Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/68 E. 2021/489 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/68 Esas
KARAR NO:2021/489

DAVA:ALACAK (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:04/10/2013
KARAR TARİHİ :23/06/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı arasında 10/05/2012 tarihli şirket kuruluş ve yönetim sözleşmeleri imzaladığını, söz konusu sözleşmelerin müvekkili şirket tarafından davalı adına ve hesabına “…. ve …” şirketlerinin kuruluş ve yönetiminin üstlenmesi hakkında olduğunu, müvekkili şirket sözleşme uyarınca … Hukukuna tabi “….” şirketi ile … Hukukuna tabi “…” şirketini sözleşmeye uygun olarak kurduğunu ve yönettiğini, sözleşme ile yüklendiği edimi yerine getiren müvekkili şirketin bu faaliyetlerinin karşılığını oluşturan ve sözleşmede belirlenmiş olan ücretleri hak kazandığını, müvekkili şirketin alacağını tahsil edebilmek için öncelikle ihtar etme yolunu seçtiğini, davalı yanın sözleşmeden kaynaklanan borcunun ödemeyeceğini anlaşılması üzerine davalı aleyhine 23/05/2013 tarihinde …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibine itiraz edildiğini, uyuşmazlıkların hallinde … Mahkemelerinin de yetkili kılındığını ve … Hukukunun uygulanacağının kararlaştırıldığını beyan ederek 21.148,20 CHF( Yirmibir bin yüz kırksekiz … Frangı, yirmisantim) tutarındaki alacağın 25/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek (Bankalarca … … üzerinden açılan 1 yıla kadar vadeli döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranından az olmamak üzere) artan oranlarda faizi ile birlikte yabancı para aslının fiili ödeme günündeki TCMB efektif satış kuru üzerinden TL karşılığıyla tahsilini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki anlaşma ile ilgili olarak ortaya çıkabilecek her türlü uyuşmazlığın çözümünde tarafların kayıtlı merkezleri nerede bulunursa bulunsun (kanunda … Federal Mahkemesine götürülme yolu açık olmak üzere) … … Mahkemelerinin tek yetkili olacağının kararlaştırıldığını, Türk Mahkemelerinin yargı hakkının ve yetkisinin bulunmadığını, … Hukukunun uygulanması gerektiğini, tanzim edilen faturaların muhataplarının … … Ltd. Ve …. Şirketi olduğunu ve fatura muhatabının müvekkili olmadığını, davada davalı müvekkilinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, fatura konusu alacakların sözleşmeye aykırı olduğunu, faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, alacağın muaccel olmadığını ve müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, davacı yanca gönderilen ihtarnameye sözleşmede belirtilen sürede itiraz edildiğini, beyanla davanın reddini talep etmiştir.
G E R E K Ç E /
Dava; şirket kuruluşu ve yönetimi anlaşmasından kaynaklanan alacakların tahsili istemine ilişkindir.
Dava dosyasında … Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 12/03/2014 günlü ve … Esas, … Karar sayılı karar ile görevsizlik kararı verilmiş, kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 16/11/2014 günlü ve 2014/10042 Esas, 2014/17515 Karar sayılı karar ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
Görevsizlik kararı üzerine dosya Mahkememize tevzi olmuş, Mahkememizce bu kez 06/07/2015 günlü ve … Esas, … Karar sayılı karar ile MÖHUK’un 47. maddesi uyarınca dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından 30/10/2017 günlü ve … Esas, … Karar sayılı Karar ile; “Dava, şirket kuruluşu ve yönetim anlaşmasından kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, taraflar arasındaki sözleşmede yetki şartının bulunduğundan bahisle davalının yetki itirazının kabulü ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 17. maddesi uyarınca, yalnız tacirler ve kamu tüzel kişileri tarafından yetki sözleşmesi yapılabilir. Bu durumda, davalının tacir olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamadığına göre, mahkemece, adı geçenin tacir olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, taraflar arasındaki sözleşmede bulunan yetki şartına itibar edilerek eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Ayrıca, münhasır yetki ve kamu düzeninin söz konusu olmadığı hallerde yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklarda yabancı bir devlet mahkemesinin yetkili kılınması mümkün ve böyle bir halde kural olarak davanın yetkili kılınan yabancı devlet mahkemesinde açılması gerekir ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.05.1984 gün ve 1982/12-524 E, 1984/522 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere iyiniyet kuralları yetki konusunda da uygulama yeri bulur. Somut olayda, yabancı devlet mahkemesini yetkilendiren yetki sözleşmesine rağmen yabancı uyruklu davacı, Türk uyruklu davalının ikametgah mahkemesinde dava açtığından, kendi ikametgah mahkemesinde kendisini daha iyi savunabilecek olan davalının davaya bakma hususunda … … Mahkemeleri’nin yetkili bulunduğu yolundaki itirazı TMK’nın 2. maddesi hükmüne aykırılık oluşturur. Bu durumda, mahkemece davalının yetki itirazının TMK’nın 2. maddesi hükmü ile bağdaşmayacağı nazara alınarak yetki itirazının reddiyle işin esasının incelenerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin yazılı gerekçeyle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle de davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” denilmek suretiyle kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur.
Taraflarca sunulan dilekçe ve belgeler incelenmiş, davacı vekili tarafından sunulan davacı şirketin ilişki dönemine ait apostil kayıtları ile tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere nazaran davacı şirketin anlaşma uyarınca yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ve bu kapsamda alacağa hak kazanıp kazanmadığının tespiti noktasında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinde uyuşmazlıkların hallinde … Kanunlarının uygulanacağı kararlaştırıldığından, uyuşmazlığa ve uygulanacak hukuka istinaden Mahkememizce resen görevlendirilen bilirkişiler mali müşavir …, … Borçlar ve Ticaret Hukuku alanında uzmanlığı bulunan … ve Milletlerarası Özel Hukuk alanında uzmanlığı bulunan … … tarafından tanzim olunan heyet raporunda; davacının alacak talebine konu ettiği faturalar ve içeriklerine ilişkin dosya içinde mevcut tercümeleri incelendiğinde, söz konusu faturaların … … Ltd. ve …. adına tanzim edilen faturalar olduğu, … tarafından … … Ltd. (… adresli) şirkete ilişkin 10.05.2012 -06.12.2012 tarihleri arasında 4 adet toplam 7.000,45 CHF tutarında fatura tanzim edildiği ve davacının bu faturaların tamamına ilişkin talepte bulunduğu, … tarafından …. (… adresli) şirkete ilişkin 09.07.2012 -04.01.2013 tarihleri arasında 4 adet toplam 17.531,50 CHF tutarında fatura tanzim edildiği ve davacının bu faturalardan 14.147,75 CHF’lik kısmını talep ettiği, …ile … arasında 10.05.2012 tarihli “….” ve … Holding Limited” şirketlerinin kuruluşuna ilişkin ayrı ayrı 2 adet “Mali Yönetim ve Temsilcilik Hizmetleri” sözleşmeleri akdedildiği, sözleşmelerde mevcut fiyatlandırmaların ne şekilde yapılacağının kararlaştırıldığı, Ticaret Sicil Müdürlüğünün 16.10.2018 tarihli müzekkere cevap yazısı ile …’ın faal gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunamadığı, ancak sicil kayıtlarına göre …. ve Tic. A.Ş’ nin yönetim kurul üyesi olduğu, şirketin A.Ş olması nedeniyle ortaklık yapısının görülemediği hususlarının bildirildiği, Gelir İdaresi Başkanlığının 17.10.2018 tarihli müzekkereye cevap yazısında …’ın gayrimenkul ve menkul sermaye iradı gelir unsurları yönünden kayıtlı mükellef olduğunun bildirildiği, ve ekli sunulan 2017 yılı gelir vergisi beyannamesinde gayrimenkul kira geliri ve … firmasına ilişkin temettü (kar payı gelirleri) olduğu, … … Limited şirketi …’da … sicil no ile 14.06.2012 tarihinde kurulduğu, …. şirketinin …’da 19.07.2012 tarihinde kurulduğu, 20.07.2012 tarihinde … sicil no ile tescil edildiği, MÖHUK’un 47. maddesi kapsamında yabancı bir mahkemeyi yetkilendiren sözleşmenin Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini kaldırabilmesi için gereken şartların; (i) uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, (ii) borç ilişkisinden doğması ve (iii) Türk mahkemelerinin münhasır yetkisi esasına giren hallere ilişkin olmaması olduğu, huzurdaki davanın, danışmanlık ve hizmet sözleşmesine dayanan bir alacak davası olduğu, bu bakımdan bir borç ilişkisi söz konusu olduğu ve Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir ihtilaf söz konusu olmadığı, Kanunda aranan üç şart dışında, doktrinde aranan bir diğer şartın da, yetki anlaşması ile yetkilendirilen mahkemenin belirli olması yönünde olduğu, nitekim huzurdaki davada da, … … mahkemeleri yetkilidir şeklinde bir ifade yerine “… … Mahkemeleri’nin yetkili olacağı belirtildiğinden, belirlilik şartı da sağlandığı, öte yandan, bir yetki şartı veya anlaşmasının geçerliliğinin tayininde, MÖHUK m. 47 hükmündeki koşulların yanında, hiç şüphesiz sözleşmeler hukukuna ilişkin temel prensipler de belirleyici olacağı, dosya münderecatından tespit edildiği üzere, 10.5.2012 tarihli “Şirket Kuruluş ve Yönetim Sözleşmesi”nin 11. Maddesinde, … … mahkemelerinin münhasır yetkili olduğu, ancak davacı yan …nın, davalı yan …’ın yerleşim yerinde veya sicile kayıtlı olduğu yerde dava açma hakkının saklı tutulduğunun görüldüğü, işbu sebeple, … … mahkemelerinin, yalnızca davalı tarafından münhasır yetkili olduğu, diğer bir deyişle davalının yalnızca … … mahkemelerinde dava açabileceği ancak davacı yanın, Türk mahkemelerinde de dava açabileceğinin anlaşıldığı, burada asimetrik bir yetki anlaşmasının söz konusu olduğu, ancak, davalının pozisyonunu zorlaştıran, adalete erişim hakkını engelleyen bir durum söz konusu olmadığı, zira, … … mahkemeleri her iki taraf bakımından yetkilendirilmekte; buna mukabil davacı taraf, ilavî olarak davalının kendi yerleşim yeri olan Türkiye’de de dava açabildiği, yukarıda zikredilen sebepler ve yetki anlaşmasının kaleme alınışı itibariyle, … … mahkemeleri yetkili kılınmakla beraber, davacı yanın ikame ettiği huzurdaki dava bakımından, Türk mahkemelerinin yetkisini bertaraf etme amacı güdülmediği ve bu bakımdan HMK m.6 uyarınca (davalının yerleşim yeri) Türk mahkemesinin milletlerarası yetkisinin ortadan kalkmadığı, kaldı ki, yetki anlaşmaları kural olarak münhasır olmakla beraber, taraflarca aksi kararlaştırılabileceği, (Aysel ÇELİKEL/Bahadır …, Milletlerarası Özel Hukuk, 16. Bası, İstanbul, 2020, s. 642 vd.), yetki şartının, taraf iradelerinin yorumlanması suretiyle, münhasır olarak düzenlenmediği kanaatine varıldığından Türk mahkemesinin huzurdaki davayı görmeye yetkili olduğu, taraflar arasındaki sözlemelerin 11. maddesinde uygulanacak hukukun İsviçre Hukuku olduğu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin de bu çerçevede tespit edileceği, davalı dilekçelerindeki beyanlarından davalı tarafın aradaki hukuki ilişkinin vekalet akdi olduğu kanaatinde olduğu, bilirkişi heyeti olarak bu görüşe iştirak edildiği, vekalet akdinin İsviçre Borçlar Kanunu (“İBK”) m. 394-406. maddeler (TBK m. 502-514) arasında 13 maddeyle düzenlendiği, İBK bağlamında (özdeş Türk hukukunda olduğu üzere) vekalet, geniş manada bir iş görme sözleşmesi olup, bir çok görünümü ve kullanım imkanı çerçevesinde bir başkası hesabına iş görme, diğer bir deyimle bir başkası için yedi emin olarak hareket etmek olduğu, vekalet akdi çerçevesinde vekilin, kendisine bırakılmış işlemleri ve hizmetleri görmekle yükümlü olduğu, vekil davacının, müvekkili davalı lehine şirketleri kurduğu ve sözleşmede zikrolunan hizmetleri verdiği, şirketlere gönderilen ve davalının da muttali olduğu faturalardan hangi hizmetlerin verildiğinin tespitinin mümkün olduğu, davacı tarafın davalı adına ve hesabına iki farklı ülkede iki şirket kurduğu (önce bir şirket kurulmuş, sonra kurulan bu şirket diğerinin %100 pay sahibi ve kurucusu olmuştur) ve bu şirketlerin yönetimini üstlendiği, dava dosyasındaki belgelere bakıldığında davacı tarafın dava dışı şirketlerin hisselerini de davalı adına ve hesabına yedi emin sıfatıyla elinde tuttuğu, diğer bir deyimle ticaret sicil kayıtları incelendiğinde davalı taraf bahsi geçen şirketin ortağı/yöneticisi olarak gözükmemekte, onun yerine davacının bir yetkilisi/çalışanı dava dışı şirketlerin ortak/yöneticisi olarak gözükmekte olduğu, davalı yanca faturaların kurulmuş olan şirketler adına tanzim edildiği, dolayısıyla borçlunun da bu şirketler olduğu, davalıya husumet düşmediği ileri sürülmüşse de davacının faturaları kurmuş olduğu şirketler adına düzenlediği dava dosyasında görüldüğü, dava dosyasından anlaşıldığı kadarıyla bu faturaların mezkûr şirketler tarafından ödenmediği, bununla birlikte davacı ile hukuki ilişkiyi (sözleşmeleri) kurulmuş olan dava dışı şirketler değil, davalının tesis ettiği ve kuruluş ile yönetime ilişkin hukuki hizmeti de bu sözleşmeler çerçevesinde davacının kurulmuş olan şirketlere değil, davalıya verdiği, bu cihetle faturanın ödenmesi konusundaki nihai borçlunun davacı tarafından kurulmuş olan şirketler değil, davalı olduğu, faturaların dava dışı şirketlere yollanmış olmasının sadece davalının temerrüdünün tarihi üzerine etkili olacağı, diğer bir deyimle temerrüt olgusunun gerçekleşme tarihini ileri atacağı, dosyaya mübrez esasen … – … – … ve alacaklı şirket yetkilileri arasında olduğu görülen e-posta yazışmalarından “Şirket Kuruluşu ve Yönetim Hizmeti” (“Company Incorporation and Administration Agreement”) başlıklı sözleşmeyi akd ve imza eden davalı …’ın oluşan masraflardan haberdar olduğu, hatta …’in 25 Eylül 2012 tarihli … – …’a [davalı] yollamış olduğu e-postadan hizmeti veren davacının bu hizmetleri davalının talebi üzerine verdiği, dolayısıyla bu tutarları ödemenin doğru ve uygun olacağı, davacıdan hizmet alınmak istenmiyorsa onların temin ettikleri imkanların kendi bünyelerinde (davalının) oluşturulması gerektiği ki, bunun da maliyetli olacağını beyan ve ifade ettiği, bu e-postaya … tarafından verilen cevabi yazışmada (davalı …’a da aynı yazışma gitmiştir) davacının Deutsche Bank’taki esas sermayeyi oluşturan tutar dışında istedikleri parayı alabileceklerinin ifade edildiği, dolayısıyla davalının davacı tarafından sunulan hizmetleri talep etmediği yolundaki ifadelerinin dosya münderecatındaki evrakla uyumlu olmadığı, diğer bazı yazışmalardan da …’in davacı ile (… üzerinden) …’ın haberi dahilinde irtibatta olduğu ve bazı ödemeler konusunda devreye girdiğinin görüldüğü (20.08.2012, 22.08.2012, 23.08.2012 tarihli adı geçen taraflar arasındaki yazışmalar) bildirilmekle, sonuç olarak huzurdaki davayı görmeye Türk mahkemesinin milletlerarası yetkiyi haiz olduğu, uyuşmazlığa … Hukukunun ve dolayısıyla İBK’nın vekalet hükümlerinin uygulanacağı, davacının davalıdan taleple bağlılık ilkesi gereği 21.148,20 CHF alacaklı olduğu, Mahkemenin kabulüne göre temerrüdün dava dışı şirketlere faturaların tebliğinden itibaren veya dosyada ihtar tarihinden itibaren başlayacağı tespitlerinde bulunulmuştur.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davalı vekilince rapora karşı beyan ve itirazlarını içerir dilekçe sunulmuştur. Davalı vekilinin rapora vaki itiraz sebeplerinin bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak irdelenip değerlendirilmiş olması karşısında itirazlar yerinde görülmemiş, bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun, ayrıntılı ve bilirkişilerin uzmanlık alanlarına uygun olarak tanzim edilmiş olması nedeniyle hüküm kurmaya elverişli olduğu kanaatine varılmıştır.
Yapılan yargılama neticesinde ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında 10/05/2012 tarihinde … … … Ltd. ve …’da …. adında iki adet şirketin kuruluşu ve yönetimi noktasında sözleşme akdedildiği, davacının sözleşme kapsamında dava dışı şirketler adına sunulan hizmetlere istinaden muhtelif tarih ve miktarlarda fatura düzenlediği ve sözleşmenin tarafı olan davalıdan eldeki dava ile alacak talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı yanca sözleşmelerin 11. maddesi uyarınca davaya bakmaya … … Mahkemelerinin yetkili olduğu ve Türk Mahkemelerinin yetkili olmadığından bahisle itirazda bulunulmuşsa da … Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından davalının dava dışı …. Ve Tic. A.Ş’nin yönetim kurulu üyesi olduğunun, ancak gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığının bildirilmiş olması, … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından da davalının vergi mükellefiyetinin gayrimenkul ve menkul sermaye iradı gelir unsurları yönünden bulunduğunun bildirilmiş olması karşısında davalının tacir olmadığı ve geçerli bir yetki sözleşmesinden bahsedilemeyeceği, aksi yönde davalının tacir olduğu kabul edilse dahi yetki sözleşmesinde Türk mahkemelerinin yetkisini bertaraf etme amacı güdülmediğinden ve dava dosyasına ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından 30/10/2017 günlü ve 2016/3848 Esas, 2017/5825 Karar sayılı karar ile “…Somut olayda, yabancı devlet mahkemesini yetkilendiren yetki sözleşmesine rağmen yabancı uyruklu davacı, Türk uyruklu davalının ikametgah mahkemesinde dava açtığından, kendi ikametgah mahkemesinde kendisini daha iyi savunabilecek olan davalının davaya bakma hususunda … … Mahkemeleri’nin yetkili bulunduğu yolundaki itirazı TMK’nın 2. maddesi hükmüne aykırılık oluşturur. Bu durumda, mahkemece davalının yetki itirazının TMK’nın 2. maddesi hükmü ile bağdaşmayacağı nazara alınarak yetki itirazının reddiyle işin esasının incelenerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi” gerektiğine hükmedilmiş olması karşısında davalının yetki itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmelerin 11. maddesinde uygulanacak hukuk, … Hukuku olarak kararlaştırılmıştır. Sözleşmelerin konusu şirket kuruluşu ve yönetimine ilişkin olmakla taraflar arasındaki hukuki ilişkinin vekalet akdine ilişkin olduğu kabul edilmiştir. Vekalet akdi … Borçlar Kanunu’nun 394 ile 406. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, TBK’nun 502 ile 514. maddelerine benzer yönde düzenlemelere yer verilmiştir. Alacak talebine yönelik ibraz edilen faturalarda davacı yanca sunulan hizmetlerin açıkça gösterildiği, hizmetlerin yerine getirildiğinin dosyada yaptırılan bilirkişi incelemesiyle tespit edildiği, bahse konu hizmetlere yönelik ücretlerin sözleşme ile kararlaştırıldığı ve faturalandırmanın da sözleşmeye uygun şekilde yapıldığı, davalı yanca faturaların dava dışı şirketler adına düzenlendiği, bir borç bulunsa dahi dava dışı şirketlerden talep edilmesi gerektiği bildirilerek husumet itirazında bulunulmuşsa da hizmetlerin sözleşme ilişkisi kapsamında davalıya verilmiş olması karşısında oluşan borçtan davalının bizzat sorumlu olduğu, davalının davacı yanca sunulduğu bildirilen hizmetlerden haberi olmadığı yönündeki iddialarının da dosyaya mübrez e-posta yazışmaları karşısında yerinde olmadığı, davacının vekalet ilişkisi kapsamında sunduğu hizmetler nedeniyle davalıdan 21.148,20 CHF alacak talebinin haklı ve yerinde olduğu, davalının, …. Noterliği’nin 25/02/2013 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin 28/02/2013 tebliğ tarihine ve ihtarnameyle tanınan 3 günlük süreye nazaran 05/03/2013 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü sonucuna ulaşılmış, davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile, 21.148,20 CHF (… …)’nın 05/03/2013 temerrüt tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/A maddesi uyarınca işletilecek faiziyle birlikte fiili ödeme günündeki Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Alınması gereken 3.189,61 TL nispi karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 797,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.392,16‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Davacının peşin harç olarak yatırdığı 797,45 TL’nın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacının yaptığı ilk masraf 28,05 TL, bilirkişi ücreti 3.000,00 TL, posta gideri 672,40 TL olmak üzere toplam 3.700,45 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 6.870,10 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avanslarından var ise artan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
7-Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğinin 67/1. maddesi gereğince taraflardan birinin talebi üzerine kararın tebliğe ÇIKARTILMASINA,
Dair; taraf vekilleri yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.23/06/2021

Katip …
e-imzalıdır .

Hakim …
e-imzalıdır .