Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/8 E. 2018/520 K. 31.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/8 Esas
KARAR NO : 2018/520
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 04/01/2018
KARAR TARİHİ : 31/05/2018
Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan Şirketin İhyası davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili tarafından Mahkememize verilen dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile sicilden resen terkin edilen şirket arasında üye iş yeri sözleşmesi bulunmadığını, şirketin sözleşmeye aykırı davranışı sebebiyle müvekkil bankanın şirketten tahsil edilemeyen üye işyeri alacağı bulunduğu için şirketin ihyası gerektiğini, sicilden resen terkin edilen şirkete ait adres yerinin İstanbul olduğunu, daval ıtarafa karşı uyuşmazlık konusu alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibi başlatıldığını, tüzel kişiliğin sone erdirilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiğini, tüzel kişiliğin ticaret sicilden silinse bile tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabulünün olanaksız olduğunu, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla;22/11/2013 tarihinde sicil kaydı silinerek sicilden resen terkin olunan… Şirketi ‘nin ihyasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı İstanbul Ticaret Müdürlüğü vekilinin Mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin TTK m32 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, müvekkili davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, müvekkili sicil müdürlüğünün dava açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını, bu nedenle yasal hasım konumunda bulunan müvekkilinin yargılama masraflarından sorumlu tutulamayacağını, müvekkili yönünden davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin diğer tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E /
Davada uyuşmazlığın ticaret sicilden TTK’nun Geçici 7.maddesi uyarınca terkin olunan şirketin ihyası gerekip gerekmediği noktasında toplandığı, HMK 114 ve 116 maddelerde yer alan ilk itirazlar bakımından incelenecek bir itiraz bulunmadığı, kesin yetki kuralı bakımından da ihyası istenen şirketin mahkememiz yargı çevresi içerisinde kaldığı görülmüştür.
Davacı şirket İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı bulunmaktadır. Şirketin son tescil işleminin 15/11/2013 tarihinde yapıldığı ve TTK geçici 7 maddesi uyarınca tebligat ve ilan prosedürleri de yerine getirilerek şirketin resen sicilden 01/08/2013 tarihinde terkin edildiği anlaşılmaktadır.
Tasfiye ve terkin olunan ticaret şirketleri bakımından genel olarak yasal durum değerlendirildiğinde; eTTK 447. madde hükmü gereğince, tasfiye halinde bulunan şirketin tüm borçları ödendikten sonra, kalan mevcudu, esas sözleşmede aksine bir düzenleme mevcut değilse pay sahipleri arasında ödedikleri sermaye ve paylara bağlı imtiyaz hakları oranında dağıtılacağı öngörülmüştür. Keza tasfiye sonu ve dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK 543.maddesinde aynı yönde benzer ( borçlar ödendikten sonra önce ödenen pay bedellerinin iadesi yönündeki yeni hükmü dışında) benzer bir düzenleme yapılmıştır. Yine eTTK’nda doğrudan bir karşılığıda bulunmayan 6102 sayılı TTK’nun 547. maddesinde (Ek Tasfiye) başlığı ile; tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebiyecekleri hükmüne yer verilmiştir. Anılan 547.madde hükmünün, eski TTK döneminde karşılığı bulunmayıp, ancak eski TTK döneminde uygulama ve içtihat yoluyla gerçekleştirilen ek tasfiye kararları yeni yasa (TTK) ile yasal bir dayanakta kazanmıştır. Keza anılan hüküm ile şirket ortaklarının da ek tasfiye isteminde bulunabilecekleri açıkça hüküm altına alınmıştır. TTK 547.maddesinde ek tasfiyeye dair yer alan bu düzenleme bakımından, kanunun gerekçesi incelendiğinde ilk tesbit edilebilecek olan hususun; öncelikle ek tasfiye kararının geçici bir tedbir kararı olduğu ve yeni bir hukuki durum meydana getirmediği hususlarına yapılmış olan vurgudur. Yine anılan madde gerekçelerinde ek tasfiyeyi gerektiren hallerin neler olabileceği, sınırlı sayıda olmaksızın gösterilmiştir.
Tasfiye; şirketin mal varlığına ilişkin olarak, şirket leh ve aleyhindeki davaların intacı, alacakların tahsili, borçların tamamen ödenmesi ve kalanın son bilanço gereği ortaklar arasında hisseleri nisbetinde bölüştürülmesi işlemlerini zorunlu olarak içerir.
Yine TTK’nun Geçici 7.maddesinde, hükümde yer verilen hallere ilişkin olarak anonim, limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesinin, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılacağı öngörülmüş ve 15. Fıkrasında ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanların haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği düzenlenmiştir. Davaya konu şirketin sicilden silinme tarihi ve dava tarihine nazaran davanın yasada öngörülen beş yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olay bakımından değerlendirme yapıldığında; 6102 sayılı TTK’nın Geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda ve usullerle sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 01.07.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre limited şirketler, 559 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dahilindeki şirketlere bir ihtar gönderilir. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler. Davacı banka ile sicilden re’sen terk olunan şirket arasında terkin öncesinde var olan üye işyeri sözleşmesi kapsamında ticari ilişki bulunduğu ve terkin öncesi doğan alacakların tahsili amacıyla da takibe konu edildikleri anlaşılmakla, buna rağmen şirketin terkin edildiği ve ihya isteminin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Diğer yandan dava terkin olunan şirket ‘e de yöneltilmiş olmakla birlikte şirketin TTK Geçici 7. maddesi kapsamında resen terkin edilmiş olması karşısında tüzel kişiliği son bulduğundan sicilden terkin olunan şirkete husumet düşmeyeceği, diğer yandan yasal hasım konumunda bulunan ticaret sicile hisse sözleşme ve alacakların varlığı bakımından bundan kaynaklanan hukuki durum ve sonuçlarına ilişkin terkin öncesinde bir bildirimde bulunulmamış olması karşısında, davalı sicilin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının mümkün olmayacağı, keza terkin işleminde kayden bir usulsüzlük olmamakla birlikte, terkin öncesi banka ile arasındaki mevcut sözleşme kapsamında doğan borç-alacak durumunun varlığı karşısında, ihya olunan şirkete tasfiye memuru atanmasına da gerek bulunmadığı kanaatine varılarak, davanın bu suretle kabulüne ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı gösterilen Limited Şirket yönünden davanın PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davanın diğer davalı (Ticaret Sicil Müdürlüğü) yönünden kabulü ile, İstanbul Ticaret Sicili’nin … sicil numarasında kayıtlı … ŞİRKETİ’nin İHYASINA VE TİCARET SİCİLDE TESCİL VE İLANINA,
3-Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım konumunda bulunduğundan aleyhine harç ve yargılama gideri takdirine YER OLMADIĞINA, Aynı nedenle davacı yararına vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdığı gider-delil avanslarından var ise kalan miktarın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
Üye
Üye
Katip