Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/210 E. 2020/40 K. 28.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/210 Esas
KARAR NO : 2020/40

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 11/04/2019
KARAR TARİHİ : 28/01/2020

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; müvekkili tarafından resim, müzayedelerine yağlı boya tablo/resim satışı yapıldığını, davalı tarafından da bu konuda müzayedeler düzenlendiğini, taraflar arasında 14.05.2018 tarihinde imzalanan ” … Sözleşmesi” ile 03.06.2018 tarihinde… otelinde davalı tarafından ” …” sergilenmek üzere davacı tarafından davalıya …’ a ait 180 X 180 cm yağlı boya mavi sıpa ve kuşlar isimli 2015 imzalı eseri teslim ettiğini, müzayede tarihinden itibaren en geç 45 gün sonra ödemenin yapılması gerektiğini, 3 ay içinde tahsilatı gerçekleşmeyen eserler ile ilgili teslim edenin satışı iptal etme hakkının bulunduğunu, müzayede tarihinin üzerinden aylar geçmesine rağmen davalı tarafından davacıya ne bir ödeme yapıldığı nede tablo iade edildiğini, bu nedenle davacı tarafından davalıya … Noterliği aracılığı ile 24 Ekim 2018 tarih ve …yevmiye nolu ihtarname keşide edildiğini davalı tarafından herhangi bir dönüş yapılmadığını, bu nedenle İstanbul …İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile davalı borçlu aleyhine icra takibine geçildiğini, davalı borçlu tarafından yersiz ve mesnetsiz olarak borca ve tüm ferilerine yasal süresinde itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamını, %20 den aşağı olmamak üzeri icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.

S A V U N M A /
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; davacının iddiaları haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı, tablonun satımına ve ödeme şartına ilişkin iddiasını ispatla yükümlü olmasına rağmen bu hususları ispatlayamadığını, müvekkil şirketin her durumda 45 gün içinde ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, ödeme tarihinin hesabına esas alınması gereken tarih, “tahsilat” tarihi olduğundan davacı ödeme şartlarına ilişkin iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

G E R E K Ç E /
Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. Maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” denilmekle, aynı yasanın 114/1-c maddesinde “Mahkemenin görevli olması” dava şartları arasında sayılmıştır. Yasal düzenlemeler kapsamında öncelikle görev yönüyle inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olarak düzenlenmiştir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmakla birlikte Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmayıp TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmeyecektir.
Üçüncü grup ticari davalar ise, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen “Konsinye Tesellüm Sözleşmesi”nden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmıştır. Açılan dava ve alacağın temelini oluşturan sözleşme, TTK’nın 4/1. maddesinde sınırlı sayıda gösterilen hususlara ilişkin olmayıp eldeki davanın mutlak ticari dava olarak kabul edilebilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Davacının gerçek kişi olması ve gerçek kişi tacir olduğunun da anlaşılamaması sebebiyle davacı vekiline davacının tacir olup olmadığı noktasında açıklama yapmak, ellerinde bulunan belgeleri dosyaya sunmak ve ilgili yerlere müzekkeresini yazdırması bakımından süre ve imkan tanınmışsa da davacı vekili 11/10/2019 tarihli dilekçesi ile davacının tacir olmadığını, asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasında iş bölümü ilişkisi bulunduğunu, davalı yanın iş bölümü itirazında bulunmaması sebebiyle mahkemenin görevli olduğunu bildirmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 5/3. Maddesinde; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” düzenlemesi karşısında davacı yanın iş bölümüne yönelik beyanı yerinde görülmemiştir. Davacının ressam olması, sicil kaydının bulunmaması ve davacı yanca da açıkça beyan edildiği üzere tacir olmaması sebebiyle eldeki davanın nispi ticari dava olarak kabul edilmesi olanağı da bulunmamaktadır. Bununla birlikte uyuşmazlık konusunun yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin de olmaması nedeniyle eldeki davanın ticari dava olmadığı ve uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemelerinin görevli olmadığı kabul edilmiştir. Genel görevli mahkeme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olarak düzenlenmiş olmakla mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme de bulunmaması sebebiyle davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu kanaatiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …