Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/589 E. 2018/1006 K. 25.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/589 Esas
KARAR NO : 2018/1006
DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ: 26/05/2015
KARAR TARİHİ: 25/10/2018
Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan istirdat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılardan … ‘ın … tesisat numaralı müşterisi olarak diğer davalı ile imzaladığı sözleşmeye göre elektrik enerjisi sağladığını; davalı eren elektrik tarafından düzenlenen faturaların müvekkilince aylık olarak ve düzenli ödendiğini ; davalıların faturalarda tüketilen enerji haricinde kayıp/kaçak bedeli altında haksız tahsilat yaptığını, kayıp/ kaçak miktarlarının müvekkilinin sorumluluğunda olmadığını, haksız olarak tahsil edilen bu ödemelerin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
S A V U N M A /
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın EPDK ya yönelik açılması gerektiğini, müvekkilinin uygulanacak tarifeyi belirleme ve değiştirme yetki ve sorumluluğunun bulunmadığını, EPDK tarafından yayınlanan tarife uyarınca faturalandırdığı bir hizmeti sağladığını, davanın usulden ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … A.Ş. vekili cevaplarında özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre uyuşmazlık durumunda Bakırköy Mahkemelerinin yetkisi hususunda anlaşma bulunduğu nedenle davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, esasa ilişkin olarak da; faturalara yansıtılarak tahsil olunan kayıp/kaçak bedelinin keyfi bir tahsilat olmadığını, resmi tarifeye uygun olarak tahsil edildiğini, kayıp ve kaçak miktarlarının enerjinin maliyet fiyatının belirleyen bir unsur olduğunu davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
G E R E K Ç E /
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim bedelinin istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan 04/02/2016 tarihli yargılama sonunda davalı …Yönünden; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle ve reddine, Davalı … yönünden Mahkememizin Yetkisine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK nın 114/1-ç ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın yetki yönünden usulden reddine ilişkin olarak verilen 2015/550-2016/57 karar sayılı ilamımızın davacı tarafça temyizi üzerine Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin 12/06/2017 gün ve …Esas_Karar sayılı ilamı ile (…Somut olayda;dosya kapsamında yer alan davalı …ile davalı …A.Ş. arasında akdedilen 01.09.2010 tarihli dağıtım sistem kullanım anlaşmasının birinci bölümünün ‘’karşılıklı yükümlülükler’’ başlığı altında düzenlenen 1. maddesinde ‘’kullanıcı,aylık olarak,dağıtım sistemi kullanım fiyatı üzerinden tahakkuk ettirilen bedeli Dağıtım Şirketi’ne ödeyecektir’’ düzenlemesinin yer aldığı,yine 2. maddesinde ise ‘’diğer masraflar’’ başlığı altında ise ,’’bu anlaşmadan doğan vergi,resim,harç gibi masraflar taraflarca eşit oranlarda karşılanacaktır’’ düzenlemese yer verildiği de dikkate alındığında,davaya konu edilen fatura bedellerinin tedarikçi satış firmasınca tahsil edilmesi halinde dahi bu bedeller dağıtım firmasına aktarıldığından davalı Dağıtım şirketi olan …’a husumet yöneltilmesinin tabii olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle mahkemece davalı …yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı…A.Ş. vekilinin tüm,davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA…) karar verilmiştir.
Mahkememizce, usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur.
Tarafların Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca hasrettikleri delilleri toplanmıştır.
Ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları, uyuşmazlık konusu, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, ilk itiraz olup olmadığı, tarafların sulh olup olamayacakları ortaya konulmuş ve yargılama ön inceleme duruşmasında tarafların da onay verdikleri uyuşmazlık nitelendirmesi ile sonuçlandırılmıştır.
Somut olayda hukuki ihtilaf davacının tüketim bedeline ilaveten faturalarda ödediği kayıp/ kaçak bedelini davalılardan istirdat edip edemeyeceği noktasındadır.
Bu kapsamda davacı ile davalı…A.Ş arasındaki sözleşmede 12. maddede uyuşmazlık halinde Bakırköy Mahkemelerinin yetkili olacağı hususu düzenlenmiştir. Tüzel kişi tacirler arasında yapılan bu yetki anlaşması HMK 17. maddesine uygun olup davanın aksi kararlaştırılmamış ise sadece yetkilendirilen mahkemede görülmesi gerektiğinden davalı…A.Ş nin yasal sürede ileri sürdüğü yetki itirazı yerindedir. Mahkememizce de bozma öncesinde bu yönde yetkisizlik kararı verilmiş ve bu husus (davalı … yönünden verilen yetkisizlik kararı), bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiştir.
Diğer davalı …yönünden yapılan değerlendirmede öncelikle; mahkememizce uyulan Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere; davalı …ile davalı…A.Ş. arasında akdedilen 01.09.2010 tarihli dağıtım sistem kullanım anlaşmasının birinci bölümünün ‘’karşılıklı yükümlülükler’’ başlığı altında düzenlenen 1. maddesinde ‘’kullanıcı,aylık olarak,dağıtım sistemi kullanım fiyatı üzerinden tahakkuk ettirilen bedeli Dağıtım Şirketi’ne ödeyecektir’’ düzenlemesinin yer aldığı,yine 2. maddesinde ise ‘’diğer masraflar’’ başlığı altında ise ,’’bu anlaşmadan doğan vergi,resim,harç gibi masraflar taraflarca eşit oranlarda karşılanacaktır’’ düzenlemese yer verildiği de dikkate alındığında,davaya konu edilen fatura bedellerinin tedarikçi satış firmasınca tahsil edilmesi halinde dahi bu bedeller dağıtım firmasına aktarıldığından davalı Dağıtım şirketi olan …’a husumet yöneltilmesi yerindedir.
Bu davalı (…) açısından ve esas bakımdan yapılan değerlendirmede; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin kararları ile Anayasanın Vergi Ödevi başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir. Ancak yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Davacı taraf ara kararla verilen süreye rağmen dava konusu alacak kalemleri yönünden davalı tarafça fazla tahakkuk yaptırıldığı yönünde bir beyanda bulunmamış, düzenlemelerin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır. Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır. Buna göre dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında, karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmiştir.
Yine bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu ise, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur. Bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.). Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları gereği içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur. (Aynı yönde; Yargıtay… Hukuk Dairesi’nin 14.06.2017 gün ve … Esas, … Karar sayılı ve yine aynı Daire’nin 07.06.2017 gün ve … Esas, 2017/9319 Karar sayılı ilamları). Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının davalı …’a karşı dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı Eren Elektrik yönünden de, bozma öncesi verilen yetkisizlik kararı kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden hüküm tesisine yer olmadığına, karar verilerek, davacı yararına (davalı …bakımından) maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı Eren Elektrik yönünden verilen yetkisizlik kararı kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden hüküm tesisine yer olmadığına,
2-Davanın davalı …yönünden konusuz kalmış olması nedeniyle esas hakkında hüküm tesisisine yer olmadığına,
Bu davalının yargılama gideri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmasına,
3-a)Alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 15.263,69-TL’den mahsubu ile fazla yatan 15.227,79-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-b)Davacı tarafça yapılan 35,90 TL peşin harç giderinin davalı …’dan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı ilk masraf 38,30 TL, 438,60 TL posta gideri olmak olmak üzere toplam 476,90 TL yargılama giderinin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.180,00 TL ücreti vekaletin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider ve delil avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzünde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan
Üye
Üye
Katip