Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/587 E. 2022/920 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/587
KARAR NO:2022/920

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:26/06/2018
KARAR TARİHİ:27/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı şirket yetkilisi dava dilekçesi ile; 2008 yılında davalı firmayla bayilik sözleşmesi imzaladıklarını, bu sözleşmenin tüm gereklerini yerine getirdiklerini, davalı firma ile aralarında hiç bir hukuki sorun çıkmadığını, 01/03/2008 yılından, sözleşmenin feshedildiği güne kadar davalıdan yaklaşık 2.000.000,00-TL tutarında mal aldıklarını, düzenli olarak ödeme yaptıklarını, düzenli olarak da sipariş verdiklerini, davalıya 1700’den fazla müşteri kazandırdıklarını, bunların bir kısmının da devamlı ve büyük müşteriler olduğunu, 2016 yılının sonlarına doğru ortağı olan … ve davalı şirketten muhatap oldukları …’da tavır değişiklikleri sezmeye başladıklarını, ancak buna bir anlam veremediklerini, davalı firmanın öncelikle yapacakları her işlem için her iki ortağın da imza vermesini istemeye başladığını, firma ile aralarındaki tüm ödemelerinin ve siparişlerinin sorunsuz olmasına rağmen neden böyle bir uygulama getirdiklerini anlamadığını, 2017 yılı Şubat ayında davalı şirkete yapılacak 325.000,00-TL’lik bir ödemenin teyidi için şirketlerinin her iki ortağının da imza vermesi gerektiğinde olayların patlak verdiğini, her nedense ortağı olan kardeşinin bu ödemeye onay vermekten imtina ettiğini ve davalı firmanın da “sizin şirket içi anlaşmazlıklarınız mı var” diyerek üzerlerine gelmeye başladığını, sonuç olarak tüm ödemelerin zamanında yapıldığını, hatta onay sorunu yaşayan 325.000,00-TL’lik bu ödemenin dahi süresinde ödendiği için firmadan erken ödeme iskontosu aldıklarını, ancak firmanın üzerlerindeki baskılarının artarak sürdüğünü, buna da bir anlam veremediklerini, bu konuyla ilgili firma yetkilisi …’a soru sorduklarını, bir cevap alamayınca davalının yurt dışındaki merkezi ile görüştüklerini, bundan sonra 24/02/2017 tarihli ihtarname ile konunun yurt dışındaki merkeze taşınmasından duydukları rahatsızlıktan dolayı uyarıldıklarını, bu sırada eski ortağı olan kardeşi …’un, şirketlerinin ortak mailinin şifresini değiştirdiğini gördüğünü, şifre kurtarma ile şifreyi yenileyince kardeşinin … ile anlaşma yapmak üzere yeni bir şirket kurduğunu gördüğünü, Zeytinburnu’daki evini teminat olarak davalıya ipotek verdiğini, hatta …’da kurduğu firma için yer tuttuğunu, bu dükkan için de …’ın yetkilendirdiği reklamcı ile görüşmeler yaptığını, bütün bunların da 2016 yılının Kasım ve Aralık aylarında başladığını, davalı firmanın, ortağı olan kardeşi ile gizli anlaşmalar yaptığını ve onları devreden çıkardığını, sonrasında onlarla sözleşmeyi bozmak için bahaneler aramaya başladığını, davalıya kazandırdıkları tüm müşterilerden de kardeşinin yeni şirketi üzerinden faydalanmaya devam ettiğini, kardeşinin yeni şirketine, öncesinde kendilerine verilen imtiyazların verildiğini, özel indirimle ve promosyonlar yapıldığını, yüklü miktarda mal alıp depolarını doldurmuş iken, bayilik sözleşmesinin haksız feshinden dolayı müşterileri ellerinden kaçınca dolu depolarının ellerinde kaldığını, yüklü miktardaki son siparişlerini satamadıklarını, ayrıca firmanın bayilik sözleşmesinden doğan tarihi geçen veya ambalajı bozulan pillerin iadesini de almamakta olduğunu, bu nedenle haksız fesihten dolayı da maddi zarara uğradığını, ayrıca taraflarına fesih ihtarının Mart ayında gelip de Haziran ayına kadar fesih için taraflarına süre verilmişken, bazı müşteriler henüz bağlarını koparmamışken, kendilerinden farklı model mallar istendiğini, firmanın da “her iki ortaktan da sipariş için imza isteriz” diyerek kendilerine mal yollamadığını, tüm bu nedenlerle fesih tarihi olan 26/06/2017 tarihinden itibaren tüm taleplerine avans faizi işletilmek üzere lehine 10.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesini, geçmiş dönem ve ileriye yönelik olarak TTK’nın 122. Maddesi uyarınca portföy tazminatı konusunda uzman kişilere hesaplatılarak maddi zararın miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere şimdilik lehlerine 5.000,00-TL maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiş, 16/06/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile portföy tazminatı talebini 302.957,00-TL’ye, kâr mahrumiyeti tazminatı talebini 205.845,00-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının, müvekkili şirket ile olan sözleşmesinin sona erdirilmesine bağlı olarak satışlarının azaldığından bahisle huzurdaki davayı ihdas ettiğini, o vakit davacının sözleşme sürerken elde ettiği gelir ve/veya varsa ücret isteme haklarının, belli ve somut olup davacının bunları bilmemesinin mümkün olmadığını, aksini ve aleyhe taleplerin kabulü anlamına gelmeyeceğini yinelemekle birlikte, yalnızca farazi bir an için davacının haklı olduğu düşünüldüğünde dahi kanunun, “…sözleşme devam etmiş olsaydı elde edeceği ücretten…” bahsetmekte olduğunu ve sözleşme gereği elde edilen bir ücret varsa bunun ne olduğun en iyi davacı tarafından bilinmekte olduğunu, bu sebeple aksini kabul etmemek ve ispat külfetinin davacı üzerinde olduğunu önemle belirtmekle birlikte davacının, sözde mahrum kaldığı ücretin ne olduğunu bilebilecek durumda olduğundan, müddeabihi buna göre belirterek davasını harcını tam değer üzerinden göstermesi ve kabul anlamına gelmemek kaydıyla davasını “belirli” olarak açması gerektiğin, davacının 26/06/2017 tarihinden itibaren faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirkete muaccel, likit ve somut bir alacağa yönelik usulüne uygun bir ihtar da gönderilmediğinden müvekkilinin hiçbir şekilde temürrüt hali de olmadığını, bu sebeplerle, hiçbir hukuki mesnedi bulunmadığından, dava dilekçesinde bahsi geçen maddi ve manevi tazminat ile portföy tazminatı taleplerine 26.06.2017 tarihinden itibaren avans faizi talep edilmişse de, faiz türüne ve faiz başlangıç tarihine itiraz ettiklerini, dava dilekçesinin muhteviyatının, HMK’nın 119. maddesine aykırı olduğunu, davacı şirket yetkilisinin, müvekkili şirketi ilgilendirmemesine rağmen, davacı şirketin diğer ortağı olan kardeşi ile yaşadığı iç ihtilafları davacının müvekkili şirkete olan ticaretine yansıtmak suretiyle haksız menfaat elde etmek saikiyle bu davayı huzura getirdiğini, davacının, bir tarafta sözde isnatlarına konu hadiselerin temeli gördüğü dava dışı ortağı/kardeşine karşı başvurduğu hukuki yollardan feragat ederken, buna dayanarak müvekkili şirkete husumet yönelterek huzurdaki davayı ihdas etmesinin kötü niyetli olduğunu, davacı şirket yetkilisinin, kendi kazandırdığı porftföyü sayesinde müvekkili firmanın büyük kâr elde etmekte olduğu ve sözleşme feshinden sonra kendi firmalarının satışlarının azaldığı beyanlarına dayandırdığı davanın taraflarınca kabulünün mümkün bulunmamakta olduğunu, davacı şirket yetkilisinin, müvekkil şirketi ilgilendirmemesine rağmen davacı şirketin diğer yetkilisi olan ortağıyla/kardeşi ile yaşadığı iç ihtilafları, davacının müvekkili şirketle olan ticaretine yansıtmak suretiyle haksız menfaat elde etmek saikiyle işbu davayı huzura getirdiğini, her ne kadar davacının, bu fesihten dolayı zarara uğradığını iddia etmekte ise de, yasanın bu fesih türünde tanıdığı üç aylık sürenin, bu tip durumlara karşı tarafların kendilerini hazırlamaları için olduğunu, basiretli tacir olmanın zaruretinin de bunu gerektirmekte olduğunu, davacının, müvekkili şirket uhdesine portföy katması şöyle dursun, aldıklarını belirttikleri siparişlerin müvekkili şirketin tanınırlığı sayesinde olduğunu, bilakis davacının, müvekkilinin tanınırlığı sayesinde kendi deyimiyle müthiş para sirkülasyonları elde ettiğini, davacı şirketin sözleşmeye aykırı olarak muacceliyet tarihinin çok sonrasında ve güçlükle ödemeyi yapabildiğini, yaşanılan süreç nedeniyle müvekkili şirketin, bayilik sözleşmesi ile çalışmakta olduğu davacı şirketin ortakları arasındaki çekişmelerle oluşan belirsizlik nedeniyle ödemeleri gecikmeyle ve oldukça güç bir şekilde tahsil edebilir hale geldiğini, bunu da dikkate alarak özenli ve basiretli her tacirin yapması gerektiği gibi son derece haklı olarak, davacı şirketin yetkililerinin halihazırda kimler olduğu, imza yetkisi hususunda bizzat davacı şirket yetkilisinin de ikraren ifade ettiği sorunların nasıl aşılacağı hakkında bilgi ve izahat istediğini, bu şekilde müvekkili şirketin bilgi ve izahat istemesinin, yasal bir hakkı ve basiretli tacir olma ülkü ve ödevinden kaynaklı kurumsal kimliği haiz ticari yapısının da doğal bir gerekliliği ve neticesi olduğunu, davacının ise buna yanıt vermek yerine müvekkili şirketin Avrupa’daki merkezine, mektup göndererek tamamen kötüniyetli bir şekilde müvekkili şirketin Türkiye yöneticileri üzerinde haksız bir baskı yaratmayı amaçladığını, müvekkili şirket ile olan ticareti zora düşürdüğünü, davacı şirketin yüklü miktarda mal alıp deposunu doldurduğundan bahsetmekte olduğunu, bununla beraber “yüklü mal” ölçütünün ne olduğunun bilinmemekle olduğunu ve bunu somutlaştırma yükünün davacıda olmakla ve aksini kabul anlamına gelmemekle birlikte; şayet davacı böyle bir mal almış olsa dahi bunu satıp satamamanın doğuracağı ticari riskin bütünüyle davacıya ait olduğunu, yasadan kaynaklanan tartışmasız bir hak kullanılmak suretiyle ve davacının da ikraren belirttiği gibi işlerin her iki ortağın birlikte imzasına dayalı olarak yürüyebilmesi ve bu müşterek imza durumunun temin edilmesinin davacı şirket ortakları arasındaki iç ihtilaflar hasebiyle bir türlü mümkün olmamasının ticari işleyişi tıkaması karşısında yasaya ve usulüne uygun olarak haklı nedenle sözleşmenin feshedildiğini, yine tarihi geçen veya ambalajı bozulan malı iade alıp almamanın ayrı bir hadise olup bu davanın konusu olmadığı gibi kabul anlamına gelmemekle birlikte böyle bir mal var ise bunu da somutlaştırmak ve beyanatını ispat etmek külfetinin yine davacı tarafa ait olup, bu iddianın da taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle başkaca her türlü cevap, beyan, talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, itiraz sebeplerinde belirttikleri üzere huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından davanın evvela bu sebeple usulden reddini; aksi durumda davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddini, davacı tarafın çelişkili ve muğlak beyanlarını açıklaması için süre verilmesini; süre içerisinde çelişkiler giderilmez ise ise dava dilekçesinin ve iddiaların nazara alınmamasını, muacceliyet ile usulüne uygun temerrüt hali sağlanmadığından davacının yasa ve usule aykırı faiz taleplerinin reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacı şirket ile davalı şirket arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin, davalı şirket tarafından haksız feshedildiğinden bahisle, davacı tarafın maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce, taraflarca sunulan deliller değerlendirilmiş, bilirkişi heyetinden rapor temin edilmiştir.
Davacı şirket yetkilisi 26/12/2022 tarihli dilekçesi ile; mahkememizde açmış olduğu davasından, kendi hür iradesi ile kayıtsız ve şartsız olarak feragat etmekte olduğunu, feragat beyanı doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
Usulüne uygun imza sirküleri sunan davacı şirket yetkilisinin, imza sirküleri incelendiğinde davacı … temsile yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekili 27/12/2022 tarihli dilekçesi ile; davacı şirket yetkilisinin açık feragati uyarınca, davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
Feragat yapıldığı andan itibaren maddi anlamda “kesin hükmün” tüm neticeleri ile doğuran ve davayı esastan sona erdiren bir hukuki işlemdir. Mahkemenin yaptığı ise bu durumun tespitinden ibarettir. Davacının davasından feragat ettiği, davanın kamu düzenine ilişkin bir dava da olmadığı anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK’nun 307 ve devamı maddeleri gereğince, davanın feragat nedeni ile reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-6100 Sayılı HMK’nun 307 ve devamı maddeleri gereğince, davacı tarafça açılan davanın, feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının, davacı tarafça yatırılan 273,24-TL peşin harç ve 8.587,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 8.860,24-TL’den mahsubu ile fazladan yatan 8.779,54-TL’nin, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 100,00-TL yargılama giderinin, davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf maddi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 13/4. maddesi gereğince belirlenen 9.200,00-TL vekâlet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı taraf manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi AAÜT 10/3-4. maddesi gereğince belirlenen 9.200,00-TL vekâlet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının, kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize ya da Mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 27/12/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır