Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/212 E. 2022/595 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/212 Esas
KARAR NO:2022/595

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:31/07/2018
KARAR TARİHİ:04/10/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalı …’in müvekkil şirketin … no ile kayıtlı sözleşmesiz elektrik kullanıcısı olduğu, 18/03/2009,17/04/2009, 03/06/2009,21/08/2009 ve 01/02/2010 tarihlerinde hakkında kaçak elektrik kullanımı gerçekleştirdiğinden tutanaklar tutulmuş olup, bu tutanaklara istinaden tahakkuk eden 17/04/2009, 15/05/2009, 30/06/2009, 18/09/2009 ve 03/03/2010 son ödeme tarihli faturaların bedelini ödemediğini, bu sebepten müvekkil şirket tarafından davalıya karşı son ödeme süresi geçen faturaların tahsili amacıyla …. İcra müdürlüğü … E sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlunun ise 08/02/2018 tarihli dilekçesi ile iş bu icra takibine kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, Bu nedenlerden dolayı …. İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile yapılan takibe yönelik davalının haksız ve yersiz itirazının iptali ile asıl alacağa uygulanacak %16,80 yıllık 6183 sayılı yasa gereği değişecek oranlar üzerinden gecikme zammı, işbu gecikme faizi tutarına işleyecek %18 Katma Değer Vergisi ile birlikte takibin devamına, Davalının %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, Yargılama harç ve masrafları ile vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 22.01.2021 tarihinde uyaptan sunduğu dilekçesi , dava dilekçesinde icra dosya numarasının sehven hatalı yazıldığını, dava konusu olan icra dosyasının …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası olduğunu bildirmiştir.
S A V U N M A /
Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E /
Mahkememizce 2018/… esas ve 2018/… karar sayılı 03/08/2018 tarihli kararı ile, “Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/968 Karar No: 2016/2426 sayılı ilamında belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3785, Karar No: 2018/360 sayılı kararında “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.” içtihadına yer verilmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/5851, Karar No:2018/552 sayılı ilamında da “5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler, olarak tanımlanmıştır. TTK 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez.” içtihadına yer verilmiştir.
Her ne kadar davacı taraf davalı hakiki şahsı hasım göstermek suretiyle söz konusu davayı açmış ise de aralarında davaya konu edilen uyuşmazlığın mutlak ticari dava sayılan davalardan olmaması, nisbi ticari dava bakımından işin davacı tacir için ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli olmayıp her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması gerekliliği davada hasım olarak ise ticari işletme değil aralarında sözleşme ilişkisi olmayan gerçek şahsın hasım olarak gösterilmiş olması, mübrez evraklarda ise davalı adresi olarak gösterilen yerde kuaför, berber şeklinde yazımla tespit yapıldığının anlaşılmış olması, bu yönüyle de davalının tacir olduğuna dair dosyada belge olmaması (berber olması halinde ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran kişi olacağından esnaf olması nedeniyle) tutanaklarda abonelik tipi olarak “abonesiz kacak, şeklinde yazım olması, taraflar arasında iddiaya göre sözleşme ve abnelik ilişkisi olmayıp bu itibariyle mahkememiz görevli olmadığından, davanın görev yönünden usulden reddine ve asliye hukuk mahkemesi görevli olduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın görev yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
Davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/2658 esas ve 2019/177 karar sayılı 14/02/2019 tarihli kararı ile “6102 Sayılı TTK.nun 12.maddesinde “tacir” olmanın/sayılmanın tanımı yapılmıştır. Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de ” İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.Somut olayda; dosya kapsamında yer alan belgeler incelendiğinde dava konusu yerin “berber ” olarak belirtildiği; ancak Mahkemece davaya konu uyuşmazlıkta genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olup olmadığı hususuna ilişkin olarak inceleme ve değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2016/22798 E.-2018/9544 K. sayılı ilamı). Bu sebeple mahkemece, yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar da dikkate alınmak suretiyle davaya konu edilen uyuşmazlık yönünden genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin mi yoksa Ticaret Mahkemesinin mi görevli olduğuna ilişkin araştırma yapılarak buna dair deliller toplanıp karar gerekçesinde değerlendirilip sonucuna göre görev konusunda bir karar verilmesi gerekirken, soyut yorumla Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesi ile HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmesi usul ve hukuka aykırı olmakla, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince karar kaldırılarak, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle mahkememizce verilen karar kaldırılmış ve yeniden yargılama yapılmak üzere mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememiz İstinaf Mahkemesi kararı ile bağlı olduğundan İstinaf Mahkemesi kaldırma kararı doğrultusunda araştırmalar yapılmış, ilgili kurumlara müzekkereler yazılmıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabında, davalı …’in gerçek kişi işletme kaydı, ortağı olduğu şirket kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odasına yazılan müzekkere cevabında davalı …’in kaydının olmadığı bildirilmiştir.
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığına yazılan müzekkere cevabında, davalı …’in mükellefiyetinin 24.01.2000 tarihinde başlayıp 31.03.2011 tarihinde resen terk olmuş olduğunu, davalının dairelerine beyan ettiği son Gelir Vergisi Beyannamesi olan 2010 yılı beyannamesine göre işletme hesabı usulüne tabi olduğu ve 213 S. V.U.K. 178. Maddeye istinaden 2. Sınıf tacir olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Gelen müzekkere cevaplarına göre, davalının 2. Sınıf tacir olduğu, bu kapsamda eldeki davanın her iki tarafınında tacir olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari nitelikte olduğu, buna göre eldeki davada mahkememizin görevli olduğu değerlendirilmiştir.
Dava, Kayıtlı sözleşmesiz kaçak elektrik kullanımından dolayı düzenlenen faturalar nedeniyle …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava konusu icra dosyası, dava ve takip konusu faturalar celp edilmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Dava konusu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklı tarafından davalı borçluya karşı 5 adet faturadan dolayı 5.860,74 TL asıl alacak, 8.775,71 TL işlemiş faiz, 1.579,62 TL faizin KDV’si olmak üzere toplam 16.216,07 TL alacak üzerinden 05/10/2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 06/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 08/02/2018 tarihinde takibe itirazı üzerine icra takibinin durduğu, icra dosyası içinde itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edildiğine dair bir kayıt bulunmadığı anlaşılmıştır.
İcra dosyasında itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edildiğine dair bir kayıt buylunmadığı anlaşıldığından, İİK’nın 67/1 maddesine göre itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılması gerektiğinden, dosya kapsamında itirazın dava tarihinden önce öğrenildiğine dair bir iddia ve delilde bulunmadığından yerleşik yargıtay uygulamaları da gözetilerek davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı kabul edilmiştir.
Bilirkişi …’dan alınan 12/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı yanın Mahkemeye sunduğu 5 faturaya ait alacağı olan 3.173,20 TL’nın, Merkez Bankasının temerrüde düşmüş ticari faiz yüzdeleri üzerinden, işlemiş ticari faiz tutarının 6.261,38 TL, olduğu, işlemiş ticari faizin KDV’sinin 955,13TL olduğu tespit edilmiş olduğunu, bu tespitler göre, davalı yanın 10,389.71TL’lik borçlu olduğu, davacı yan ve davalı yanın belge ibraz etmeleri halinde Sayın mahkemenin de uygun görmesi halinde dava dosyası hakkında ek rapor verilebileceği bildirilmiştir.
İşlemiş faiz hesabının 6183 sayılı yasaya göre yıllık %16,80 ve değişen oranlara göre hesaplanması ve buna göre KDV’nin hesaplanması bakımından bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiş, Bilirkişi …’dan alınan 06/12/2021 tarihli ek raporunda özetle; Sayın mahkemenin istemi doğrultusunda, davacı yanın mahkemeye sunduğu 5 adet faturaya dayalı alacağı olan 3.173,20 TL’nin 6183 sayılı yasa kapsamında faiz oranlarına göre, işlemiş gecikme faiz tutarının 4.778,16 TL işlemiş faizin KDV’sinin 728,87 TL olduğunun tespit edildiğini, bu tespitlere göre davalı yanın 8.680,23 TL borçlu olduğunu, ancak kök rapordaki görüşünün değişmediğini bildirmiştir.
Ek rapora davacı tarafça yapılan itirazların değerlendirilmesi ve itirazın iptali davalarının takip ile sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle takip talebinde talep edilen yıllık faizin %16,80 olduğu, bu kapsamda davacının talep edebileceği işlemiş faiz oranının en fazla %16,80 olabileceği buna göre hesaplama yapılarak işlemiş faiz ve KDV’sinin hesaplanması bakımından tekrar ek rapor alınmasına karar verilmiş, Bilirkişi 16/03/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacı yanın sunmuş olduğu, Yargıtay 4. HD. 26/03/2002 E. 2002/587 karar, 2022/3541 görüşü kapsamında yıllık %16,80 işlemiş faiz hesaplaması haksız fiil tarihi ile icraya verilme tarihleri arasındaki süreçler için davacı yanın alacağı 5 adet faturadaki 3.173,20 TL asıl alacak,4.471,03 TL işlemiş faiz ve 682,02 TL işlemiş faizin %18 KDV’si olmak üzere toplam 8.326,25 TL’lik alacaklı olduğu, 12/04/2021 tarihinde sunmuş olduğu raporumdaki kök görüşünün değişmemiş olup davacı yanın 10.389,71 TL’lik alacaklı olduğu bildirilmiştir.
İddia, savunma, dosya kapsamında toplanan deliller ve alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının değerlendirilmesinde;
Dava, Kayıtlı sözleşmesiz kaçak elektrik kullanımından dolayı düzenlenen 5 adet fatura nedeniyle …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı alacaklı tarafından icra takibinde 5 adet fatura nedeniyle 5.860,74 TL asıl alacak, 8.775,71 TL işlemiş faiz, 1.579,62 TL faizin KDV’si olmak üzere toplam 16.216,07 TL alacak talebinde bulunulmuştur.
Davalı borçlu icra dosyasına itirazında, takip alacaklısı kuruma herhangi borcu olmadığını, 27.11.2011 tarihli 4 adet protokol ile kuruma olan tüm borçlarını taksitlendirerek tüm borçlarını ödediğini, son taksiti ödedikten sonra borcu yoktur yazısı aldığını, borcu kabul etmemek kaydıyla istenen faiz oranının yasal olmadığını ileri sürmüş ekinde bir belge sunmamıştır.
Davalı borçlu usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiş, borca itirazındaki iddialarını ispatlar mahiyette herhangi bir belge delil sunmamıştır.
Davacı vekili, takip talebinde asıl alacak miktarını 5.860,00 TL olarak göstermiş, bu alacağın dayanağı olarak 17.04.2009 son ödeme tarihli 3.135,37 TL, 15.05.2009 son ödeme tarihli 391,78 TL, 30.06.2009 son ödeme tarihli 594,00 TL, 18.09.2009 son ödeme tarihli 1.011,07 TL, 03.03.2010 son ödeme tarihli 728,52 TL bedelli faturaları göstermiştir. Dava dosyasına sunduğu faturaların incelenmesinde ise, 17.04.2009 son ödeme tarihli 1.332,00 TL, 15.05.2009 son ödeme tarihli 391,78 TL, 30.06.2009 son ödeme tarihli 357,30 TL, 18.09.2009 son ödeme tarihli 363,60 TL, 03.03.2010 son ödeme tarihli 728,52 TL bedelli faturalar olduğu, takip talebinde 3 adet fatura tutarının yanlış yazılmış olduğu, dava dosyasına sunduğu faturalar toplamı asıl alacağın 3.173,20 TL olduğu, dava açarken de bu durum fark edilmiş olacak ki, davanın 13.528,53 TL üzerinden açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Alınan bilirkişi ek ve kök raporlarına göre, dava ve takip konusu faturalar nedeniyle davacının davalıdan faturalar nedeniyle faturalar miktarı olan 3.173,20 TL tutarında asıl alacağının bulunduğu, bilirkişi ikinci ek raporuna göre, yıllık %16,80 işlemiş faiz hesaplaması haksız fiil tarihi ile icraya verilme tarihleri arasındaki süreçler için davacı yanın alacağının icra takip tarihi itibarı ile 5 adet faturadaki 3.173,20 TL asıl alacak, 4.471,03 TL işlemiş faiz ve 682,02 TL işlemiş faizin %18 KDV’si olmak üzere toplam 8.326,25 TL olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi tarafından Merkez Bankasının temerrüde düşmüş ticari faiz yüzdeleri üzerinden, işlemiş ticari faiz tutarının 6.261,38 TL, olduğu, işlemiş ticari faizin KDV’sinin 955,13TL olduğu tespit edilmiş olduğunu, bu tespitler göre, davalı yanın 10,389.71TL’lik borçlu olduğu yönündeki görüşüne takip ile sıkı sıkıya bağlılık ilkesi gereği itibar edilmemiştir.
Bu nedenler ile davacının davalıdan takip tarihi itibarı ile, 3.173,20 TL Asıl alacak, 4.471,03 TL İşlemiş faiz ve 682,02 TL Faizin Kdv’si olmak üzere toplam 8.326,25TL alacaklı olduğu, davalının bu borcun istenebilir olmadığına, ödendiğine dair bir ispatı bulunmadığından bu toplam miktar yönüyle itirazlarında haksız olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılarak; Davacı tarafça açılan davanın kısmen kabulü ile; Davalı borçlunun dava konusu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 3.173,20 TL Asıl alacak, 4.471,03 TL İşlemiş faiz ve 682,02 TL Faizin Kdv’si olmak üzere toplam 8.326,25TL alacak yönünden İptaline, takibin bu toplam miktar üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık 16,80 oranında faiz ve işleyecek faize %18 oranında KDV uygulanmak suretiyle devamına, Fazlaya dair istemin reddine, ayrıca alacak likit olduğundan ve borçlu itirazında haksız bulunduğundan hükmolunan 8.326,25TL alacağın %20’si oranında hesap ve takdir edilen 1.665,25 TL icra inkar tazminatının davalı borçludan alınarak davacı alacaklıya ödenmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafça açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davalı borçlunun dava konusu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 3.173,20 TL Asıl alacak, 4.471,03 TL İşlemiş faiz ve 682,02 TL Faizin Kdv’si olmak üzere toplam 8.326,25TL alacak yönünden İPTALİNE, takibin bu toplam miktar üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık 16,80 oranında faiz ve işleyecek faize %18 oranında KDV uygulanmak suretiyle DEVAMINA,
Fazlaya dair istemin REDDİNE,
2-Hükmolunan 8.326,25TL alacağın %20’si oranında hesap ve takdir edilen 1.665,25 TL icra inkar tazminatının davalı borçludan alınarak davacı alacaklıya ödenmesine,
3-Alınması gereken 568,77-TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 149,96-TL’nin mahsubu ile bakiye 418,81-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından peşinen karşılanan 149,96-TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı parası, 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı, 353,90 TL müzekkere ve davetiye posta masrafı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.487,90 TL yargılama masrafının davanın kabul ret oranı göz önünde bulundurularak hesaplanan 915,74 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlasının kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 8.326,25-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-HMK 333. maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde re’ sen davacı yana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/10/2022

Katip …
 e-imzalıdır

Hakim …
 e-imzalıdır