Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/413 Esas
KARAR NO : 2019/950
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 17/08/2018
KARAR TARİHİ : 10/12/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında akdedilen 27/11/2010 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesinedn kaynaklanan toplam 8.902,02 USD alacağının tahsili için davalı aleyhline İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibinin başladıldığını, davalının borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı yanın haksız ve kötüniyetli olarak davayı uzatmak için itirazda bulunduğunu, davalı yanın davacı yana düzensiz olarka bir kısım kısmi ödemeler yaptığını ve daha sonra ödeme yapmayı bıraktığını, müvekkilinin davalıdan alacağının bulunduğunu, takibe kötüniyetli olarak itiraz eden davalının %20den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde; avaya konu uyuşmazlığın ticari dava sayıldığını, bu nedenle davanın asliye Ticaret Mahkemelerinde açılması gerektiğini, İcra takibinin yetkisiz icra dairelerinde açıldığını, müvekkil şirketin yerleşim yerinin Amasya olduğunu, davaya konu sözleşmenin, alacağın temliki sözleşmesi değil, borcun nakli sözleşmesi olduğnu, sözleşmeye göre alacaklının değiştiğini, borçlunun ise değşimediğini, borcun nakli sözleşmelerinde borcu devralanın, borcu devredenin ileri sürme hakkına sahip olduğu itiraz ve defileri ileri sürebilmekte olduğunu, davaya konu sözleşmede borcu devreden sıfatına sahip olan ihlas finans kurumunun halen tasfiye halinde olduğnu, tasfiye halindeki kuruma yeni takibin başlatılmasının mümkün olmadığını, müvekkil şirketin borcu devralan sıfatına haiz olduğu için borçtan dolayı takibin başlatılmasının mümkün olmadığını, davacının hiçbir hukuki mesnede dayanmadan müvekkil şirket aleyhine takip başlattığını, haksız ve kötüniyetli takip nedeniyle davacı aleyhine asıl alacağın %20sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava, taraflar arasında 27/11/2010 tarihinde düzenlenen “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat” sözleşmesine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki temlik sözleşmesinin temelindeki ilişkinin davacı ile dava dışı Tasfiye Halindeki … A.Ş. arasındaki kar-zarar katılım hesabından kaynaklandığı dosya kapsamındaki sözleşmeden anlaşılmaktadır.
Eldeki dava dosyası, İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09/04/2019 tarih ve … Esas … Karar numarasıyla verilen görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevzi olmuştur. Mahkememizce öncelikle, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzeninden olan görev hususu açısından ve HMK 114/c ve 115/1. maddesi uyarınca yapılan incelemede;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olarak düzenlenmiştir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmakla birlikte Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmayıp TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmeyecektir.
Üçüncü grup ticari davalar ise, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul …Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından temlik sözleşmesinde davacının … Kurumundan olan alacağının davalı şirket tarafından ödeneceği kararlaştırıldığından bahisle uyuşmazlığın TTK’nun 4/1-f maddesi uyarınca bankacılık işlemlerinden kaynaklanması nedeniyle davanın mutlak ticari nitelikte olduğu, uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret nahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Ancak benzer bir uyuşmazlığa ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21/03/2019 tarih ve 2017/11-2630 E. 2019/328 K. Sayılı içtihadıyla; “Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olay incelendiğinde; davacılar ile davalı şirket arasında 18.01.2011 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye göre davalı şirketin davacılara her ay 150 Euro olmak üzere toplam 7.669,38 Euro ödeme yapmayı taahhüt ettiği, davalı şirketin edimlerini yerine getirmemesi üzerine davacılar tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalı şirketin takibe itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacılar ile davalı şirket arasında imzalanan alacağın temliki sözleşmesi bağımsız mahiyette bir sözleşmedir ve taraflar açısından kendi başına hüküm ifade eder. Davacılar anılan sözleşmeye dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı … A.Ş. aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itiraz üzerine itirazın iptali davası açmıştır. Davacıların temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki … A.Ş. bu davada taraf değildir. Eldeki dava TTK’da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacıların tacir olmadıkları da gözetildiğinde her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili değildir. Bu nedenlerle davaya bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi değil 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesidir. ” şeklindeki gerekçeyle davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki…A.Ş.’nin taraf olmadığı davanın mutlak ticari dava olmayacağına ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna karar vermiştir. Davacının tacir olup olmadığı noktasında sicil kayıtları ve SGK kayıtlarının celbine karar verilmiş, SGK kayıtlarından davacının emekli olduğu anlaşılmakla davacı vekilince 10/12/2019 tarihli duruşmada davacının tacir olmadığı beyan ve kabul edilmiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ayrıntısına Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında yer verildiği şekilde davanın mutlak ticari davalardan olmaması, davacının tacir olmaması sebebiyle nispi ticari dava olarak kabul edilmesi olanağının bulunmaması ve yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin olmaması sebebiyle somut olayda 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağına ve uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemelerinin görevli olmadığına kanaat getirilmiştir. Genel görevli mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olarak düzenlenmekle, mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme de bulunmaması sebebiyle davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu kabul edilerek davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Diğer yandan aynı konuda İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından da görevsizlik kararı verildiğinden aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın görev nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Davada İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin GÖREVLİ OLDUĞUNA,
3-Aynı konuda İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilmiş ve kanun yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş görevsizlik kararı bulunması nedeniyle OLUMSUZ görev uyuşmazlığı doğduğundan, görevsizlik kararımızın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde dosyanın yargı yeri belirlemesi bakımından İstanbul BAM ilgili Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
4-HMK’ nın 331 md uyarınca harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …