Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/663 E. 2019/372 K. 03.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/663 Esas
KARAR NO : 2019/372
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/07/2018
KARAR TARİHİ: 03/05/2019
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
AÇILAN DAVA VE İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Davacı ile davalı arasında 01.11.2016 – 31.10.2018 tarihleri arasında geçerli olmak üzere “Elektrik Abonelik Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden de kendisine ait ticari işletmede kullanılmak üzere elektrik enerjisi tahsis edildiğini, Davalı-borçlu, söz konusu enerji kullanımına ilişkin aylık faturalarını sürekli olarak aksattığını ve ödemelerini kendisiyle imzalanan sözleşme hükümlerine aykırı olarak geciktirdiğini, ilgili faturaların, ödenmesi yönünde kendisiyle birçok kez telefon görüşmesi yapıldığını, ayrıca sms ve e-posta yoluyla, borcunu ödemesi gerektiği aksi hâlde sözleşme hükümlerinin uygulanarak sözleşmenin tek taraflı olarak feshedileceği ve yasal yollara başvurulacağı ihtarında bulunulduğunu, ancak davalı yana yönelik tüm bu başvurular sonuçsuz kaldığını, davalının, Kasım 2016 döneminden Şubat 2017 dönemine kadar olan faturalarının hiçbirini yatırmadığını, daha fazla zarara uğramamak adına fesih hakkı kullanıldığını, davacı şirket, davalı ile imzalanan sözleşmeye istinaden, Tarife Paketi Kullanım Şartları’nın davalı kurum tarafından ihlal edilmesi nedeniyle sözleşmeyi tek taraflı feshetmiş, 28.02.2017 tarihinde davalıyı portföyden çıkararak sözleşme gereğince en yüksek fatura tutarında 2 aylık cayma bedelini 23.03.2017 tarih ve … nolu 2.415,41 TL tutarlı faturasına yansıttığını, davalının faturaların kendisine tebliğ olmasına ve tüm uyarılara rağmen ödemesini yapmadığını bunun üzerine davalı şirket aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalı-borçlu, söz konusu icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ederek ve işbu ilamsız icra takibinin durmasına yol açtığını, borcun ödenmemiş olduğu şirket kayıtlarımız, hesap hareketleri ve banka kayıtları ile sabit olduğu, bilirkişi incelemesi yapıldığında açıklığa kavuşacağını, bu nedenlerle öncelikle işbu dava dilekçesinin bir örneğinin 6100 sayılı H.M.K.’nın madde 122 hükmü çerçevesinde davalı karşı yana tebliğine, davalı-borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalının İ.İ.K.’nın madde 67/2 hükmü çerçevesinde alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEPLER:
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Hiçbir şekilde sözleşmenin altındaki imzanın tarafımıza ait olduğu kabulü anlaşılmaması kaydıyla, bir an için işbu hususun mahkemece kabulü halinde, huzurdaki dava ticaret mahkemelerinde ikame edilmiş olsa da, …, Tacir sıfatını haiz olmadığını, Müvekkilim Tüketici olarak değerlendirilmesi gereklidir. Mahkemenizin HMK’nın Göreve ilişkin maddeleri uyarınca görevsizlik kararı verip, işbu dosyayı Tüketici Mahkemelerine göndermesi gerektiğini, borun likit bir borç olmadığını, %20’lik icra inkar tazminatının kötü niyetli olarak istendiğini, davalının tarafı olduğunu bilmediği bir sözleşmenin mağduru olduğunu, davalı yıllarca işletmesini dürüst bir şekilde yönetmiş ve şu ana kadar hiçbir tedarikçisi ile hiçbir şekilde bu şekilde bir sorun yaşamadığını, davalı aleyhine açılmış olan İstanbul …İcra Müdürlüğü… Esas sayılı icra takibinin davalının itirazı sonucu durdurulduğunu, İcra takibine dayanak gösterilen davacının elektrik satışını yüklendiği dava dilekçesi Ek- 1’de yer alan “Elektrik Abonelik Sözleşmesi” nin müvekkil … tarafından imzalanmamış olması dolayısı ile davalının işbu sözleşmeye taraf olması söz konusu olmadığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, söz konusu fatura borçlarına ilişkin borçluya kanuni şekle uygun, güncel tebligat adresine tebliğ olmuş haklı ihtar söz konusu değilken borçlunun temerrüdünden söz edilemeyeceğini, davalının sözleşmenin tarafı olmadığı açık olmakla birlikte , dava dışı Emir Öz bakımından değerlendirildiğinde dahi geçerli bir tebligat adresi, e-posta adresi, telefon numarası sözleşme metninde yer almadığını, bu nedenlerle davalı hakkında açılmış bulunan işbu itirazın iptali davasının reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı dosyası dosyasına yapmış olduğu itiraz dilekçesi özetle; Davalı/borçluya gönderilen ödeme emrinde talep edilen alacağı kabul etmediklerini, borça, faize ve tüm takip ferilerine itiraz ettiklerini, itirazın kabulü ile takibin durdurulmasını talep etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, MAHKEMECE VARILAN NİTELENDİRME VE SONUÇ:
Davada talep, taraflar arasındaki “Elektrik Abonelik Sözleşmesi” kapsamında ödenmeyen fatura bedellerinin tahsili amacıyla başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkememizce öncelikle, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzeninden olan görev hususu açısından ve HMK 114/c ve 115/1. maddesi uyarınca yapılan incelemede;
… Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalının ticaret sicil kaydı olup olmadığı sorulmuş; cevabi yazıda “…” adında gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunmadığı, ortak veya yönetim kurulu üyesi olduğu şirket de bulunmadığı bildirilmiştir.
Davalı vekili tarafından da davalının esnaf olduğuna ilişkin oda kayıt belgesi sunulmuştur.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/968 Karar No : 2016/2426 sayılı ilamında belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3785, Karar No: 2018/360 sayılı kararında “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.” içtihadına yer verilmiştir.
Ticari dava ve Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine ilişkin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4. maddesinde; (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 5. Maddesinde; (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
(3) (Değişik: 26/6/2012-6335/2 md.) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
Somut olaydaki uyuşmazlık kapsamında eldeki davanın ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve davada asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunun kabul edilebilmesi için uyuşmazlık konusu kapsamında her iki tarafın tacir olması ve yine işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Ancak davalının ticaret sicil kaydı bulunmadığı gibi esnaf oda sicil kaydı dosyaya sunulmuştur. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının tacir olmadığı, dolayısı ile ticari işletmesinin de bulunmadığı, davalının esnaf olduğu ve bu kapsamda taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, somut olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Genel görevli mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yargıtay içtihatları, yasal düzenlemeler ve tüm bu açıklamalar uyarınca Mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme bulunmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması sebebiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …