Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/984 E. 2021/721 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/984 Esas
KARAR NO :2021/721

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:18/10/2018
KARAR TARİHİ:19/10/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle: Taraflarca vekilleri arasında imzalanan 10/10/2016 tarihli satış sözleşmesi uyarınca , davalı sözleşmenin imzalanması müteakip sözleşmede belirtilen ticari emtiayı davacıya ( … ) teslim etmeyi yükümlenmiş , müvekkili ise 19.000USD ‘yi hemen bakiyesini ise ürünlerin kargo şirketine teslimi anında ödemeyi kabul ederek 19.000USD’yi 02/10/2016 tarihinde davalıya ödemiş bu husus sözleşmenin 8.maddesinde” sipariş başlangıç bedeli olarak 19.000USD … Hesabına havale edilmiştir.” şeklinde ifade bulunduğu, davacı tarafından19.000USD davalının … … İban numaralı hesabına gönderildiği, buna rağmen davalı sözleşmenin 9.Maddesi uyarınca sözleşmenin imzalanmasını müteakip 4-6 hafta içerisinde teslim etmesi gereken ürünleri bugüne kadar müvekkile teslim etmediği gibi kendisine yapılan tüm başvuruların sonuçsuz kaldığı, müvekkilinin ödemiş bulunduğu 19.000USD ‘de bugüne kadar müvekkile iade edilmediği, davalı satım akdinin kendisine yüklediği edimlerin ifasında temerrüde düştüğü, sözleşmenin ayakta tutulması koşullarının ortadan kalktığı, 19.000USD ‘nin davalıdan tahsili için işbu davanın açılması zarureti doğduğu belirtilerek; 19.000-USD alacağımızın dava tarihinden itibaren merkez bankasının döviz mevduatları için belirlediği faiz oranı üzerinden işleyecek faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsili , yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı yan üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle: Dava dilekçesinde belirtilen müvekkiline ait hesabın şirket hesabı olmayıp kendi şahsi hesabı olduğunu, bu kapsamda Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, davanın usulden reddi gerektiğini, yabancı bir ülke vatandaşı olan davacının teminat göstermeden davayı açmış olduğunu, bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, TBK’nın 82. Maddesine göre alacağın zaman aşımına uğramış olduğunu, müvekkili …’ın “… …” isimli ışıklı tabela, ışıklı reklam panosu ve benzerlerinin imalatı konularında faaliyet gösteren işletmenin sahibi olduğunu, 2016 Yılı Ekim Ayı içerisinde müvekkilenin iş yerine gelen ve Arabistan’da kurulu bir firmanın yetkilisi olduğunu söyleyen kişilerin müvekkili firmaya bir takım ürünlerin sipariş edilmesi ve sonrasında satın alınması hususunda talepte bulunduklarını, yapılan görüşmede davacı taraf yetkilisi olduğunu belirten kişilerin müvekkili firmadan 300.000 Amerikan Doları değerinde ürün satın alma taahhüdünde bulunulduğunu, bu görüşmede davacı taraf yetkilisi olduğunu beyan eden kişilerce satın alınması taahhüt edilen ürünlerin nitelikleri, ambalajlamaları ve ürünün Arabistan’a gönderilmesi için gerekli olan belgelerin temininin ne şekilde olacağı hususları müvekkil firma ile kararlaştırıldığı, buna göre, taraflar arasında satın alınacak ürünlerin …’a götürülmesi aşamasında gerekli olan tüm belgelerin çıkarılması için yapılması gerekli tüm başvuruları ve sarf edilmesi gerekli tüm giderleri davacı tarafın karşılayacağı, satın alınacak ürünlerin belirtilen niteliklerde numune tasarımlarının yapılması ve yine ürünün taşınması esnasında kullanılacak kolilerinin tasarımının yapılmasının davalı tarafça yapılacağı; ancak bunun için önceden 25.000 Amerikan Doları ödeme yapılacağı; ancak bu ödemeden sonra numune ve kutu tasarımının yapımına başlanabileceği hususlarının kararlaştırıldığı, sipariş konusu ve satın alınması taahhüt edilen ürünlerin özel yapım ürünler olduğunu, müvekkil firmanın yapacağı ürün tasarımı ve kutu tasarımı işlemleri için davacı tarafın ödemesi gereken 25.000 Amerikan Dolarının davacı tarafça ayrıca ödenmesi gerektiğinden müvekkil firmanın ticari hesabına değil de müvekkil firma sahibi …’ın şahsi hesabı olan … İBAN Numaralı hesabına yollanması kararlaştırıldığı, sonrasında kalan 6.000 Amerikan Dolarının sonradan yollanacağı ifade edilerek müvekkilenin şahsi hesabına 19.000 Amerikan Doları yollandığını, bunun üzerine davacının firma tarafından satın alınması taahhüt edilen ürünlerin kutu tasarımı, bizzat ürünlerin kendisinin tasarımı ve numuneleri yapıldığı, numune tasarım ve yapım işlemi tamamlandıktan sonra davacı firma yetkilileri müvekkil firmaya gelerek toptan piyasa değeri yaklaşık 10.000 Amerikan Doları olan bu numune ürünleri, seri üretim hususunda sonradan onay vermek üzere aldıklarını, önemle belirtmek gerekir ki, müvekkil firmanın bu numune ürün ve kutu tasarımı için yaklaşık 30.000 amerikan doları gideri olduğunu, sonrasında davacı firma yetkilileri müvekkil firmayı telefonla arayarak ürünlerin istedikleri nitelikte olduğunu ve üretime başlamaları yönünde talimat verdiklerini, üretimin tamamlanmasına kadar da ürünlerin …’a götürülmesi için gerekli uluslararası belgelerin kendilerince tamamlanacağını ifade ettiklerini ancak müvekkil firmaca siparişe konu özel üretim ürünlerin üretimine başlanmasından sonra, her nasılsa davacı firma yetkilileri ürünlerin …’a girişinin sağlanması için gerekli belgelerin temininde sıkıntı yaşadıklarını; ancak bir şekilde halledeceklerini beyan ettiklerini, bu süreç uzayınca ve siparişe konu ürünlerin özel üretim ürünler olması sebebiyle müvekkil firma tarafından durumdan şüphelenilmiş ve daha fazla telafisi imkansız zararlara uğranılmamasını teminen üretimi durdurduğunu ancak bu zamana kadar üretilen ürünlerin toptan piyasa değeri 100.000 Amerikan Doları olduğunu, başka deyişle bu zamana kadar 100.000 Amerikan Doları değerinde ürünün üretiminin tamamlandığını, konu ile ilgili olarak müvekkil firma yetkililerince davacı firma yetkililerine ulaşılmaya çalışılmış; ancak çoğu zaman ya ulaşılamamış ya da ulaşıldığında da ürünlerin satın alınacağı konusunda isteksiz ve olumsuz cevaplar alınmaya başlanıldığını, bunun üzerine müvekkil firma yetkililerince üretimi kesin olarak durdurduklarını ve yapılan anlaşma doğrultusunda ödeme yapılana kadar ürünlerin kalanının üretiminin gerçekleştirilmeyeceği kendilerine ifade edildiğini, daha sonrasında aradan 2 Yılı aşkın bir süre geçmiş ve davacı firma yetkilileri ile herhangi bir görüşme gerçekleştirilememiş ve nihayetinde esasında müvekkil firma ciddi bir zarara uğratıldığını, zira, müvekkil firmanın, sadece siparişe konu ürünlerin kendisi ve kutularının tasarımı için 30.000 Amerikan Dolarına yakın bir masraf yapmak zorunda bırakılmış; sonrasında özel üretim olan yaklaşık 100.000 Amerikan Doları değerinde ürün ürettiğini, bahsi geçen bu ürünler özel üretim ürün olduğundan daha sonra piyasaya satışı yapılamamış olup ürünler halen müvekkil firma elinde bulunduğunu, yine ayrıca geçen süre zarfında davacı tarafça müvekkil firmaya olumlu yada olumsuz herhangi bir bilgi verilmemiş ve satın alınması hususunda sözlü olarak taahhütte bulundukları toptan piyasa değeri 300.000 Amerikan Doları değerindeki ürün de halen dahi alınmadığını, davacı tarafça dava dilekçesi ekinde sunulan ve sözleşme diye sunulan evrakın bir sözleşme olmadığını sadece bir görüşmeye ilişkin tutulan tutanak olduğunu, kaldı ki, bu tutanak davacı tarafın esasen resmiyette bir yetkisi bulunmayan arkadaşı ile tutulduğunu, taraflar arasındaki anlaşmanın sözlü gerçekleştiğini ancak daha sonra kapsamlı bir sözleşme yapılacağının kararlaştırıldığını, fakat, davacı taraf hiç bir zaman müvekkil firma ile bire bir muhatap olmak istemediği için bu sözleşme daha sonra imzalamadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava; Ticari ilişki kapsamında ödenen 19.000,00 USD’nin davalı tarafça sözleşme kapsamında yükümlülüklerin yerine getirilmediğinden bahisle iadesi istemine ilişkindir.
Taraflarca bildirilen deliller toplanmış, davacı tarafça ticari işletmesine ilişkin sunulan kayıtlar tercüman bilirkişiye tercüme ettirilmiş, SMMM bilirkişiden rapor alınmıştır.
Taraflar arasında imzalanan 10.10.2016 tarihli sözleşmenin incelenmesinde; İmzalayanların … ve … abdlly olduğu, sözleşmenin konusunun aydınlatma sistemlerine ilişkin ürün satışı olduğu, sözleşmenin 8. Maddesinde, ” sipariş başlangıcı olarak 19.000 USD avans … – … hesap numarasına gönderilmiştir. Ürünlerin kargo firmasına tesliminde de kalan bakiye USD olarak ödenecektir…” şeklinde düzenleme yapılmış olduğu görülmüştür.
Davacı tarafça ticari işletmesine ilişkin sunulan kayıtların tercümelerinin incelenmesinde; Davacının sözleşmenin tarafı olan … …. Adlı şahıs şirketinin sahibi ve yetkilisi olduğu, dosyamıza sunulan ödeme belgesinin incelenmesinde ise 02/10/2016 tarihinde davalı …’ın … A.Ş. hesabına 19.000. USD lik bir ödemenin yapılmış olduğu, ödeme yapılan hesap bilgilerinde geçen … isminin davacı şahıs şirketinin ticaret ünvanı olduğu anlaşılmıştır.
SMMM bilirkişi … tarafından tanzim edilen bilirkişi raporunda özetle: Dosyaya Türkçe tercümesi sunular belgelere göre, taraflar arasında 10/10/2016 tarihinde akdedilmiş olan ANLAŞMA AKDİ başlıklı bir satış sözleşmesinin mevcut olduğu ve tarafların da bu anlaşmayı inkar etmedikleri, Anlaşmanın 8. Maddesinin “sipariş başlangıcı olarak 19.000 USD avans … – … hesap numarasına gönderilmiştir. Ürünlerin kargo firmasına tesliminde de kalan bakiye USD olarak ödenecektir…” şeklinde olduğu, ürünlerin imalat ve teslim süresi 4-6 hafta arası ve teslim yeri İstanbul Limanı olduğu ve İstanbul’da hazırlanıp konteynira verilmesi gümrük evraklarının yapılması ve gemiye verilmesine kadar olan masrafların davalı firma tarafından, malların teslim alınmasında nakliye gümrük ücretlerinin davacı firmaya ait olduğu, dosyaya bakıldığında söz konusu ürünlerin davacıya teslimine ilişkin bir doneyc rastlanılmadığı, dosyada davacı tarafından 02/10/2016 tarihinde davalı …’ın … A.Ş. hesabına 19.000. USD lik bir ödemenin yapılmış olduğu, bu ödemenin de davalının kabulünde olduğu, davalı İşletme Defteri kullandığından, gerek bu defterin yapısından dolayı ve gerekse de davacının yapmış olduğu ödemenin davalı işletme sahibinin şahsi banka hesabına yapılmış olması sebebiyle, yapılmış olan ödemenin davalının İşletme Defterinde kayıtlı olmasının mümkün olmadığı, yine İşletme Defterlerine bakıldığında da zaten davacının vaptığı ödemeye ilişkin herhangi bir kayda da rastlanılmadığı görüşü bildirilmiştir.
İddia, savunma, dosya kapsamında toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinde;
Davacı taraf, davalının sözleşme gereği teslim etmesi gereken ürünleri teslim etmediğini, bu kapsamda sözleşmeye aykırı davrandığını, sözleşmenin ayakta tutulma koşullarının ortadan kalktığını iddia ederek sözleşme kapsamında davalı tarafa avans olarak ödediği 19.000,00 USD’nin iadesini talep etmiştir.
Davalı taraf ise, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacının yabancı uyruklu olması nedeniyle teminat şartını yerine getirmediğini, bu sebeplerden davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, alacağın zaman aşımına uğradığını, davacının sözleşme kapsamında yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacıya özel 100.000,00 USD değerinde mal ürettiğini, malların davacı tarafından teslim alınmadığını, kendisinin zararı doğduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı taraf, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu savunarak görev dava şartı yokluğundan davanın usulden reddini talep etmiş ise de; Her iki tarafın şahıs şirketi olup tacir olduğu, dava konusu iadesi istenen alacağın taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklandığı ve bu kapsamda her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu, iadesi istenen 19.000,00 USD’nin davalının şahsi hesabına gönderilmiş olmasının bu durumu değiştirmeyeceği anlaşılmakla mahkememizin görevli olduğu değerlendirilerek davalının bu savunmasına itibar edilmemiştir.
Davalı taraf davacının yabancı uyruklu olması nedeniyle teminat şartını yerine getirmediğini, bu sebeplerden davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiği savunmasının değerlendirilmesinde; Bu kapsamda Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliğinden mahkememizce görüş sorulmuştur. İlgili birimin görüş yazısı ve ilgili yasal mevzuatlar değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere Türk mevzuatında yabancılık sebebine bağlı olarak teminat yatırma yükümlülüğü esas itibariyle 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenmiştir.
Yabancılık sebebine dayalı olarak teminat yatırma zorunluluğunu öngören 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 48. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.” Bu madde hükmü ile, Türkiye’de dava açan, açılmış davaya müdahale eden, icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler için teminat gösterme yükümlülüğü getirilmiştir.
Kanun maddesinin teminattan muafiyet halini düzenleyen 2. fıkrasında, Türk mahkemelerinde dava açan, davaya katılan veya icra takibine girişen bir yabancı gerçek veya tüzelkişinin dava veya takibin niteliğine ve duruma göre, “karşılıklılık” esası çerçevesinde mahkemece teminat yatırmaktan muaf tutulabileceği bildirilmiştir. Bu maddeye göre, muafiyetin karşılıklılık esası çerçevesinde tanınması mümkündür. Karşılıklılıktan amaç, davacı veya müdahil veya icra takibini yapan yabancının mensup olduğu devlette Türk vatandaşları için de aynı muafiyet işleminin tanınabilmesidir.
Diğer taraftan 5718 sayılı Kanunun 48. maddesi ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 97. maddesi teminattan muafiyeti öngören sözleşmeleri saklı tutmuştur. Bu nedenle davacının mensup olduğu veya ikamet ettiği ülke ile Türkiye arasında teminattan muafiyeti öngören iki taraflı veya çok taraflı bir sözleşme varsa, ilgili yabancı uyruklu veya Türkiye’de ikametgâhı olmayan kişi teminat yatırmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti ile … arasında doğrudan adlî yardım sözleşmesi bulunmamakla birlikte 3 Ağustos 1929 tarihli “Hicaz, Necit ve Mülhakatı Hükümeti ile Münakit Muhadaname ve Bunu Müsaddik Kanun” nun 3.maddesinde “Tarafeyni …, tebaalarına, yekdiğeri arazisinde ikâmet, seyahat, muamelâtı adliye hususatında salis devlet tebaasından dûn muamele tatbik etmemek hususunda mutabıktırlar” hükmü yer almaktadır.
Bunun yanı sıra, Bakanlık görüş yazısında da vurgulandığı üzere …’da yargı hizmetlerinin ücretsiz olduğu ve yargı işlemlerinden harç alınmadığı da anlaşılmıştır.
Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, davacı tarafın teminattan muaf olduğu değerlendirilmiş ve bu kapsamda davalı tarafın savunmasına itibar edilmemiştir.
Davalı tarafın zamanaşımı defi bakımından yapılan değerlendirmede; TBK’nın 82. maddesinde, sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkının, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Somut olayda davanın 18.10.2018 tarihinde açıldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 10.10.2016 tarihinde imzalandığı, sözleşmeye ilişkin iade konusu avans ödemesinin ise 02.10.2016 tarihinde yapıldığı, sözleşmenin 9. maddesinde ürünlerin teslim süresinin 4-6 hafta arası olarak kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu tespitlere göre, davacının dava konusu avans olarak ödediği bedeli iade isteme hakkının en erken 02.10.2016 ödeme tarihinden en az 4-6 hafta sonrası başlayacağı, bu kapsamda TBK’nın 82. maddesinde düzenlenen 2 ve 10 yıllık sürelerin dolmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, davacının zamanaşımı defi savunmasına itibar edilmemiştir.
Esasa ilişkin olarak yapılan değerlendirmede; Taraflar arasında 10.10.2016 tarihinde bir sözleşmenin imzalandığı, bu sözleşmeye göre davalının davacı tarafa aydınlatma sistemlerine ilişkin malları satmayı ve davacının da bedel ödemeyi üstlendiği, sözleşmenin 9. maddesinde ürünlerin teslim süresinin 4-6 hafta arası olarak kararlaştırıldığı, bu sözleşmeye istinaden sözleşmede de ödendiği belirtilen 19.000,00 USD tutarında avans ödemesinin davacı tarafça davalı tarafa yapıldığı anlaşılmaktadır.
Her iki taraf, karşı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmediğini savunmaktadır.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 8. maddesinde, sipariş başlangıcı olarak 19.000 USD avans … – … hesap numarasına gönderilmiş olduğu, ürünlerin kargo firmasına tesliminde de kalan bakiyenin USD olarak ödeneceğinin, 9. maddesinde ise, ürünlerin teslim süresinin 4-6 hafta arası olarak kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının 02.10.2016 tarihinde sözleşme öncesi 19.000,00 USD ‘lik avans ödemesini yaptığı, dosyamıza sunulan banka dekontundan ve sözleşmeye bu hususun yazılmasından anlaşılmıştır. Davacının bu kapsamda sözleşme yükümlülüğünü yerine getirdiği değerlendirilmiştir.
Davalı taraf ise, sözleşme kapsamında yükümlülüklerini yerine getirdiğini yani sözleşme konusu malları teslime hazır hale getirdiğini, savunmaları kapsamında, 10.000,00 USD’lik ürünü davacıya teslim ettiğini, kalan malları teslime hazır hale getirdiğini, davacının bu ürünleri teslim almadığını, 100.000,00 USD tutarında özel üretim yaptığını, mallar özel ürün olduğundan piyasaya süremediğinden zararı doğduğu hususlarını ispata yarar bir delil sunmamış, bu savunmalarını ispatlayamamıştır.
Bu nedenler ile , davalının sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyerek almış olduğu avans ödemesi kadar zenginleştiği, davacının davalıya avans olarak ödediği 19.000,00 USD’nin iadesi isteminde haklı olduğu, ödemenin USD olarak kararlaştırılmış ve yapılmış olması karşısında bu bedele 3095 Sayılı Yasanın 4-a maddesi uyarınca faiz talep edilebileceği sonuç ve kanaatine ulaşılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile; 19.000,00 USD’ nin dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4-a maddesi uyarınca işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Alınması gereken 7.399,66 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.843,82 TL’ nin mahsubu ile bakiye 5.555,84 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından peşinen karşılanan 1.843,82 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı parası, 159,40 TL müzekkere ve davetiye posta masrafı, 700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam; 895,30 TL’ yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 14.206,91 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-HMK 120 maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde re’ sen yatıran yana iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/10/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza