Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/511 E. 2022/845 K. 12.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/511 Esas
KARAR NO :2022/845 Karar

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:04/02/2014
KARAR TARİHİ:12/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Bir akaryakıt dağıtım şirketi olan … Ür.Tic.A.Ş ile davalılardan … arasında Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin devamı sırasında ……A.Ş nin iç bölünme sonrası bayileri ile yaptığı sözleşmeleri tüm hak, alacak ve borçları ile birlikte müvekkili şirkete devrettiğini, sözleşmelerin teminatı olarak alınan ipoteklerin de devredildiğini, tarafların 14.10.2011 tarihinde … lehine istasyonu üzerinde mevcut intifayı kaldırarak, davalılar ile 5 yıl süreli yeni bir bayilik sözleşmesi ve protoko imzaladıklarını, ayrıca davalılardan …’ın protokolde yer alan bayi taahhütleri ve borçlanı teminen müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla müvekkili şirket lehine ipotekler verildiğini, müvekkili şirketin 2013 yılında bayi ye ek fiyat avantajları sağlayarak 11.03.2011 tarihinde sözleşmenin yenilendiğini, buna rağmen davalıların ödemelerini aksatmaya başlamaları üzerin: taraflar arasında 14.10.2011 tarihli asıl protokole ek olarak 16.07.2013 tarihinde bir ek protokcl imzalandığını ve borcun ödeme koşullarının yeniden belirlendiğini, söz konusu bu protokol gereği; imza tarihi itibariyle davalının toplam borcunun 262.068,00.-TL olduğunu, müvekkili şirketin akaryakıt istasyonu üzerinde lehine tesis edilmiş ipoteği kaldıracağını, buna karşılık davalı borcunun 230.000,00.-TL’sını 16 .07.2013 tarihinde nakden, bakiye 32.068,00.-TL’sini ise 16.08.2013 tarihine kadar ödeyeceğini, davalının 31.12.2013 tarihine kadar 50.000,00.-TL bedelli banka teminat mektubu vereceğinin kararlaştırıldığını, ayrıca davalılardan …’un bu ek protokolle bayinin tüm borç ve taahhütleri ile tahakkuku halinde cezai şartların 125.000,00.-TL.sini müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla üstlendiğini, müvekkili şirketin ilgili ek protokol çerçevesinde istasyon üzerindeki ipoteği kaldırdığını, davalının bu sayede banka kredisi kullanarak davacı şirkete olan borcunun 230.000,00.-TL’sini ödediğini, ancak bakiye 32.068,00.-TL ‘nin ödenmesi amacıyla verdiği 26.08 2013 tarihli çekin karşılıksız çıktığını, karşılıksız çekini ödemeyen davalının buna rağmen müvekkili şirketten 11.09.2013 tarihinde50.000,00.-TL tutarında akaryakıt alım talebinde bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin Fiyat ve Ödemeler başlıklı 5rmaddesine istinaden bu malın bedelinin peşin olarak ödenmesi kaydıyla yapılabileceğinin davalıya bildirildiğini, talebi reddedilen davalının da bu ve kabul edilemez bir kısım isnatlarla … 2,Noterliği aracılığı ite müvekkili şirkete ihtarname gönderdiğini ve tüm sözleşmeleri feshettiğini, karşılıksız çekini ödemeyen davalıya vadeli akaryakıt verilmemesinir sözleşmeye aykırılık değil ‘”müdebbir tacir’ davranışı olduğunu, feshin haksız olduğunu, davalımr müvekkili şirkete halen ödenmeyen çek bedeli 32.068,00.-TL.sı ile 1.432,00.-TL istasyonda kuruh otomasyon sisteminin periyodik bakımları karşılığı olmak üzere toplam 33.500,00,-TL borci bulunduğunu, çekin kambiyo takibine konulduğu, taraflar arasında akdedilen protokol ile Bayilik sözleşmesinin haksız fesih hallerinde 50.000.USD cezai şart öngördüğünü, davalı ile birlikte borçlarına müşterek vi müteselsil kefil olan diğer davalılara … 37.Noteriiği aracılığı ile mevcut borç ve cezai şartıı ödenmesi için ihtar keşide edildiğini, davalıların itiraz ettiğini, açıklanan nedenlerle, 1.432,00 TL otomasyon bakım bedelinin ticari faizi ile 25.000 USD cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava masrafları ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında beş yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, davalının öncesinde kiracı olduğu istasyonu satın aldığını, taraflar arasında daha sonra protokol düzenlendiğini buna göre davacı lehine 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, müvekkilinin toplu alım taahhüdünü doldurabilmek için, toplu alıcı arayan dava dışı … Nakliyat…şirketine vadeli yüksek miktarlı alım yapacağını ve bu alıcıya mal satmak istediklerini davacıya bildirdiklerini, davacı şirket yetkilisinin onayı üzerine dava dışı şirketle anlaşma yapıldığını ve 60 gün boyunca akaryakıt verildiğini, 30 günlük süre içerisinde bu firma tarafından 90.000,00 TL’lik akaryakıt alınca davacı tarafından vadeli akaryakıt verilmesinin durdurulduğunu, bu bedelin kendilerine ödenmemesi üzerine müvekkili şirketin sermayesinin yok olduğunu, bu cari açığı kapatamadığı için sürekli olarak vadeli alım yapmak zorunda kaldığını ve vadesi gelen ödemeleri yapamadığı için aylık % 5 gecikme zammı ödeyerek 202.000,00 TL faiz ödemek zorunda kaldığını, davacı tarafından İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E.sayılı dosyası ile dava açıldıını, 14.10.2011 tarihinde davacının dava ile ulaşmak istediği hedefin 2002 sayılı tebliğ ile kesmek zorunda kaldığı ticari ilişkiyi, yeni bir bayilik sözleşmesi ile yeniden bir 5 yıl için kurmak olup, bu amacına ulaştığını, davacı tarafından hazırlanan 14.10.2011 tarihli protokol ile 1 yıl süreli intifa hakkının terkin edildiğini, yerine 5 yıl süreli yeni bir intifa hakkı tesis edildiğini,5 yıl süreli yeni bir bayilik sözleşmesi imzalandığını, bayinin yıllık 500 m3 akaryakıt alımı yapacağını kararlaştırıldığını ve buna ilaveten 450.000,00.-TL bedelli ipotek, 20,000,00.-TL bedelli ipotek 45.000.00.-TLbedelli ipotek, 45.000,00,-TL bedelli ipotek ve 25.000,00.-TL bedelli ipotekler tesi edilerek 18.10.2011 tarihinde yeni bir bayilik sözleşmesi imzalandığını, 11.03.2013 tarihinde davalımı … Ltd.Şti’ne verilen vadeli akaryakıt nedeni ile yok olan işletme sermayesi nedeniyle vadeli alın yapmak zorunda kalması ve vadesinde ödeme yapamaması nedeniyle alınan vade farkı borcunun 250.000.00.-TLcivarına yükseldiğini, davacının vade farkını borcunu ileri sürerek akaryakıt vermek için yeni bir bayilik sözleşmen imzalanmasını şart koştuğunu ve bayilik sözleşmesi olmasına rağmen, yeni bir 5 yıl sureli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalattığını, bu arada davalının vade farkı borcunun 262.068,00.-TL’sına çıktığını,müvekkilinin ödeme gücü olmadığı için bankadan kredi kullanmak istemişse de ipotek ve intifa hakkı sebebiyle bu talebinin reddedildiğini, müvekkilinin davacıya başvuru yaparak ipotek ile intifanın kaldırılması halinde kredi kullanıp, borcunu ödeyip, akaryakıt alımı yapabileceğini bildirdiğini, davacının ise 230.000,00.-TL borcun ödenmesi halinde ipoteğin kaldırılıcağını bildirdiğini, müvekkilinin bu bedeli ödemek suretiyle ipoteği kaldırdığını, müvekkilinin çek ile vadeli alım yapmak istediğini davacıya bildirdiğini, ipoteklerden kaynaklı teminat olduğu halde davacı yanca akaryakıt verilmeyerek istasyonun atıl hale gelmesine sebep olduğunu ve müvekkili davalının dağıtıcısı ile imzaladığı sözleşmeleri fesih ettiğini, ayrıca davacının ceza şart ödenmesi yönünde ihtarname keşide ettiğini, cezanın haksız fesih hali için öngörüldüğünü, oysa müvekkilinin bu sözleşmeyi bayilik sözleşmesini devamı artık bayiden beklenemeyecek hale geldiği için fesih etmek zorunda kaldığını, davacının ticari sektör şartlarını sağlayamadığı için davalının iktisadi faaliyetini ifa şansı kalmadığını,davacının taahhüdünü tutmayıp, davalıyı sürekli olarak vade farkı ödemeye mahkum ettiğini ve bayiyi sömürdüğünü, fesih haklı nedenle yapıldığından cezai şart talebinin ret edilmesini, cari hesap alacağının tespit edilmesi gerektiğini savunmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI ÖNCESİ YAPILAN YARGILAMADA:
Mahkememizin, 23/12/2015 tarih ve … Esas-… Karar sayılı kararının, Yargıtay 19. H.D.’nin, 15/11/2018 tarih ve 2016/20179 Esas-2018/5838 Karar sayılı bozma kararından önce yapılan yargılaması sonucu;
“…Mahkememizce resen seçilen konuda uzman bilirkişiler marifetiyle tarafların ticari defter ve belgeleri de incelenmek suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak tanzim edilen bilirkişi raporu dosyamız kapsamına sağlanmıştır.
Davacının TTK’nun 70-72 ve 82. maddelerine göre 2011-2012-2013-2014 takvim yılına ait yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin Noterlikçe yasal süresinde yapıldığı ve yine aynı takvim yılına ait kapanış tasdiklerinin de yasal süresinde yapıldığı davacı şirketin ticari defterlerinin Ticaret Kanunu’nun emredici hükümlerine göre lehine delil teşkil ettiği anlaşılmıştır.
Davalının TTK’nun 70-72 ve 82. maddelerine göre 2011-2012-2013-2014 takvim yılına ait yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin Noterlikçe yasal süresinde yapıldığı, 2011 yılı yevmiye ile envanter, 2012 yılının yevmiye defterinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, 2013-2014 yıllarının yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapıldığı, 2011-2012 yıllarına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma vasfına haiz olmadıkları, 2013-2014 yıllarına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma vasfına haiz oldukları anlaşılmıştır.
Buna göre; cari hesaptan kaynaklanan ve otomasyon bakım bedeli altında talep edilen 1.430,00 TL alacak davacının kayıtlarında mevcut olup bu miktarın istenilmesi sözleşmeye, yerine getirilmiş akdin ifasına da uygun bulunmuştur. Bu miktar 5 adet otomasyon fatura bakiyesidir ve yerinde bir alacak talebidir.
Cezai şart istemine gelince; davacının peşin satış yolu ile alım yapmaması nedeni ile akdin davacı yanca feshedildiği görülmektedir.
Sözleşme 2003 yılında kurulmuş ve yenilenerek devam etmiştir. İlk sözleşmede davacı yana nakden veya vadeli çek ile ödeme şansı verilmiştir. Yenilenen sözleşmede ise yine davacının belirleyeceği vadede ödeme şartı getirilmiştir. Ancak son sözleşmede peşin ödeme koşulu getirilmiştir.
Peşin ödeme yapılmaması veya geç ödeme yapılması akdin feshi nedeni olarak kabul edilmiştir. Davalı davacı ile olan akdi ilişkisine devam etmek istemektedir. Borçlarını ödeyebilmek için ihtiyacı olan nakde ancak ipotekli taşınmazını satarak kavuşmuş ve bu miktarı da davacıya ödemiştir. kalan borçlarını ödeyebilmek için ticari hayatına devam etmelidir. Bunun için ise mal alması ve aldığı malı satması gerekir. Bu işin en basit anlatımıdır. Davacıdan peşin alım yapma imkanı olmayan davalının alamadığı malı satması da sözkonusu olamayacaktır. Ek protokollerin içeriği ve kronolojik olarak anlatımları incelendiğinde aslında davacının da davalı ile olan bayilik ilişkisini sürdürme niyetinde olduğu ancak öncelikle kendi alacağını garanti altına alma çabasına girdiği, bu hali ile alım satımlarda hiçbir esneme yeteneği bırakılmayan davalının mal alım imkanı kalmadığı görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında akdin feshine sadece davalı bayinin haksız eylem ve işlemlerinin neden olduğu söylenemeyeceğinden cezai şart isteminin yerinde olmadığı yönünde oluşan vicdani kanaat de dikkate alınarak davanın bu kısmına ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan yazılı gerekçe ile;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, cari hesaptan kaynaklanan alacak isteminin kabulü ile 1.432,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp, davacıya VERİLMESİNE, dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,
2-Cezai şart istemi yönünden açılan dava yerinde görülmediğinden REDDİNE…” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
BOZMA İLAMI :
Mahkememizce verilen, 23/12/2015 tarih ve … Esas-… Karar sayılı kararının, Yargıtay 19. H.D.’nin, 15/11/2018 tarih ve 2016/20179 Esas-2018/5838 Karar sayılı bozma ilamı ile;
“…Dava taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağı ve davalının sözleşmeyi feshi sebebiyle cezai şart istemine ilişkin alacak davasıdır. Taraflar arasında 11/03/2013 tarihinde imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesinin fiyat ve ödemeler başlıklı 5. maddesinin 2. fıkrasında bayiye satışın peşin bedelle yapılacağı, ancak vadeli satış yapılması halinde davacının belirlediği vade ve koşullara uyulacağı hüküm altına alınmış olup, tedarikçi davacı firmanın vadeli satış yapılması halinde kabul zorunluluğu bulunmamaktadır. Söz konusu sözleşme hükmü dikkate alındığında davalının feshinin haksız olduğu gözetilerek, cezai şart alacağının bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA…” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin de; Yargıtay 19. H.D’nin 27/05/2019 Tarih ve 2019/1573 Esas-2019/3498 Karar sayılı kararı ile; süre yönünden reddine karar verilmiş ve dosya yeniden yargılama yapmak üzere mahkememize gönderilmiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI SONRASI YAPILAN YARGILAMADA:
Mahkememizce yapılan 26/11/2019 tarihli celsede, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 19. HD’nin 15/11/2018 tarih ve 2016/20179 Esas-2018/5838 Karar sayılı bozma kararına uyulmasına ve yine mahkememizin 23/12/2019tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı ile de; “Dosyanın daha önce raporu düzenleyen bilirkişi heyetine tevdi ile, kök raporda tespiti yapılan cezai şartın davalı tarafın (…) mahvına sebep olup olmayacağı ve fahiş olup olmadığı konusunda tüm dosya kapsamı irdelenmek suretiyle ek rapor düzenlenmesinin istenilmesine” karar verilmiş ve dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, bilirkişi heyeti tarafından da 30/11/2021 tarihli rapor tanzim edilerek mahkememize ibraz edilmiş olup, raporun incelenmesinde özetle; “Sözleşmenin imzalandığı 14.10.2021 tarihi itibari ile doların TCMB Efektif Satış Kurunun 1.8344 TL/USD olduğunu, sözleşmenin imzalandığı tarihte 25.000,00-USD cezai şartın TL karşılığının 45.860,00-TL olarak hesaplandığını, talep cezai şartın TL’nin döviz karşılığındaki sözleşme günündeki değerine ve sözleşmenin bütününde 60 ayda elde edilebilecek yaklaşık 70.000,00-TL’lik net kara kıyasla fahiş olmadığı, 04.02.2014 dava tarihi itibari Doların TCMB efektif satış kurunun 2.2709-TL/USD olduğu, dava tarihi itibari ile talep cezai şart miktarının 56.772,50-TL (2.2709×25.000 USD) olarak hesaplandığını, dava tarihi itibari ile hesaplanan 56.772,00-TL cezai şart miktarı o tarih itibariyle tespit edilebilen davalıya ait özvarlıklar toplamı olan 465.401,00-TL’nin (56.772,00/465.461,00) %12’sine denk geldiğini ve cezai şart talebinin dava tarihi itibari ile davalının ekonomik mahvına sebebiyet vermeyeceği, dava dosyasındaki 31.12.2018 tarihli son bilançosuna göre ise davalının özvarlığının 273.637,00-TL’ye gerilediğini, 31.12.2018 son bilanço tarihli kur ile hesaplanan 94.797,50-TL cezai şart miktarı o tarih itibariyle tespit edilebilen davalıya ait özvarlıklar toplamı olan 273.637,00-TL’nin (94.797,00 / 273.637,00) %35’ini oluşturduğunun görülmekte olduğu, bu tarih ve devamı tarihlerde davanın döviz cinsinden açılmış olması nedeniyle TL’nin dolar karşısında uğradığı yüksek değer kayıplarından dolayı fiili ödeme tarihi itibari ile 25.000,00-USD cezai şartı miktarının TL karşılığının davalının mahvına sebebiyet verebileceği” şeklinde görüş ve kanaat bildirildiği ve yine mahkememizce bozma öncesi aynı bilirkişi heyetinden tarafların defter ve kayıtları ve tüm dosya kapsamı incelenmek suretiyle alınan 26/10/2015 tarihli Kök raporda da özetle; “Davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı nedene dayanmadığı, davacının cari hesaptan kaynaklanan 1.432 TL’lik alacak talebi ile yine sözleşmenin haklı nedene dayanmaksızın feshedilmesi sonucu 25.000 USD’lik cezai şart tazminatı talebinin yerinde olduğu, Müşterek borçlu ve müteselsilen kefil sıfatıyla sözleşmeleri imzalayan diğer davalıların da, tespit edilen bu borçtan, sorumlu olmaları gerektiği” şeklinde görüş ve kanaat bildirdikleri anlaşılmıştır.
Gerek mahkememizce bozma öncesi alınan kök rapor ve gerek se bozma sonrası alınan ek raporların incelenmesinde de; raporların hukuki yorum ve nitelendirmeleri mahkememize ait olmak üzere, yapılan sektörel ve mali tespitler bakımından ayrıntılı, gerekçeli ve ayrıca ulaşılan sonucun dosya kapsamına uygun ve yüce mahkemenin bozma ilamındaki hususları da karşılar nitelikte oldukları anlaşılmış ve hukuki yönleri ayrık olmak üzere, sektörel ve mali tespitler bakımından hükme esas alınmalarına karar verilmiştir.
Ayrıca bozma ilamı sonrası yapılan yargılama sırasında; davacı şirketin, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Karar sayılı kararı ile 30/11/2021günü saat 15.52 itibari ile İflasına karar verildiği, iflas işlemlerinin …. İflas Dairesi’nin 2021/20 Esas dosyası üzerinden yürütüldüğü, bu minvalde iflas dairesine müzekkereler yazıldığı, gelen müzekkere cevapları sonucu; “müflis hakkında 31.01.2022 tarihli karar tensip tutanağı gereğince tasfiyenin İİK’nun 218. maddesi gereğince BASİT USULDE yürütülmesine karar verildiği ve ikinci alacaklılar toplantısının yapılmayacağının, iflas idare memurlarının bulunmadığının ve 31/02/2021 tarihli karar tensip tutanağı uyarınca masa vekili olarak İstanbul Barosu Avukatlarından … sicil numaralı … TC Kimlikli Av. …’nun iflasın açılmasından kapanmasına kadar geçecek süre içerisinde iflas masasını temsilen masa vekili olarak atanmasına” karar verildiği, iflas idaresinin davacı şirketi temsilen ve Av. …’nun da iflas dairesini temsilen UYAP sistemine kaydının yapıldığı ve bu şekilde taraf teşkili sağlanarak yargılama devam edildiği anlaşıldı.
Tüm bu açıklamalar ışığında, Yargıtay bozma ilamı, taraf ve iddia ve savunmaları, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Mahkememizde açılan davanın, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağı ve davalının sözleşmeyi feshi sebebiyle cezai şart istemine ilişkin alacak davası olduğu, mahkememizce verilen, 23/12/2015 tarih ve … Esas-… Karar sayılı ilk kararın, Yargıtay 19. H.D.’nin, 15/11/2018 tarih ve 2016/20179 Esas-2018/5838 Karar sayılı bozma ilamı ile az yukarıda yazılı gerekçelerle davacı yanın davalılardan cezai şart alacağının bulunup bulunmadığı yönüyle bozulduğu, bozma ilamı kapsamında bilirkişi heyetinden rapor alındığı, alınan rapor sonucu yine az yukarıda ayrıntıları yazılı hususların tespit edildiği, alınan raporun incelenmesinde de, raporun hukuki yorum ve nitelendirmeleri mahkememize ait olmak üzere, yapılan sektörel ve mali tespitler bakımından ayrıntılı, gerekçeli ve ayrıca ulaşılan sonucun dosya kapsamına uygun ve yüce mahkemenin bozma ilamındaki hususları da karşılar nitelikte olduğunun anlaşıldığı ve hukuki yönleri ayrık olmak üzere sektörel ve mali tespitler bakımından hükme esas alınmasına karar verildiği, bu bağlamda yapılan değerlendirmede de, cezai şart alacağına ilişkin olarak, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 1. maddesinde; Sözleşmenin, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamaları ile kurulacağı, 26. maddede, tarafların bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilecekleri, TBK’nın 179. maddesinde ise, ceza koşulunun düzenlenmiş olduğu ve bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklının ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebileceğinin belirtildiği, 182. madde de; tarafların cezanın miktarını serbestçe belirleyebileceği, son fıkrasında ise; hakimin aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indireceğinin belirtildiği, ancak 6102 sayılı TTK’nın 18. maddesinde; tacir olmanın hükümleri üst başlığı ile, ikinci bendinde, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, TTK nun 22. maddesinde ise, tacir sıfatına haiz borçlunun TBK’nın 182. maddesinin üçüncü fıkrasında, aşırı ücret ve ceza kararlaştırılmış olduğu iddiası ile ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceğinin düzenlendiği, ancak kararlaştırılan cezai şart miktarının davalı yanın kendisinin ekonomik mahfına sebebiyet vereceği ve fahiş bulunan miktarın indirilmesi yolunda talep ve savunmasının bulunması ve söz konusu cezai şartın borçlunun ekonomik yönden mahfına sebebiyet verecek ölçüde fahiş olduğunun saptanması halinde, bu kuralın istisnası olarak cezai şarttan indirim yapılabileceğinin Yargıtay uygulanmalarında kabul edildiği (Bknz. Yargıtay 11. H.D. 06/11/2019 T. ve 2018/5206 Esas-2019/6934 Karar, Yargıtay 19. H.D. 24.12.2014 T. ve 2014/13191 Esas-2014/18697 Karar sayılı kararları), ayrıca cezai şartın davalının mahvına sebebiyet verip vermeyeceği hususunun dava tarihi itibariyle davalının defterinin incelenmesi suretiyle belirleneceğinin de yine Yargıtay kararları ile hüküm altına alındığı (Bknz. Yargıtay 19. H.D. 14/02/2013 T. ve 2012/16805 E.-2013/2740 K. sayılı kararı), bu kapsamda dava konusu somut olaya ilişkin olarak, taraflarca sunulan deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken tüm delillerin toplandığı, celbi talep olunan tüm belge ve kayıtların getirtilerek dosyamız arasına katıldığı, Yüce mahkemenin bozma ilamı ile taraf iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılarak raporlar alındığı, hükme esas alınan ve az yukarıda ayrıntıları yazılı olan kök ve ek bilirkişi heyeti raporları ile de, davacı yanın davalıdan sözleşmenin davalı yanca haksız feshi nedeniyle 25.000,00-USD cezai şart talep edebileceğinin ve iş bu cezai şartın da yine az yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, 04.02.2014 dava tarihi itibariyle davalı …’un ekonomik açıdan mahvına sebep olmayacağının tespit edildiği, ayrıca yine az yukarıda ayrıntıları yazılı bilirkişi heyeti kök raporu sonucu, davacının cari hesaptan kaynaklanan 1.432,00-TL’lik alacak talebinin de yerinde olduğu ve diğer davalıların da, müşterek borçlu ve müteselsilen kefil sıfatıyla sözleşmeleri imzalamaları nedeniyle tespit edilen tüm borçtan, sorumlu oldukları anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın KABULÜ ile;
1-Cari hesaptan kaynaklanan 1.432,00-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, cezai şart alacağından kaynaklanan 25.000,00-USD’nin de dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden (USD) 1 yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya VERİLMESİNE,
2-Alınması gereken 3.963,27-TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 990,50-TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 2.972,77-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye GELİR YAZILMASINA,
-Davacının ilk dava açarken yatırdığı 990,50-TL harç parasının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinden 25,20-TL başvuru harcı, 6,40-TL vekalet harcı, 391,00-TL posta gideri ve 2.250,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam: 2.641,00TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp, davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı yan davada kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.283,12-TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, varsa, taraflarca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,
6-HMK Yönetmeliğinin 58/1. Maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın ve hükmün taraflara tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalılar vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde YARGITAY nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere karar verildi. 12/12/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸