Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/517 E. 2020/252 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/517 Esas
KARAR NO:2020/252

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:19/08/2011
KARAR TARİHİ:18/06/2020

Davacılar vekili tarafından davalılar aleyhine mahkememize açılan; “Tazminat” davasının yapılan yargılaması sonunda;
D A V A /
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleriyle davalılar arasında 06.02.2008 tarihli, müvekkillerinin birlikte yasal sahipleri ve intifa hakkına sahip oldukları … Anonim Şirketinin hisselerinin, davalılara satışı konulu sözleşme akdettiklerini; müvekkillerinin sözleşme ile kendilerine yüklenen tüm sorumluluklarını eksiksiz yerine getirdiklerini ve bu durumun davalılar ile yapılan yazışmalarda davalılar tarafından ikrar edildiğini, şirket hisseleri satış sürecinde olduğu için … faaliyet izin belgesinin, hisselerin devri ile birlikte yenilenme iradesini ortaya koyduğunu, hisselerin devrine ilişkin izin için gerekli olan inceleme ile faaliyet izin belgesinin yenilenme incelemesini beraber yürüteceğini belirttiğini; hisselerin devri sürecinde, …’nın hem davacılar hem de davalılardan gerekli bir takım evraklar talep ettiğini; müvekkili tarafın istenilen tüm belgeleri 2008 sözleşme akdinden yaklaşık 2 ay sonra Nisan ayında tamamlayarak …’na ilettiğini, müvekkilleri yönünden hisse devrine ilişkin sözleşme yükümlülükleri hususunda açıklığa kavuşturulmamış hiçbir husus kalmadığını, ancak davalıların, hisselerin devri ve satış sürecinin sonlanması için gerekli olan ve … tarafından talep edilen bilgi ve belgeleri kuruma zamanında sunmayarak kendi yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için, davacının müvekkilinin faaliyet izin belgesi almasını da engellediklerini, hisselerin davalılara devri gerçekleşmeden, faaliyet izni belgesinin yenilenmesinin mümkün olmadığını ve dolayısıyla söz konusu belgenin düzenlenememesi sonucunu doğurduğunu, bu sonuca ulaşılmasında, davalıların talep edilen yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için birinci derecede sorumlu olduklarını, Sözleşmenin 3(c) maddesinde, alıcıların kabul edeceği şekilde ve içerikte Rekabet Kurulu’ndan satış hisselerinin alıcılara devri ve satıcıların satış hisselerini alıcılara tahsisi konusunda herhangi bir itiraz olmadığını onaylayan ya da beyan eden bir belgenin düzenlemesi şartına bağlandığını, fakat, Rekabet Kurulu’ndan satılacak hisselerin alıcılara devri ve satıcıların satılacak hisselerini alıcılara tahsisi konusunda bir itiraz olmadığını onaylayan ya da beyan eden bir belgenin düzenlenmesi için öncelikle hisselerin devri ve …’nun tahsise ilişkin belge düzenlemesi gerektiğini, ama yukarıda açıklandığı şekliyle davalıların üzerlerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle satış gerçekleşmeyince Rekabet Kurulu onayına ilişkin belgenin de düzenlenemediğini, sözleşmenin 3(d) maddesinde belirtilen iş, finansal durum, beklenti, malvarlığı, yükümlülük, itibar ve faaliyetlerini ya da kendilerine sözleşme ile sağlanan hak, hukuki çare ya da korumaları olumsuz surette etkileyecek, herhangi bir durum ya da olguya rastlanmadığı ve bu durumun davalıların ikrarı ile sabit olduğunu ve davalılardan … A.Ş. yetkilisi ve ortağı … tarafından gönderilen 29 Nisan 2008 tarihli e-posta ile de davacıların sözleşme ile belirlenen gereklilikleri yerine getirdiğini ve başka bir gereklilik talep etmemiş olduklarını ikrar ettiğini, bu delilin sözleşme ile ilgili herhangi olumsuz bir duruma rastlanmadığının açık göstergesi olduğunu, müvekkilinin 2008 Nisan ayı itibariyle … nezdinde tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olduğunu, davalıların talebi uyarınca müşteri bankalarla sözleşmenin 3(f) maddesi gereğince uzun vadeli krediler konusunda tüm çalışmayı durdurduğunu ve bu duruma ilişkin tüm yazılı feragatler ile güncellenmiş proforma tamamlanma işlemi de dahil olmak üzere davalılara sunduğunu, ayrıca davacıların söz konusu feragatlar ile tüm kefalet yükümlülüklerinin ortadan kaldırdıklarını, sonuç olarak, davacıların kendi tarafında çözüme kavuşturulmamış bir durum olmadığını davalılara tüm yazışmalarında bildirdiğini, davalıların da söz konusu yazışma ve cevaplarında bu durumu kabul ettiklerin, Sözleşmenin 3(h) maddesindeki şartlarının tümünün müvekkilleri tarafından yerine getirildiğini, Sözleşmenin 3(i) maddesinde belirtilen şartlar ve devirlere ilişkin olarak… A.Ş. yönetim kurulunun kararıyla söz konusu devirlerin sabit olduğunu; davacıların sözleşme yapma konusunda kararlılıklarını açıkça ortaya koyduklarını belirterek, davalılar …. Noterliği’nin 7 Kasım 2008 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, alıcılar olarak anlaşmayı feshetmek istediklerini bildirmiş olup, bunun gerekçelerini sunduklarını, ancak bu gerekçelerin haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı feshi sonucu uğranılan maddi zararın şimdilik 100.000,00 TL’sinin haksız fesih tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı taraf, 12.03.2014 harç tarihli dilekçesiyle, başlangıçta fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtıkları davadaki 100.000,00 TL tazminat talebini, toplam 956.132,00 TL’ye yükselterek, bu miktarın haksız fesih tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
S A V U N M A /
Davalılar … A.Ş. ile … vekili cevap dilekçesine özetle; 06.02.2008 tarihinde, taraflar arasında, … A.Ş.’nin hisselerinin alımına ilişkin olarak bir “Hisse alım satım sözleşmesi” (sözleşme) imzalandığını, ancak-davacıların, sözleşmede belirtilen şartları belirtilen sürede yerine getirmemeleri neticesinde, sözleşmenin, müvekkilleri tarafından, …. Noterliği’nin 7 Kasım 2008 tarih ve … yevmiye numaralı ihbarnamesiyle bildirimde bulunarak feshettiklerini, davacıların, sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiğini iddia ederek, tazminat talebiyle bu davayı açtıklarını, davacıların iddia ve taleplerinin haksız ve dayanakta yoksun olduğunu, davalıların, sözleşmeyi davacıların iddialarının aksine, haklı sebeplerle, hukuka ve sözleşmenin 13.2(A) maddesine uygun olarak feshettiklerini; bu bağlamda sözleşmenin 13.2(A) maddesinin “Sözleşmenin imza tarihinden itibaren 9 ay içinde Rekabet Kurulu vey/veya … tarafından hisselerin satıcılardan Alıcılara delerine izin verilmezse”; veya aynı süre içinde “… A.Ş’nin Faaliyet Belgesi … tarafından yenilenmezse”, alıcıların hiçbir tazminat veya cezai şart ödemeden sözleşmeyi feshetme hakkı bulunduğunu, davacılar ile davalılar arasındaki sözleşmenin 06.02.2008 tarihinde imzalandığını, imzadan sonraki 9 ay içinde, yani 06.11.2008 tarihine kadar, davacıların …’dan … A.Ş. için faaliyet izin belgesi alamadığını; … ile Rekabet Kurulunun, hisselerin devri konusunda izin vermediğini, dolayısıyla davalıların sözleşmenin 3.2(A) maddesi uyarınca sözleşmeyi tazminatsız feshetme hakkı doğduğunu, bu nedenle 07.11.2008 tarihinde sözleşmeden doğan haklarını kullanıp ve davacılara gönderdikleri ihtarname ile sözleşmeyi haklı ve hukuka uygun olarak feshettiklerini, davacıların, sözleşmede öngörülen 9 aylık süre içinde … A.Ş. için Faaliyet Belgesi alamamalarının ve … ile Rekabet Kurulu’nun … A.Ş’nin hisselerinin devri hususunda izin vermemesinin sorumlusunun davalılar olduğu iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu; “Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketlerin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik”ten doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, davacıların kusurlu davranışlarıyla sözleşmeyi ihlal ettiklerini, hisselerin davalılar tarafından satın almak istendiği bilgisini piyasalara sızdırarak gizlilik hükmünü ihlal ettiklerini, davacıların hisselerini satışa çıkardıkları … A.Ş. için pay defteri tutmayarak sözleşmeye ve kanuna aykırı davrandıklarını; TTK uyarınca bir anonim şirketin zorunlu organlarından olan ve …’in esas sözleşmesi 2 üyeden oluşması gereken denetim kurulunu usulüne uygun olarak atamadıklarını, davacıların 31 Ocak 2008’den itibaren her geçmiş iki hafta için hazırlayacağı taslak tamamlama bilançosunu düzenli olarak davalılara sunma yükümlülüklerini yerine getirmeyerek sözleşmeyi ihlal ettiklerini, sözleşmenin feshi nedeniyle davacıların maddi zarara uğramış olduğu iddiasının da gerçeğe aykırı olduğunu, eğer var ise iddia edilen maddi zarar ile ilgili olarak davalıların herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davacıların maddi zarar iddialarının hiçbir somut delile dayanmadığını ve bu nedenle tazminat taleplerinin reddinin gerektiğini beyanla, maddi ve hukuki delile dayanmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Kendilerine tebligat yapılamayan davalılar … ve … hakkındaki dava bu nedenle dosyamızdan tefrik edilmiş ve … Esasa kaydedilmiştir.
G E R E K Ç E
Dava, taraflar arasında imzalanan hisse alım sözleşmesinin haksız feshine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizce bozma öncesi yapılan yargılama sonucunda: (… Taraflar arasında imzalanan 06.02.2008 tarihli, … A.Ş.’nin hisselerinin davalılar tarafından alımına ilişkin olarak “Hisse Alım Satım Sözleşmesi” (sözleşme) imzalandığı ve 07.11.2008 tarihli …. Noterliği kanalıyla keşide edilmiş … yevmiye no’lu ihtarname ile sözleşmenin davalılar tarafından feshedildiği hususları sabittir. Davacı satıcıların sözleşme ile üstlendikleri edimleri gereği gibi ifa edip etmedikleri ve buna göre davalı yanın sözleşmeyi feshinin haklı olup olmadığı uyuşmazlığın temeline oluşturmaktadır. BK 96.madde hükmüne göre: “Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur”. Müsbet zarara ve talep koşullarına bakıldığında; müsbet zarar talebinde bulunan davacı taraf, BK 96. madde hükmü çerçevesinde, sözleşmenin haksız bir şekilde feshedilmesi dolayısıyla uğramış olduğu her türlü zararın tazminini talep edebilir. Somut olayda davacının talepleri uğramış olduğu müspet zararlarının tazminine ilişkindir. Müspet zarar (olumlu zarar); sözleşme nedeniyle mal varlığında artışı beklenen meblağın, sözleşmenin haksız feshinden ötürü mal varlığına girmemesinden kaynaklanan zarardır. Müspet zarar; alacaklının gereği gibi ve vaktinde olan ifaya taalluk eden menfaatine tekabül eder. Yani borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyetle mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki fark, müspet zararı oluşturur. Bir kimsenin müsbet zarar talebinde bulunabilmesi için bir kusurunun bulunmamasının yanı sıra sözleşmeyi fesheden tarafın da kendisinin olmaması gerekir. Bu açıklama doğrultusunda tarafların iddia ve savunmaları değerlendirildiğinde; davacı tarafın …’dan faaliyet izni alınabilmesi için üzerine düşen her türlü yükümlülüğü yerine getirip getirmediği bakımından yapılan değerlendirmede, öncelikle bilirkişi kurulumuzunda yerinde olarak işaret ettiği şekilde; Dünyanın her yerinde eğer yerel bir şirketin yabancı bir kişi ya da kuruma bir kısım veya bütün hisselerinin satışı söz konusu olduğunda ilgili resmi merciler (Türkiye’de …) her türlü ek bilgi ve belgeyi isteyebilir. Nitekim … davalı taraftan birçok bilgi ve belge talep etmiş, davalı taraf bu bilgi ve belgeler için başvuruları yapmış söz konusu bilgi ve belgelerin İngiliz resmi mercileri tarafından, …’ya doğrudan yanıt vereceğini belirtmiştir. Söz konusu bilgi ve belgeler sözleşmede belirtilen zaman süresi içerisinde …’ya ulaştırılmamıştır. Bunda davacı tarafın hiçbir sorumluluğu ve sözleşmeye aykırı tutum ve davranışı söz konusu olmayıp, bilakis bu bilgi ve belgelerin bir an önce …’ya ulaştırılması konusunda davalı tarafa sürekli bilgi ve uyarı gönderen e-postaların incelenmesiyle sabit olup sözleşmenin ilgili maddesinin yerine gelmemesinde davacılar açısından hiçbir hukuki sorumluluktan bahsedilemez. Davalı taraf kendilerinden talep edilen bilgi, belge ve dokümanları sağlamadıkları ya da İngiliz mercilerinin bu belgeleri …’ya ulaştırmadıkları müddetçe …’mn …’e Faaliyet İzni vermesi söz konusu olamaz. Bu tür bir süreçte, alıcılardan beklenen iyi niyetli davranış biçimi, ilgili bilgi ve belgelerin …’na ulaşıncaya kadar beklemeleri olmalıdır. …’na davalı taraftan istenilen söz konusu belgeler ulaşmasına rağmen, faaliyet izni verilmemesi veya davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda (ki davacı taraf yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirmiştir), sözleşmenin ilgili maddeleri (3(a) 3(b) 3(c) )gereğince sözleşmeyi fesih hakkı doğardı. Nitekim sözleşmenin feshinden sonra, çok kısa bir süre içinde … 25.12.2008 tarihli 2962 sayılı kararla …’dan Faaliyet İzin Belgesi almıştır. Bu sonuç, davalı tarafın yükümlülüklerini (ellerinde olan veya olmayan sebeplerle) yerine getirmediğini gösteren ve faaliyet izni alınamamasındaki en önemli faktör olduğunu gösteren en önemli delildir. Bu durumda davalının fesih bildiriminin haksız olduğunun kabulü gerekir. Yine bir haber portalında çıkan satış haberi ve bu suretle sözleşmenin ihlal edildiği iddiası yönünden, öncelikle bu haber davalıların savunmasında yer aldığı gibi “Bir Acar kaynağının anlattığına göre…” şeklinde bir ibare bulunmakta, fakat kaynağın adı bilinmemektedir. Davacı taraf, bu haberin 16 Ekim 2008’de yayınlandığını ama Ekim 2008’den sonraki 1 ay boyunca davacı vekillerle yapılan yazışmalarda söz konusu ihlale ilişkin herhangi bir rahatsızlık belirtilmediğini savunmuş olup, gerçekten anılan e-postalar incelendiğinde bu konunun hiç gündeme gelmediği görülmüştür. Haber gerek davacı gerekse davalı taraf bünyesinden kaynaklı olabileceği gibi, üçüncü bir kaynak vasıtasıyla da ulaştırılmış olması da yine ihtimal dahilindedir. … hissedarlarının bu haberi yayınlattıklarına dair somut bir delilde bulunmamaktadır. Bu durumda anılan haberin gerekçe gösterilerek sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olduğunun söylenmesi de mümkün değildir. Yine taslak tamamlama bilançolarının davalılara zamanında sunulmaması suretiyle sözleşmenin ihlal edildiği iddiası değerlendirildiğinde; buna dair delillerin incelemesinde, ilgili bilançoların davacı tarafından davalı tarafa toplu olarak gönderildiği anlaşılmaktadır. Daha önce parça parça gönderildiğine dair delil bulunmamaktadır. Yapılan yazışmaların ayrıntılı incelemesinde bu konunun hiç gündeme gelmediği ve bahsedilmediği görülmüştür. Tamamlama bilançolarının ayrı ayrı gönderilmek yerine toplu halde gönderilmesi durumunun taraflar arasındaki sözleşmenin ihlali sayılamayacağı açıktır. Keza Pay Defteri tutulmadığı ve bu suretle sözleşmenin ihlal edildiği iddiası yönündende; 2008 yılında pay cetvellerinin noterden onaylatıldığı ve ve pay defterine kayıt edildiği görülmüştür. Denetim Kurulu’nun tek kişiden oluşması konusundaki iddia incelendiğinde; 09.04.2008 tarihindeki Olağan Genel Kurula kadar şirketin bir denetçisinin olmasını nedeni, …’in denetim kurulu üyeliğinden ayrılmış olmasıdır ve bu kişinin yerine … seçilmiş olup, kanuna ve sözleşmeye aykırılık tespit edilmemiştir. Açıklanan bu hususlara nazaran davalıların sözleşmeyi haksız feshettikleri sonucuna varılmaktadır. Davacının zarar talebinin değerlendirilmesi bakımından, sunulmuş olan, Bağımsız Denetimden geçmiş, ve … tarafından hazırlanması zorunlu tutulan Uluslararası Finansal Raporlama Sistemi’ne (…) uygun olan finansal tabloları baz alarak yapılan incelemede; …’ne göre hazırlanmış tablolarda varlık ve yükümlülükler gerçeğe en yakın değerlerle gösterilmekte ve şirketin faaliyet sonuçlarını, daha gerçekçi vermesi ve ayrıca halka açık ve Borsa’ya kote olmuş şirketlerde de bu bir zorunluluk olup, hem yurt içi hem de yurt dışı şirketlerin mali durumlarını karşılaştırmaya imkan vermesi hususları göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmede; anlaşma öncesi ve sonrasında toplam gelirlerdeki gelişmeler ele alındığında, bir işletmenin toplam gelirlerini etkileyen İçsel ve Dışsal faktörler mevcut olup, içsel faktörler, işletmenin kendine özgü ve sektörün diğer işletmelerinden bağımsız ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz gelişmelerin, satış gelirleri, faaliyet performansı ve karlılığını etkilemesi olup, örneğin, bir işletmenin yapmış olduğu bir innovasyon, yeni ürün tanımlaması içsel bir faktör olup, işletmenin karlılığını artırabilirken pazar payını da büyütebilir. Ya da tam tersine, işletmenin kötü yönetimi, işletme faaliyetleri üzerinde olumsuz etki yapan içsel bir faktör olabilir. Dışsal faktörler ise genel olarak ilgili sektördeki işletmeleri benzer şekilde etkileyen ve işletmenin tek başına değiştiremeyeceği faktörlerdir. Borçlanma piyasalarında daha fazla kredi talebinin doğması, ekonomide faizlerin düşmesi, enflasyonun gerilemesi sektörü olumlu etkileyecek dışsal faktörlerdir. Ya da 2008 yılında tüm dünyada yaşanan küresel kriz, 2012 yılında TCMB’nin politika faizini çok sert bir şekilde yüzde 8’lerden yüzde 12.5 seviyelerine yükseltmiş olması, işletme faaliyet ve karlılığını olumsuz etkileyecek faktörlere örnek olarak gösterilebilir. Buna göre, Faktoring sektörünün genelinde bir olumsuzluk nedeniyle mi, yoksa içsel faktörler nedeniyle mi … A.Ş.’nin toplam satışları ve karlılığının düştüğünün analiz edilmesi, buna göre, yapılan ve sonradan feshedilen alım-satım sözleşmesinin işletmenin faaliyet ve karlılığını olumsuz etkileyip etkilemediği çözüme kavuşturulmak durumundadır. Sektördeki diğer faktöring şirketlerinin faaliyet ve performansları da göz önünde bulundurarak, dışsal faktörlerin … A.Ş. üzerindeki etkisine bakmak gerekir. … A.Ş. yanında …’a kote olmuş, Sermaye piyasası Kurulunca … formatında finansal tabloları açıklanmış olan … A.Ş. ve … A.Ş şirketlerinin aynı yıllardaki faaliyet performansları gözönüne alınarak dışsal faktörlerin … A.Ş. üzerindeki etkilerini ölçmek gerekmektedir. Bilirkişi kurulumuzca raporda grafikler halinde yer verildiği üzere bu noktalar şöyle vurgulanmıştır; Satış gelirleri, 2006 yılında 1 milyon 20 bin TL’den 2007 yılında 650.3 bin TL/ve gerilemiş, aynı aynı dönemde esas faaliyet K/Z rakamı -31 bin TL’den 139.4 bin TL’ye yükselmiştir. Satış gelirlerinin düşmesi, karlılığın da düşeceği anlamına gelmemiş ve karlılık yükselmiştir. Nitekim, satışlar düşerken esas faaliyetten elde edilen kar yüzde 539 artmıştır. Faaliyet karlılığına bakıldığında, grafiklerde görüldüğü üzere, 2006-2007 aralığında faaliyet karı, 236.4 bin TL’den 937.9 bin TL’ye yükselmiş, Net Dönem Karı, 211.9 bin TL’den 834.4 bin TL’ye yükselmiştir. Bu dönemde, … (Faiz, amortisman ve Vergi Öncesi Kar) rakamı 1731 TL zarardan 169.4 bin TL’ye yükselmiş ve … Marjı da yüzde eksi 0.2’den,yüzde 26.1’e yükselmiştir. Dolayısıyla davalı yanın savunmasında yer verdiği gibi 2006-2007 yılları arasında firmanın mali durumu olumsuza doğru gitmemiş, satış gelirleri düşünce, diğer faaliyetlerden ciddi gelir yaratmayı başarmıştır. Yine, 2007 ile 2008 yılları arasındaki ve 2008 ile 2009 ve sonrasındaki gelişmeler çok radikal bir değişimi göstermiştir. 2008 yılında satış gelirleri 650.3 bin TL’den 154.2 bin TL’ye gerilemiştir. Esas faaliyet karı 2007’de 139.4 bin TL iken 2008’de 390.2 bin TL zarara dönüşmüştür. Faaliyet karı 937.9 bin TL’den 157.2 bin TL zarara dönüşmüştür. 2007’den 834.4 bin TL olan net kar, 2008’de 207.8 bin TL zarara dönüşmüştür. … rakamı da kardan zarara dönüşmüş ve 169.4 bin TL kârdan 363.2 bin TL zarara dönüşmüştür. … Marjı ise yüzde 26.1’den eksi yüzde 235.5’e gerilemiştir. Tüm bu gerilemeler çok radika bir değişimi göstermektedir. Aynı dönemde sektördeki benzer şirketlerde satış, kar artışları olmuştur. Kamuoyunu Aydınlatma Platformu’ndan alınan grafikler … ve … şirketlerindeki gelişmeleri göstermektedir. Bu grafiklerde görüldüğü üzere her iki şirket, 2007’den 2008’e olan dönemde satış gelirlerini arttırmış, esas faaliyet karlarını arttırmıştır. … A.Ş’nin net karında yüzde 18 civarında gerileme vardır. Fakat … A.Ş’nin net karı yüzde 30’dan fazla artış göstermiştir. …’in 2008’de … Marjları çok radikal biçimde eksi yüzde 235 seviyelerine düşerken, … A.Ş’nin … Marjı yüzde 80’den yüzde 85’e çıkmış, … A.Ş.’nin … marjı yüzde 84.7’den yüzde 83.9’a gerilemiştir. … A.Ş. 2008 sonunda faaliyet iznini yeniden aldıktan sonra, satış gelirlerini 154 bin TL’den 2.67 milyon TL’ye, Esas faaliyet karını eksi 390.2 bin TL zarardan, 1 milyon 889 bin TL’ye yükseltmiştir. Benzer trendler diğer kalemlerde de görülmüştür. Faaliyet karı, 157 bin TL zarardan 1.3 milyon TL kara dönüşmüş, Net dönem karı 208 bin TL zarardan, 926.2 bin TL kara dönüşmüştür. … ise 363 bin TL’den 1 milyon 914 bin TL’ye yükselirken, … Marjı da yüzde eksi 235’ten, yüzde 71’e yükselmiştir. Bu bilgi ve veriler değerlendirilmek suretiyle bilirkişi kurulumuzca uğranılan zararın tespitinde; gelir tablosunun bütün kalemlerinde 2009 ve 2007 yıllarındaki verilerin ortalamaları alınmıştır. Benzer yöntem … A.Ş. ve … A.Ş. şirketlerine de uyarlanmış ve 2008 gerçekleşme ve tamin değerleri karşılaştırılmıştır. Bu tahmin yöntemi … A.Ş. ve … A.Ş. gelir ve karını yüzde 10-12 arasında daha fazla tahmin etmiştir. Bu nedenle … için alınan ortalamalardan çıkan sonuç, yüzde 15 indirgenmiştir. Yüzde 15 rakamı tahmin düzeltme faktörü olarak kullanılmıştır. Buna göre … A.Ş.’nin 2008 gelir tablosu 207.828 TL zarar yerine, 748.304 TL kar gerçekleştirecek olup, aradaki fark (davacı zararı) 956.132,00 TL olarak hesaplanmıştır. Fesih bildirimi tek taraflı bozucu yenilik doğuran bir hak olduğundan; karşı tarafa ulaşmakla geleceğe yönelik olarak hüküm ifade eder ve davalıların fesih ihbarında göstermiş oldukları gerekçeler, yerinde olmadığından, yapılan fesih bildirimi haklı nedene dayanmamaktadır. Sözleşmeyi fesheden davacı taraf olmadığı gibi sözleşmenin feshedilmesinde davacıya izafe edilebilecek somut bir kusurda bulunmamaktadır. Açıklanan tüm bu nedenlerle, davacı yanın ıslah talebi de dikkate alınmak suretiyle ve zararın tazmini için BK 101.madde hükmü uyarınca bir ihtar söz konusu olmamakla belirlenen zarar miktarına dava tarihinden itibaren ve davacı yanın avans faiz oranından daha düşük bulunan reeskont oranı üzerinden faiz istemiyle bağlı sayılması suretiyle davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur…) gerekçesiyle verilen mahkememizin 13/05/2014 tarihli … Esas … Karar sayılı kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26/12/2016 tarihli 2016/2626 Esas 2016/9796 Karar sayılı ilamıyla; (… Taraflar arasında görülen davada …(…) …Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13/05/2014 tarih ve … sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili, davalılar … A.Ş. ile … vekili vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkilleriyle davalılarla 06.02.2008 tarihli, … A.Ş’nin hisselerinin davalılara satışı konulu sözleşme akdettiklerini, müvekkillerinin sorumluluklarını yerine getirdiklerini, …’nın hisselerin devrine izin için gerekli olan inceleme ile faaliyet izin belgesinin yenilenme incelemesini beraber yürüteceğini belirttiğini, davalıların … tarafından talep edilen bilgi ve belgeleri kuruma zamanında sunmadığını, hisselerin davalılara devri gerçekleşmeden faaliyet izni belgesinin yenilenmesinin mümkün olmadığını, sözleşmenin 3(c) maddesi gereği, davalıların üzerlerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle satış gerçekleşmeyince Rekabet Kurulu onayına ilişkin belgenin de düzenlenemediğini, sözleşmenin 3(d) maddesinde belirtilen olumsuz surette etkileyecek, herhangi bir durum ya da olguya rastlanmadığının davalıların ikrarı ile sabit olduğunu, müvekkillerinin sözleşmenin 3(f) maddesi gereğince uzun vadeli krediler konusunda tüm çalışmayı durdurduğunu, sözleşmenin 3(h) maddesindeki şartlarının tümünün müvekkilleri tarafından yerine getirildiğini, sözleşmenin 3(i) maddesinde belirtilen şartlar ve devirlere ilişkin olarak… A.Ş. yönetim kurulunun kararıyla söz konusu devirlerin sabit olduğunu, davalıların 7 Kasım 2008 tarihli ihtarname ile anlaşmayı feshetmek istediklerini bildirdiğini ancak bunun hukuka aykırı olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı feshi sonucu uğranılan maddi zararın şimdilik 100.000,00 TL’sinin haksız fesih tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 12.03.2014 harç tarihli ıslah dilekçesiyle talebini, 956.132,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar … A.Ş. ile … vekili, müvekkillerinin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, davacıların kusurlu davranışlarıyla sözleşmeyi ihlal ettiklerini, hisselerin davalılar tarafından satın almak istendiği bilgisini piyasalara sızdırarak gizlilik hükmünü ihlal ettiklerini, davacıların hisselerini satışa çıkardıkları … A.Ş. için pay defteri tutmayarak sözleşmeye ve kanuna aykırı davrandıklarını, TTK uyarınca bir anonim şirketin zorunlu organlarından olan ve …’in esas sözleşmesi gereği 2 üyeden oluşması gereken denetim kurulunu usulüne uygun olarak atamadıklarını, davacıların 31 Ocak 2008’den itibaren her geçmiş iki hafta için hazırlayacağı taslak tamamlama bilançosunu düzenli olarak davalılara sunma yükümlülüklerini yerine getirmeyerek sözleşmeyi ihlal ettiklerini, global ekonomik kriz sebebiyle maddi olumsuz etki oluştuğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, sözleşmeyi fesheden davacı taraf olmadığı gibi sözleşmenin feshedilmesinde davacıya izafe edilebilecek somut bir kusurun bulunmadığı, zararın tazmini için BK 101.madde hükmü uyarınca bir ihtar söz konusu olmamakla belirlenen zarar miktarına dava tarihinden itibaren ve davacı yanın avans faiz oranından daha düşük bulunan reeskont oranı üzerinden faiz istemiyle bağlı sayılması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 956.132,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve mütesselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili, davalılar … A.Ş. ile … vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, hisse devir sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarıda açıklandığı gibi davalıların sözleşmeyi haksız feshettikleri ve bu nedenle dava dışı … A.Ş. payları devredilemediğinden anılan şirketin zarar ettiği ve bu zararında da davacı ortakların zararı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş kararın bu nedenle mümeyyiz davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar … A.Ş. ve … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün anılan taraf yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 26.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…) gerekçesiyle mahkememiz hükmü bozulmuştur.
Mahkememizce, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuş ve bu doğrultuda yargılamaya devam olunmuştur.
Bozmadan önce mahkememizce verilen kararda; açıklandığı gibi, davalıların sözleşmeyi haksız feshettikleri ve bu nedenle dava dışı … A.Ş. payları devredilemediğinden anılan şirketin zarar ettiği ve bu zararında da davacı ortakların zararı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamında dava dışı şirketin zararının davacıların zararı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığına işaret edilerek davanın reddine karar verilmesinin gerektiği belirtilmiştir. Mahkememizce uyulan Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere; davaya konu sözleşme davacılar ile davalılar arasında imzalanmış olup, dava dışı … A.Ş’nin hisselerinin devrine ilişkindir. Bozma öncesi yargılamada zarar hesabı yapılırken dava dışı şirketin zararının davacıların doğrudan zararı olduğu kabul edilmiş olmakla birlikte, dava dışı şirketin zararının davacıların doğrudan zararı olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, uyulan bozma ilamı da dikkate alınarak, bu haliyle mahkememizce davaya ilişkin olarak araştırılacak başkaca bir hususta bulunmamakla, bozma ilamında da belirtildiği üzere; dava dışı şirketin zararı davacıların doğrudan zararı olarak değerlendirilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilerek yargılama sonuçlandırılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin ve ıslah suretiyle yatırılan toplam 15.971,00 TL’ den mahsubu ile arta kalan 15.916,60 TL’ nin ise karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacılara iadesine (bozma öncesi verilen kararla tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla),
3-Davacı yanca yapılan yargılama masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … … tarafından yapılan 11,00 TL’ den ibaret posta masrafının davacılardan alınarak bu davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca (ve davanın hisse devir sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle tazminat niteliğine nazaran Tarife’nin 13/4 maddesi gözönünde bulundurularak) 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılar … A.Ş ve …’ a ödenmesine,
6-HMK 120. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider/delil avansından arta kalan kısımların karar kesinleştiğinde ilgililere iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/06/2020

Başkan … e-imzalıdır .

Üye … e-imzalıdır .

Üye … e-imzalıdır .

Katip … e-imzalıdır .