Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/9 E. 2019/270 K. 01.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/9 Esas
KARAR NO : 2019/270
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/01/2018
KARAR TARİHİ: 01/04/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin dava dilekçesini özetle; taraflar arasında imzalanan personel taşıma sözleşmesinde “ödeme fatura kesim tarihinden itibaren 10 gün içerisinde banka havalesi yolu ile belirtilen hesap numarasına yapılır” hükmü yer aldığını, müvekkili şirket işbu sözleşmede yer alan maddelere istinaden işlemlerini gerçekleştirdiğini, taşıma işlemlerine ilişkin olarak dilekçe ekinde yer alan 30.11.2017 düzenleme tarihli 7.085,00-TL bedelli fatura, 31.10.2017 düzenleme tarihli 7.085,00-TL bedelli fatura ve 30.09.2017 düzenleme tarihli 6.267,50-TL bedelli olmak üzere toplam 20.437,50-TL’ lik tutar ödenmediğini, dolayısı ile müvekkil işirket zarara uğradığını, belirtilen zararın karşılanması da söz konusu olmadığını, işbu sebeple müvekkili tarafından davalı aleyhine davalının borcuna ilişkin faturaya istinaden Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü… E. Sayılı dosyası ile davalı ayeyhine icra takibi başlatıldığını, nitekim davalı borçlu tarafından Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü… E. Sayılı dosyası başlatılan takibin devamına karar verilmesini, müvekkili şirket ile davalı arasında 12.01.2017 tarihinde dosyada mübrez olan “Personel Taşıma Sözleşmesi” imzalandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 9. Maddesinde yer alan “Yetkili Merciler” başlığında ” İhlal vukuunda İstanbul Mahkemeleri ve İdari Mercileri yetkili olduğunu, taraflar arasında mevcut olan iş ilişkisi dolayısı ile işbu itirazın kötü niyetli olarak ödemekle yükümlü olduğu borcu ödememek adına borca itiraz edildiğini, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü… E. Sayılı dosyasına yapmış olduğu itiraz ile takip durduğunu, belirtilen tüm nedenlerle davalı tarafın itirazlarının müvekkili tarafından kabulü mümkün olmamakla birlikte yukardaki nedenlerle haklı davanın kabulüne karar verilmesini, itirazın haksız olması sebebiyle asıl alacağın %20′ inden aşağı olmamak üzere müvekkili lehine icra tazminatına hükmedilmesini, mevcut şüphe nedeniyle mahke takdir edeceği teminat karşılığında davalının menkul ve gayrimenkal mallarına, varsa araçlarına, banka hesaplarına ihtiyati haciz konulmasını, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin cevap dilekçesini özetle; ticari ve sınai kuruluşlar aleyhine açılacak her davanın HMK.6 – MK.19 ve 51 maddeleri hükmünce, yerleşim yeri mahkemelerinde açılacağını ön gören yasaların ticari şirketlerin kuruluş gazete ve belgelerinde başka bir hüküm bulunmadıkça şirket işlerinin yönetildiği yerde bulunan mahkemeler bu işlerde yetkili kılındığını, davacı … Şti. Tarafından müvekkili …Şti. Aleyhine açılan davanın yasa gereğince … ticari sicil numaralı müvekkili şirketin ticari merkezinin … adresi olduğunu ve bu adresten idare edildiği İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunca tescil edildiğinden şirket işlerinin yönetildiği yerdeki Bakırköy Ticaret Mahkemesinde işbu davanın açılması gerektiğini, Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü … E. Sayılı ilamsız icra takibine yaptığı haklı itirazlarının icra takibi durdurulduğunu, müvekkili davalının davacıya bir borcununu bulunmadığının ortaya çıkacağını, bu nedenle usul yönünden Bakırköy Mahkemelerinin yetkili kılınmasına karar verilmesini, davanın reddi ile mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Açılan davada uyuşmazlığın davacının takibe dayanak fatura doğrultusunda davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacak varsa miktarına dair olduğunun tespiti yapılmış olmakla;
Bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında sözleşmesinin yapıldığı ve bu sözleşmeye istinaden ticari hizmet alış-veriş ilişkisinin başlayarak bir kısım faturaların ödendiğini, bir kısmının da ödenmediği anlaşılmakla birlikte davalı tarafça bu faturaların ödendiğini gösteren herhangi bir somut delillerin olmadığı anlaşılarak; davacı taraf ticari defter incelemeleri neticesinde 2017 yılına ait ticari defterlerin tasdiklerinin ve kayıtlarının 6102 sayılı TTK’ nun 64. Maddesi ve 213 sayılı VUK’ nun 219, 224, 225 maddelerindeki hükümlerine göre usulüne uygnu olarak tutulduğu ve davalı firmaya kesilen faturaların kayıtlara girildiği ve bakiye alacağın takipteki alacakla örtüştüğü yönündeki raporunun 6100 HMK’ nun 282. Madde hükmü gereğince hukuki takdirin ve nihai kararın mahkemeye ait olduğunu belirtmiştir.
Fatura ile ilgili olarak; Dosyada davalı tarafında kesilmiş bir fatura bulunmaktadır. Faturanın taraf lehine delil teşkil edebilmesi için Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/5485, Karar No: 2016/550 sayılı ilamında da belirtildiği gibi “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.” Mahkememiz dava dosyası incelendiğinde takibe konu dayanak faturanın davalıya tebliğine dair ne fatura üzerinde teslim alındığına dair kayıt ne de faturanın gönderildiğine dair herhangi kargo-posta alındısı gibi delil sunulmadığı anlaşılmakla faturanın karine teşkil etme hususunda taraf ticari defter durumuna göre değerlendirme yapmak gerekmiştir.
Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/13366, Karar No: 2018/4806 sayılı ilamında “Dava, satım bedelinin tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, satışa ilişkin faturalar keşide edildiğini ve davalı tarafa tebliğ edildiğini ileri sürmüş ve delil olarak davalı tarafın ticari defterlerine de dayanmıştır. Delillerin değerlendirilmesi bakımından, irsaliyeli faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığının belirlenmesi gerekir. HMK’nın 220. maddesinin 3. fıkrası “Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmünü haiz olup, bu hüküm uyarınca Mahkemece, davalı tarafa defter sunmamasının sonuçlarını da içeren şerhli ihtar çıkarıldığı halde, davalı tarafça ibrazına gerek görülen defterler ibraz edilmemiş olup, HMK’nın 220/3 hükmü uyarınca değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, sair delillerle satım konusu emtianın teslim edildiği ispat edilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilmiştir. ( Aynı yönde bkz; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/12365, Karar No: 2017/648 sayılı kararı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Esas No : 2015/5485, Karar No : 2016/550 sayılı kararında da )
Tüm dosya muhteviyatı, bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ve tespitler doğrultusunda takibe konu faturanın davalıya tebliğ edildiğine dair herhangi yazılı delil olmamasına karşın süresinde faturaya herhangi bir itirazın davalı tarafça yapıldığı, davacı tarafça sözleşme ve faturaya konu hizmetin ifa edilmediği şeklinde bir savunmada bulunulmamış olması, davacı ticari defterleri delil olarak göstermiş aynı zamanda bu şekilde davalı ticari defterlerine de dayanılmış, davalı defter ibrazından kaçınmakla davacı defterleri ve dosyadaki delillerin esas alınması gerektiği, davalının bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını mahkememizce kabul etmiş sayılması ( Aynı yönde bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/2759, Karar No: 2017/5005 sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2014/11-1159 Karar No: 2016/967, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858 , Karar No: 2017/2944 sayılı ilamları ), her ne kadar davalı cevap dilekçesinde borca itiraz ettiğini savunmuş ise de süresinde ihtara rağmen defter ibraz etmemesi ve faturanın tebliği ayrı bir delille ispat edilememiş ise de defter durumuna göre değerlendirme yapılması gerekliliği nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir.
İcra-inkar tazminatı ile ilgili olarak; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Esas No : 2014/7674 ve Karar No : 2014/20655 sayılı kararında “2004 sayılı İİK’nun 67. maddesinin 2. fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmamaktadır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Borçlu, ne kadar borçlu olduğunu yada olmadığını her zaman kendi elinde olan delil ve bilgilerle bilme ve araştırma olanağına sahip olmayabilir. Borçlu, açıkça belli olmasa bile ne kadar borçlu olduğunu objektif kriterlere göre tespit edebiliyor veya edebilecek durumda yada tespit edebilmek için gerekli olan unsurlara ve bilgilere sahipse, alacak likit ve muayyen sayılır. Takibe konu alacağın yargılama faaliyetine ihtiyacı olup olmadığı takip talepnamesinde belirtilen rakamlarla, yargılama sonunda ortaya çıkan rakamların farklı ve takip talepnamesinden daha az olmasından da anlaşılabilir. İtirazın iptali davasına konu olan alacağın gerçek miktarının hesaplanması bilirkişi incelemesini gerektiriyorsa, takibe konu olan alacağın miktarı belli olmaktan çıkmıştır.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar dosyamızda bilirkişi incelemesi yapılmış ise de davada talep edilen miktar ile çıkan miktarın tamamen aynı olması, uyuşmazlığın alacağın miktarı ile ilgili değil var olup olmadığı noktasında toplandığından incelemenin alacağın var olup olmadığı hususunda mahkememizce yaptırılmış olması, alacağın faturaya dayalı olması (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/2345 Karar No: 2013/6713 sayılı kararı ) sebepleriyle alacağın likit olduğu kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
2-Davalının Küçükçekmece …İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak ve faiz üzerinden DEVAMINA, işlemiş faiz dava konusu yapılmadığından bu hususta hüküm tesisine yer olmadığına,
3-Kabul edilen alacağın (20.437,50 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 4.087,50 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 1.396,08-TL harçtan peşin alınan 349,03-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.047,06-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının peşin olarak yatırdığı 349,03-TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacının yaptığı ilk masraf 41,10-TL, bilirkişi ücreti 500,00-TL, posta gideri 98,00-TL olmak üzere toplam 639,10-TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.725,00-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider/delil avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı, davalı taraf yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır