Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/588 E. 2019/700 K. 21.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2018/588 Esas
KARAR NO: 2019/700

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ: 09/03/2016
KARAR TARİHİ: 21/10/2019

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda dosya incelendi.
D A V A /
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesini özetle; müvekkili ile davalı borçlu şirket arasında 01/09/2013 başlangıç 01/09/2014 bitiş tarihi ile … poliçe numarası ile kredi sigorta sözleşmesi imzaladığını, müvekkili şirket kendi edimini yerine getirerek sigortalı borçluyu teminat kapsamında değerlendirmiş ve gerçekleşen hasar için 135.000-TL tazminat ödemesi yaptığı, poliçe gereği ciro beyanlarına dayalı olarak kesilen BSMV hariç 57.041-TL ve 15.756-TL sürprim tutarlarının toplam 76.437,78-TL olarak müvekkil şirkete ödenmesi gerekirken davalı yanca bakiye prim bedellerini ödemediğini, konu ile ilgili … Noterliğinin 10 Nisan 2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi davalıya gönderilerek 76.437,78-TL zeyil prim borcu doğduğu bildirildiğini, davalı prim bedellerini ödenmemesi nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasıyla ödeme emri gönderildiğini, davalı alacağa itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının prim bedellerini ödememek ve zaman kazanmak amacıyla hareket ettiği anlaşıldığından itirazın iptali için davanın açma zorunluluğu doğduğunu, bu nedenlerle asıl alacağa yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı-borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

S A V U N M A /
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; müvekkili şirket arasında 01/09/2013 – 01/09/2014 tarihlerini kapsayan Kredi Sigorta Poliçesi yapıldığını, cironun %80’i üzerinden prim hesabı yapıldığını, bilahare ciro beyanına dayanılarak 57.041-TL ve 15.756-TL olmak üzere toplam 76.437,78-TL sürprim uygulandığını, müvekkili şirketin bakiye prim borcunu ödemediğini iddia ettiğini, sigorta şirketi, poliçe özel şartındaki üçer aylık dönemler sonunda prim farkına ilişkin zeyilname düzenlenmediğini, sigorta şirketinin sözleşmeyi daha ağır şartlarla yapmasını gerektiren durumun ortaya çıkmasından itibaren bir aylık hak düşürücü sürede de cayma ve ya prim farkını talep etmediğini, bu nedenlerler davanın reddine kötüniyetli davacının %20 den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ederim.

G E R E K Ç E /
Dava, İİK’ nın 67. Maddesi uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce daha önce, “Her ne kadar davacı dilekçesinde gösterdiği gerekçelerle dava açmış ise de davanın esasını teşkil eden “poliçe numarası ile kredi sigorta sözleşmesi imzaladığını, müvekkili şirket kendi edimini yerine getirerek sigortalı borçluyu teminat kapsamında değerlendirmiş ve gerçekleşen hasar için 135.000-TL tazminat ödemesi yaptığı, poliçe gereği ciro beyanlarına dayalı olarak kesilen BSMV hariç 57.041-TL ve 15.756-TL sürprim tutarlarının toplam 76.437,78-TL olarak müvekkil şirkete ödenmesi gerekirken davalı yanca bakiye prim bedellerini ödemediğini ve bu sebeple yapılan takibe itirazın iptali” talebi bakımından mahkememizce istenebilecek miktarın tespiti ve bankacılık ile sigorta alanında uzmanlık gerektiren bir konu olması nedeniyle bilirkişi inceleme hususunda ara karar oluşturup, ara kararda iki bilirkişi görevlendirilip her bir bilirkişi için 800’er TL (2 BİLİRKİŞİ X 800 =1600,00 TL) gerekli olan masraf bakımından kesin süre verilmesine karşın bu süre içinde giderin tamamlanmasından dolayı inceleme yapılamamış ve verilen ihtarat gereği davacı taraf bu delille dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığından, kesin süre halinde karşı taraf için usulü kazanılmış hak doğacağından ve dava bu şekilde ispat olunamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.12.2012 gün ve 2012/9-1199 E., 2012/1215 K. sayılı ilamında da bu ilkeler benimsenmiştir. Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır(Yön. m. 45/3). Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde karara ulaşmak bakımından mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır.
Misal olarak Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/2262 Karar No: 2017/5528 tarihli kararında “Bu sebeple mahkemece yapılacak iş dosya ve özellikle banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişiye ya da gerektiğinde bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınıp, ödemeler düşülerek takip tarihi itibariyle varsa davacı banka alacağı belirlenip, taraf iddia ve savunmaları hep birlikte değerlendirilerek ve usulü kazanılmış haklar gözetilerek bu çerçevede bir hüküm kurmaktan ibaret olmalıdır. ” görüşü ve yerleşik Yargıtay içtihadı doğrultusunda bu tip bankacılık ve sigorta davalarında hesap durumu ile hesaplama gerektiren diğer konularda bilirkişi raporu alınmadan hükme varabilmek mümkün değildir.
Yine misalen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/13658, Karar No: 2017/6153 ve 31/05/2017 tarihli kararında ” Mahkemece; bilirkişi ücreti yatırılması için davacı vekiline kesin süre verilerek verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatırılmadığı takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiş, ihtara rağmen davacı vekili tarafından bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, teknik inceleme yapılamadığı için dava konusu hasar, kusur ve kazanç kaybı talepleri ile ilgili herhangi bir sonuca varılamadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş… kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı — vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına” karar verilmiştir. Bu içtihatlar ve mahkememiz değerlendirmesi sonucu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin … Esas… Karar sayılı 18/09/2017 tarihli kararı davacı vekilince istinaf edilmiştir.
İstanbul BAM … HD tarafından verilen 17.05.2018 tarihli … Esas … Karar sayılı kararıyla; “….Bu durumda, ilk derece mahkemesince, delil avansı olarak yatırılması gereken her bir bilirkişi için takdir edilen ücret, bunların toplam miktarının ve bilirkişilerin uzmanlık alanlarının açık ve şüpheye yer vermeyecek şekilde ara kararda gösterilmediği gibi dosyanın bilirkişiye gidiş ve dönüş masrafı olarak ne miktar para yatırılacağı da açıklanmamıştır. O halde bu şekildeki ara karar 6100 sayılı HMK.’nun 324. Maddesine uygun nitelikte kararlar olarak kabul edilemeyeceğinden HMK.’nun 324/2. maddesinde öngörülen sonucun somut olay bakımından uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, delil avansı olan gider için verilen kesin mehilin sonuçları açıkça anlatılıp ihtar edilmeden usulüne uygun kesin mehil verildiğinden bahsedilemez.
HMK 353/1.a.6. maddesi uyarınca, mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiç biri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak, davanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine göndermesi gerekmektedir…” gerekçesi ile mahkememiz kararı kaldırılmıştır.
İstinaf kaldırma kararı akabinde davacı tarafça eksiklik giderilmiş dava dosyası bilirkişiye tevdii edilmiştir.
12/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Davacının ek prim/süprim talebine ilişkin değerlendirmenin, sigorta poliçe son dönemi olan Eylül 2014 ayı itibariyle kendisine bildirilen KDV dahil ciro tutarına ilişkin davalı tarafından yapılan bildirim, son ciro bildirimi dayanak yapılarak yapılan prim hesaplaması ile davacı lehine doğan ek prim hesaplamasının nasıl yapıldığı, ek prim ile ilgili olarak davalı adına düzenlenen fatura ve faturaların davalıya tebliğ edildiğinin tevsiki, ek prim nedeniyle davacı tarafından davalı adına düzenlenen fatura ve işbu faturaların davalıya tebliğ edildiğinin tevsiki, ek prim nedeniyle davacı tarafından davalı adına düzenlenen ek zeyilnamelerin dosyaya ibrazının gerektiği belirtilmiştir.
Davalı yan duruşmada davacı tarafın eksik belgelerini ibrazı hususunda muvafakatlarının olmadığını bildirmiştir.
Davacı tarafa gerek 16/03/2016 tarihli tensip zaptının 3 nolu ara kararında verilen 2 haftalık sürede gerekse 21/11/2016 tarihli duruşmada verilen 2 haftalık kesin sürede delillerini ibraz etmemiş olması ve davalı yanın da davanın geldiği aşamada davacının delil ibraz etmesi konusunda muvafakatlarının olmadığını bildirmiş olması karşısında bu haliyle davacı tarafa sunmadığı delillerini ibraz etmesi için yeniden süre verilmemiştir.
İtirazın iptali davasında, ispat külfeti kural olarak davacı tarafa aittir. Davacı taraf tüm delillerini verilen süre ve kesin süre içerisinde sunmadığından, bilirkişi heyeti tarafından da sunulan raporda da davacının takip tarihi itibarıyla hesaplanan 75.572,70 TL alacağı talep edebilmesi için raporda belirtilen belgelerin ibrazının gerektiği belirtildiğinden, bu belgelerin sonradan sunulmasına da davalı tarafça muvafakat edilmediğinden, mevcut delil durumuna göre de davacının davasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafça, kötü niyet tazminat talebinde bulunulmuş ise de; İİK’nın 67/2 maddesi hükmüne göre borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için, alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması şartları birlikte arandığından, kötü niyetli takip yapıldığı hususu da davalı tarafça ispat edilemediğinden, davalının bu talebinin de reddine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenler ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 29,20 TL’ nin mahsubu ile bakiye 15,20 TL’ nin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 8.681,19 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
5-HMK 120 maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımların karar kesinleştiğinde ilgililerine İADESİNE,
Dair, karar taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …

Hakim …