Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/893 E. 2019/117 K. 20.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/893 Esas
KARAR NO : 2019/117
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 26/09/2018
KARAR TARİHİ: 20/02/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin dava dilekçesini özetle; müvekkili davacı … restorasyon ve izolasyon konusunda faaliyet gösteren bir limited şirket olduğunu, müvekkili davacı şirket ile davalı şirket arasında sözleşme hükümleri uyarınca bir anlaşma gerçekleştiğini, müvekkili davacı şirket söz konusu sözleşme hükümlerine tamamen uygun hareket etmesine rağmen davalı tarafından hakediş bedelleri eksik ödendiğini, bunun üzerine … Noterliğinin 20.04.2012 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle borcun ödenmesi, aksi takdirde temerrüde düşüleceğinin ihtar edildiğini, ödeme gerçekleşmeyince de İstanbul …İcra Müdürlüğü …Esas numaralı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını ve davalının haksız ve dayanaksız olarak icra takibine itiraz ettiğini, müvekkili davacı şirketin davalı taraftan su yalıtım işlerinden kaynaklanan faturalandırılmış alacakları olduğunu, davalı tarafından 123.010,00-TL lik ödeme sonucunda kalan asıl alacak miktarı 168.792,58-TL olduğunu icra takibini başlattığı 28.09.2017 tarihine kadar işlemiş olan faizi ile birlikte 284.925,35-TL olduğunu, davacı müvekkili şirket tarafından davalıya gönderilen faturalara karşı davalı tarafından süresinde ve usulüne uygun itiraz edilmediğini, bu nedenlerle davalı borçlu alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla haksız yere borca itiraz ettiğini, alacağın %20′ sinden az olmamak kaydıyla aleyhine icra-inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekilinin cevap dilekçesini özetle; davacı şirketin dava ehliyeti bulunmadığını, davanın esasa girilmeksizin reddi gerektiğini, dava ehliyeti kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyeti olduğunu, somut olayda davacı şirketin kaydının 18.02.2015 tarihli karar ile ve 24.02.2015 tarihli …Gazetesi’ nde yayımlanarak ticaret sicilinde re’sen silindiği görüldüğünü, bu halde icra takibi ve dava tarihi itibarı ile davacı şirket Ticaret Sicil’nden re’sen terkin edildiğini, terkinle beraber tüzel kişiliği sona erdirdiğini, tüzel kişiliği sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulunduğunu, münfesih tüzel kişiliğin gerek yargıda gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden bahsetmek olanaklı olmadığını, borçlu şirketin dava açma ehliyeti olmadığını, davacının iş bu davayı ikame etmesinde hukuki yarar bulunmadığını, müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, davacının haksız hukuka aykırı kötü niyetli icra takibi nedeniyle müvekkili şirket lehine icra takibi bedelinin %20′ sinden aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine sahiptirler. Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için defi değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir. Uygulamada sıfat yerine genel olarak “husumet”, davacı bakımından “aktif husumet ehliyeti”, davalı bakımından “pasif husumet ehliyeti” tabirleri kullanılmaktadır. Husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir husustur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/20777, Karar No: 2018/8830 sayılı ilamı)
Davacı şirketin ticaret sicil kayıtlarına göre 24.02.2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi nüshasından da anlaşılacağı üzere 18.02.2015 tarihinde TTK geçici md. 7 uyarınca sicilden terkinine karar verildiği, dava tarihi itibariyle davacı şirketin tüzel kişiliğinin ayakta olmadığı, her ne kadar davacı taraf ihya davası açmış olduğunu beyan etmiş ise de dava açma ehliyeti ve aktif husumetin dava açıldığı sırada var olması gerektiği kanaatine varılarak aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Terkin edilen şirketin davalı şirket olması halinde ihyası için mehil verilmesi mümkün ise de davacı şirket bakımından bu yolla aktif husumetin giderilmesi mümkün değildir. (Örnek için bkz: Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2018/4542, Karar No: 2018/4860 sayılı ilamı)
Davalı tarafın icra-inkar tazminat talebi bakımından ise davanın reddedilmesinin yanında davacının takip yapmakta İİK md. 67/2 uyarınca kötüniyetli olması gerektiği ancak dosya kapsamı itibariyle davalı tarafça bunun ispat olunamadığı nazara alınmıştır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No: 2016/489, Karar No: 2017/7890 sayılı ilamında da “kötü niyet tazminatı, İİK’nın 67/2.maddesinde hükme bağlanmıştır. İtirazın iptali davasında, davanın reddine karar veren mahkeme, alacaklının haksız ve kötü niyetle icra takibinde bulunduğu ve itirazın iptali davası açtığı kanısına varırsa, alacaklıyı, borçluya red olunan alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum eder. Somut olayda; davacının icra takibinde bulunurken ve dava açarken haksız ve kötüniyetli olduğuna dair bir delil bulunmamaktadır. Anılan nedenle, mahkemece, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.” görüşüne yer verilmiştir. (Aynı yönde bkz; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/10213, Karar No: 2017/6005 sayılı ilamı)
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın aktif husumet ehliyeti eksikliği sebebiyle usulden REDDİNE,
2-Takip yapmakta davacının kötü niyetli olmadığı kanaatine varıldığından 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince icra-inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına, davalı talebinin reddine,
3-Alınması gereken 44,40-TL harçtan peşin alınan 3.441,19-TL’den mahsubu ile fazla yatan 3.396,79-TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 5,20-TL vekalet harcı giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 23.045.52-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı yana VERİLMESİNE,
7-Taraflarca HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair; taraf vekilleri yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
E-İMZALIDIR
Hakim …
E-İMZALIDIR