Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/604 E. 2020/622 K. 23.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/604
KARAR NO:2020/622

DAVA: Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/06/2018
KARAR TARİHİ: 23/11/2020

Davacı yanca davalı yan aleyhine açılan davanın yapılıp sona erdirilen açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kooperatif ile davalı arasında 14/08/2012 tarihli arsa payı karşılığı kat yapımı sözleşmesi imzalandığını, iş bu sözleşmenin ….Noterliğiin … yevmiye numarası ile noterlikçe onandığını, yine taraflar arasında imzalan 26/12/2012 düzenlenme şeklinde ve ek sözleşme de, ….Noterliğinin … yevmiye numarası ile düzenlendiği, sözleşme içeriğinde, davalı -yüklenici firma müvekkiline ait … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mevkii sınırları içerisinde bulunan 1 pafta … parseldeki arsaya sekiz adet bağımsız bölümden oluşan villalar yaparak kooperatif üyelerine teslim edeceğini, karşılığında ise, müvekkili kooperatif , inşaat bedelini davalıya aynı olarak … İli, … İlçesi, … Köyü, … mevkii sınırları içerisinde bulunan 1 pafta … numaralı parsellerdeki arsalarını devredeceğini, davalının bu arsalara mülk inşaatı yapacağını, yine sözleşme gereği davalının … parsel üzerine teknik izin alınması halinde 1 adet ek dupleks villa daha yapacağını, izin alınamaması ve yapılamadığı takdirde davalı ve müvekkilinin karşılıklı mutabakat sağlayıp başka parsel üzerine yapacağını, sözleşme konusu inşaatın süresinin ruhsat tarihinden itibaren 18 ay olduğu, inşaatın bu sürede bitmemesi halinde davalıya 4 aylık ek bir süre verileceğini, ek dört aylık sürede de inşaatın tamamen bitirilmemesi takdirinde davalının arsa sahiplerine kira ödeyeceği hususunun belirtildiğini, davalı tarafından villaların teslim edilmemesi üzerine ….Noterliğinin 04/09/2014 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, fakat bu güne kadar ilgili villaların davalı şirketçe müvekkili kooperatife sözleşmedeki şartlara uygun olarak teslim edilmediğini, yine davalı tarafından sözleşmede düzenlenen şartlara uygun malzeme kullanılmadığını, davalı şirketçe kaba inşaatları tamamlanan sekiz adet villanın eksik işlerinin tespiti amacıyla … Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, yine sekiz adet villalının teslim edilmediği gibi dokuzuncu villanın temelinin dahi atılmadığını belirterek; davanın kabulü ile keşfen inceleme yapılarak davalı tarafça 06/09/2014 tarihinde müvekkili kooperatife teslim edilmesi gereken sekiz adet villanın emsal kira bedellerinin bugüne kadar kira bedellerinin hesaplanarak davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA VE KARŞI TALEPLER:
Davalı yana tebligat yasası hükümlerine uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma günü bildirildiği halde, davalı yan duruşmaya gelmememiş, cevap ve delil bildirmemiş ve bu nedenle davacının iddialarını reddetmiş kabul edilmiştir.
DELİLLER, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında düzenlenen arsa payı karşılığı kat yapım sözleşmesinden (eser sözleşmesi) kaynaklanan kira geliri kaybının tazminine ilişkin alacak davasıdır.
Mahkemenin görevli olması dava şartı olup, HMK’nın 115/1. maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü ilişkisi iken 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5’inci maddelerinde ticari dava düzenlenmiş olup TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesince bakılacağı yönünde bir düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gereklidir. Aynı Kanun’un 5’inci maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin, diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olup işin ticarî nitelikte olması veya sayılması, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli değildir.
Davaya konu somut olayda, davalı yan ticari şirket olup, tacir sıfatına haiz ise de, davacı … kooperatifinin tacir sıfatı bulunmadığı gibi, yapılan işte davacının ticari işletmesi ile ilgili değildir.
Ayrıca her ne kadar, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca Kooperatifler Kanunu’ndan kaynaklanan hukuk davalarının tarafların sıfatlarına bakılmaksızın ticari dava olduğu kabul edilmişse de, somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklandığından; genel olarak kooperatif ve ortakları arasındaki uyuşmazlıkların ifade edildiği Kooperatifler Kanunu’nun anılan hükmünün somut olayda uygulama yeri bulunmayıp, eldeki davanın Kooperatifler Kanunu gereği ticari dava olduğu sonucuna ulaşılması da mümkün olmadığı gibi, eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme de mevcut değildir.
Yine, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifler; “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiş olup, madde metninde he ne kadar kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmişse de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
Ayrıca, Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde gösterilen bu tanımdan açıkça anlaşılacağı üzere, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kooperatiflerde amaç, kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr-zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanım ve amaç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 171. maddesinde; “Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” şeklinde anlamını bulmuştur. Bu tanım ve düzenlemelere göre, yapı kooperatiflerini tacir kabul edip, tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. Aksi bir kabul, kooperatiflerin ticari kazanç elde etme amacına yönelik hareket etmeleri sonucunu doğurur ki bu durumun Anayasa’da dahi kendisine yer verilen kooperatifçiliğin amacına uygun düşmeyeceği açıktır.
Bunun yanında, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124/1. maddesinde “Kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “Şahıs şirketleri” ve “Sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde de, yapı kooperatiflerinin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu düzenlemelere benzer hükümler, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nda da bulunmasına rağmen (md. 18, 136), Yargıtay’ın istikrar kazanan uygulamasında (Yargıtay 15. H.D. 09.06.2008 tarih ve 2007/2726 Esas-2008/3798 Karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 07.02.1996 tarih ve 1995/956 Esas, 1996/45 Karar sayılı kararları) yapı kooperatifleri tacir olarak kabul edilmemiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde de;
Mahkememizde açılan davanın, taraflar arasında düzenlenen arsa payı karşılığı kat yapım sözleşmesinden (eser sözleşmesi) kaynaklanan kira geliri kaybının tazminine ilişkin alacak davası olduğu, somut olayda davacı taraf her ne kadar tacir ise de, davalı … kooperatifinin tacir sıfatının bulunmadığı (Bknz Yargıtay 23. H.D. 19/04/2016 tarih ve 2016/2215 Esas-2016/2453 Karar,15. H.D. 20/11/2017 Tarih ve 2016/2048 Esas-2017/4015 Karar, Yargıtay 23. H.D. 18/11/2019 Tarih ve 2016/9276 Esas-2019/4777 Karar, Yargıtay 15. H.D. 09.06.2008 tarih ve 2007/2726 Esas-2008/3798 Karar ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 07.02.1996 tarih ve 1995/956 Esas, 1996/45 Karar sayılı kararları) gibi, yapılan işin de davacının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, Türk Ticaret Kanununun, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiş olduğu ve bir işin ticarî nitelikte olması veya sayılmasının, davanın ticari dava olarak kabulü için yeterli olmadığı, eldeki davanın, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, davalı … kooperatifinin tacir sıfatının da bulunmadığı ve ayrıca her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nisbi ticari dava) niteliğinde de bulunmadığı anlaşıldığından, davanın mahkememizin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve süresi içerisinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK’nun 331. Maddesi uyarınca; Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 23/11/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır