Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/688 E. 2021/208 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/688 Esas
KARAR NO:2021/208

DAVA:Ticari Şirket Feshi
DAVA TARİHİ:20/07/2018
KARAR TARİHİ:18/03/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan şirket feshi davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin %50 ortağı olduğu şirkete karşı tüm borçlarını yerine getirdiğini, ancak diğer ortak tarafından tüm yönetim fiili olarak eline alınmak suretiyle müvekkilinin ortaklık hakları ihlal edildiğini ve kayıt dışı faaliyetler yapılmak suretiyle şirketin zarar ettiği şeklinde gösterildiğini, müvekkilinin bu sorunları dile getirmesi nedeniyle 06/04/2018 tarihinde fiziki cebir tehdit ve hakaretler ile şirket binasından uzaklaştırıldığını, akabinde hakim ortak tarafından müvekkiline mesajlar yollanarak artık bu ortaklığı devam ettirmek istemediği ve müvekkilinin şirketi terk etmesinin talep edildiğini, hakim ortak ile müvekkili arasında akrabalık bağı bulunması nedeniyle öncelikle aile büyükleri tarafından sulh görüşmeleri yapılmışsa da müvekkilinin ortaklık haklarının iade edilmediğini, bunun üzerine … Noterliği’nin 04/05/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ortaklık haklarının iadesi, hesapların incelenmesi, şirketin feshi eğer bu mümkün değilse ortaklık hakkının iadesinin talep edildiğini, cevabi ihtarname ile müvekkilinin şirkete davet edildiğini, ancak bu davetin samimiyetsiz ve kötü niyetli olduğunu, hakim ortağın müvekkili ile ortaklığı devam ettirmek istemediğine dair beyanlarına devam ettiğini, tehditlerini kesmediğini, birçok alacağın kayıt dışı olacak şekilde tahsil edildiğini, şirketin batık hale getirildiğini, oysa ki şirkete ait olan … markasının dahi 500.000,00-TL’nin üzerinde bir piyasa değeri mevcut olduğunu, markanın dava dışı 3. şahıslar tarafından marka hakkına tecavüz oluşturacak şekilde kullanıldığı halde hiçbir önlem alınmadığını, şirketin marka değerinin azaltıldığını, bu durumun tamamen müvekkilinin haklarının ihlal edilmesi için yapıldığını, müvekkilinin bulunduğu son dönemde şirket kasasında nakit para olduğu gibi, şirket adına kayıtlı demirbaşlar da bulunduğunu, banka hesapları celp edildiği zaman bu hususun görüleceğini, müvekkili adına çekilen kredinin şirket hesabına aktarıldığını ancak bu paranın müvekkiline iade edilmediği gibi kredinin de ödenmemiş olduğunu, müvekkili tarafından bu kredinin ödenmekte olduğunu, banka hesap dökümleri ile bu hususun ispat edileceğini, müvekkilinin yönetim hakkı ve kâr payı gibi ortaklık hakkının gasp edildiği gibi, şirketin keyfi olarak kötü yönetildiğini, bir takım siparişlerin yetiştirilemediği gibi, birçok müşteriye gereksiz ve yetkisiz şekilde iskonto yapıldığım, yapılan bu hatalı yönetimler ve benzerleri nedeniyle şirketin büyük zarara uğratıldığını, şirket devir alındığı tarih itibariyle hiçbir kâr payı dağıtılmadığım, kâr dağıtımına engel, alınmış hiçbir karar ve sebep bulunmadığı halde müvekkiline kâr payı verilmediğini, müvekkili tarafından tüm sermaye koyma borcu ve diğer sorumluluklar yerine getirilmiş olmasına karşın şirket edimlerinin yerine getirilmediğini belirterek; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şirket hesaplarının incelenmesi, mal kaçırma girişimlerinin engellenmesi ve şirket yönetimi için fesih tarihine veya ortaklıktan çıkış tarihine kadar kayyum atanmasına, tüm şirket mali durumunun tespiti ile şirketin feshine, bu talepleri kabul edilmez ise ortaklık payının ödenerek müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının şirketin % 50 ortağı olup, şirketi yönetmede münferiden imza yetkilisi olduğunu, bugüne kadar şirketin daha iyi yönetilmesi hakkında herhangi bir çabası olmadığım, şirketin mali müşavirinin genel kurul yapılması çağrılarına hiçbir şekilde yanıt dahi vermediğini, kâr payı dağıtılmadığı iddiasının doğru olmadığını, zira 23/11/2016 ve 06/11/2017 tarihli ticaret sicili gazetelerinde de görüldüğü üzere şirketin 2014 -2016 yılı zararının ilerki yıllarda doğabilecek şirket kârlarından mahsup edilmesine, 2015 yılı karından kanun ve ana sözleşme gereği ayrılması gereken vergi ve fonlar ayrıldıktan sonra bakiye karın dağıtılmayarak olağanüstü yedekler hesabında muhafaza edilmesine oybirliği ile karar verildiğini ve bu kararı davacının da imzaladığını, ortaklar arası uyuşmazlıklar veya farklı ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların hiçbir şekilde kayyım atanmasını gerektirmediğini, ortakların her konuda aynı fikirde olmalarının beklenemeyeceğini, kimisi bir yatırımı desteklerken kimisinin de karşı çıkabileceğini, ancak bu tür fikir ayrılıklarının kayyum atanmasını haklı göstermeyeceğini, yönetimin devamlılığını sağlamayan ortakların şirketin feshi veya denetim kurullarının işletilerek şirketin çıkarlarına en uygun yönetim biçiminin kamusal müdahale ile şirketin kayyum tarafından idare edilmesinin istemelerinin doğru olmadığını, ticari faaliyeti bulunmayan ancak tasfiye sürecine girmemiş bir şirket için de, organları iş başında olduktan sonra kayyum tayini istenemeyeceğini, anonim şirketlere kayyım atanmasının istisnai bir çözüm olduğunu, kayyum tayini davalarında asıl amacın şirketin devamlılığını sağlamak olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, şirketin feshi olmadığı takdirde ortaklıktan çıkma talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicil kayıtları, ticari defter ve kayıtları dosyamız arasına alınmış, taraflarca sunulan deliller değerlendirilmiş, isimleri bildirilen tanıkların beyanları alınmış, bilirkişi heyetinden 06/11/2019 tarihli rapor temin edilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre, davacının davalı şirkette % 50 hisse sahibi olduğu, diğer % 50 hissenin …’a ait olduğu, şirketin 29/12/2014 tarihli olağanüstü genel kurul kararı gereğince şirket yönetim kurulu üyeliklerine … ve …’ın 3 yıl süre ile seçilmesine karar verildiği, …’ın yönetim kurulu başkanı, …’ün de yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak görevlendirilmesine karar verildiği, ayrıca … ve …’ın 3 yıl süre ile şirketi münferiden temsile yetkili oldukları, davacı ile teyze çocukları olan … arasında büyük huzursuzluk yaşandığının tanık beyanları ve dosya kapsamı ile sabit olduğu, bilirkişi raporu ile davalı şirketin zarar ettiği, kâr elde edemediğinin tespit edildiği anlaşılmıştır. Yine bilirkişi raporu ile şirket içindeki ortaklık ilişkisini objektif ve sürekli olarak katlanılmaz hale getiren şahsi çatışmaların bulunduğu ve yaşanan huzursuzluğun şirketin faaliyetlerine devamını olanaksız kıldığı tespit edilmiş bulunmaktadır. Davalı vekilinin de şirketin tasfiyesine bir itirazda bulunmadığı görülmektedir. Bu anlamda 6102 Sayılı TTK’nun 531. maddesinde öngörülen, haklı sebeple feshin şartlarının oluştuğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenlerle, tarafların tasfiye memurunun kim olacağına yönelik beyanları ve davacı tarafın tasfiye memuru için takdir edilecek ücreti ödemeyi kabul etmesi hususları da gözönüne alınarak davanın kabulüne yönelik aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile, … Ticaret Sicili müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı davalı …’NİN FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Taraflarca, tasfiye memuru olması kabul edilen …’in tasfiye memuru olarak görevlendirilmesine,
3-Tasfiye memuru için aylık 2.000,00-TL ücret takdirine, ücretin davacı tarafça karşılanmasına,
4- Alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5- Davacı tarafça yapılan ve dava açılış gideri 77,00-TL, tebligat ve müzekkere gideri 243,50-TL ve bilirkişi ücreti 1.500,00-TL’den ibaret toplam 1.820,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6- Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 4.080,00-TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18/03/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır