17.7.2003 / m.20) “yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahısları” bu beyana davet etmek zorundadır. Bu tür mallar ile üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczi en sonraya bırakılır. … hükmünü taşımaktadır.
Yine İİK. MADDE 97 – (Değişik: 538 – 18.2.1965 / m.54) İstihkak iddiasına karşı alacaklı veya borçlu tarafından itiraz edilirse, İcra müdürü dosyayı hemen icra mahkemesine verir. Merci, dosya üzerinde veya lüzum görürse ilgilileri davet ederek mürafaa ile yapacağı inceleme neticesinde varacağı kanaate göre takibin devamına veya talikına karar verir.
İstihkak davasının sırf satışı geri bırakmak gayesiyle kötüye kullanıldığını kabul etmek için ciddi sebepler bulunduğu takdirde merci takibin talikı talebini reddeder.
Takibin talikına karar verilirse, haksız çıktığı takdirde alacaklının muhtemel zararına karşı davacıdan 36 ncı maddede gösterilen teminata alınır.Teminatın cins ve miktarı mevcut delillerin mahiyetine göre takdir olunur.
Takibin devamına dair verilen merci kararı temyiz olunamaz. (Değişik 5. fıkra: 5311 – 2.3.2005 / m.9 – Yürürlük m.30) Takibin devamına dair verilen icra mahkemesi kararı kesindir.
Üçüncü şahıs, merci kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra mahkemesinde istihkak davası açmaya mecburdur. Bu müddet zarfında dava edilmediği takdirde üçüncü şahıs alacaklıya karşı iddiasından vazgeçmiş sayılır.
Yasal düzenleme bu şekilde olmakla davacının taleplerinin yargılama yeri İcra Hukuk Mahkemesi olmakla davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmiştir.

BOZMA İLAMI:
Mahkememizce verilen, 09/02/2016 tarih ve … Esas-… Karar sayılı karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından, 11/12/2018 tarih ve 2017/1133 Esas ve 2018/6491 Karar sayılı karar ile; “… Dava haciz baskısı altında haksız yere ödenmek zorunda kalınan paranın istirdat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin İ.İ.K.’nun 97. maddesindeki 3.şahsın istihkak iddiası olduğu yönündeki kabulü yerinde değildir. Dava konusu haczedilen malların istihkak iddiasına ilişkin bulunmamakta, haciz sırasında ödenen paranın tahsili istemine yönelik olup bu hususta davaya bakma görevi genel mahkemelere aittir. Mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir” gerekçesiyle bozulmuş, dosya yeniden yargılama yapılmak ve karar verilmek üzere mahkememize gönderilmiş, mahkememizce, bozma sonrası tensip tutanağı düzenlenerek, yeni duruşma gün ve saatiyle birlikte taraflara tebliğ edilmiştir.

BOZMA SONRASI YAPILAN YARGILAMA:
Mahkememizin 24/06/2019 tarihli celsesinde verilen ara kararla, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından, 11/12/2018 tarih ve 2017/1133 Esas ve 2018/6491 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına ve yine aynı celsede, davalı vekilinin ibraz ettiği ödeme ile belgelere karşı beyanda bulunmak üzere davacı vekiline 2 hafta süre verilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı vekili tarafından, davacı tarafça istirdadı talep olunan miktara ilişkin olarak dosyaya sunulan belgeler incelendiğinde, davacı tarafça, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına, 26/03/2015 tarihinde, 35.241,00 TL+1.250,00 TL+10,00 TL olmak üzere toplam 36.501,00 TL ödeme yaptığı, yapılan bu ödemenin aynı miktar üzerinden (36.501,00 TL olarak) 29/04/2015 tarihinde, Üçüncü şahıs (aynı zamanda dosyamız davacısı vekili) vekili Av. Önder Durdu’nun hesabına iade edildiği görüldü.
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde, müvekkili şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti ile haciz tehdidi altında tahsil edilen 36.695,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan istirdatı talep edilmiş olup, bu haliyle yapılan değerlendirmede de dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Mahkememizde açılan dava öncelikle, görev, yetki ve taraf sıfatı açısından incelenmiş ve mahkememizin görevli ve yetkili olduğu ve ayrıca tarafların taraf sıfatının da bulunduğu anlaşılmış olduğundan davanın esasına geçilmiştir.
Davacının menfi tespit ve istirdat istemlerini ayrı ayrı değerlendirecek olursak;
Menfi Tespit istemine ilişkin yapılan değerlendirmede;
Davacı tarafça her ne kadar, davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de, borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Şöyle ki borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164) (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 22/01/2016 Tarih ve 2014/19-674 Esas-2016/76 Karar sayılı kararı).
Bu bağlamda somut olay değerlendirildiğinde de, davacı tarafça açılan davanın 27/03/2015 tarihinde açıldığı, oysa ki davacı tarafça icra dosyasına yapılan ödemenin ise, 26/03/2015 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından, davacının icra dairesine ödeme yaptıktan sonra açtığı menfi tespit davasında hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
İstirdat istemine ilişkin yapılan değerlendirmede;
Davalı vekili tarafından dosyaya ibraz olunan, 03/12/2019 tarihli dilekçede, davacı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasına yapılan toplam, 36.501,00 TL.’nin İcra Müdürlüğü tarafından 29/04/2015 tarihinde davacı vekili Av. …’nun hesabına gönderildiği, davacı tarafça yatırılan miktarın aynen davacıya iade edildiği ve davanın konusuz kaldığı beyan edilmiş ve ödemeye ilişkin belgeler dosyaya ibraz edilmiştir.
Davalı vekili tarafından, dosyaya ibraz olunan belgeler incelendiğinde de, davacı tarafça, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına, 26/03/2015 tarihinde, 35.241,00 TL+1.250,00 TL+10,00 TL olmak üzere toplam 36.501,00 TL ödeme yapıldığı, yapılan bu ödemenin aynı miktar üzerinden (36.501,00 TL olarak) 29/04/2015 tarihinde, Üçüncü şahıs (aynı zamanda dosyamız davacısı vekili) vekili Av. …’nun hesabına iade edildiği görülmüştür.
Davalı tarafça, dava açıldıktan sonra iade edilen 36.501,00 TL, davacı tarafça da kabul edilmiş ve bu miktar yönünden, taraflar arasında herhangi bir ihtilaf kalmamış olup, ödemenin dava açıldıktan sonra yapılmış olması nedeniyle de, bu miktar yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşılmış ve miktar yönünden, konusuz kaldığı anlaşılan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve ayrıca 31.501,00 TL yönünden davanın açıldığı tarihte davalının haksız olduğu ve davanın açılmasına sebebiyet verdiği ve ayrıca davacının da bu miktar yönünden istirdat davası açmakta haklı ve hukuki yararının da bulunduğu hususu gözetildiğinde davalının, 31.501,00 TL yönünden yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine ulaşılarak, bu miktar yönünden davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmiştir.
Öte yandan davacı tarafça, dava açılırken dava değeri olarak 36.695,00 TL gösterilmiş ve bu miktarın istirdadı talep edilmiş ise de, dosyamız mündericatında yer alan ve davacı tarafça icra dosyasına yapılan ödemeye ilişkin belgeler incelendiğinde, davacının yapmış olduğu toplam ödemenin 36.501,00 olduğu, fazladan talep olunan 194,00 TL’nin ise nereye ve nasıl ödendiği konusunda davacı tarafça herhangi bir delil sunulmadığı anlaşıldığından, davacının 194,00 TL’lik istirdat istemine ilişkin davasının ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir.
Ayrıca davacı ve davalı tarafça her ne kadar kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de, davacının ve reddedilen kısım yönünden de davalının, kötüniyet tazminatı isteminin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Davacının istirdat davasına ilişkin isteminin 36.501,00 TL yönünden konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
3-Davacının 194,00 TL’lik istirdat istemine ilişkin davasının ispatlanamadığından REDDİNE,
4-Davacının kötüniyet tazminatı isteminin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
5-Reddedilen kısım yönünden davalının kötüniyet tazminatı isteminin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
6-Alınması gereken 44,40 TL ret karar ve ilam harcından peşin alınan 626,66 TL peşin harcın mahsubu ile fazla yatırılan 582,26 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
7-Tarafların dava sonucundaki haklılık oranına ve harçtan davada kısmen de olsa haksız çıkan davalının sorumlu olması gerektiği prensibine göre yapılan oranlama uyarınca başvuru harcı 27,70 TL, posta gideri 139,90 TL olmak üzere toplam: 167,60 TL’nin 165,00 TL kısmının davalıdan alınıp, davacıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın oranlamaya göre davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı yan davada kendisini vekille temsil ettirmiş ve 36.501,00 TL yönünden açılan davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, davanın açıldığı tarihte davalının haksız olduğu ve bu miktar yönünden davanın açılmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6/1. Maddesine göre hesaplanan 4.386,45 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya VERİLMESİNE,
9-Davalı yan, Menfi Tespit davasında kendisini vekille temsil ettirmiş ve aleyhine açılan menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. Maddesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
10-Davalı yan İstirdat davasında kendisini vekille temsil ettirmiş ve aleyhine açılan istirdat davasının 194,00 TL yönünden reddine karar verilmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. Maddesi gereğince hesap ve takdir olunan 194,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
11-HMK 120. maddesi gereğince; davacı tarafından yatırılan gider avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
12-İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının karar kesinleştiğinde İADESİNE,
13-HMK Yönetmeliğinin 58/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın ve hükmün taraflara tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine temyiz dilekçesi sunulmak suretiyle, Yargıtay temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır