Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/206 E. 2021/401 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/206
KARAR NO:2021/401

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:09/02/2011
KARAR TARİHİ:27/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile: müvekkili şirket ile davalılar arasında 28/06/2007 tarihli sözleşme, 01/10/2007 tarihli akaryakıt istasyonu işletme sözleşmesi (istasyonlu bayilik sözleşmesi), 19/12/2007 tarihli ek protokol imzalandığını, taraflar arasında akdedilmiş olan 01/10/2007 tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesi ile davalıların sözleşmede belirlenen akaryakıt istasyonunda davacıdan satın alacağı petrol ürünlerini ve davacı şirketin öngöreceği diğer mallan kendi nam ve hesabına iştigal etmek suretiyle satacağı bir servis satış istasyonu işletmeyi taahhüt ettiğini, davalı şirketin Malatya 3. Noterliği’nin 11/10/2010 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, Körfez l. Noterliği’nden keşide etmiş olduğu 22/11/2010 tarih ve 10205 yevmiye nolu ihtarname ile başka bir dağıtım şirketi ile bayilik sözleşmesi imzalayacaklarını ve önceki lisansın iptal olacağını bildirdiğini, davacı ile davalılar arasında imzalanan sözleşmelerin rekabet kurul kararına uygun olarak 5 yıl olarak kararlaştırıldığını, taraflar arasında imzalanan istasyonlu bayilik sözleşmesinin sona erme tarihinin 01/10/2012, 28/06/2007 tarihli sözleşmenin sona erme tarihinin ise 28/06/2012 olduğunu, istasyonlu bayilik sözleşmesinin 27.1 maddesi (c) bendi kapsamında davalılardan zarar, ziyan satış kaybından dolayı maruz kaldığı kar kaybını talep etmeye yetkili olduğu hükmünü amir olduğunu, taraflar arasındaki bayilik ilişkisi 01/10/2007 tarihinde başlayıp, 11/10/2010 tarihinde feshedildiğini, sözleşmenin normal bitiş tarihi 2012 yılı olduğunu, sözleşmenin normal bitiş tarihi ile fesih tarihi arasında 23 ay 20 günlük uygulanacak bir dönem söz konusu olduğunu, bu sürede müvekkili şirketin elde edilecek kardan mahrum kaldığını, 01/10/2007-11/10/2010 dönemi için hesaplanan akaryakıt ve madeni yağ için toplam 172.943,00-USD cezai şart bedeli düşüldüğünde; akaryakıt için 438.378 USD, madeni yağ için 4.644,00-USD kar mahrumiyeti alacağı, toplamda 443.022,00-USD kar mahrumiyeti alacaklarından fazlaya dair tüm talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00-USD sinin tazminini, sözleşmeler gereği davalı …’in de müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, 01/10/2007 tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesinin 24.7 maddesinde işleticinin şirketten almış ve/veya alacağı ödünç para akaryakıt (her türlü petrol ürünleri) ve sair hukuki ilişkilerden doğmuş ve doğacak 500.000,00-USD ye kadar borçlarını müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile ödemeyi garanti ettiğinin kararlaştırıldığını, 28/06/2007 tarihli sözleşmenin 13. maddesinde; işbu sözleşmeyi imzalayan kefil işleticinin Total ‘den almış ve alacağı ödünç para, akaryakıt ve dair hukuki ilişkilerden doğmuş veya doğacak 1.000.000,00-USD kadar borçlarını müşterek ve müteselsil kefil sıfatı ile ödemeyi garanti ederek,… tüm malvarlığı ile şahsen de sorumlu olduğunu kabul ve taahhüt ettiğini belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalılardan: sözleşmeye aykırılık cezai şart borcundan dolayı şimdilik 5.000,00-USD alacağın her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, ödeme günündeki Merkez Bankası efektif (döviz) satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığının, davalının haksız fesih tarihi olan 11/10/2010 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faiz ile tahsiline, tonaj ihlali cezai şart borcundan dolayı şimdilik 5.000,00-USD alacağın her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, ödeme günündeki Merkez Bankası efektif (döviz) satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığının, davalın haksız fesih tarihi olan 11/10/2010 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte tahsiline, kar kaybı borcundan dolayı şimdilik 5.000,00-USD alacağın her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, ödeme tarihindeki Merkez Bankası efektif (döviz) satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığının, davalının haksız fesih tarihi olan 11/10/2010 tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili 22/03/2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini sözleşmeye aykırılık cezai şart yönünden 400.000,00-USD’ye, tonaj ihlali cezai şart yönünden 5.000,00-USD’ye, kâr kaybı yönünden 45.589,00-USD’ye yükseltmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; ….Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/466 esas sayılı intifanın fekki istemli dava dosyasının iş bu dava dosyası açıcından bekletici mesele sayılmasını, davacının davasına dayanak yaptığı sözleşmelerin kurulduğu andan itibaren geçersiz olup, geçersiz sözleşmelere dayanarak müvekkillerinden hak ve alacak talebinde bulunulamayacağını, mahkemede görülmekte olan bu davanın asgari alım taahhüdünden kaynaklanan tazminat ve kar mahrumiyeti iddialarına dayanan cezai şart talebi ile ilgili olduğunu, davacı tarafın, taleplerine dayanak gösterdiği 28/06/2007 tarihli sözleşme ve 01/10/2007 tarihli sözleşme adlı belgelerin son sayfa hariç davacı tarafın imzasının bulunmadığını, sadece müvekkili … ve … … Ltd. Şti.’nin imzalarının bulunduğunu, bu sözleşmenin iki taraflı bir sözleşme olduğundan, imzanın da sözleşmenin kurucu unsuru olmakla iş bu sözleşmenin kurulduğu andan itibaren kurucu unsur eksikliğinden geçersiz ve yok hükmünde olduğunu, sözleşmeler kurulduğu andan itibaren kurucu unsurları bulunmadığından geçersiz olduğundan bu sözleşmelere dayanarak davacı tarafın davalılardan herhangi bir hukuki talepte bulunamayacağını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesini gerektiğini, davacının geçersiz sözleşmelerde yer alan asgari alım taahhüdü ile ilgili olarak sözleşmenin feshi hakkı kullanmadığı ve sözleşme devam ederken bununla ilgili bir dava veya talepte bulunmadığı için asgari alım taahhüdünün uygulama ile zımnen ortadan kalktığını, bu nedenle müvekkilinden cezai şart, tazminat ve kar mahrumiyeti talebinde bulunamayacağını, aksi yorumun davacının kendi davranışı ile cezai şartı artırması anlamına geleceğini, bu nedenle asgari alım taahhüdüne dayanarak herhangi bir talep hakkının olmadığını, bu nedenle davacının müvekkillerinden bu asgari alım taahhüdüne dayanarak geçmiş yıllar ve ileriye dönük olarak kar mahrumiyeti ve tazminat talebinde bulunmasının hukuken olanaklı olmadığını, davacının uzun süre asgari alım taahhüdüne uyulmamasına göz yumduğunu ve sözleşmenin 14/a maddesinin verdiği fesih hakkını da kullanmadığını, bu durumda asgari alım taahhüdünün uygulama ile zımnen ortadan kalktığını aksi yorumun davacının kendi davranışı ile cezai şartı artırması anlamına geleceğini, açıklanan nedenlerle asgari alım taahhüdüne uyulmaması nedeni ile bir talep hakkının olmadığını, taşınmazda satılacak mal ve ürün kotasına (asgari alım taahhüdüne) ilişkin sözleşme yapılmasının rekabet hukukuna aykırılık teşkil edeceğinden; bu şekilde yapılmış geçersiz sözleşme ve taahhütlerin rekabet hukuku yönünden de geçersiz olduğunu, bu konuda yapılan ve yapılacak tüm sözleşme ve taahhütlerin 4054 sayılı Rekabet Kanunu’na aykırı olduğunu, BK. M.19/2-20/2 maddelerine, 4054 sayılı Kanunun 4,6 ve 56 maddelerine göre böyle bir talepte bulunamayacağını, davacı tarafın 500.000,00-USD ve 50.000,00-USD cezai şart talep ve iddiasında bulunduğu için bu miktarlarda maliyeye bir harç yatırılıp yatırılmadığının araştırılması gerektiğini, böyle bir harç yatmadan sözleşmenin ve taahhüdün geçersiz olacağından davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini, cezai şart miktarı ve talebinin fahiş olduğunu, davacının sunduğu her bir belgede farklı cezai şart miktarı yazdığını, davacının daha önce 500.000,00-USD olarak kabul ettiği cezai şart miktarını sonradan kendi rızası ile 50.000,00-USD’ye düşürdüğünü, bu halde diğer itiraz ve beyan hakları saklı kalmak üzere davacının 50.000,00-USD’den fazla cezai şart isteyemeyeceğini, sözleşmenin geçerli olduğu ve haksız olarak feshedildiği düşünülse bile, bu halde de davacının uğradığı zarardan fazla cezai şart talep edilemeyeceğini, sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini, cezai şart, tonaj ihlali ve kar mahrumiyeti istemiş olsa dahi bu taleplerini dayandırdığı gerekçelerin geçerli olmadığını, müvekkillerine davacının taahhüt ettiği bedelleri tamamen ödememiş olmakla sözleşmede temerrüde düşen taraf olduğunu, davacı şirketin davaya konu istasyonun hemen yanında fesih tarihlerinde aynı geliri hatta daha fazla geliri sağlayabileceği bir istasyon bayiliği verdiğini, davacının Rekabet Kurumunun 2002/2 sayılı tebliği açık olduğu halde kanunu ihlal ederek intifa sözleşmesini 5 yıldan fazla olarak yapması ve buna bağlı bayilik sözleşmesine de cezai şart koymasının davacının baştan itibaren kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, bu halde davacı bu haliyle dahi sözleşmenin Kanuni sebeple 18/09/2010 tarihinde sona ereceğini kabul ettiğini, bu nedenle müvekkilinin sözleşmeyi haksız olarak feshettiğinden söz edilemeyeceğini, müvekkilinin … ili … ilçesi, … Köyü, … ada … parsel sayılı akaryakıt ve lpg istasyonu nitelikli taşınmazın sahibi olduğunu, bu taşınmaz üzerinde bulunan istasyona bayilik alabilmek için iş bu taşınmaz üzerine davacı şirket lehine bayilik sözleşmesinin teminatı olarak 26/11/1991 tarih ve … yevmiye sayılı 20 yıl süreli intifa ve bu intifanın devamı mahiyetinde 11/05/1993 tarih ve … yevmiye nolu 30 yıl süreli ve intifanın devamı mahiyetinde 13/07/2007 tarih ve … yevmiye sayılı 20 yıl süreli intifa sözleşmesi ve şerhi tesis edildiğini, kamu hukuku (rekabet hukuku) ve özel hukuk (açıklanan gerekçelere dayanarak) bakımından sözleşmelerin geçersiz olduğunu, intifa sözleşmesinin sağladığı yararın, yüklediği külfete göre fahiş derecede fazla olması, davalı şirketin diğer emsal akaryakıt istasyonlarına göre rekabet edemez hale geldiğini, davacının uyguladığı düşük bayi karı ile maliyet ve masrafların altından da kalkamaz hale geldiğini, intifa bedelinin de müvekkilini tatmin edecek, edinimlerini denkleştirecek şekilde arttırılmadığını, intifa sözleşmesinin uzun süreli olarak sadece dağıtım şirketine sağladığı yarar gözetildiğinde bu sözleşmenin devamında hiçbir yarar da olmadığını, zira şirketin intifa hakkını taraflarına mal ve ürün verirken düşük kar marjı uygulama yönünden kullandığını, bu nedenlerle yasalara aykırı olarak davacı tarafından fekkedilmeyen şerh şeklinde kalmış intifa şerhinin kaldırılması için davacı tarafa ihtar gönderildiğini, ancak şerhin kaldırılmadığını, bu nedenle davalı tarafından davacı ile arasındaki bayilik sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini, davacı tarafından yüklenilen edimlerin yerine getirilmediğini, müvekkili tarafından istasyondaki bütün yatırım ve tesisatın kendi öz kaynakları ile gerçekleştirildiğini, bu belgelerin geçerli olduğu varsayımında müvekkilinin bu belgelerden doğan yükümlülüklerin davacı tarafından gerçekleştirilmemesi nedeni ile davacı ile arasındaki ilişkiyi haklı sona erdirdiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/05/2012 tarih ve …/… Esas, …/… Karar sayılı kararı ile; “Davanın kısmen kabulü ile; Sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan takdiren 50.000,00-USD, tonaj ihlalinden kaynaklanan 5.000,00-USD ve kar kaybından kaynaklanan 45.589,00-USD olmak üzere toplam 100.589,00-USD’nin 11/10/2010 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4-a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine,” karar verilmiş, verilen kararın davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine …. Hukuk Dairesi’nin 16/09/2013 tarih ve 2012/… Esas, 2013/… Karar sayılı ilamı ile; “Davacı şirket vekilinin temyiz itirazlarına gelince; 818 sayılı Borçlar Kanununun 161/3. maddesi “Hakim, fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir.” hükmünü içermektedir. Mahkemece anılan Yasa hükmü gözetilerek davacı yanın cezai şart taleplerinden tenkis yoluna gidilmiş ise de, bu yönde yapılan araştırma yeterli değildir. Zira, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı yanın sadece vergi kayıtları incelenilerek görüş bildirilmiştir. Yapılması gereken iş, konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kuruluna davalı yanın ticari defterleri üzerinde yeterli inceleme yaptırılıp varılacak uygun sonuca göre bir indirim yapılarak karar vermekten ibarettir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, akabinde … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kapatılması üzerine dosya, …/… esas numarası ile …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne aktarılmıştır.
Mahkememizin 16/11/2015 tarih ve 2014/… Esas, 2015/… Karar sayılı kararı ile; “Davanın kısmen kabulü ile sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan takdiren 50.000,00-USD tonaj ihlalinden kaynaklanan 5.000,00-USD kar kaybından kaynaklanan 45.589,00-USD olmak üzere toplam 100.589,00-USD’nin 11/10/2010 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiş, verilen kararın davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 19/01/2017 tarih ve 2016/… Esas, 2017/… Karar sayılı ilamı ile; “Mahkemece bozma ilamına uyularak alınan bilirkişi raporu sonucu cezai şartta tenkis yapılarak karar verilmiş ise de, bilirkişi raporunda davalı şirketin 2007 yılı bilançosu esas alınarak rapor düzenlenmiş olup bu değerlendirme doğru değildir. Bilirkişi tarafından dava tarihi itibariyle davalı şirketin bilançoları incelenerek, bu tarih itibariyle cezai şart miktarının davalı şirketin mahvına sebebiyet verip vermeyeceğinin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına karşı davacı vekili ve davalılar vekilince karar düzeltme talebinde bulunulmuş, Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 26/02/2019 tarih ve 2017/… E., 2019/… K. Sayılı ilamı ile tarafların karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiş, mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
MAhkememizce, taraflara arasında düzenlenen sözleşmeler, ihtarnameler dosyamız arasına alınmış, taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle bilirkişilerden rapor temin edilmiş, son olarak Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 19/01/2017 tarih ve 2016/… Esas, 2017/… Karar sayılı bozma ilamı doğrultusunda davalı şirketin dava tarihi olan 2011 yılı bilançoları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle bilirkişi heyetinden 04/12/2019 tarihli rapor temin edilmiştir.
Davacı, istasyonlu bayilik sözleşmesinin 27.1 maddesi ve 28/06/2007 tarihli sözleşmenin 14. maddesi ve yine aynı sözleşmenin 6. maddesine dayanarak cezai şart ve kâr mahrumiyetini talep etmektedir.
Mahkememizin (Kapatılan … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) 24/05/2012 tarih ve 2011/… Esas, 2012/… Karar sayılı kararı ile; tonaj ihlalinden kaynaklanan 5.000,00-USD ve kâr kaybından kaynaklanan 45.589,00-USD’nin 11/10/2010 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4-a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş, bu alacak kalemleri yönünden verilen kararın Yargıtay bozma ilamına konu yapılmaması nedeniyle kesinleşmiş olmasından dolayı bu alacak kalemleri yönünden ayrıca araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Son bozma ilamından sonra (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19/01/2017 tarih ve 2016/… Esas, 2017/… Karar sayılı bozma ilamı) Mahkememizce sadece sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı cezai şart talebi yönünden araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle yargılamaya devam olunmuştur.
Dosyamızda …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … talimat sayılı dosyası kapsamında davalı şirketin dava tarihi olan 2011 yılı bilançoları da incelenmek suretiyle düzenlenen 04/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davalı şirketçe, davacı şirkete ödenecek en makul cezai şartın 37.144,36-USD olması gerektiği, bu miktar cezanın da davalı şirketin ekonomik kriz yaşamasına neden olmayacağı tespiti yapılmıştır.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerin davalı tarafça haksız olarak feshedilmiş olduğu bozma ilamı öncesinde yapılan yargılamada tespit edilmiş, Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nce de sözleşmelerin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu durumda davalı tarafça sözleşmelerin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle davacı tarafın sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı cezai şart alacağının ne kadar olabileceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 161/3. maddesi, “Hakim, fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir.” hükmünü içermektedir. Söz konusu kanun hükmü, taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümleri, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ile özellikle dava tarihi olan 2011 yılı bilançoları dikkate alınmak suretiyle düzenlenen 04/12/2019 tarihli bilirkişi raporu gözönünde bulundurularak, sözleşmeye ayrılıktan kaynaklı olarak 37.144,36-USD cezai şartın davalının mahvına sebep olmayacağı ve taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye uygun olduğu sonucuna varılmakla, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan 37.144,36-USD cezai şart alacağı ile tonaj ihlalinden kaynaklanan 5.000,00-USD ve kâr kaybından kaynaklanan 45.589,00-USD’nin davalılardan tahsiline yönelik aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan takdiren 37.144,36-USD, tonaj ihlalinden kaynaklanan 5.000,00-USD ve kâr kaybından kaynaklanan 45.589,00-USD olmak üzere toplam 87.733,36-USD’nin 11/10/2010 dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanunun 4-a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2- Alınması gerekli 10.888,20-TL karar ve ilam harcının davacı tarafça peşin harç ve ıslah harcı olarak yatırılan toplam 12.103,33-TL’den mahsubu ile davacı tarafça fazladan yatırılan 1.215,12-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
3- Davacı tarafından yatırılan 10.888,20-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,
4- Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 19.092,43-TL vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,
5- Miktar itibariyle kabulüne karar verilen cezai şart alacağının Mahkememizce re’sen takdiri indirime tabi tutulup hüküm altına alınmış olması nedeniyle reddedilen cezai şart alacağı yönünden davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,
6- Davacı tarafça yapılan ve 18,40-TL başvurma harcı, 2,90-TL vekâlet harcı, 2.200,00-TL bilirkişi ücreti, 381,90-TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 2.603,20-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,
7- Kabulüne karar verilen cezai şart alacağı miktarının Mahkememizce re’sen takdiri indirime tabi tutulup hüküm altına alınmış olması nedeniyle, davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
8- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacılar ve davalılar tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile YARGITAY nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/05/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır